Rakka operasyonu başladı
Başbakan Binali Yıldırım, Rakka operasyonunun 2 Haziran gecesi başladığını açıkladı.
Suriye'de Rakka'yı DAEŞ'ten kurtarmak için aylardır planlaması yapılan operasyon 2 Haziran gecesi başladı. Açıklamayı Başbakan Binali Yıldırım yaptı. Başbakan Yıldırım dün akşam iftarda medya temsilcileri ile bir araya geldi.
Başbakan Yıldırım'ın iftar yemeğinden verdiği mesajlar şunlar:
ABD Rakka operasyonu öncesi bilgilendirmeyi yaptı
Başbakan Yıldırım: Kabinede değişiklik konuşulmaz, bir bakarsınız olmuş
FETÖ suçlamalarını reddetmek suçlu olmadıklarını göstermez.
Hedefimiz Almanya ile iyi ilişkiler ama tek taraflı olmaz.
Helikopter kazası için açıklamalarda bulunan Yıldırım, "(Helikopterler için) Engel tanıma sistemi talimatını verdim" dedi.
Bedelli askerlik sorusunu yanıtlayan Yıldırım, "Şu anda gündemimizde yok" açıklamasında bulundu.
İşte Başbakan Binali Yıldırım'ın gazetecilerin sorulara verdiği yanıtlar:
YPG'nin koridor açtığı ve DEAŞ'ın koridordan geçiş yaptığı yönünde gelen istihbari bilgiler var. Bir yandan YGG silahlanmaya devam ediyor oldukça yüksek rakamlarda bir silahlanmadan bahsediyoruz. Eğer Rakka'ya bir operasyon yapılmadan bu şekilde ele geçirilecekse bu silahlar nasıl ve nerede kullanılacak? Zira füze saldırısı ihtimaline karşı helikopterler Güneydoğu'da alçaktan uçuş yapıyorlar. Son üzücü kazayı da biliyoruz. Böyle bir durumda Rakka üzerinde nasıl değerlendirme yaparsınız?
Dün gece itibariyle 2 Haziran'ı 3 Haziran'a bağlayan gece itibariyle Rakka operasyonu daha önce planlanan Rakka operasyonu başlamıştır. Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri gerekli bilgilendirmeyi operasyon öncesinde yaptı. Rakka operasyonunda Türkiye'nin Amerika Birleşik Devletleri'nin uyguladığı yöntemi tasvip etmediğini biliyoruz. Bu sır değil. Bu konudaki her düzeyde rahatsızlığımızı ifade ettik. Ancak onların bize dönüşü, bunun bir seçim olmadığını, bir mecburiyet olduğunu ve bu operasyon sonrası PYD ve YPG ile ilişkilerin uzun süre devam ettirilmeyeceğini, taktiksel bir işbirliği olduğunu ifade ettiler ve bize gerekli güvenceleri verdiler. Verilen güvence ne? Burada kullanılacak silahların daha sonra ülkemizde terör gruplarının eline geçmemesi, terör faaliyetlerinde güvenlik güçlerimize, vatandaşlarımıza karşı kullanılma ihtimalinin doğmaması, bunu özellikle takip edeceklerini ifade ettiler. Bizde bu süreci yakından izliyoruz, takip ediyoruz, tedbirlerini alıyoruz. Bizim değişmeyen bir stratejimiz var. Ülkemizi tehdit eden terör grupları ister yurt içinde ister yurt dışında olsun adı da ne olursa olsun ister YPG, PYD, PKK, DEAŞ, DHKP/C ne kadar örgüt varsa hepsi bizim için aynıdır, hedeftir ve yurt içinde gerektiğinde yurtdışında ülkemizin, insanımızın güvenliği için gereken adımları atmaktan çekinmeyiz, geri durmayız, bunu geçmişte de yaptık, bundan sonra da icap ederse yaparız.
Malum Şırnak'ta 13 şehit verdiğimiz kazanın ardından özellikle helikopterler için engel tanıma sisteminin halen kullanılamadığından, ihale süreçleriyle ilgili söylemler vardı. 1993'ten bu yana da 50'ye yakın şehidimiz var, yüksek gerilim hatlarına takılarak şehit olmuş askerlerimiz var. Bu konu ile ilgili neler söyleyeceksiniz? İhale süreçleri neden tamamlanamadı? Veya yakında yapılması planlıyor mu?
