Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, İstanbul'daki terör saldırısına ilişkin, "Doğrudan doğruya hedef polisin kendisi, polis teşkilatımızdır. Beleştepe dediğimiz stadın üstünü gören o eski yükseltinin olduğu yerde bombalı araç patlıyor. Araç ortada yok. O kadar kuvvetli bir bomba kullanılmış ki kilolarca, yüzlerce kilo bomba kullanılmış. En az 300-400 kiloluk bir patlayıcının kullanıldığı uzmanlar
tarafından ifade ediliyor." dedi.
Kurtulmuş, İstanbul'daki terör saldırısına ilişkin soru üzerine, bunun çok acı verici bir durum olduğunu belirterek, şehitlerin aileleriyle Türk halkına başsağlığı dileklerinde bulundu.
Ağır ve alçak bir terör saldırısının olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, çok sayıda yaralının bulunduğunu ve onları akşam hastanelerde ziyaret ettiklerini ifade etti.
Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Planları detaylı bir şekilde çalışılmış bir saldırı olduğu anlaşılıyor. Beşiktaş taraftarı maçtan çıktıktan sonra en son Bursaspor taraftarı da çıkartılıyor ve son derece rutin, güvenliği sağlayan çevik kuvvet mensubu polislerinin toplanma yerleri hedef alınıyor. Doğrudan doğruya hedef polisin kendisi, polis teşkilatımızdır. Beleştepe dediğimiz stadın üstünü gören o eski yükseltinin olduğu yerde bombalı araç patlıyor. Araç ortada yok, o kadar kuvvetli bir bomba kullanılmış ki kilolarca, yüzlerce kilo bomba kullanılmış. En az 300-400 kiloluk bir patlayıcının kullanıldığı uzmanlar tarafından ifade ediliyor. Arabanın patladığı yerde çukur açılmış ve araba yok ortada, o kadar paramparça olmuş. Toz duman büyük bir çukur açılmış ve 45 saniye sonra da Maçka Parkında bu sefer polisin şüphelendiği, üzerinde bir mont ve arkasında sırt çantası olan birisine polis dur dediği sırada, maalesef orada da 4 polis, bir sivil vatandaşımız olmak üzere olmak 5 kişi şehit oluyor. Ağır bir saldırı. Hala ağır yaralılarımız var, ümit ederiz ki bu sayı artmaz ama endişeyle takip ediyoruz. Milletimizin başısağolsun. Çok haince, çok alçakça bir saldırı."
Türkiye'nin geçen sene temmuz ayından ve Suruç katliamından bu yana çok sayıda canlı bombayla araç saldırısıyla karşı karşıya kaldığını, yüzlerce vatandaş ve güvenlik gücünün hayatını kaybettiğini dile getiren Kurtulmuş, terör örgütleriyle sahada mücadele eden güvenlik kuvvetleri başarı kazandıkça "böylesine alçak ve sütü bozuk terör eylemlerine" maruz kalındığını vurguladı.
"Allah milletimizi korusun" diyen Kurtulmuş, saldırıdan hemen sonra patlayan araçtan hareket edilerek bağlantıların ortaya çıkarılmaya çalışıldığını aktardı.
Kurtulmuş, "Şu anda 10 kişi gözaltında, sorguları sürüyor. Her sorguda muhtemelen başka bilgilere ulaşılıyor ve bu bilgiler çerçevesinde ümit ederiz ki en kısa sürede olayın gerçeği aydınlatılmış olur. Kimler yaptı, suçlular kimlerdir, bunlar ortaya çıkar." değerlendirmesinde bulundu.
"Oklar PKK'yı gösteriyor"
Saldırıyı hangi terör örgütünün düzenlediğine ilişkin bir bilginin olup olmadığı sorusu üzerine Kurtulmuş, net bir şey ortaya çıkmadan bir şey söylemelerinin mümkün olmadığını söyledi.
Kurtulmuş, "Ama araçtan yola çıkılarak hareket ettiğimiz zaman oklar PKK'yı gösteriyor. Netleştiği taktirde bunlar kamuoyuyla paylaşılacaktır. Nihayetinde belli ki çalışılmış bir senaryo, belli ki üzerinde planlanmış bir senaryo ama bu netleştiği zaman resmi olarak da açıklaması yapılacak." dedi.
