Savunma Sanayii Başkanı Demir'den F-35 ve Altay tankı açıklaması
Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, "F-35 projesinin ortakları arasında siyasi zeminde oluşan tartışmaların bir etkisi yok" dedi.
Anadolu Ajansı Finans Masası'na konuk olan Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, F-35 projesinde son durumun sorulması üzerine, Türkiye'nin, söz konusu çok uluslu projeyle ilgili çabalarının 1999'da başladığını belirtti.
Demir, çok sayıda uçak alan, ana üreticinin ABD olduğunu ama diğer ortakların da her birinin kendine göre taahhütlerinin bulunduğunu vurgulayarak, proje içeriğinde yapılan anlaşmalarla ülkelerin ortak olarak belirli bir taahhüt ve yatırım yaptıklarını ifade etti. Proje için her ortağın belli bir bedel ödediğine, bu ortaklık çerçevesinde ödenen bedel karşılığında, belirli ürünlerin ülkede yapılması, belirli şirketlere iş payı dağıtılmasının söz konusu olduğuna değinen Demir, bu anlamda Türkiye'nin önemli bir iş payı bulunduğunu kaydetti.
Bu üretim payıyla belirli konularda teknoloji yetkinliği artırılırken, ortak olarak uçağın üretim maliyetinin düşürülmesinde de katkı verildiğini aktaran Demir, şöyle devam etti: "Son zamanlarda F-35 ile ilgili dile getirilen siyasi mevzular ve bazı kısıtlama konuları, aslında ortakların konuştuğu zeminlerde hiç gündeme gelmeyen, ortakların karşılıklı olarak kendi yükümlülüklerini birebir yerine getirdiği bir ortam. Yani bizler, ortaklık gereği ürettiğimiz ürünlerin teslimatını yapıyoruz, parasını alıyoruz, yapmamız gereken ödemeleri yapıyoruz. Teslim edilmesi gereken uçaklar teslim ediliyor. O anlamda ortaklar arasındaki konuşmalar ve görüşmelerde siyasi zeminde oluşan tartışmaların bir etkisi yok. Bütün taraflar biz işimizi yaparız, işimize bakarız, siyasi zeminde oluşacak herhangi bir durum karşısında da sözleşmeler gereği taraflar üzerlerine düşenleri yaparlar gibi bir yaklaşım var. Kamuoyu her ne kadar 'kısıtlama oldu olacak, teslimat oldu olmayacak' gibi tartışmalara yoğunlaşsa da bizim gündemimizde o yok. Bunun faydasını görüyoruz. Yani sözleşmeye sadık ortaklar olarak tarafların birbirine güvenerek yola devam etmeleri, sağlam zemin oluşturuyor."
Demir, çok uluslu projede, herhangi ortağın projeden çıkartılmasının bir ülkenin veya bir politikacının karar vereceği bir olay olmadığını vurgulayarak, "Ortaklıktan çıkarma kararı, oy birliğiyle alınması gereken bir karar. Hatta bir ortak çıkacağım dese bile yine ortaklıkla ilgili yükümlüklerini yerine getirmek zorunda." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin çeşitli şirketlerinin, projede uçak motoru yapımı, elektronik yazılım gibi önemli iş payları aldığını anlatan Demir, projeye önemli katkıları olan söz konusu şirketlerin, ortaklıktan çıkma durumunda bu şirketlerin katkısının yerine yeni bir oyuncu bulmanın bile önemli ölçüde projeyi aksatacağını ve maliyeti yükselteceğini bildirdi.
"Türkiye'de TL'nin egemenliğinin olması gerekiyor"
Dövizde yaşanan dalgalanmanın sektöre etkilerinin sorulması üzerine Demir, sözleşmeleri Türk lirası ile imzalama kararı aldıklarını belirterek, şunları söyledi: "Ancak şirketlerimizin tekliflerinde yaptıkları işlerde kaçınılmaz olarak dövize endeksli ürünlerin listesini istiyoruz. Bunları gözden geçirip emin olduktan sonra TL olarak alsak bile toplam miktarı dövize endeksli olan kısımların ödeme tarihindeki ekskresyonunu döviz üzerinden yapıyoruz. TL kısımlarını TL'ye bağlı ekskresyon formülünü yapıyoruz. Böyle bir istisnamız olmasına rağmen biz, TL bazlı hesaplamalara devam edeceğiz. Çünkü Türkiye'de TL'nin egemenliğinin olması gerekiyor. Ekskresyon formülümüz değişse bile TL bazlı düşünmek, konuşmak bizce de önemli. Bu konuda kararlıyız."
Geçmişte projelerde banka teminat mektuplarının dolar ve avro üzerinden alındığını aktaran Demir, şirketlere "bunların hepsini TL'ye çevirin" diye duyuru yaptıklarını sözlerine ekledi.