Semih Terzi’nin karısı doktor gibi GATA’ya girip...
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Astsubay Ömer Halisdemir tarafından öldürülen darbeci Tuğgeneral Semih Terzi'nin eşi Nazire Terzi'nin, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım", "terör örgütü üyesi olmak" ve "suç örgütlerinin isimlerini kullanarak tehditte bulunmak" suçlarından 52,5 yıla kadar hapis talebiyle yargılanmasına başlandı.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Astsubay Ömer Halisdemir tarafından öldürülen darbeci Tuğgeneral Semih Terzi'nin eşi Nazire Terzi hakkında, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım", "terör örgütü üyesi olmak" ve "suç örgütlerinin isimlerini kullanarak tehditte bulunmak" suçlarından 52,5 yıla kadar hapis talebiyle açılan davanın ilk duruşması görüldü.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanık Nazire Terzi, onun gittiği noterde tehdit ettiği belirtilen noter katibi müşteki Kerem Sağlıklı ve tarafların avukatları katıldı.
Nazire Terzi, kimlik tespitinin ardından yaptığı savunmasında, 13 Temmuz'da kendisine eşi Semih Terzi'nin telefonundan "(Zekai Aksakallı'nın eşi) Nursel Hanım'ı ara, annemin hasta olduğunu söyle ve Ankara'ya gelmemi iste. Mesajı hemen sil." yazılı mesaj geldiğini anlattı.
Eşinin Ankara'ya gelmek için kendisini aracı kılacağını düşünmediğinden tereddüt ettiğini söyleyen Terzi, şunları kaydetti:
"Yine de Nursel Aksakallı'yı aradım, kayınvalidesinin sağlık durumunu sordum. 'Benim kayınvalidemin de şeker hastalığı var.' dedim. Üzülünce şekerinin yükseldiğini söyledim ama Semih Terzi'nin Ankara'ya gelmesiyle ilgili bir ifade kullanmadım. İzin mevzusunu konuşmadık. Daha sonra mesajı onun atıp atmadığını anlamak için hemen eşimi aradım. Ona mesajdan hiç bahsetmedim. 'Nursel Hanım'ı aradım, annemin hasta olduğunu söyledim.' dedim. O da bana 'Neden aradın Nursel Hanım'ı? Annem hasta mı ki?' diye sordu.
Bunun üzerine mesajı onun yazmadığını anladım. Bir şekilde biri onun adına yazmış ancak bunu konuşmadım çünkü 24 Temmuz'da Ankara'ya gelecekti, o zaman konuşuruz diye düşündüm."
Nazire Terzi, "Semih Terzi'nin o gün Ankara'ya geldiğini bile bilmediğini" iddia ederek, "Kendisiyle hiçbir görüşmem yok. Sadece 00.30'da nasıl olduğunu merak ettiğim için 'Nasılsın?' diye mesaj attım. O da bana 'Çocuklarla birlikte karşı komşuda kalın.' dedi. Çocuklarla oraya gittim ve endişelenmesinler diye televizyonu açmadım. Kız kardeşim mesaj atarak beni bilgilendirdi." diye konuştu.
Terzi, eşinin ölüm belgesinde ölüm saatinin 15 Temmuz 2016, saat 23.30 olarak göründüğünü ancak eşinin 16 Temmuz'da kendisine mesaj attığını, ölüm tarihi ve saatinin ise televizyonlarda 02.30 olarak belirtildiğini anlattı.
"Nasıl 15 Temmuz'da ölür, 16 Temmuz'da bana mesaj atar?" diye sorarak, ölüm belgesinin sahteliğini düşündüğünü ifade eden Terzi, şunları anlattı:
"23 Temmuz 2016'da doktor arkadaşlarla daha rahat görüşmek için doktor önlüğümü de giyerek GATA acile gittim. Raporu tanzim eden doktoru sordum. GATA'da tanımadıklarını söylediler. Asıl amacım hem o doktorla görüşüp hem de ölüm saatini öğrenmekti. Sorumlu doktor odasına gittim, Onkoloji Hastanesinde çalıştığımı belirttim, burada çalışmayı düşündüğümü söyledim ama bakanlıktan geldiğimi, burada görevlendirildiğimi falan söylemedim. 'Bu hassas günlerde burada bulunmanız uygun değil.' denilince, teşekkür ederek, oradan ayrıldım."