Bu helikopter kazasıyla ilgili takip ettik, biz de duygulandık. Hepimiz milletçe üzüldük. Bu üzüntüyü sadece aileleri yaşamadı, millet topyekün yaşadı. Bu tip kazaların olmaması gerekir. Bu bahsettiğiniz engel tanıma sistemi uzun yıllardır haklısınız savunma sanayinin gündeminde olmuştur. Kaç seferde ihale yapılmış, iptal edilmiş. Bunun sebebi de maalesef bürokrasi bir ve ikincisi de firmaların kendi aralarında sonuca rıza göstermemesinden kaynaklanan anlaşmazlıklar. Bunların hiçbiri bahane olmamalı. Ben Milli Savunma Bakanı'nı gerekirse hemen doğrudan temin suretiyle bu işi halletmesi için görevlendirdim. İhale olunca bunlar maalesef bizim kamu mevzuatında zamanı adeta israf eden bir süreç. Birçok işte buna rastlıyoruz. Memurda mevzuata aykırı iş yapmaktan çekiniyor. Dolayısıyla sonuçta elde edilemiyor istenilen zamanda. Bu tip adımlara güvenlik gerekçesiyle, acil alımlara muafiyet uygulayacağız ve doğrudan temine giderek bunu alacaklar ve bununla ilgili de gerekli talimatları verdik
Kabine revizyonu ile ilgili geçiştirdiniz ama önümüzdeki ay olmayacak gibi mi yoksa yine bir sürpriz yapacaksınız? Salı günü sayın Cumhurbaşkanı size sormamızı söylemişti o yüzden ben tekrar etmek istedim.
Kabine değişikliği konuşulmadı. Birgün bakarsınız değişmiş.
Sayın Destici ile bir görüşme yaptınız. Sayın Destici çıkışta bedelli askerliği konuştu Başbakan dedi. Gelinen nokta nedir? Şu anda ufukta böyle bir şey var mı?
Öyle bir şey yok. Yani bizim programımızda, hükümetimizin gündeminde bedelli ile ilgili bir konu yok. Şu anda terörle amansız bir mücadele içerisindeyiz. Bütün yoğunluğumuzu, ağırlımızı bu konuya vermiş durumdayız. Sayın Destici böyle bir gündemi getirdi. Bedelli olsa da paraları ayırsak falan tarzında. Aslında bir temennisi. Buna karşı bir cevabımız olmadı.
Zeytinlikler imara açılacak mı? Ne olacak?
Bu konu şöyle. Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 km mesafede zeytinliklerin çoğalmasını engelleyecek, kimyasal atık oluşturulmasını sağlayacak tesis yapılamaz, işletilemez. Ancak alternatif alan bulunamaması ve kurulun uygun görmesi şartıyla bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış yatırımlar için bu sahalarda yatırım yapılmasına Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından izin verilebilir. Bir 9 kişilik bir kurul var. Bu kurul uygun görecek. Prensip olarak 3 km mesafede kimyasal atık oluşturacak yatırım tesisi yapılamaz. Alternatif olarak yatırım amaçlı bu alanların kullanılması icap ediyorsa, bunun bir kurul maarifetiyle değerlendirilmesi, uygun görülmesi halinde de Bakanlığın oluruyla izin verilebilecek. Tabi bununla kalmıyor ayrıca burada kullandırılan saha da tekrar zeytinlik alanına dönüştürülmüş olacak. Bu konu istismar edilecek bir konu değil. Bazen fiili durumlar var. Eskiden zeytinlik alanıymış ama oraya sanayi tesisi yapılmış. O sanayi tesisinin bir şekilde var olan durumun hukuki hale getirilmesi icap ediyor. Öyle bir durum olabiliyor. Önemli olan nasıl orman alanı eksiltilemez, orman anayasal güvence altındaysa, zeytinlik alanı da başka alanlar ilave edilmesi suretiyle eksiltilemez. O bölgede sanayi içinde kalmışsa artık zeytinlik yapma imkanı yoksa sanayi kuruluşuna izin verilebilir. Dediğim gibi şartların sağlanması kurulun uygun görülmesi durumunda. Sanki zeytinlik alanı imara açılıyor gibi takdim ediliyor. Kesinlikle yanlış. Bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bunu başında düzeltmek istedim. 15 gündür Türkiye zeytin alanında çok fazla mevcudun üzerinde yeni alanlar oluşturdu. Şu anda iki numarayız. 