Sapanca Gölü için korkutan uyarı!
SAPANCA Gölü Sulak alanı alt havzasında Orman ve su İşleri Müdürlüğü Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan Sapanca Gölü biyolojik çesitlilik, arazi ve literatür çalışmaları tamamlandı. Göl sulak alanı ve gölün bulunduğu havzanın yoğun baskı altında olmasına rağmen hala doğal yapısını koruduğu, su kodunun 28 metreye düşmesi halinde gölün yüzde 7.5 oranında küçüleceği, doğal hayatın yok olacağı ve gölün bataklık haline dönüşeceği belirtildi.
Son 2 yılda su düzeyinde 3 metreyi bulan düşüş görülen Sakarya ve Kocaeli’nin içme suyu kaynağı Sapanca Gölü Havzası’nda Orman ve su İşleri Müdürlüğü Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nce yapılan Biyolojik çeşitlilik, arazi ve literatür çalışması sonucu açıklandı. Aralarında biyolog, hidrojeoloji uzmanı ziraat mühendisi orman ve su işleri uzmanlarının da bulunduğu 30 kişilik ekip tarafından hazırlanan çalısma kitap olarak yayınlanan 259 sayfalık raporda, Sapanca Gölü’nün fiziksel jeolojik, meteorolojik ve hidrojelolojik özelliklerin yer aldığı doğal ve çevresel verileri göldeki tür çeşitliliği ekosistem çeşitliliği biyolojik çeşitlilik ve suyun kalitesi gibi araştırmalar yer aldı. Araştırmada ekolojik olmayan doğal kaynakların kullanımı da araştırılırken ekolojik ve biyeloöik yönden değerlendirmelere yer verildi.
ORMANLIK ALANLAR TAHRİP EDİLDİ
Araştırmada gölü çevreleyen ormanlık alanın büyük bir bölümünün yok erildiği belirtilerek şöye denildi:
"Bu ormanlarının bir kısmı Sakarya Üniversitesi Kampüsü ve Çevresindeki yerleşim alanlarının yer alması ile tahrip edilmiştir. Ayrıca İzmit iline bağlı Eşme beldesi ve çevresindeki meşe ormanlarının da büyük bir kısmı aynı gerekçe ile tahrip edilmiştir. Günümüzde yine de bu alanlar arasında kalan kısımlarda doğal vejetasyon varlığını devam ettirmektedir. Tahrip edilmemeleri ve varlığının korunması doğal denge açısından son derece önemlidir. Göl aynasına yakın yerlerde bulunan Sapanca ilçesi gibi yerleşim alanları ve çevresindeki bu karışık ormanlar da tahrip edilmiştir. Ayrıca bu bölgede yer alan ormanlarda özellikle dere kenarlarında bulunan turistik amaçlı tesislerinde doğal yapıyı tahrip ettikleri ortadadır."
GÖLDE 49 BALIK TÜRÜ
Araştırmada Sapanca Gölü Havzası’nda 9 tür arazi çalışmalarında, 40 tür literatüre dayalı olarak toplam 49 balık türü tespit edildiği yer aldı. Bu balıklar arasında, şunlar yer aldı:
"Çapak balığı, noktalı inci balığı, inci balığı, yılan balığı, koca ağız balığı, gümüş balığı, tahta balığı, havuz balığı, tatlısu sardalyası, tatlı su Kolyozu, taşısıran balığı, sazan, turna balığı, küçük kayabalığı, tatlısu kefali, tatlısu kaya balığı, tatlısu levreği, tatlısu kayabalığı, acı balık, kızılgöz balığı, gökkuşağı alabalığı, kızılkanat, yayın, kadife balığı, karabalık, acı balık, küçük kaya balığı, gökkuşağı alabalığı, İsrail sazanı, güneş levreği, ot balığı, doğu sivrisinek balığı, çöpçü balığı, Karadeniz tatlısu kefali, tatlısu kalyoz balığı."
KARACA 3 YIL ÖNCE GÖRÜLDÜ
Araştırmada Sapanca Gölü çevresinde 18 yabani hayvan tespit edildiği belirtilerek, şöyle denildi:
"Özellikle boz ayı ve kurtlar bölgede bölgeye çok kar yağdığında besin bulmak için yerleşim yerlerine kadar inmektedirler. Ancak 15 yıldır bölgede görülen yaban türlerinin görülme sıklığı azalmıştır. Karaca ise, bölgede en son 3 yıl önce görülmüştür."
