"Öcalan konfor içinde yaşamıyor örgütü de yönetmiyor"
Avukatı, Öcalan'ın İmralı'da geçen beş yılı hakkında üretilen söylentilerin asılsız olduğunu söylüyor
Avukatlar, Öcalan'ın belki de dünyaya açılan en önemli penceresi. Dışarıyla bilgi alışverişini avukatları aracılığıyla kuruyor. Kendisini savunmak için yerli ve yabancı 250 avukat vekaletname aldı. Ama asıl olarak 15 kişilik "Asrın Hukuk Bürosu" bu işi üstleniyor. Bunların içinde HADEP İstanbul İl Başkanlığı yapmış Doğan Erbaş sivriliyor. Erbaş sorularımızı şöyle yanıtladı:
* Öcalan'ın şu anki yaşam şartları nasıl?
İmralı Adası daha önce yarı açık bir cezaeviydi. Müvekkilimizin getirilmesiyle özel bir statüsü oldu. Ada karadan, havadan ve denizden askeri yasak bölge ilan edildi. İçişleri Bakanlığı kadrosunda bulunan 100 özel güvenlik görevlisi gardiyan olarak istihdam edildi. Tek başına 13 metrekarelik bir hücrede tutuluyor. 24 saat kamerayla yapılan bir kontrol var. Ayrıca kapının üstündeki bir pencereden 24 saat bir güvenlik görevlisi tarafından kontrol ediliyor. Televizyonu yok. Hiçbir görevliyle konuşması mümkün değil. Gazetelere çok sınırlı sayıda ulaşabiliyor, radyoda sadece TRT-FM kanalını dinleyebilir. Son olarak, İmralı kantini olmayan tek cezaevi.
* Sadece karavana..
Evet, öyle. Kamuoyuna çok olağanüstü konforda yaşadığı, mesela özel aşçı olduğu, adanın kendisine tahsis edildiği, güneşlendiği filan söylendi. Halbuki olağanüstü tecrit altında yaşıyor.
* Ne istiyor?
Birincisi, avukatlarıyla, başta olduğu gibi ikişer saatten haftada iki gün düzenli görüşebilmek. İkincisi, dışarıyla iletişim kurma hakkı: Gazete sayısından tutalım, dergi, kitap alışverişi, televizyon, radyo dinleme... Örneğin günde sadece bir gazete verilebiliyor, o da avukatlar gittiğinde. Hürriyet, Milliyet, Sabah'ın içerisinden her gün bir tane olmak üzere haftada yedi gazete veriliyor. Üçüncü olarak kapsamlı bir sağlık taramasından geçirilmek. Yaklaşık beş yıldır o koşullarda yaşıyor ve bazı sağlık sorunları var. Zaten 50 küsur yaşında.
* Öcalan İmralı'dan örgütü yönetiyor mu?
Hayır, İmralı'dan örgütü yönetmediğini net olarak söyleyebiliriz. Tabii Öcalan'ın, kim ne derse desin, bir pozisyonu var. Örneğin çeşitli aşamalarda yaptığı savunmalar Kürt çevrelerinde tartışıldı, yazıldı, çizildi.
* Ateşkesin sağlanması için PKK yöneticileriyle telefonla görüştürüldüğü söylendi. Ocalan aracılığıyla devletin örgüte bazı şeyler yaptırdığı oldu mu?
Hayır, böyle şeyler olmadı. Doğrusu biz de telefonla görüşmeler yaptığına dair çeşitli duyumlar aldık ama doğru olduğunu sanmıyoruz. Böyle bir şey biz görmedik, bize söylenmedi, ayrıca o koşullarda olabileceğini de doğrusu sanmıyoruz. Kendisinin bazı çağrılarını biz yaptık, avukatları olarak. Örneğin Türkiye içindeki silahlı güçlerin sınır dışına çekilmesi yönündeki 2 Ağustos tarihli çağrıyı biz bir basın toplantısıyla duyurduk.
* Öcalan kaleme aldığı "Kürt sorununun demokratik çözüm bildirgesi"nde Kuzey Irak'ta bir İsrail yaratıldığını söyleyip Türk ordusuyla işbirliği öneriyor...
Irak'ta bir devletin kurulabileceğini, ama bunun da Kürt sorununu çözmeye hizmet etmeyeceğini, yeni çalkantılara yol açacağını söylüyor. Türkiye'nin hem çok tehlikeli bir süreçte, hem de çok şanslı bir durumda olduğunu belirtiyor. Hükümet de dahil siyasi kurumların sorunlara çözüm getiremediğini, bu yüzden siyasi olmayan kimi kurumların objektif olarak siyasal bir pozisyon üstlenmek zorunda kaldıklarını, yani ordunun buna zorladığını söylüyor. Aslında İsrail'den ziyade ikinci bir Kuveyt ihtimalinden, yani yapay bir devletten söz ediyor. Öcalan sanki "Türkiye'yle birlikte davranalım, orada bir devlet oluşmasını engelleyelim" diyormuş gibi sunuyorlar, bu doğru değil.
* Onun ve PKK üst düzey yöneticilerin sürgünü gibi spekülasyonlar dolaştı...
Kimilerine göre 3 ila 5 bin arasında silahlı bir güç var. Bu gücün bir şekilde sona erdirilmesi gerekiyor ama yöntemi bulunamıyor. Eve Dönüş Yasası uygulanamadı. Kararlı, samimi bir siyasal irade yok. Herkes birbirine havale ediyor. Kimileri orduya, ordu siyasilere, siyasiler ABD'ye havale ediyor. Ocalan bu tıkanmayı aşmak için çeşitli öneriler geliştiriyor, formül bulmaya çalışıyor. "Eğer Abdullah Ocalan bu işin çözümüne engelse, ben pozisyon dışı bırakılabilirim, sürgün olabilirim" diye bir öneri getirmişti; tartışılsın diye.