2030'da ikinci sıraya yükseleceğiz. Yani öyle bir takdim ediliyor ki zeytinlik alanlarını yok etmişiz, tarımar etmişiz. Zeytin alanları arttı, zeytin üretimi arttı. Türkiye Avrupa'da ikinci sıraya yükseldi. Mesele bundan ibaret. Türkiye'nin ihtiyaçları, öncelikleri neyse bizim ona göre bir karar almak, uygulamak, kamu yararını gözetmek ülkeyi yönetenlerin sorumluluğundadır. Yani bu peşin istemezük tavrı bu ülkeye çok şey kaybettirdi. Eğer bunları uygulamasaydık bugün dünyanın en büyük havalimanını yapamazdık, köprüleri yapamazdık, yolları yapamazdık, şehir hastanelerini yapamazdık. Ne olacaktı? Zaten ülkenin rekabet gücünü kazanmasını istemeyenler, bu alanda ciddi bir algı operasyonu yapıyorlar. Bizim bu oyunlara gelmememiz lazım. Ülkemizi hepimiz seviyoruz. Hiç kimsenin bu ülkeye, geleceğini karartmaya hakkı yok. Ama bu ülkenin gençlerinin ihtiyacı olan yatırımları da, refahını sağlayacak işlere engel olmaya yine kimsenin hakkı yok.
Sayın Başbakanım 15 Temmuz sanıkları mahkemelerde her şeyi inkar ediyorlar. Bu süreçle ilgili neler söylemek istersiniz?
Ne yaparsa yapsınlar. Bir darbe girişiminde bulundular mı? O uçaklardan bombaları attılar mı? Bütün her şey ortada. Türkiye bir hukuk devleti. Mutlaka ilk ifadeleri, mahkemedeki ilk savunmalarına kısıtlama getiremezsiniz. AİHM'e bunu bahane göstermeye çalışıyorlar. Biz gazilerimizin şehit yakınlarımızın isyanlarını anlıyoruz. Ama onlardan isteğimiz hukuk devleti içerisinde ne söylerlerse söylesinler bundan sıyrılabileceklerini düşünmemeleri.. Öyle bir şey olamaz. Yarın bir gün ellerine bir koz vermemek gerekiyor. Önceki ifadesini inkar etmesi, reddetmesi suçsuz olduğu anlamına gelmez.
FETÖ soruşturmalarının Sözcü ve Cumhuriyet gazetesine de sıçramış olması FETÖ soruşturmaları sulandırılıyor diye eleştiriliyor. Ve gizli, kripto FETÖ'clerin bu soruşturmaları yaptığı iddia ediliyor. Sizin bu konu hakkında bir araştırma yapılmasına yönelik talimatınız oldu mu? Bu tür soruşturmaları yapanların gerçekten kripto olma ihtimalleri var mı?
Kimin hakkında soruşturma açılır, kimin hakkında gözaltı kararı verilir, soruşturma sürecinin kovuştarma sürecine dönüştürülmesi, bunlar tamamen yargının işidir. Bizim işimiz başımızdan aşkın. Bir de yargının işine burnumuzu sokarsak hem yanlış olur hem de bizim öyle bir alanımız yok. Hukuk devletinde böyle bir yetkimiz yok. Bu iddialar dışarıda da var, içeride de var. İş basın mensubu, gazeteci olunca tabi daha egzotik oluyor. Ama işin hangi amaçla yapıldığının anlaşılması dosyaya bakmakla olur. Dosyayı görmeden söylenilen her şey ezberattır. Dolayısıyla gerek gazetecilerin gerek yabancı menşeili gazetecilerin gerekse Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gazetecilerin gözaltına alınmasının gazetecilik faaliyetiyle ilgisi olmadığını biliyoruz. Bu bilgi buze gelen bilgidir. Bir şekilde FETÖ ile bağlantılı, bölücü terör örgütüyle ilgili oldukları için bu işlemler yapılıyor. Ama gazeteci olunca tabi hassasiyet artıyor. Bu yönünü tabi ki araştırıyorum, durum böyle. Mesela diyorlar ki yurt veya yabanc gazeteciler Türkiye'de tutuklanıyor veyahut da gözaltına alınıyor. 360'tan fazla yabancı gazetelerin basın mensubu var Türkiye'de. Öyle bir baskı gözaltı harekatı olsa bu kadar insan burada nasıl faaliyet gösterir? Çok büyük bir haksızlık ülkemiz hakkında. Bizim yurt dışı gezilerimizde bunlar gündeme getiriliyor. Şunu söylemek istiyorum gazeteci olmak, basın mensubu olmak, suç işleme üstünlüğü veya muafiyeti sağlamaz. Kanun karşısında herkes eşittir. Kim yanlış yaptıysa Başbakan da olsa bakan da olsa gazeteci de olsa sade bir vatandaş da olsa hesabını verir. Olayı bu çerçevede değerlendirmek lazım.