Sapanca Bölgesi’nde boz ayı, yer sincabı kurt, ağaç sansarı yaban kedisi, porsuk, çakal, tilki, kirpi, Avrupa köstebeği, orman faresi rastlanan hayvan türü olarak yer aldı
Sapanca Gölü ve gölün yer aldığı havza sınırları içerisinde 138 tür arazi çalışmaları, 8 tür literatür verilerinden olmak üzere toplam 146 kuş türü tespit edildi. Bu türlerin 80’i yerli, 24’ü kış göçmeni, 41’i yaz göçmeni ve 1’i transit göçer olduğu belirlendi
Sapanca Gölü çevresinde yayılış gösteren 3’ü kaplumbağa, 5’i kertenkele, 5’i de yılanlar grubuna dahil olmak üzere 13 sürüngen türü ile; 1’i kuyruklu kurbağalar, 3’ü de kuyruksuz kurbağalar grubundan 4 amfibi türü tespit edildi.
SUYUN KALİTESİNDE TEHLİKE
Göldeki su kalitesinin aylara göre su sıcaklık değerlerinin değiştiği belirtilerek Sapanca Gölü’nün bölgesel jeolojik koşullar ile evsel atık su deşarjları veya yakınlardaki sanayi kuruluşlarından kaynaklanan atık suların alana ulaşması, sulardaki sodyum miktarının artışına neden olduğuna dikkat çekildi.Gölün suyunun renginin değerleri yaz ve güz mevsimlerinde farklı olarak ölçüldüğü de belirtildi
ETKİLERİ HEMEN ÇIKMAYACAKTIR
Araştırma daha çok suyun miktarı ve seviyesinin daha da önemli olduğuna dikkat çekilerek şu ifadelere yer verildi:
"Sapanca Gölü kot-yüzey ilişkisi bakımından üst nokta 32 metre 45.5 kilometrekaredir. Bu değerin üstü göl çanağının gölün doğal sınırlarının üzerine çıkması anlamına gelmektedir. Sapanca Gölü için bir diğer önemli kot seviyesi suyun kullanımı ile ilgilidir. Bu nedenle işletme kotu için 29.90 metre belirlenmiştir. Çünkü bu kotun altında gölün su bütçesi ve ekonomisi tehlikeye girmektedir. Bir diğer ifade ile göle giren su miktarı ile gölden çıkan su (insan kullanımı, buharlaşma, deşarj, yeraltı sızıntısı) miktarı dengesi sürdürülebilir özelliğini kaybedecektir. Bu kot seviyesi gölde yaklaşık olarak 2.5 kilometrekarelik bir su alanı kabına neden olmaktadır. Bu kot seviyesi ve su hacmi sulak alan ekosisteminde kısa vadede tolere edilebilir bir durumdur. Bir başka deyişle su seviyesinde ve yüzey alanındaki bu azalmanın olumsuz etkileri kısa sürede ortaya çıkmayacaktır."
YIKIM SEVİYESİ 28 METRE
Sapanca Gölü için ekolojik yıkım seviyesi olan hayati su kotun 28 metre olduğu belirtilerek göl için tehlikeye şöyle dikkat çekildi
"Bu kotta gölün alan büyüklüğü 42 kilometreye gerileyecektir ki bu seviyede bir azalma göl çanağının yaklaşık 3.5 kilometrekare küçülmesi anlamına gelmektedir. Yaklaşık göl maksimum kotundaki yüzey büyüklüğünün yüzde 7.5’unu kaybedecektir. Böyle bir durum ilk olarak göl suyundaki çözünmüş oksijen miktarını düşürecektir. Durgun su alanları için çözünmüş oksijen miktarında kritik sınır 4 ppm’dir. Bu değerin altına düşen sularda toplu balık ölümleri görülmektedir. Bu durum balıklarla beslenen su kuşları başta olmak üzere göldeki doğal yaşamı olumsuz etkileyecektir. Besin döngüsündeki bu kırılmalar başta sucul ekosistem olmak üzere havzadaki tür çeşitliliğini azaltacaktır. Ayrıca bu seviyenin altında ötrofikasyon süreci hızlanacak, özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında görülen alg patlaması olayı sıkça görülmeye başlayacaktır. Bir başka önemli durum ise su miktarı ve seviyesindeki hayati sınırın altına düşüş gölle direkt ilişki içinde olan toprağın tuzluluğunu artıracak bu durum toprak verimini ve toprağa bağlı yaşam çeşitliliğini oldukça olumsuz etkileyecektir. Yine bu seviyenin altında göl suyunun hidrolik bekleme süresi uzayacak ve göl suyunun yenilenme hızı sıfıra yaklaşacaktır."