Partili Cumhurbaşkanlığı için formül hazır
Cumhurbaşkanı başdanışmanı Malkoç, nihai hedefin ‘tam başkanlık’ olduğunu vurgulayarak geçiş formülü olarak konuşulan ‘partili cumhurbaşkanlığı’ konusunda bir çalışma yapıldığını, en az 6 maddelik bir düzenleme olabileceğini söyledi
Milliyet gazetesi yazarı Serpil Çevikcan, partili cumhurbaşkanlığıyla ilgili tüm detayları bugün köşesine taşıdı.
İşte o yazı:
Türkiye’de yönetim sistemi hafta sonu gerçekleştirilen Ak Parti Kongresi ile fiilen partili cumhurbaşkanlığı dönemine geçti.
Hükümeti kurma görevini alan Binali Yıldırım’ın kongrede söylediği gibi Ak Parti cephesinde şu andaki hedef, hukuki durumu fiili duruma uyarlamak.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Katar gezisinden dönerken, partili cumhurbaşkanlığının da bir seçenek olduğunu zaten açıklamıştı. 65. hükümetin başbakanı olmaya hazırlanan Yıldırım da son olarak Milliyet’e verdiği röportajda “B planımız partili cumhurbaşkanlığı” demişti.
Dün Beştepe’de, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yeni anayasa ve başkanlık konularındaki çalışmayı yürüten isimlerden deneyimli hukukçu ve politikacı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başdanışmanı Şeref Malkoç’la bir telefon sohbeti yaptım.
Malkoç’un değerlendirmelerinden anlıyoruz ki partili cumhurbaşkanlığı konusundaki çalışma ana hatlarıyla tamamlanmış durumda. Maksimum 6 maddelik bir düzenleme söz konusu.
Ancak nihai hedef tam başkanlık.
Tek madde bile yetebilir
Malkoç’a, “Partili cumhurbaşkanlığı bir geçiş formülü olur mu?” sorusunu yönelttim. Şu yanıtı verdi:
“Olabilir, bu bir nihai hedef değil. Ama şöyle bir zaruret doğuyor. Dikkat edersiniz Cumhurbaşkanı dün kongreye gönderdiği mesajda diyor ki ‘Anayasa’nın 101. maddesine göre ben hukuken tarafsızım ancak partiyle hukuken bağım kopmuştur ama gönül bağım kopmamıştır.’ Şimdi bu açıklamalara ihtiyaç duymayacak şekilde Cumhurbaşkanı’nın partiyle bağının kesilmesini düzenleyen 101. maddenin 4. bendinde bir düzenleme gündemde. Aslında tek başına bu maddede değişiklik yapmak bile yeterli olabilir. Ama 101. maddeye ilaveten Cumhurbaşkanı’nın yeminini düzenleyen 103. maddede değişiklik gerekebilir. Gerçi orada ifade edilen tarafsızlık hukuki manada, siyasi manada mı tartışılır ama hiç bu tartışmaya mahal vermemek için burada da düzenleme olabilir, olmayabilir de. Bunun dışında işlerin yürütülmesi ile ilgili Bakanlar Kurulu bölümü var. Orada “başbakan yürütür” diyor. Burada da ufak bir rötuş yapılabilir ama buna ihtiyaç duyulmayabilir de. Ancak Cumhurbaşkanı’nın görevleri arasında, yürütme bölümünde “Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek” maddesi var biliyorsunuz. O maddede ne diyor; ‘Cumhurbaşkanı gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu’na başkanlık eder veya Bakanlar Kurulu’nun başkanlığı altında toplantıya çağırır.’ Yine başbakan sorumlu olur. Burada önemli olan 101. maddedeki “partiyle ilişiği kesilir” ifadesini kaldırmak.
‘Amaç ilişik kesme yasağını önlemek’
Malkoç, “Partili cumhurbaşkanlığı düzenlemesi ile aslında Cumhurbaşkanı’nın partisi ile ilişkisine hukukilik kazandırıyor. Başbakan yine görevde olduğuna göre sistemdeki tıkanıklık nasıl aşılacak?” yönündeki sorumu ise şöyle yanıtladı:
“Partinin başına geçmesi hükümete tesir bakımından da önemli olur. Problem tanımlamada. Başkanlık sistemine isim koymak gibi. Partili Cumhurbaşkanlığı denilince şöyle bir çıkıyor; Siz cumhurbaşkanını illa partili yapacaksınız. Halbuki, cumhurbaşkanının partiyle ilişiğini yasaklamayı önlemek amaç. Cumhurbaşkanının taraflı olması değil. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir örnek de yok. Atatürk, İsmet İnönü de genel başkandı. Celal Bayar da partili cumhurbaşkanıydı.”
