'Örgüt liderini dinlemez mi?'
Bülent Arınç'ta PKK'nin çekilmeyi durdurma kararıyla ilgili yorum geldi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, terör örgütü üyelerinin sınır dışına çıkışının durdurulduğu yönündeki açıklamaları, "21 Mart'ta, nevruzda mektubu okunan kişi, kendi örgütü üzerinde söz sahibiyse o örgüt de 'Bizim irademiz Öcalan'ın iradesidir' diye baştan ifade etmişse, bunun sonuçlarını görmemiz lazım" sözleriyle değerlendirdi.
Arınç, NTV'de yayınlanan programda, soruları yanıtladı.
BEN BAYIK'IN MUHATABI DEĞİLİM
Terör örgütü PKK'nın yurt dışına çıkışları durdurmasının çözüm sürecini nasıl etkileyeceğine ilişkin soruya Arınç, daha önce terör örgütünün elebaşlarından Cemil Bayık'ın açıklamalarına karşı kendisinin ne diyeceğinin sorulduğunu hatırlatarak, "Bunu kendim için çok ayıp buluyorum.
Bayık bir örgütün belli noktasındaki bir insandır. Onun sözüne karşı Türkiye Cumhuriyetinin Başbakan Yardımcısının ne düşündüğü soruluyor. Bunu kabul edemem. Ben onun muhatabı değilim. Dolayısıyla Duran Kalkan şöyle demiş, Cemil Bayık böyle demiş, falan kişi şöyle konuşmuş, bunların hiçbirisine cevap verme noktasında biz istekli değiliz" ifadelerinu kullandı.
SİZİN SORUNUNUZ, BİZİM DEĞİL
İnandıkları ve başlattıkları bir çözüm süreci olduğuna işaret eden Arınç, şunları kaydetti:
"Bu çözüm sürecinin aktörlerinden birisi, örgütüne 'Silahları bırakın, yurt dışına çıkın ve bundan sonra siyaset ve fikir konuşun' dedi. Biz bunu esas alıyoruz. Bu örgüt, bu liderini dinler mi dinlemez mi, Hazirana kadar çıkmadı Eylüle kadar çıkar mı, çıkmazsa ne olur, bunlar ayrı bir konu. Biz hala o çizgi üzerindeyiz. Yani 21 Mart'ta, Nevruz'da mektubu okunan kişi, kendi örgütü üzerinde söz sahibiyse, o örgüt de, 'Bizim irademiz Öcalan'ın iradesidir' diye baştan ifade etmişse, bunun sonuçlarını görmemiz lazım. O size 'çıkın' diyor, siz ayak sürüyorsunuz, ya çıkacaksınız ya çıkmayacaksınız. Çıkarsanız liderinizin, iradenizin bağlı olduğu kişinin sözünü yerine getirmiş olacaksınız. Çıkmazsanız , 'O da kim oluyor' anlamına gelecek birtakım sözler konuşacaksınız. O sizin sorununuz bizim değil. Biz işimizin başındayız. Hükümet olarak da güvenlik güçlerimiz olarak da terörle mücadele noktasında hiçbir gün zaafiyet içinde olmayacak şekilde işimizin üzerindeyiz. Görev size düşüyor, iş size düşüyor, talimat size verildi. Eğer sözleriniz gerçekse bunu Haziran, Temmuz'da Türkiye içinde sayılarını sizin de bizim de çok iyi bildiğimiz bu militanların çıkması gerekirdi, çıkmadı. Kendi ifadenizle 600 kişi, bizim ifademizle biraz daha az. Yani 2 bin kişi kabul edersek Türkiye içerisinde niye siz hala 600 kişi çıktınız ve bu çıkan kişilerin nitelikleri nedir? Biz gözümüzü mü bağladık, uyuyor muyuz zannediyorsunuz? Herbirinizi tek tek kontrol edebilecek, nerede bulunduğunuzu bilebilecek bir güce sahibiz. Önce kendi işinizi yapın. Bu lafların hiçbirisinin bizim açımızdan bir değeri yoktur. Onları istihbaratımız değerlendirir, doğru mudur, yanlış mıdır, buna karşı ne yapacaklardır ne yapmayacaklardır, onlar, devletin birimleri bu konu üzerinde çalışırlar. Bizim bunlara laf yetiştirmek veya muhatap almak gibi bir düşüncemiz yok."
