Polis kurşunuyla ölmüştü, bir de SGK vurdu
Okmeydanı'nda polis kurşunuyla ölen Uğur Kurt'a SGK'dan skandal yazı: "Hastane masrafı için yedi gün içinde gel!"
Radikal Gazetesi'nden İsmail Saymaz'ın haberine göre, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İl Müdürlüğü, Okmeydanı’nda polis kurşunuyla başından vurulup Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde can veren Uğur Kurt’a hitaben, “tedavi masrafının rücu edilmesi için olayda kusurlu üçüncü kişi olup olmadığını, kendisinin bir şikayetinin bulunup bulunmadığını, varsa ilgili belgeleri getirmesini” belirten skandal bir yazı gönderdi. Yazıda, Uğur Kurt’un yedi gün içerisindeki SGK’ya gelerek, evrakları bizzat teslim etmesi ya da göndermesi istendi.
Rücu işlemi başlatıldı
SGK adına D. Yusuf Zeki Kara tarafından 28 Ocak’ta Uğur Kurt adına gönderilen yazıda, “Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 22 Mayıs 2014’te tedavi gördüğünüz, söz konusu tedavilere ilişkin sağlık hizmet bedellerinin ilgili merkez tarafından kurumumuza adli vaka grubunda fatura edildiği tespit edilmiştir” denildi. Rücu için işlem başlatıldığı kaydedilen yazıda, şöyle denildi:
“Olaya ilişkin kusurlu üçüncü kişi bulunup bulunmadığının, (üçüncü kişi biliniyorsa ad ve adresleri ile birlikte) olaya ilişkin adli makamlara şikayetiniz olup olmadığını, şikayetiniz varsa, karakol zaptının, savcılık kararının ve kamu davasına ilişkin mahkeme dosya numarasının merkezimize gönderilmesi veya bildirilmesi gerekmektedir. Ayrıca merkezimize yedi gün içinde müracaat etmeniz veya konuyla ilgili olarak tarafımıza üçüncü kişilerden şikayetçi olup olmadığınız, elinizde belge bulunup bulunmadığına dair imzalı bir dilekçenin adresimize gönderilmesi gerektiği...”
Kurt Ailesi’nin avukatları Turgut Kazan, Aslı Kazan ve Serdar Laçin bu yazı üzerine SGK’ya başvurarak, Kurt’un hayatını kaybettiğini, bu konuda polis memuru S.K. hakkında dava açıldığını vurgulayarak, iddianamenin bir örneğini sundu.
Olay nasıl gerçekleşmişti?
İddianamede; Liseli Dev- Genç adlı grubun Berkin Elvan anması için yaptığı toplantı sonrası polise taş ve molotofkokteyli attığı, daha sonra Okmeydanı’na doğru kaçtığı ifade edilmişti. TEM’de görevli S.K.’nin de içinde olduğu 24-62 numaralı ekip aracının erken saatlerden itibaren grubu izlediği, saat 11.30’dan itibaren de kaçanları takip ederek, mahalleye geldiği belirtilmişti. Bu aracın hemen arkasında, Kağıthane Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı 80-43 numaralı ekip aracının bulunduğu anlatılmıştı.
İki aracın Çınar Sokak’a girdiği anda hemen karşıdaki Barçın Sokak üzerinden, kimliği belirsiz kişilerce atılan molotofkokteylinin zırhlı aracın ön havalandırma deliği camdan içeriye girdiği ve aracın alev aldığı kaydedilmişti. Şoför mahallinde bulunan V.A. ile yanında olan Ş.K.’nin elleri ve yüzlerinin yandığı savunulmuştu. Bu arada, Seyhan Sokak’ta bulunan, aralarında C.K.’nin de olduğu dört göstericinin zırhlı araca doğru koşarak taş ve molotofkokteyli atmaya başladıkları ileri sürülmüştü. Zırhlı aracın arka kapısından inen polis S.K. ve B.A.’nın “kendilerini korumaya çalıştıkları” ve “üst üste taş ve motolofkokteyli atılmakta olduğu istikamete dönerek” ateş ettikleri öne sürülmüştü.
İddianamede ne yazıyordu?
İddianamede, S.K.’nin eylemi için, “Son bir hamle ile molotofkokteyli atan şüphelinin polislere fırlattığı molotofkokteylinin henüz zırhlı araca veyahut polisler ve civarına isabet ettiği anda, bu şüpheli ile diğer şüphelilerin bulunduğu yöne doğru ateş etmeye başlarken, diğer polislerin de havaya ateş ettiği” iddia edilmişti. S.K.’nin açtığı ateş sonucu Kurt’un başından vurularak öldürdüğü ifade edilmişti. S.K.’nin TCK’nin 25 ve 27. maddelerine göre meşru müdafaa halini kasıt olmaksızın aştığı öne sürülerek, şöyle denilmişti:
“S.K.’nin, molotofkokteyli ile ağır ve haksız saldırıya maruz kalmaları ve bu saldırının devam etmesinin muhtemel olması nedeniyle gerek kendisi, gerekse diğer polisleri korumak amacıyla ani gerçekleşen saldırıyla orantılı olacak şekilde, haksız saldırı ile eşzamanlı kabul edilebilecek bir anda karşılık verirken, hedefte hata yaparak, olayla ilgisi bulunmayan Uğur Kurt’u vurarak, ölümüne sebebiyet verdiği…”
İddianamede, TCK’da “hata hali düzenlenmediği” için, 27. Maddeye göre “meşru müdafaanın kasıt olmaksızın aşıldığı” sonucuna varan savcılık, “taksirle ölüme sebebiyet vermek”ten dava açılmasını istemişti. İstanbul 85. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Hüseyin Kürşad Serbes, suçun ağır cezalık olduğunu öne sürerek görevsizlik kararı vermişti. Hakim Serbes, sanığın eyleminin, “Olası kastla adam öldürme” suçu kapsamına girdiğini ve sanık polisin 20 yıldan 25 yıla kadar ağır hapis cezası istemiyle yargılanması gerektiğini kaydetmişti. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın ilk duruşması, 20 Mart’ta görülecek.