Rönesans Floransa değil Kapadokya’dan doğdu
‘Yeniden doğuş’ ya da ‘uyanış’ anlamına gelen Rönesans akımı, Avrupa medeniyetlerine sanat, edebiyat, hukuk, din ve felsefe alanlarında çağ atlattı. İlk izleri ise Kapadokya’da çıktı
Rönesans, sanat tarihi ve dünya medeniyetler tarihi açısından en önemli isimleri de beraberinde getirdi. Leonardo Da Vinci’nin günümüzde hâlâ tartışmalara sebep veren ünlü portresi ‘Mona Lisa’yı yapması veya Galileo’nun Dünya’nın güneşin etrafında döndügünü kanıtlaması bu dönemde geçiyor. ‘Kime sorarsak soralım, hemen hemen herkes bu akımın 1500’lü yıllarda Floransa’da ortaya çıktığına inanır ama bu büyük bir yanlıştır. Rönesans’ın çıkış yaptığı nokta Kapadokya’dır’ diyen Yeditepe Üniversitesi’nin İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde öğretim görevliliği yapan Ayşen Arıç’a göre Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesinden sonra, ilk Hristiyanlar (Havariler) Kudüs’den kaçış yolu aradı. Kendilerine saklanacak yer bulma ümidiyle yola çıkan bu havarilerin ilk uğradıkları nokta Antakya oldu. Antakya’nın coğrafi yapısı uygun olmadığı için ilk ismiyle İkonya olan Konya’ya göç edip burada ilk dinsel figürlerini (İkonaları) yaptılar. Konya’nın da ova oluşu saklanmaları için uygun bir zemin oluşturmadığından son olarak Kapadokya’ya yerleştiler.
İlk figürler burada
Kapadokya’nın coğrafi ve taş yapısı, bu insanların özgürce yaşamalarına uygun bir yerdi. Yerleştikten sonra, Teoloji (din okulları) açan ilk Hristiyanlar bu okullarda, diğer ülkelere gitmek üzere misyoner rahipler yetiştirdi. ‘İşte bu dönem tam olarak Rönesans sanatının başladığı dönemdir. Yavaş yavaş tohumları eke eke yürümeye başladılar’ diyen Arıç, bu insanların taş duvar üstüne dünya tarihindeki ilk dinsel figürleri Kapadokya’da yaptığını söyledi. Uzun süren arkeoloji çalışmaları sonucu, Kapadokya çevresinde yüzlerce bez parçası bulundu. Bu bez parçaları birer resim yapma aleti olarak kullanıldığı da yapılan araştırmalar sonucu kanıtlandı.
Da Vinci’den bile yüzlerce yıl önce
Kapadokya’daki kiliselerin içerisindeki freskler incelendiğinde, hepsinin 16.yüzyıl Rönesans sanatçılarının eserlerine benzedikleri göze çarpıyor.
- Aziz Basil Kilisesi: Rönesans resminin öncüsü olarak kabul edilen Giotto’nun resimlerine bakıldığında, bu kilisedeki tipik Kapadokya fresklerinin tarzından esinlendiği ortaya çıkıyor.
- Elmalı Kilise: ‘Son Akşam Yemeği’ Leonardo da Vinci’nin ve Rönesans döneminin en önemli tabloları arasında. Fakat İncil’in anlatıldığı freskleri barındıran Elmalı kilisede, Son Akşam Yemeği freski Da Vinci’den önce yapıldı.
- Mavi (Tokalı) Kilise: Rönesans resim sanatının başlangıcı olarak kabul edilen ve kıyamet gününde insanlığın affedilmesini sahne eden Deisis mozaiği Tokalı Kilise’nin giriş kubbesinde de bulunuyor. Freskler kireç ve kum karışımı olan bir harç üzerinde yapılmış ve parça parça sürülen bu harçların birleşme yerlerinden bir bordür geçilmiş. Bu bordürlü geçişin aynısı, her yıl milyonlarca turistin akınına uğrayan İtalya’daki Sistine kilisesinde de görülür. Rönesans’ın en ünlü heykeltıraşı olan Michelangelo, bu bordürlü geçişi, Sistine kilisesinin tavanına İncil’den sahneler tasarladığı fresklerde kullandı.
‘KAPADOKYA’DA HAMİLE KALDI’
Arıç’a Rönesans’ın, Kapadokya’dan Floransa’ya nasıl taşındığı sorulduğunda, Rönesansı hamile bir kadına benzetti. ‘Rönesans hamile bir kadın gibidir. Hamile kaldığı nokta Kapadokya’dır ve doğum yaptığı yer Floransa’dır’ diyor. Hamilelik sürecininse Ayasofya’da geçtiğini ve bunun çıkarımını Ayasofya’daki dikilitaşta bulunan oymalardan yapılabildiğini vurguluyor. Ayasofya’da çalışmış misyoner rahiplerin, mimarların ve mozaik sanatçılarının Kapadokya’dan geldiği tahmin ediliyor.