PKK holding olur mu?
Siyabend-ü Xece, Karartma Geceleri, Yağmur Başladı gibi filmlerin yapımcılığını yapan Senar Turgut, Abdullah Öcalan belgeseli hazırlıyor. Taraf gazetesinden Hıdır Geviş, Senar Turgut'la yaptığı röportajı köşesine taşıdı.
İşte o yazı:
Senar Turgut’la Duhok Film Festivali sırasında tanışmıştık. Hazırladığı belgeselle ilgili kendisine sorduğum ilk soru şu oldu: “Öcalan’ın hayatında seni en çok şaşırtan şey neydi?” Cevabı aynen şöyle : “Ailesinin olağanüstü yoksul olması beni şaşırttı.”
ÖCALAN AİLESİ ÇOK YOKSUL
Milyon dolarlık bir örgütün lideri olan Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan, Urfa Halfeti’ye bağlı Ömerli Köyü’nde yaşıyor. İlk eşinin ölümünün ardından iki evlilik yapmış. Her bir eşinden altı çocuğu; toplam 12 çocuğu var. Yönetmen Turgut, kardeş Öcalan’ın biraz fıstık ağacının olduğunu ama normal şartlarda oradan elde edilen gelirle iki kişinin bile geçinemeyeceğini söylüyor. “Ekmek almak için dahi sıkıntı çekiyorlar” diyor... İçinde yaşadıkları ev ise Öcalan’ın doğduğu ve baba Ömer Bey’in 70 yıl önce inşa ettiği ev...
MATEMATİKTE ÇOK BAŞARILIYDI
Kardeş Öcalan abisi nedeniyle defalarca gözaltına alınmış. Bir dönem Adana’ya göç etmiş, orada çoluk çocuk pamuk tarlalarında çalışmışlar. Yaklaşık sekiz yıl sonra geri dönmüşler.
Öcalan’ın kız kardeşlerinden Ayne’nin, şeker hastalığı nedeniyle bir bacağı kesik. Bir oğlunu gerillada kaybetmiş. Adana’da yaşayan ablası Havva ve dayısı Süleyman’ın durumları ise orta hâlliymiş.
Öcalan’ın ilkokul öğretmeni Fuat Bey’le de görüşmüş yönetmen Senar Bey. “Urfa’da bir Türkmen köyünde yaşıyor, kendisi de Türkmen zaten” diyor.
Öğretmeninin anlattığına göre Öcalan çok parlak bir öğrenciymiş, matematikte olağanüstü başarılıymış. “Abdullah çok yoksuldu ama diğer öğrencilerle her şeyini paylaşırdı” diyormuş öğretmen Fuat Bey.
ÖCALAN İMAMDAN ÖNCE CAMİYE GİDERDİ
Okula ulaşmak için üç dört km. yürüyen Öcalan’ın sabahları kalkıp imamdan önce camiye gittiğini de söylüyormuş yakınları.
Sadece aile üyeleri değil, öğretmen Fuat Bey Öcalan’ın öğretmeni olmanın çilesini çekmiş. 80’lerin ortalarında Fuat Bey’in evine askerler gelmiş, Öcalan’ın Ermeni olduğu konusunda açıklamalar yapmasını istemişler öğretmeninden.
Nisan ayında çekimlerine başlanan belgesel için şimdiye değin İsmail Beşikçi, Vedat Türkali, Murat Karayılan, Cemil Bayık, Mehmet Ali Birand, Salih Müslim, bazı akademisyen ve siyasetçilerle görüşülmüş.
Bir de görüşülecekler listesi var. Bu listede dünya ünlüleri de var. Arjantin’deki Mayıs Anneleri adlı grubun lideri Estela Barnes de Carlotto, Bolivya Devlet Başkanı Juan Evo Morales, Nobel Barış Ödülü sahibi Desmond Tutu’dan randevu alınmış bile. Mandela ile de temas kurulmuş ancak hastalığı nedeniyle randevuları şimdilik askıda.