Daha sonra asistan doktorun yanına gittiğini, doktorla bilgisayarın başına oturduklarını, "GATA'da kullanılan sistemi tanımak için" konuşmaya başladıklarını söyleyen Terzi, Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ'ın, "Sistemi öğrenip ne yapacaktın?" sorusu üzerine, "Muhabbet ilerleyince asistan doktordan eşimin ölüm saatini öğrenecektim. Başka bir kastım yoktu." dedi.
Eve döndükten sonra GATA'nın santralini aradığını ve ölüm raporunu tanzim eden doktoru öğrenmeye çalıştığını ifade eden Terzi ancak santralden, "Böyle bir doktor yok." yanıtı aldığını ileri sürdü ve "GATA ve raporu hazırlayanlar hakkında suç duyurusunda bulunduğunu" bildirdi.
Nazire Terzi, kocasının ölümünün ardından, 3 Ağustos 2016'da veraset ilamı için notere gittiğini, veraset ilamı aldığını, bankaya giderek Semih Terzi'nin 50 bin lira kredi borcu ile kocası adına kayıtlı olan, ikisini Semih Terzi'nin, birini emir astsubayının, birini de kendisinin kullandığı cep telefonu faturalarını ödediğini anlattı.
Genel vekaletname çıkarmak için 11 Ağustos'ta notere tekrar gittiğini söyleyen Terzi, noter katibi müşteki Sağlıklı'nın bu sırada kendisine saldırgan tavırlar sergilediğini öne sürdü.
Terzi, "Noter görevlisi, 'Semih Terzi'nin eşi misiniz? Çalışanlarımı zor zapt ediyorum. Lütfen burayı terk edin.' dedi. Ben de 'İnşallah olaylar düşündüğünüz gibi değildir ve bu tavrınızdan dolayı benden özür dilersiniz.' dedim." ifadelerini kullandı.
"Ben cömert biriyim"
Sağlıklı'nın hakarette bulunarak kendisini kovduğunu ileri süren Terzi, FETÖ mensuplarına para transfer ettiği iddiasına ilişkin de tavsiye üzerine kızını belirtilen okula yazdırdığını anlattı.
Terzi, "İddianamede okulun ortaklarına para yatırdığım söyleniyor. Hiçbir velinin okulun ortaklarını araştırdığını düşünmüyorum. Benim başka yerlere de transferim var. Ben cömert biriyim. Param varsa ihtiyacı olana veririm." diye konuştu.
Cumhuriyet savcısının, "Sözde Yurtta Sulh Konseyi isimli yapılanmadan haberiniz var mıydı?" sorusuna Terzi, "Hayır" karşılığını verdi.
Nazire Terzi, "Eşinizin sözde sıkıyönetim talimatında Özel Kuvvetler Komutanı olarak atandığı söylenmiş. Bundan haberiniz var mıydı?" sorusunu ise "Bundan haberim olması imkansız." diye yanıtladı.
Müşteki Sağlıklı ise davaya katılmasına karar verilmesinin ardından alınan beyanında noterde katip olarak görev yaptığını söyledi.
Olay gününden önce Nazire Terzi için mirasçılık belgesi düzenlediklerini, işlem tamamlanınca onun Semih Terzi'nin eşi olduğunu öğrendiğini ifade eden Sağlıklı, bunun üzerine Semih Terzi'nin mal varlığını üçüncü şahıslara devredebileceğini düşünerek kendisi hakkında suç duyurusunda bulunduğunu anlattı.
Sağlıklı, şöyle devam etti:
"Nazire Hanım 11 Ağustos'ta tekrar notere geldi. İkinci sıradaki arkadaşım işlemi yapıyordu, suç duyurusunda bulunduğumu bilen üçüncü sıradaki arkadaşım, Nazire Terzi'nin genel vekaletname için geldiğini söyledi. Semih Terzi'nin tüm mal varlığını devretmek istediğini düşündük. Emel Hanım ile Mehmet Mercan'a bu işlemi yapmamamız gerektiğini söyledim. Mercan da noterin talimatı olduğunu, kim olursa olsun işlemin yapılacağını söyledi. Ben de bu işlemde şehitlerimizin hakkı olduğunu, yaptırmayacağını söyledim, 'Bu işlem bizim noterimizden çıkmasın.' diye telkinde bulundum.
Nazire Hanım ile noterimizin odasına geçmişler. Mercan, 'Katiplerimizi durduramıyorum, lütfen buradan gidin.' dedi. Nazire Hanım da 'Katibiniz kim oluyor? Hepiniz bizden özür dileyeceksiniz, hepiniz göreceksiniz.' dedi. Noter hanımın kapısına gittim, 'Çıkın, gidin buradan, defolun.' dedim. Bana çıkıştılar. Bu sırada kendimi korumak için bulundurduğum bıçak yere düştü. Kimseye bıçak çekmişliğim yoktur. 10 santim bile olmayacak bir bıçak. Sonra gittiler, ben de Ostim Karakoluna giderek, şikayetçi oldum."
