Sarraf ailesi dava başlamadan kaçtı
Rıza Sarraf’ın kurgulanan bir süreç sonunda ABD’ye gittiği anlaşılırken, Türkiye’ye yerleşerek vatandaşlık kazanan ailesinin de ülkeyi terk ettiği ortaya çıktı. Anne Şebnem Sarraf ile baba Hüseyin Sarraf geçen eylülde, kardeş Muhammed Sarraf ise ekimde İran’a geçiş yapmış...
Milliyet'ten Serpil Çevikcan'ın köşesine taşıdığı bilgilere göre; New York’taki davada sanıkken, yıldız tanık konumuna getirilen İran asıllı Türk vatandaşı Rıza Sarraf’ı, kullanışlı bir enstrümana dönüştürmeye karar veren ABD’nin, bu kararı verdikten sonra izlediği yol haritasına ilişkin olarak, hergün yeni bir haberle uyanıyoruz.
Eşi ve çocuğuyla Miami’ye gidişi ve burada gözaltına alınışı da bir kurgunun parçası olduğu anlaşılan Sarraf’ın hem kendisinin hem de yakınlarının malvarlıklarına el konuldu.
Ancak dün kamuoyuna yansıyan haberler gösteriyor ki Sarraf, ABD’ye gitmeden bir süre önce sahip olduğu en büyük firma olan holdingin içini boşaltmış, kuyumcu ve dövizciyi de kapatmış. Ortaya çıkan her gerçek, Sarraf’ın adım adım kurgulanan bir süreç sonunda ABD’ye gittiğini gösteriyor.
YASAK 47 GÜN SÜRMÜŞ
Bu noktada, Türkiye’den çıkışının ve ABD’ye gidişinin neden engellenmediği soruları epeydir gündemde.
Bırakın 17/25 Aralık 2013 sonrasını, 2007’den itibaren ABD tarafından izlenen Sarraf’ın 17/25 Aralık’tan sonra konulan yurtdışına çıkış yasağı sadece 47 gün sürmüş.
Aldığım bilgilere göre, Sarraf için yurtdışına çıkış yasağı 28 Şubat 2014’te konulmuş.
Tahdidin kaldırıldığı tarih ise 16 Nisan 2014.
TÜM AİLESİ İRAN’A GİTTİ
Başka bir deyişle, 16 Nisan 2014’ten bu yana, Sarraf istediği gibi yurtdışına çıkıp, gelebilecek durumdaydı.
Ancak Sarraf gibi bir ismin, ortağı Babek Zencani’nin İran’da idamla yargılandığı, İran’a yönelik uluslararası ambargonun delindiği iddialarının tartışıldığı bir dönemde, ABD’ye gitme riskini aldığını düşünmek, akla yatkın değil.
Aslında bütün kapılar, Sarraf’ın ABD’ye gidişinin bir anlaşma sonucu gerçekleştiğine çıkıyor.
Bu kuşkuları doğrulayan başka kritik bilgiler de edindim.
Hatırlanacağı gibi New York’taki dava 27 Kasım’da başlamış, Sarraf’ın sanıklıktan yıldız tanıklığa “terfi” ettiği ilk duruşmadan önce ortaya çıkmıştı.
Yine Sarraf’ın itirafçı olmayı, mahkemeden 29 gün önce, 26 Ekim’de kabul ettiği ve “tanık” sıfatını aldığı da duruşmalarla anlaşılmıştı.
Edindiğim bilgiler gösteriyor ki Sarraf ailesi de 26 Ekim’den önce bir hazırlığa girişmiş.
Sarraf’ın kendisi gibi Türkiye’ye yerleşerek, Türk vatandaşlığı kazanan anne ve babası Şebnem ve Hüseyin Sarraf, Eylül ayında İran’a gitmiş.
Hemen ardından, Ekim ayında ise kardeşi Muhammed, anne ve babası gibi Türkiye’den İran’a geçiş yapmış.
Anne ve baba ile kardeşinin ayrı tarihlerde İran’a geçmiş olması dikkat çekici.
Ancak daha dikkat çekici olan Zencani’nin idamla yargılandığı bir dönemde, İran’a geçmeleri. Anlaşılıyor ki Sarraf’ın Türkiye aleyhine tanıklığı kabul ettiği bir dönemde, Türk vatandaşı olan anne, baba ve kardeşi de Türkiye’den ayrılmayı tercih etmiş.
CASUSLUK SORUŞTURMASI
Duruşmalar ilerledikçe hem Sarraf’ın tanıklık açıklamalarından hem de Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın ifadelerinden tartışmanın boyutlanarak süreceği anlaşılıyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Sarraf hakkında “yabancı devlet lehine siyasal ve askeri casusluk” suçundan soruşturma başlattı. Sarraf ve yakınlarının malvarlığına bu soruşturma çerçevesinde el konuldu.
Kuşkusuz bu soruşturmadan da önemli sonuçlar çıkacak.
Sarraf’ın ABD’ye gitmeden önce kimlerle, ne tür temaslar kurduğu, ailesinin bu süreçteki bağlantıları soruşturmayla açığa çıkarılabilir. Sarraf’ın hergün ortaya çıkan gerçeklerle birlikte profili daha da netleşiyor.