Polis Akademisi "Antifa" konusunda bir yıl önce uyarmış
ABD Başkanı DonaldTrump'ın, siyahi George Floyd'un ölümüyle başlayan protestoların ardından "terör örgütü" olarak tanıyacağını açıkladığı antifaşist hareketiyle ilgili Polis Akademisinin geçen yıl katıldığı uluslararası çalıştayda tespit ve uyarılarda bulunduğu ortaya çıktı.
ABD'nin Minnesota eyaletinde 25 Mayıs'ta sokak ortasında bir polisin boynuna diziyle bastırması sonucu George Floyd'un yaşamını yitirmesiyle yaşanan protestolar, kelime kökeni itibarıyla "antifaşist" ifadesinin kısaltılmış hali olan "Antifa" hareketini tekrar gündeme taşıdı.
Trump açıklamalarında, protestoları "provoke etmekle" suçladığı "Antifa"yı terör örgütü ilan edeceklerini duyurdu.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Türkiye Polis Akademisi ile Avrupa Birliği (AB) Kolluk Kuvvetleri Eğitim Ajansının (CEPOL) ortaklaşa yürüttüğü "Terörizm ile Mücadele Projesi" kapsamında 18-20 Haziran 2019'da İzmir'de gerçekleştirilen "Yabancı Terörist Savaşçılar (YTS) - Geri Dönenler" (Foreign Terrorist Fighters - Returnees) çalıştayında ele alınan konular raporlaştırıldı.
İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ve Polis Akademisi, Adalet Bakanlığı ile CEPOL, AB ülkeleri, AB Türkiye Delegasyonu, Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatı (INTERPOL), Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı (FRONTEX), Uluslararası Terörle Mücadele Merkezinden (ICCT) alanında uzman temsilciler ile birçok akademisyenin çalıştayda ifade ettikleri görüşlere yer verilen raporda, ABD'deki protestolarla gündeme gelen "Antifa" hareketinin yaratacağı tehdide ilişkin yaklaşık bir yıl önce uyarılarda bulunulduğu ortaya çıktı.
"Örgütü veya motivasyonu ne olursa olsun ciddi tehdit olabilir"
YTS'lerin, sözde dini motivasyonların yanı sıra ideoloji (sol veya sağ görüşlülük gibi) veya etnisite gibi başka motivasyonlarla da hareket edebileceklerine dikkat çekilen raporda, motivasyonu ve siyasi mensubiyeti ne olursa olsun bir terörist savaşçının, herhangi bir terör örgütünden ayrılarak geri döndükleri ülkeler için oluşturduğu terörizm tehdidinin son derece ciddi olduğu kaydedildi.
Raporda, Irak'ın 2003'te işgal edilmesi ve Suriye'de 2011'de başlayan iç savaşla beraber bu bölgelere yabancı savaşçı akınının olduğu hatırlatıldı.
Yabancı savaşçı hareketliliğinin küresel olduğu vurgulanan raporda, Suriye'de en az 150 farklı ülkeden gelen yabancı savaşçının bulunduğu, bunların DEAŞ, El-Kaide, YPG ve Suriye rejimi tarafında savaşan diğer Şii örgütlere katıldığı bilgisi paylaşıldı.
Raporda, 2011 ve 2016 yılları arasında 120 ülkeden gelen 42 bini aşkın (yaklaşık 5 bini Avrupa'dan gelen) yabancı savaşçının, çeşitli terör örgütlerine katıldığı ifade edildi.
Suriye'deki yabancı savaşçıların durumu incelenirken ülkenin kuzeyinde bulunan ayrılıkçı Kürt hareketi ile batısında bulunan Esed destekçilerinin büyük ölçüde göz ardı edildiği aktarılan raporda, "Bunun sebebi, bu savaşçıların ait oldukları ülkeye döndüklerinde Batılı demokrasiler için tehlike oluşturmadıklarına olan inançtır. Ancak bölgedeki herhangi bir yabancı savaşçının örgütü veya motivasyonu ne olursa olsun ciddi tehdit oluşturabileceği unutulmamalıdır." denildi.
