Serbest kalırsam yine ihtilal yaparım sözü idama götürdü
Başarısız olan 63 İhtilali'nin bir numaralı eylem adamı Süvari Binbaşı Fethi Gürcan'ın hayatı, idamının 40. yılında roman oldu
21 Mayıs 1963'teki başarısız ihtilal girişiminin ardından idam edilen Emekli Süvari Binbaşı Fethi Gürcan'ın hayatı, idamının 40. yılında roman oldu. Gazeteci-Yazar Nesrin Turhan'ın kaleme aldığı roman, Doğan Kitapçılık tarafından, "İhtilalin Süvarisi" adıyla yayımlandı. Fethi Gürcan, 1959 sonbaharında Ankara'ya tayin olduğunda, uluslararası yarışmalarda Türk bayrağını göndere çektiren başarılı bir binici, mesleğine aşık bir subaydı. Ankara'da anafora yakalandı. 27 Mayıs 1960 askeri harekatında, 22 Şubat 1962 direnişinde hep başrollerde oldu. 21 Mayıs 1963 ihtilal girişiminin bir numaralı eylem adamıydı. İhtilal başarısız olunca, hareketin lideri ve dava arkadaşı Talat Aydemir ile birlikte idam edildi. Hayatı 42 yaşında sona eren Gürcan, arkasında acılı eş Esma Gürcan ile en büyüğü 17, en küçüğü 2.5 yaşında dört çocuk bıraktı.
Neden Fethi Gürcan?
Kitap için 2 yılda 70'e yakın kişiyle görüşen Nesrin Turhan, "Neden Fethi Gürcan?" sorusuna şu yanıtı veriyor: "Ankara'ya tayin olduğu 1959 sonbaharına kadar siyasetle hiç ilgilenmemiş mesleğine aşık bir subay, uluslararası yarışmalarda Türkiye'ye altın madalyalar kazandırmış başarılı bir binici, nasıl oluyor da dört yıl gibi bir süre içinde üç ihtilal içinde yer alabiliyor? Bu bence hem araştırılması, hem de romanlaştırılması gereken bir konuydu. Kaybedenler de yazılmalı. Gürcan, yenilginin sorumluluğunu üzerine almış, inandığı davayı son ana kadar savunmuş bir karakter olarak da önemli. Bir eylemci karakteri anlatmak için iyi seçimdi."
İşte idama götüren sözleri
Fethi Gürcan'ın verdiği her ifade onu darağacına biraz daha yaklaştırıyordu. Ama inatla susmayı reddediyordu 'İhtilal Süvarisi':
* Bu ihtilal başarılı olsaydı, orduya binbaşı rütbemle dönmekten başka isteğim yoktu. Cumhurbaşkanı, başbakan olacaklar nerede? Onları üçer, dörder yılla kurtardınız. Bizleri bu yollara sürükleyenler en yüksek makamlarda oturuyorlar. Onları davaya bulaştırmamak için elinizden geleni yaptınız.
* Birinci derecede sorumlu şahıslar olarak burada hesap vermek zorundayız. Herkes kendisini kurtarmak için inkar yoluna gidiyor. Arkadaşlara tavsiyem şudur, buradan kurtuldukları takdirde inanmadıkları adamların peşinden, bizim gibi insanların peşlerinden gitmesinler.
* Partilerle temsil ettiklerini iddia ettikleri halk iradeleri arasında bir ayniyet bulunmalıdır. Bu ayniyet olmayınca meşruluk kendiliğinden ortadan kalkmakta, Türkiye'de gördüğümüz aldatma ve uyutma başlamaktadır. Böylece ulusal irade katledilmektedir. Hem bu ayniyetten bahsedilip hem de şef hakimiyeti hüküm sürüyorsa, halkla parlamento arasında ayniyet nasıl olacaktır? Garip olan, Türkiye'de demokrasiye karşı bulunanların da demokrasiden bahsetmeleridir.
* 27 Mayıs bana pahalıya mal oldu. Yaşadıklarımdan verem oldum, sağlığımı kaybettim. 22 Şubat'ta çok sevdiğim mesleğimi, üniformamı kaybettim. Demir parmaklıklar arkasında kapımda süngülü nöbetçiler, akıbetimi bekliyorum.