İhraçlarla meydana gelen mağduriyetlerin giderilmesi için komisyon kurulması epey bir sancılı oldu, bayağı bir uzun sürdü. Bu komisyonun ne zaman başvuruları kabul etmeye başlayacağı ve nasıl bir yol izleyeceği konusunda kafa karışıklığı yaşıyor insanlar. Komisyon başvuruları kabul etmeye ne zaman başlıyacak?
Komisyon belirlendi. Diğer ihtiyaçları vardı, o da görüldü. Zannediyorum kısa sürede başlamış olurlar. Hukuki tarafı işin ayrı boyutu. Atamalar da yapıldı, isimler de belli oldu. Bundan sonrası onlara kalmış.
Sayın Cumhurbaşkanımızın ABD ziyaretinde PYD asıl meseleydi. FETÖ'nün iadesinin önüne geçti ama.. Bu konuyla ilgili sıcak bir gelişme var mı?
O günden bugüne farklı bir gelişme yok. Bizim bu konudaki talebiniz ve ısrarımız devam ediyor. Bundan sonra iş Amerikan hukuk sisteminin uygulanarak bu konuda karar vermesini bekliyoruz. İdare diyor ki, Amerikan yönetimi yargı süreci tamamlanmadan bizim idari bir tasarruf yapmamız söz konusu değil. Bizim yargı sürecinin hızlanması yönünde talebimiz var. Bu konu için işi takip ediyoruz. İhtiyaç olan bilgileri talep ettikleri bunları veriyoruz.
Ak Parti Genel Başkanvekilisiniz artık. Dolayısıyla ilk sorum Ak Parti ile ilgili olacak. 15 Temmuz darbecileri yargılanıyor ve yargılamanın gündeminde gazi ve mağdurlar, şehitlerin yakınları orada biraz yalnız kalmışlardı. Sonra Ak Parti teşkilatlarıyla milletvekilleri oraya yöneldiler. Bu yönelmeyi yerinde bulunuyor musunuz? Önümüzdeki günlerde Ak Partili milletvekillerini orada daha çok görecek miyiz? İkincisi de evet biz terör örgütü kabul ediyoruz PYD/YPG'yi ve bununla da mücadele ediyoruz. Fakat mesela 'kırmızı fularlı kız' imajı üzerinden orada hayatını kaybeden bir kız var, Rakka operasyonlarını sürdüren bir kız. Bu Gezi'nin fenomeniydi. Bu kız üzerinden sanki PYD/YPG tırnak içinde söylüyorum cani terör örgütü DAEŞ'le mücadele eden cici çocuklar algısı oluşturulmaya çalışılıyor diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz?
Görüşünüze katılıyorum. Bizim de baştan beri anlatmak istediğimz bu. Bunlar ikide bir isim değiştiriyorlar kılık değiştiriyorlar. Ama aynı dayı yeğen gibiler. Birisi dayıysa diğeri yeğeni. PKK, PYD/YPG'nin böyle bir ilişkileri var. Dolayısıyla eninde sonunda muhattaplarımız bunların birbirinden farkı olmadığını anlayacaklar. Biliyorlar da şu anda işlerine gelmiyor. Bilmemelerine imkan yok. Ama resmi olarak terör örgütü ilan etmediler. Birtakım istihbarat edinmişti Amerikan'ın eski işlemlerinden kalan ilişkisi diye. Birtakım ilişkileri var. Biraz daha Türkiye'nin burada enerjisini bu yönde tüketmesi gerekiyor. Öyle bir tutum içerisindeler. O tutumun gerçekten onlara çok büyük bir maliyeti olacaktır. Eninde sonunda görecekler yani. Ak Partililerin tamamı ben de dahil, biz müdahiliz davalara. Ve önümüzdeki günlerde daha çok arkadaşımız bu davaları izlemeye gidecek. Orada bir tereddüt yok. Ne yapmış olurlarsa yapsınlar yüce Türk adaleti gerekli kararı verecek ve gazilerimizin, şehitlerimizin yüreğini sızlatmayacaktır. Hukuk içerisindeki verilebilecek her türlü cezayı vereceklerdir.