Tanıklar
Duruşmada tanık olarak dinlenen noter katibi Emel Özlem de Terzi'nin işlemini yapan arkadaşının fotoğrafı benzetemeyince kimliği kendisine gösterdiğini, bunun üzerine kadının Semih Terzi'nin eşi Nazire Terzi olduğunu öğrendiğini ve daha önceki işlemden dolayı Terzi'den şikayetçi olan çalışma arkadaşı Kerem Sağlıklı'yı aradığını söyledi.
Sağlıklı'nın, Terzi'nin işleminin yapılmaması için başkatip Mehmet Mercan'a ricada bulunduğunu aktaran Özlem, Nazire Terzi ve yanındaki kişiyle katibin odasına geçtiklerini anlattı.
Emel Özlem, "Mehmet Mercan, çıkışta 'Bir de özür dileyecekmişiz.' dedi. Biz de 'Hayırdır Mehmet, ne özrü?' diye sorduk. Mehmet Mercan, Terzi'nin 'Hepiniz bizden özür dileyeceksiniz.' dediğini söyledi." ifadelerini kullandı.
Başkatip Mehmet Mercan ise Terzi'nin olay tarihinden 15-20 gün önce mirasçılık belgesi için yine noterlerine geldiğini belirterek, şunları söyledi:
"Noter Hanım'a sorduk, 'Verelim.' dedi. Biz de verdik. 11 Ağustos'ta tekrar geldi. Kerem Sağlıklı, iç hattan beni aradı. 'O, değil mi?' diye sordu. 'Ağabey, Allah'ını seversen bu işi yapmayalım. Gönder gitsin.' dedi. 'Tamam, ne yapacağımı düşüneyim.' dedim. Daha sonra 'Sen gönderemiyorsan, ben göndereyim.' dedi. 'Kerem, sakin ol.' dedim. Ayağa kalkıp işlemi yapan arkadaşın masasına gittim. Gayrimenkul, araç alıp satmak için genel vekaletname düzenleniyordu. Tekrar yerime oturdum. Kerem beni yine aradı. 'Ne olur gönder, dayanamıyorum artık.' dedi. Kerem'in yerinden kalkıp gittiğini gördüm. Arkadaşlar, 'Olaya müdahale et. Sorun çıkacak.' dediler. Ben de Nazire Terzi'nin yanına gidip onu Noter Hanım'ın yanına götürdüm.
'Semih Terzi'nin eşi misiniz?' dedim. 'Evet.' dedi. Bunun üzerine, 'Bu işlemin yapılmasını istemiyorum. Personelimi tutamıyorum. Kendim de bu durumdan çok rahatsızım. Bir an önce burayı terk et.' dedim. İtiraz edince, 'Hanımefendi uzatmayın, bir an önce buradan gidin.' dedim. O da bana 'Bizden özür dileyeceksiniz.' dedi. Nazire Terzi, kapıya doğru yöneldi. Kerem de 'Burayı terk edin.' dedi. Kerem sinirlenince kollarından tuttum. Bir yandan kadına 'Gidin.', bir yandan da Kerem'e 'Yapma.' diyordum. Bu sırada Kerem'in gömleğinin içinde bıçak varmış, yere düştü."
Notere gittiğinde Nazire Terzi'nin yanında bulunan akrabası İbrahim Ünsal da ifadesinde, başkatibin kendilerini noterin odasına götürdüğünü ifade ederek, "Odanın kapısı açıktı. Bizden noteri terk etmemizi istedi. Personelinin bu konudan rahatsız olduğunu, olay çıkmasını istemediği için noterden ayrılmamızı talep etti. Nazire Hanım'ın, 'Hata yapıyorsunuz. Gerçekler ortaya çıkacak.' şeklinde bir ifadesi oldu. Noterden ayrılmak için odadan çıktık. Bu şahıs arka odadan geldi, hakaret ve küfretmeye başladı." diye konuştu.
