Şam yönetiminden açık tepki
Türkiye de sorumlu güvence versin
Şam yönetimi, ülkedeki isyan başladığından beri Türkiye’ye karşı bu kadar açık bir tepki gösterdi. Suriye Dışişleri Bakanı Muallim, “Türkiye, yasa dışı oluşumlara silah veriyor ve Suriye’ye sızmaları için üs sağlıyor. Tüm bunlar Annan Planı’na aykırı. Türkiye, sorumlulardan biri. Plana karşı yükümlülüğünü deklare etmeli” dedi.
Suriye’de bir yıldır devam eden çatışmaların sona ermesi için dün tüm gözler Şam yönetimindeydi. BM ve Arap Birliği’nin özel temsilcisi olan Kofi Annan’ın ortaya attığı ateşkes planına göre, Suriye askerleri dün sabah 06.00’dan itibaren kent merkezleri ve diğer yerleşimlerden çekilecek, isyancılar da 48 saat içinde tüm silahlı eylemlerine son verecekti. Ancak Şam yönetiminin son anda “yazılı güvence” istemesiyle ateşkes zora girmişti.
‘Humus’tan çekildik’
Dün sabah da beklendiği gibi Suriye askerlerinin kapsamlı bir şekilde çekildiğine dair bir işaret alınamadı. Rusya’nın başkenti Moskova’ya giderek Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’la görüşen Suriye Dışişleri Bakanı Velid El Muallim, basın toplantısında yaptığı açıklamada Türkiye’yi hedef aldı: ”Ne yazık ki Türkiye, yasadışı oluşumlar eliyle Suriye halkının bir kısmının yasadışı şekilde topraklarına getirilmesini sağlamıyor aynı zamanda bu yasa dışı oluşumları silah vererek ve Suriye’ye yine yasa dışı yollarla sızmaları için üs sağlıyor. Tüm bunlar Annan Planı’na aykırı. Türkiye, Suriye sınırındaki sorunların sorumlularından biri. Annan Planı’na karşı yükümlülüğünü deklare etmeli” ifadesini kullandı.
‘Tek taraflı adım yok’
Lavrov ise Suriye’ye karşı tek taraflı bir adım atılmayacağına dair Türkiye’nin kendilerine güvence verdiğini söyledi. Ankara’dan Kofi Annan Planı’nın çökmesi halinde bir kaç gün bekleyeceği ve ona göre bir karar alacağına dair açıklamalar geldiğini kaydeden Lavrov, ”Türk mevkidaşım Ahmet Davutoğlu ile yaptığım telefon görüşmesinde özellikle bunun ne anlama geldiğini sordum. Bana tek taraflı bir hareket olmayacağı ve Türkiye’nin planlarının olmadığına dair güvence verdi” dedi.
Dünyayı ikna edemedi
Fransa Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Bernard Valero, Suriye’nin, Annan planını uygulamaya başladığı yönündeki açıklamalarını “Şam rejiminin yeni bir yalanı diye niteledi. İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague da “Rejim, Suriye’nin sınırlarından çaresiz insanlara ateş ederek, Türkiye ve Lübnan’ın egemenliklerini ihlal etmiştir. Şu ana kadar, Esad rejiminin herhangi bir anlaşmaya bağlı kalacağına dair bir kanıt yoktur” dedi.
Seneye Şam’da görüşmek üzere!
ABD’li senatörler John McCain ve Joe Lieberman da Yayladağı’ndaki çadırkentte incelemeler yapıp, muhaliflerle görüştü. Basın mensuplarına temaslarıyla ilgili bilgi veren senatörlerden John McCain, “Muhalifler bütün ülkelere yardım çağrısı yaptılar ama yardım gelmedi. Sayın Cumhurbaşkanı Gül’le görüştük ama bu görüşmede onların neye ihtiyacı olduğuna girmedik. Suriye Ulusal Konseyi ile Özgür Suriye Ordusu açısından bakacak olursak bölünme yok, birleşikler” dedi. Elinde Suriye bayrağı olan McCain konuşmasının sonunda, “Önümüzdeki yıl Şam’da görüşmek üzere” diye de espri yaptı.
‘Ankara NATO’dan müdahale isteyebilir’
Türkiye’nin Suriye’ye karşı bir askeri müdahalede bulunup bulunmayacağı tartışılırken ABD’nin saygın gazetesi Wall Street Journal ilginç bir ihtimale dikkat çekti. Gazeteye konuşan bir Amerikalı yetkili “Suriye’nin bu tür sınır ihlalleri devam ederse, Türkiye ‘NATO üyesi olmayan bir ülkeden benim topraklarıma yönelik saldırı var’ diyerek NATO’nun ortak savunma protokollerini devreye sokabilir” ifadesini kullandı. Söz konusu protokol en son 11 Eylül 2001’de gerçekleşen saldırıların ardından Afganistan’a yönelik NATO operasyonunu gerçekleştirmek amacıyla dönemin ABD Başkanı George W. Bush tarafından kullanılmıştı. Wall Street Journal, 4 Nisan’da yayınladığı makalede de Türkiye’nin Suriye’ye girme planının hazır olduğunu belirtmiş ve BM Güvenlik Konseyi’ndeki Rusya ve Çin vetosunu aşmak için 2005’te BM’nin kabul ettiği ‘Koruma Sorumluluğu Doktrini’ni kullanmaya hazırlandığını yazmıştı. Bu doktrin; soykırım, insanlık ve savaş suçları ile etnik temizlik durumlarında ülkelere harekete geçme yetkisi veriyor. Onay makamı da BM Genel Kurulu olabiliyor.