Birçok düşünce kuruluşu şu anda Ortadoğu ile ilgili birçok fantazinin peşinde gibi görünüyor. Burada konuşulanlar arasında bize ulaşan bilgilere göre PKK'nın da terör örgütü olmaktan ABD tarafından çıkarılması ihtimali dile gitirilyormuş. Bunun ne kadar gerçekçi olup olmama ihtimalini teğit etmek çok zor ama kulağınıza böyle bir şey geldi mi? Bir de bu FETÖ ile mücadele sırasında Türkiye'nin özellikle dünyada farklı ülkeler özellikle Amerika'da istediği sonucu alabilmesi için sadece yargının -elbette yargının kendi alanında yaptığı şeyler var ama- siyaseten da ayarlanması gereken bir ortam oldu mu? Pek çok tutuklu var. Bunların arasında Kadri Gürsel, Meliha Olgun gibi isimler de var. Bunların dosyalarının biraz yavaş yürümesi bizim yurtdışında bu meseleyi anlatmakta ve sonuç almakta bizi epeyce zorluyor. Dolayısıyla siyasetin bu konuda yapabileceği -elbette yargının işine karışmak değil ama- bir şey olduğunu düşünüyor musunuz?
Biz yapılması gereken her şeyi yaptık. Bu süreçlerin hızlı gitmemesinden ben de şikayetçiyim. Bir defa bütün kamuoyuna bunu açıkça söyledim. Bombayı atan ben değilim, buna izin veren ben değilim. Bu insanları öldürenler belli, tanklar helikopterler belli. İnsanların üzerine sürenler belli. Neyi bekliyorsun? Bir an önce suçüstü anidir. Karar verilmesi gerekli. Bu konuda ısrarla, her fırsatta yargıyı telkinler vererek, talimat verme imkanımız yok, telkinlerimizi iletiyoruz. Fiziki ihtiyaçlarını karşıladık. Hakim ihtiyaçlarını karşıladık. İstinat mahkemeleri bulundu. Dolayısıyla iş yükü bakımından da önemli bir rahatlama sağlandı. Özellikle bu dava için özel düzenlemeler yapıldı. Bundan sonrası yargı mensuplarının işi. Bir an önce bu davaların sonuçlanması ve mağduriyetlerin bitmesini biz de bekliyoruz. PKK ile ilgili bu konuda bize intikal eden bir bilgi yok. Olursa o zaman değerlendirme yaparız. Böyle bir şey olacağını düşünmüyorum.
Soru Bugün star gazatesinden Alexander Dugin'in bir röportajı yayımlandı.Burada 15 Temmuz gecesi ile ilgili Erbil'den ilginç bir şey duydum diyor, Amerika'nın bunu yaptı. 15 temmuz sonrasında iki koldan Türkiye'yi parçalayacaklardı diyor. Bununla ilgili sizin bilginiz var mı? İkincisi de Rusya ile Türkiye'nin işbirliği halinde Amerikan'ın Ortadoğu'yu parçalaması engellenecek. İşbirliği yapmalıyız diyor. Bu çerçevede Genelkurmay'ın yaptığı açıklamada S-400'lerle ilgili son aşamaya gelindiğini ve sınavın zor şartlarda olduğu açıklaması yapıldı. Bu konuda bizim tarafımızdaki durum nedir?