Yazının sonunu yönetmen Senar Turgut’a sorduğum kısa soru cevaplarla bitreyim:
Ya PKK’nın ya da Öcalan’nın hoşlanmayacağı şeyler olursa belgeselde, sizi sansürlemek isterlerse?
“Bu konuda ne hükümet ne de PKK açısından bir kaygım var. Zaten Başbakan’ın sanatçılara çağrısı oldu. Biz de bu çağrıyı değerlendiriyoruz. Barışa katkı sunmak açısından, bu meseleyi ve Öcalan’ı Türk toplumuna anlatmaya çalışıyoruz. Belki bazı önyargıları kırabiliriz ve bu da barış şansını güçlendirir.”
Öcalan’ın haberi var mı bu belgeselden, izin aldınız mı ondan?
“Haberi var, kardeşi Mehmet Öcalan ile haber yolladık... ‘Çekmek istiyorlarsa çeksinler’ demiş.”
Öcalan’la ilgili hiç yayınlanmamış bir belge ya da fotoğrafa ulaştınız mı...
“Kamuyonun bildiğinden farklı resimler yok. Zamanında pek çok fotoğraf, kaygılanan aile fertleri tarafından imha edilmiş.”
Neden dünyadaki siyasetindeki bu isimlerle de görüşmek istediniz?
“Morales’in, Mandela’nın ve Garry Adams’ın mücadelesi bizdekiyle benzerlikler taşıyor. İzleyiciye, dünyadaki benzer hareketleri ve bu hareketlerin yaşadığı çatışmalardan nasıl barışla çıktığını anlatmak istiyoruz...”
Savaş boyunca etkin olmuş Türk askeri yetkililer ve istihbarat üyeleriyle de görüşmeyi planlıyor musunuz?
“Görüşmemiz gerekir belki, düşünmedik...”
***
PKK ile ilgili merak ettiklerim
Kandil’e pek çok gazeteci gidiyor, ben hiç gitmeye heves etmedim. İncilerimin dökülmesinden korkuyor olabilirim. Tuvalet koşulları, yiyeceklerin hijyenikliği, vs. Benim için böyle şeyler çok önemli... Hürriyet’te yazıyor olsaydım, röportaj yapacağım yere Madonna gibi bir kaç TIR’la değilse de tam techizatlı bir karavanla gitmeyi isteyebilirdim. Fotoğrafçı olarak da Nihat Odabaşı’nı alırdım yanıma... Beni dağın taşın tozunda dumanında, daha fotoşoplu çekerdi... Ne de olsa ben bir salon gazetecisi sayılırım.
Uzatmayayım, Kandil’e gitmek beni en çok şu nedenle korkutuyor: Acayip sorular sorar da Murat Karayılan’ın tepesini attırır mıyım acaba... Çünkü ben PKK ile ilgili bambaşka şeyler merak ediyorum. Mesela yıllık bütçeleri ne ? Bu bütçe nasıl değerlendiriyor, borsaya yatırım yapıyorlar mı, yapıyorsa Borsa İstanbul’da hisseleri var mı ?.. Yoksa New York Borsası’nı mı tercih ediyorlar ?.. Barış süreci boyunca hiç kurşun sıkmadılar, para biriktirdiler mi ?.. Biriken paralar nasıl değerlendiriliyor, emlaka yatırım yapıyorlar mı ?.. Epeydir askerî malzeme almadıkları için askerî malzemelerin satıldığı kara markette fiyatlar düştü mü?.. Bu tür pazarlıkları onlar adına nasıl insanlar yapıyor ?.. PKK tümden silah bırakırsa dev bir holding hâline gelir mi ?.. Yılbaşı gecesi, yeni yılın gelişini mandalina portakal ve kuruyemişle mi kutlayacaklar, bu konuda bir planları var mı ?.. İşte böyle:))