KONUŞMAK BİLE ABES
İmralı ile Kandil'in doğrudan temas kurabilmesi yönündeki talepler hatırlatılarak, "Hükümet bu konuyu düşünüyor mu?" diye sorulması üzerine Arınç, şunları söyledi:
"BDP milletvekilleri, Adalet Bakanımız izin verdikçe gidiyorlar, hiçbir sıkıntı yok... Ama yeni aktörler eklenmek istiyorsa, yani Kandil'den de gelsin, onlar da görüşsünler, bu mümkün değil, bunu konuşmak bile abes. Efendim 'Buradan da işte sivil toplum örgütleri gitsinler, görüşsünler.' İnfaz hukuku içerisinde kimin, nasıl görüşeceği belli... Yani orayı bir ziyaret mahali haline getirecek, her gün turlar düzenleyecek halimiz yok. Ancak milletvekilleri gidiyorlar ve görüşüyorlar. Hatta birebir gidiyorlar. Yanına mektup alıp Kandil'e giden de var, yanına mektup alıp Avrupa'ya giden de var. Bunlarda bir sıkıntı bugüne kadar söz konusu değildi, şimdi yeni bir sıkıntı var mı, onu istihbarat örgütümüzün daha iyi bileceği düşüncesindeyim."
Üç gazetecinin İmralı'ya gitmesi konusunun Hükümet üyeleri arasında konuşulmadığı bilgisini veren Arınç, "Şu aşamada doğru olmaz. İzin noktasında ben söz sahibi değilim ama işin bu kadar medya boyutuna indirgenmesini doğru bulmam. O zaman başka mecralara doğru iş yürüyebilir, süreç aksayabilir. Şimdi kurulan zincir çok daha sağlıklı" diye konuştu.
"POLİS KESİNLİKLE YAPMAMIŞTIR" DEMEK YERİNE...
İzinsiz yapılan gösterilerde meydana gelen ölümlere ilişkin soru üzerine Arınç, Ahmet Atakan'ın hayatını kaybetmesine üzüldüğünü belirtti. Her ölümlü olaydan sonra adli soruşturma yapıldığını vurgulayan Arınç, "Savcılar bu konuda tüm delilleri toplamalı. Polis eliyle olabilir, anarşik gruplar tarafından yapılmış olabilir, kazaen olabilir. Kendi eylemi sebebi olabilir. 40 tane ihtimal var. Birisine sarılarak bu olayı meşru göstermek çok çirkin bir olaydır" dedi. Bu konuda kamu otoritelerinin de ciddi açıklamalar yapması gerektiğine dikkati çeken Arınç, "Bunu mutlaka şunlar yapmıştır, şöyle olduğu söyleniyor. Yani tahkikatın seyrini de değiştirebilecek ölçüde bir açıklama olur da onun tam tersi çıkarsa, güven sarsılması oluyor. Bunun kasıtlı olarak yapılmış olabileceği de akla geliyor" dedi.
Arınç, İsmail Korkmaz'ın ölümünde 4 polis ve sivil şahıs hakkında dava açıldığını anımsatarak, "Demek ki başta iddia edilen polislerin bu öldürme olayında müdahil oldukları konusu bir iddianameye konu olacak kadar ciddiymiş. Dolayısıyla 'Polis kesinlikle yapmamıştır' demek yerine 'Konuyu ciddi şekilde araştıracağız. Bu ölümün sebebini ortaya koyacağız ve yargı da cezasını verecek' demek, bence çok daha ciddi, inandırıcı bir açıklama olabilir" değerlendirmesinde bulundu. Arınç, sözlerine şöyle devam etti:
TALEPLERE KULAK VERİLMELİ
"Yasa dışı eylemleri desteklemek veya hoşgörmek, hukuk devleti olan Türkiye'de mümkün değil. Bence bu işleri önlemenin tek yolu taleplere kulak vermek, dinlemek, gereğini yerine getirmek. İlk Gezi olayları başladığında ben kendi sorumluluğum içinde şahsen önce milletvekili arkadaşımız Sırrı Süreyya Önder ile görüştüm. Çünkü en başında o vardı. Sonra o platformu temsil eden arkadaşlarımızla görüştüm. Yargı kararlarını getirttim, inceledim ve bunların gereğinin yapılacağını söyledim. Sayın Başbakan da yurt dışından döndükten sonra o da aynı çalışmayı yaptı. Bunların öncelikle yapılması ve kamuoyunda tartışılmasının temin edilmesi, bir görüşün ortaya çıksa da çıkmasa da en azından kamuoyuna açıklanması ve bilgilendirilmesi gerekiyor."
Bu formüllerin işlemesi durumunda kötü niyetli ve maksatlı olanların çok marjinal kalacaklarını ifade eden Arınç, ülke yönetiminde söz sahibi olanların bundan sonra böyle davranması gerektiğini sözlerine ekledi.