"Etnik ve ideolojik motivasyonlarla hareket etmekteler"
Terör örgütü PKK saflarına çok sayıda yabancı savaşçının katıldığı hatırlatılan raporda, şu ifadelere yer verildi:
"PKK, Avrupa'daki solcu ve komünist partiler ve hareketlerin desteğini almayı başararak yabancı gönüllüleri bünyesine katmıştır. Bu örgüte katılan yabancı savaşçıların büyük çoğunluğu, Irak, Kıta Avrupası, Birleşik Krallık ve ABD'den gelmektedir. Etnik ve ideolojik motivasyonlarla hareket etmektedirler. Aralarında anarşistler, Marksist-Leninistler ve Stalinciler bulunmaktadır.
Bunun yanı sıra YPG aşırı sağcı yabancıları da kendi saflarına katmıştır. BM'nin kayıtlarına göre Avrupa, Amerika ve Avustralya'dan gelen 400'den fazla kadın ve erkek yabancı terörist savaşçı, YPG'ye katılarak DEAŞ'ı yenme amacıyla Esed rejiminin yanında savaşmıştır. Bu birlikler aynı zamanda PKK ile de ilişkilidir. YPG'li yabancı savaşçı sayısının artmasının sebepleri arasında karşı tarafın artan vahşetinin yanı sıra uluslararası medyada ve iç siyasette YPG militanlarının kahraman olarak sunulması sayılabilir."
Ülkelerine geri dönen YTS'lerin gerçekleştirdiği saldırılar
Ülkelerine geri dönen yabancı savaşçıların oluşturduğu tehdidi azımsamanın tehlikeli olabileceği belirtilen raporda, az sayıda geri dönenin bile büyük kayıplara yol açma potansiyeli taşıyabileceği vurgulandı.
Raporda, "2014'ten itibaren AB çapında meydana gelen 40'tan fazla saldırının yalnızca 3'ü geri dönen teröristler tarafından işlenmiş olsa da bu 3 saldırıdan kaynaklanan ölüm ve yaralanmalar toplam ölüm ve yaralanma vakalarının üçte ikisinden fazlasını oluşturmuştur." ifadelerine yer verildi.
"Toplum için son derece ciddi birer tehdit"
Yabancı savaşçıların, "şiddet içeren bir örgüte katılarak yabancı ülkede gerçekleşen bir vekalet savaşına katılma kararı alan insanlar" olduklarına işaret edilen raporda, şunlar kaydedildi:
"Yabancı savaşçılar, yasal olarak terörist kabul edilmelerinden ziyade şiddete olan eğilimlerinden dolayı ciddi bir tehdit oluşturabilir. Yabancı savaşçıların ve geri dönenlerin, geçmişte çatışma alanlarında gerçekleştirdikleri ya da maruz kaldıkları şiddet eylemleri, bulundukları toplumda gelecekte de şiddet içeren davranışlarda bulunma riskini yaratmaktadır. Bir vekalet savaşına katılan her yabancı savaşçı, ahlaki zedelenme ile bilişsel ve duygusal değişimlere uğraması sonucu şiddete eğilimli bireylere dönüşür. Dolayısıyla bunlar, toplum için son derece ciddi birer tehdit oluşturur."
YPG uzantısı antifaşist grup, eleman toplamak için çağrıda bulunmuş
PKK/KCK-YPG, El-Kaide, DEAŞ, HTŞ, El-Nusra, DHKP-C, THKP/C ve çatışma bölgelerinde faal olan diğer terör örgütlerinin, propaganda mekanizmaları aracılığıyla yeni üyeler edinmek için küresel düzeyde hareket ettiklerine dikkat çekilen raporda, "YPG'ye bağlı Antifaşist Enternasyonal Taburunun (TABUR/AIT) 2016'nın aralık ayında farklı ülkelerden anarşist ve sosyalistlere Suriye'deki çatışma alanlarına gelme çağrısında bulunmuştur." ifadesi kullanıldı.
Ülkelerine geri dönen YTS'lerin aşırıcılık üzerindeki şiddet kapasiteleriyle ilgili risklere ilişkin değerlendirmelere yer verilen raporda, güncel aşırıcı hareketler ile YTS'lerin arasındaki ilişkinin, kendi radikal sosyal çevrelerini oluşturma yönünden birbirini beslediği tespiti yapıldı.
Raporda, "Bu aşırıcı hareketler, çatışma ortamının dışında kalan bölgelerde de bütünsel bir radikalleşmeyi körükleme eğilimindelerdir." ifadesi kullanıldı.