Rusya'yla Suriye'de öncelikli olmak üzere savunma işbirliği çalışmalarımız vardır. Önemli olan orada kalıcı siyasi çözüme ulaşmaktır. Bunun için güvenli bölge oluşturma, uçuşa yasak bölge oluşturma, bu bölgeleri kapsayan bir mütabakat tasarlandı. Buradaki masum insanları korumak .... Şimdi bununla ilgili elimizde bir bilgi yok ama elimizde olan bir bilgi ise FETÖ ve PKK'nın darbe öncesi ve sonrası ittifak halinde olduğudur. bu konuda istihbaratımız var. DEAŞ'la ilgili elimizde bir bilgi yok. Çünkü darbe girişiminden önce saldırıları durdurun diye bir talimat verdi PKK. Darbe başarısız olunca ateşe devam diyerek tekrar düzeltiyorum. Yani görüşme vardı öncesi ve sonrası aralarında bir ittifak olduğuğu anlaşılıyor ama DEAŞ'le ilgili elimizde bir bilgi yok.
Sayın Başbakanım teşekkür ediyorum. Almanya ile son zamanlarda ilişkilerimizde iniş çıkışlar yaşanıyor. İncirlik Üssü merkezde olmak müzere bu tartışmalar zaman zaman alevleniyor. Almanya'dan bazı çıkışlar oluyor, cevaplar veriliyor. Son durum nedir. Genel olarak nasıl bir seyir izliyor veya izlenecek?
Almanya ile Türkiye'nin ilişkilerinin bozulması en son düşünülecek bir iştir. Bundan Almanya da Türkiye de zarar görür. Kimseye de bir faydası yok. Almanya ile anlaşamadığımız konular var. Bu konuları tartışacaz. FETÖ darbecilerine karşı gerekli duruşu göstermiyor. İltica taleplerine sıcak yaklaşıyorlar. Darbe sonrası faaliyetlerine gerektiği şekilde müdahala etmiyorlar. Ayrıca PKK terör örgütü yandaşlarına daha müsahamakar davranmalarını biz kabul etmiyoruz. Tarihsel olarak, stratejik ortaklığı olan iki ülkenin ilişkilerine zarar veriyor, zedeliyor. Biz de bunu her türlü platformda tekrarlıyoruz. Pazartesi Almanya Dışişleri Bakanı gelecek. Onları Dışişleri Bakanımızla enine boyuna görüşecekler. Hem İncirlik meselesi hem de bizim gündemimizdeki konular görüşülecek. Biz de kendisini kabul edeceğiz. Nihai hedefimiz ilişkilerin düzeltilmesidir. Özellikle halk oylaması kampanya süresinde gerilen ilişkilerin bundan sonra hem AB ortaklık sürecinin normalleştirilmesi hem de Almanya'yla ikili ilişkilerimizin tekrar rayına oturtulması bizim temel düşüncemizdir. Tek taraflı bir iradeyle yapılacak bir şey değildir. Almanya da bu minfalde hareket etmesi esastır. Ümit ederim ki sağ duyu galip gelecektir. Bizim genel prensibimiz dostluktur, düşmanlıkları azaltmaktır. Bu yönde de ciddi adımlar bugüne kadar attık bundan sonra da atmaya devam edeceğiz. İncirlik ziyaretini de bu çerçevede değerlendirilecektir. Bazı çekinceler var, bunları onlarla paylaştık. Ona göre bir karar verilecek.
- İncirlik bağlamında Sayın Cumhurbaşkanı Brüksel dönüşünde Almanya Şansölyesi Merkel'e siz İncirlik'i ziyaret edeceklerin listesini gönderin, eğer içlerinde terörist yoksa biz kabul ederiz gibi bir açıklaması olmuştu. Bu liste geldi mi bir bilginiz var mı?
Bakalım Dışişleri Bakanı gelecek, bu konu da gündemdeki maddelerden bir tanesi. Bu ziyarete katılacak olanlar zaten terörist asla söz konusu olmaz da, ziyarete katılacaklar arasında ülkemiz aleyhinde bir faaliyette olanlar olabilir. Varsa onlarla ilgili bir çekincemiz var. Onlar değerlendirilir. Bu arada zeytin üretim alanı 2002'de 620 bin hektarken 2017 başında 845 bin hektara yükselmiştir. 620 binden 845 bine. Zeytin ağacı sayısı da 15 yılda 101 milyon 600 binden 173 milyona yükselmiştir. Yani yüzde 70 üzerinde bir artıştan bahsediyorum. Yani zeytin ağaçlarının ömrü boyunca toplam sayısının yüzde 72'si kadar son 15 yılda yetiştirmişiz. Yani bize kimse zeytin şeyi kesilmesin. Hamisi kesilmesin, zeytinlerin sahibi burda. Zeytinyağı üretimi 600 bin tondan 1 milyon 730 bin tona yükselmiştir. Toplam zeytin üretiminde dünya ikincisiyiz. Toplam zeytinyağı üretiminde de dünya beşincisiyiz.