GATA'da görevli Veli Düzkaya da nöbeti sırasında kapıda, üzerinde doktor önlüğü olan bir kadın gördüğünü belirterek, "Bana morgdan hastaneye geçilen ara kapının neden kilitli olduğunu sordu. O kapının güvenlik gerekçesiyle kilitlendiğini söyledim. 'Arkadaşlar gelecek' dedi. 'Ana kapıdan gireceksiniz, güvenlikten geçeceksiniz.' dedim. Daha sonra buradan ayrıldım." beyanında bulundu.
Düzkaya, Nazire Terzi'yi ilk kez bu olaydan birkaç gün önce eşinin cesedini görmek için hastaneye geldiğinde gördüğünü, komutanların emri gereği yasak olduğu için cesedi göstermediklerini söyledi.
Tanıkların beyanları konusunda bir diyeceği olup olmadığı sorulan Nazire Terzi, noterde kimseye hakaret etmediğini, "Bizden özür dileyeceksiniz." sözüyle kendisi ve ailesini kastettiğini savundu.
GATA'daki amacının morg görevlisiyle görüşmek olduğunu dile getiren Terzi, Veli Düzkaya'yı görünce bilgi alamayacağını düşünüp, "Arkadaşları görmeye geldim." diyerek ayrıldığını anlattı.
Nazire Terzi, "Çocuklarım var. Tutuksuz yargılanmak istiyorum." diye konuştu. Terzi'nin avukatı da müvekkilinin tutuksuz yargılanmasını talep etti.
Mahkeme heyeti, cumhuriyet savcısının da talebi doğrultusunda, bazı delillerin henüz toplanmamış olması ve istenen ceza miktarı gibi gerekçeleri dikkate alarak, Terzi'nin tutukluluğunun devamına karar vererek duruşmayı erteledi.
İddianame
İddianamede Nazire Terzi ile darbeci eşi Semih Terzi'nin darbe girişimini bir hafta kadar öncesinden bildikleri, darbenin başarıya ulaşması için görev yeri Silopi'den Ankara'ya dikkati çekmeden ve sorunsuz gelmek isteyen Semih Terzi'nin eşini 13 Temmuz'da aradığı, "Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın eşini ara, annemin çok hasta olduğunu ve beni çok sevdiğini söyle." dediği, Nazire Terzi'nin de eşinin isteğini yerine getirdiği ve iki gün sonra gerçekleştirilecek darbe içinde yer alacak eşinden şüphe edilmemesini sağlamaya çalıştığı belirtilerek,"anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım" etmekle suçlandı.
Terzi'nin, doktor kıyafeti ile 23 Temmuz'da GATA acil servisine gidip, "Asos" isimli program yüklü bilgisayarı kimseye haber vermeden izinsiz kullandığı sırada görevli personelce fark edilip yakalandığı, kim olduğu sorulduğunda Onkoloji Hastanesinde doktor olduğunu, GATA ile Sağlık Bakanlığı arasında protokol bulunduğunu, bundan sonra GATA'da çalışacağını söylediği aktarılan iddianamede, görevlilerin resmi yazı talep ettikleri Terzi'nin, böyle bir yazı olmadığını söylediği kaydedildi.
Nazire Terzi'nin buradan hastane morguna gittiği, görevlilere Semih Terzi'nin eşi olduğunu, cenazeyi görmek istediğini söylediği, görevlilerin izin vermediği ifade edilen iddianamede, görevli doktorların olayı tutanağa geçirdiği bildirildi.
Terzi'nin 11 Ağustos'ta gittiği noterde de kendisine vekaletname çıkarmayan noter görevlisini FETÖ adına tehdit ettiği belirtilen iddianamede, şöyle denildi:
"Nazire Terzi'nin 15 Temmuz'dan önce eşinin izin alması için tavassutta bulunması, 23 Temmuz'da GATA'ya giderek bilgisayarlarda sahte işlem yapmaya çalışması, hastanede görevli olmadığı halde görevlendirilmiş gibi eşinin öldürüldüğü saati değiştirmeye çalışarak örgüt adına faaliyet yürütmesi, darbeci eşinden kalan mal varlığını tedbir konulmadan başkasına devredebilmek için vekaletname çıkarmak için gittiği noterde aynı örgütün korkutucu gücünü kullanarak 11 Ağustos'ta tehditte bulunması, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren fiillerinin bütün halinde Fetullahçı Terör Örgütü'nün üyesi olmak suçunu da ayrıca oluşturduğu anlaşılmaktadır."
İddianamede, Nazire Terzi'nin "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım", "terör örgütü üyesi olmak" ve "suç örgütlerinin isimlerini kullanarak tehditte bulunmak" suçlarından 52,5 yıla kadar hapsi isteniyor.