Batılı yabancı savaşçıların büyük bir kısmının, aşırı sağ ve aşırı sol olmak üzere iki ana aşırı politik hareket tarafından biçimlendirildikleri belirtilen raporda, aşırı sağ organizasyonların, Suriye iç savaşıyla birlikte Avrupa'ya doğru başlayan kitlesel göç hareketlerini engellemek amacıyla Esed rejimini desteklediği ve sığınmacılara yapılan ya da yapılacak insani yardımları tartışmaya açtığı kaydedildi.
Suriye ve Irak'ta sözde Hristiyan direnişçi ve terörist yetiştirmişler
Raporda, şu değerlendirmeler aktarıldı:
"Amerika kökenli Özgürlüğün Oğulları (SOLI) isimli grup, Suriye ve Irak'ta sözde Hristiyan direnişçi ve terörist yerel gruplara eğitim vermiştir. SOLI, Dwekh Nawsha (Kendinden Feragat) isimli grubu açıktan desteklemekte, bu grubu DEAŞ ve El Kaide ile savaşan modern çağın haçlıları olarak nitelendirmektedir. Günümüzde SOLI'nin misyonu, Hristiyan kimliğini kışkırtarak yeni bir haçlı seferi başlatmaktır. Bu düşüncenin Batılı ülkelerdeki diğer bir adı da karşı cihat hareketidir."
Aşırı sol terörizm ve anarşizm ile aşırı anarşizm, LGBT, radikal çevrecilik gibi onun güncel alt kollarının ise Suriye iç savaşı sayesinde yeniden ortaya çıktığına işaret edilen raporda, bu ideolojilere sahip kişilerin PKK/YPG bünyesine katıldıkları tespitinde bulunuldu.
Savaşın Ayn el-Arab'a sıçramasının ardından söz konusu gruplar arasındaki ilişkilerin hızlanma eğilimine girdiği aktarılan raporda, DEAŞ ve El-Kaide'ye katılanların çoğu gibi bu Batılı aşırı sol gruplara katılanların da başlangıçta çevrimiçi şiddet yanlısı propagandayla bir araya geldikleri bildirildi.
Batılı antifaşist ve anarşistler, PKK/YPG'nin askeri eğitimlerine destek vermiş
Raporda, şu tespitlerde bulunuldu:
"PKK/YPG, Batılı yabancı savaşçılara askeri eğitim vermektedir. Bu eğitim kapasitesini sürdürmek amacıyla PKK/YPG tarafından Uluslararası Devrimci Halkın Gerilla Kuvvetleri (IRPGF) adında 2017'de bir örgüt kurulmuştur. Bir sonraki yıl IRPGF örgütünün ismi, Uluslararası Özgürlük Taburu (IFB) olarak değiştirilmiştir. IFB, Batılı antifaşist ve anarşist organizasyonlar tarafından farklı dillerde çevrimiçi olarak desteklenip savunulmaktadır.
Ayrıca IFB bünyesinde farklı marjinal gruplardan katılımcılar da bulunmaktadır. Bu kişiler, Queer Başkaldırı ve Özgürlük Ordusu (TQILA) bayrağı altında savaşmaktadırlar. Bu husus, PKK/YPG'nin Batı'da çeşitli sosyal hareketlerin içine sızabilme yeteneğinin bir göstergesidir. Söz konusu gruplara mensup katılımcıların bazıları, Suriye savaşının başlangıcından itibaren eğitim görmektedir. PKK/YPG eğitiminden geçen Batılı aşırı solcu YTS'lerin 600 ile 2 bin arası üyesi, Esed rejimi saflarında çatışmaktadır."
PKK/YPG tarafından oluşturulan bir diğer yabancı terörist örgütün "Tekoşina Anarşist" (Anarşist Mücadele) olduğu belirtilen raporda, "küresel düzeyde anarşist şiddeti tetiklemek amacındaki örgütün sosyal medya hesabının içeriğini, Batılı katılımcıların savaş dışı olan ülkelerdeki potansiyel adaylara yorum ve önerilerle ilham veren yazıların oluşturduğu" bilgisine yer verildi.
Türkiye'nin terörle mücadelesi
Türkiye'de faaliyet gösteren terör örgütlerinin yaklaşık yüzde 40'ının PKK ile ilişkilendirildiği belirtilen raporda, bu örgütlerin, ulusal ya da uluslararası tepkilerden kaçınmak adına zaman zaman isim değişikliğine gittiklerine dikkat çekildi.
Raporda, Türkiye'nin terörizmle mücadelede uluslararası iş birliğine önem vermesine karşın bazı muhataplarından bu mücadelede yeterince destek görmediği vurgulandı.