- Almanya konusunda devamla ekonomiyle ilgili bir şey sormak istiyorum. Mesela Bursa'ya gittiğimizde, Gebze'de de aynı şey söz konusu. Biliyorsunuz bizim otomotiv yan sanayii bir hayli Almanya'daki markalara da iş yapıyor. Alman firmalarından mektupların geldiğinden bahsettiler. Aramızdaki ilişkiler iyi ancak bundan sonra aradaki sıkıntılardan dolayı çalışamayacağız yönünde mektuplar geldiğinden bahsettiler. Muhtemelen sizlere de bunu ifade etmişlerdir. Bununla ilgili Almanya'yla veya diğer Avrupa ülkeleriyle bir temas var mı? Bu konuyla ilgileniyor musunuz?
Almanya konusunda hükümetler arasındaki gerginlikler vatandaşlara da ister istemez yansıyor. Olumsuz bir hava oluşuyor. Ama gerek Türkiye kamuoyunda gerekse de Almanya kamuoyunda makul çoğunluğun arasında bir sorun yok. Burdaki gerginlik yapay. Biraz da kampanya döneminde bizim yaşadıklarımız var. Ama tüm bunlar ilişkilerimize kalıcı bir hasar vermemeli. Bu düşünce bizde de var, Almanya yönetiminde de var. Dolayısıyla Almanya'yla ticari ilişkilerimizin olumsuz yönde etkileneceğini görmüyoruz. Yani bunun kolay alınabilecek bir karar olmadığını biliyoruz. Bundan Almanya da bizim üreticilerimiz de ciddi anlamda olumsuz etkilenebilir.
MÜSİAD'ın Genel Kurulu vardı. Burada sohbet ederken iş dünyasının önümüzdeki süreçte KGF ile ilgili bir nefes alma durumunu hep ifade ediyorlar. Ama önümüzdeki süreçte bankalar da onu dillendirmeye başladı. Bir kaynak sıkıntısı yaşanabileceği yönünde bir endişe var. Hem sendikasyonların dönüş oranları ancak daha önceki sendikasyonların karşılığı hem de bu KGF sürecinde siz de ifade ediyorsunuz çok ciddi para çıktı piyasaya. Ama bankaların ifadesiyle cepte fazla para kalmadı gibi görünüyor. Bu bir endişe yaratıyor. Bununla ilgili Merkez Bankası devreye girer mi? Merkez Bankası özel sektör borçlarının hafifletilmesi konusunda devrede olabilir?
Bankalarla ilgili bir sıkıntı yok. Sermayeleri rekor seviyede. 16.25 standart master kriterleri iki katından fazla, referans kriterleri 4 puan üzerinde. Asıl KGF teminatı olmasaydı, o zaman büyük sıkıntı yaşanırdı. Takibe düşen kredileri nedeniyle firmalar nakit sıkıntısından batmayla karşı karşıya kalırdı. Tüm bu tedbirler alındı ve işler yoluna girdi. Artık önümüzde seçim, öngörülemeyen bir süreç de olmadığı için rahat rahat uzun vadeli planlarını, yatırımlarını yapabilirler. Birçok gösterge olumlu yönde seyrediyor. Önümüzde sanayi üretimi artışı güven endeksi, tüketici güven endeksi birçok gösterge, uluslararası değerlendirme kuruluşları, İMF Türkiye'nin büyüme oranlarını olumlu yönde revize ettiler. Uluslararası piyasadan da iç piyasadan da olumlu mesajlar geliyor. Nakit ihtiyacı sermaye ihtiyacı doğarsa bunun da çözümü vardır. Merkez Bankası, şartlar icab ettiği zaman gereken adımları atacaktır. Bunda bir tereddüt yok. Ama başka tereddütlerimiz var, yani gerek özel sektör olsun gerek kamu, borç yükümlülüğünün yerine getirilmesi adına elimizde başka araçlarımız da var. İhtiyaç halinde hepsi adım adım ilerleyecek. Her şey yoluna girecek.