Malkoç, partili cumhurbaşkanlığının Meclis’ten daha kolay geçeceğini düşünüyor. Bunun gerekçesini ise “Burada sistem değişmiyor. Deniyor ki en azından, ‘madem hepsini değiştirmekte sorun var, sistem böyle kalsın sadece partiyle ilgili bölüm düzeltilsin.’ Bu daha kolay olacağı için. Diğer anayasa değişikliği çok köklü değişiklikleri gerektiriyor. Ama burada sadece bir şeyi tartışacağız” diye açıkladı. Meclis’ten bu düzenlemenin geçebilmesinin ise partilerin, özellikle de MHP’nin tutumuna bağlı olacağına işaret etti.
‘Psikolojik boyut önemli’
Malkoç, partili cumhurbaşkanlığı düzenlemesinin, başbakanın yetkileri sürerken başlılığı kaldırıp kaldırmayacağı konusunda ise şunları kaydetti:
“Şu andaki fiili durumla hukuki durum örtüşmüyor. Hukukun gelişmesi, ihtiyaçların doğması ve ihtiyaçlara göre düzenleme yapılması ile olur. Anayasayı değiştirip, hukuki durumu işleyen duruma uygun hale getirmek gerekiyor. Bu bir, ikincisi, Cumhurbaşkanı partisinin genel başkanı olduğu zaman bakanların veya başbakanın tabi olduğu şey, partisinin hazırladığı politikalar olacak, bunlara göre iş yapacak. Bunun psikolojik boyutu çok önemli. Ama doğrusu bütün sistemi değiştirmektir. Bunu hep söylüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’nın nihai hedefin başkanlık sistemi olduğu noktasındaki yaklaşımı hiçbir şekilde değişmemiştir.”
‘6 madde olur’
“Partili cumhurbaşkanlığı düzenlemesine ilişkin çalışmanız hangi aşamada?” soruma, “Bu konuda bir çalışma yaptık” yanıtını veren Malkoç, “Haziran’da teklifin Meclis’e sunulmasını beklemeli miyiz?” sorumu da “Şartların oluşmasına bağlı. Eğer partili cumhurbaşkanlığına karar verilirse bu yeni yasama dönemine kalmaz” diye yanıtladı.
Malkoç, “Kaç maddelik bir düzenleme öngörülüyor?” soruma karşılık olarak şöyle dedi:
“Esası iki madde. Kanun metni hazırlarken zorunlu olarak ilave edilecek maddeler de var, yürütme maddeleri gibi. En az bir 6 madde olur. Tabi esas 101. madde ve olursa 103. madde. Esas olarak 101. madde.”
Malkoç’la sohbetimizde konu, eski Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle’in ülkesinde başkanlık sistemini getirmek için ilgili düzenlemeyi parlamentodan geçiremeyince, kanun gibi ele alıp referanduma götürmesine geldi. Malkoç, böyle bir yöntemin gündeme gelip gelmediği konusunda, “Bunu da teorik olarak konuştuk, tartıştık. Biz anayasa değişikliğini yaparken usul tartışmaları dahil, yeni tartışmalar açmak kesinlikle istemiyoruz. Bu formül Türkiye’de çok tartışılır. Gereksiz tartışma kapılarını açar. Parlamentoyu yorar, kamuoyunu yorar” dedi.
Malkoç’a, yeni anayasa yazımı konusunda gelinen aşamayı da sordum. “Anayasanın giriş, önsöz veya dibace dediğimiz bölümü şekillendi. Hak ve özgürlükler bölümünde de ilerleme kaydedildi. Ama şu denilsin ki anayasa hazır olsun, çok kısa sürede hazırlanır. Çünkü çok uzun zamandan beri çalışıyoruz” yanıtını verdi.
‘Parlamenter sisteme dönüş imkansız gibi’
Malkoç, Cumhurbaşkanı Erdoğan-Başbakan Yıldırım uyumu konusunda da şunları söyledi:
“2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyası sırasında Cumhurbaşkanımız ‘klasik cumhurbaşkanlarından olmayacağım, farklı bir cumhurbaşkanı olacağım’ demişti. Bunun pratik yansıması uygulamada görüldü. Hatırlarsanız ‘sistem değişti’ diye bir açıklaması da olmuştu. O zaman kıyamet koptu. Hakikaten sistem değişti. Bunun en somut örneği hafta sonu yapılan Ak Parti kongresiydi. Bu noktaya geldikten ve bunu millet istedikten sonra tekrar parlamenter sisteme dönmek imkansız gibi bir şey. Halihazırdaki tabloda sayın Cumhurbaşkanı ile sayın Başbakan’ın başarılı bir mesai yürüteceği ortada. Binali Bey’in özelliği taş taş üstüne koyması, pratik bir insan olması. Bu durum Türkiye’deki yatırımları hızlandıracaktır. Gece gündüz iş için koşturan bir insanın başbakan olması Türkiye’nin içine düştüğü orta gelir tuzağını aşmasında çok büyük faktör olacak. Cumhurbaşkanımızın çalışma temposu da ortada. Ön tekerleğin gittiği yerden arka tekerlek de gidecektir.