Terörle mücadele konusunda yapılan çalışmalara ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Terörle mücadele konusunda başından itibaren her türlü, her terör saldırısından sonra 'acaba nerede ne eksik var' diyerek çok yeni tedbirler geliştiriliyor. Onlarca kamyonlar içerisinde, minibüsler içerisinde ya da canlı bomba yelekleri içerisinde, onlarca patlayıcı bomba, canlı yelek saldırısı, minibüs saldırısı gibi saldırılar önleniyor. Siz onlarca, yüzlercesini önlüyorsunuz ama bir tanesi maalesef önlenemediği taktirde böylesine ağır bir sonuç ortaya çıkıyor. Bu anlamda istihbarat birimleri, anti terör timlerimiz her türlü çabayı, çalışmayı yapıyorlar. Muhtemel terör grupları içerisinde her türlü istihbarat çalışmaları yapılıyor. Tabii ki böylesine bir ortamda, Türkiye'nin teröre karşı böylesine büyük mücadele verdiği ortamda... Şunu da bilemiyoruz; arkasında acaba hangi istihbarat birimleri var. Hangi istihbarat birimlerinden hangi destekleri alıyorlar. Bu bombaları, bu araçları hangi şeyle buralara kadar getirilebilip, bunları kullanabiliyorlar. Böyle baktığınız zaman, sadece zaten terör herhangi bir şekilde DEAŞ ya da PKK'yla savaşıyor değilsiniz. Bunların arkasındaki akıllarla da savaşıyorsunuz. Bunların arkasında son derece profesyonel bir takım istihbarat birimleriyle onların sağladıkları lojistik desteklerle... Onları da yok etmek için de çalışıyorsunuz. Gerçekten son derece zor bir durum, son derece hassas bir durum. Hiç bir hata payı bırakmadan mücadele ediliyor ama sonuçta 100 tanesini yakalasanız bir tanesi aradan kaçtığı zaman böyle bir sonuç ortaya çıkıyor."
Bu ölçekteki bir saldırının dışarıdan destek alınmadan yapılmasının mümkün olup olmadığı yönündeki soruya Kurtulmuş, Türkiye'nin uzun yıllardır terörle mücadele ettiğini hatırlatarak şöyle karşılık verdi:
"Dünyadaki bütün diğer terör saldırılarına baktığımız zaman çok net olan bir şey var. Terör örgütlerinin arkasında bulunan bazı güçler, bazı ülkeler, bazı istihbarat birimleri onlara destek olmaktan vazgeçsinler. Örneğin DEAŞ. Şimdi bütün dünya DEAŞ'la mı mücadele ediyor? Arkasından çekilsinler bir gün dayanamaz. Bu adamlar bu silahları nereden buluyor? Aynı şekilde PKK. Bu silahları, bu bombaları, her şeyden önce bu aklı nereden buluyor, bu planlamaları nasıl yapıyorlar? Böyle baktığımız zaman çok net olan bir şey var. Bunların her birisinin, her terör örgütünün arkasında sahipleri var. Bunlar nihayetinde diyoruz ya vekalet savaşları. Yani maşaların kullanıldığı savaş. Buradaki son saldırıda bir maşa kullanılmıştır.. Büyük ihtimalle PKK görünüyor ama o maşayı kim kullandı, niye kullandı, nasıl kullandı? Esas olan şey budur. Bir kere daha haykırıyoruz, bir kere daha samimi bir şekilde bütün dünyaya çağrıda bulunuyoruz; teröre karşı ortak mücadele ise lütfen bütün ülkeler, bütün güçler kullandıkları bu maşaları kullanmaktan vazgeçsinler çünkü terörün hedefi belli değil. Nihayetinde bir canavarı büyüttüğünüz zaman o canavarın size dönmeyeceği belli değil. Nitekim şu anda dünyanın hiçbir başkenti emniyet altında değildir. Brüksel'de de bomba patlıyor, Paris'te de bomba patlıyor, Amerika'da da bomba patlıyor, silahlar konuşuyor. Dolayısıyla 'biz şu örgütlere destek olalım, bu örgütler siyaseten işimize yarar' diyorsunuz belki ama bir müddet o örgütler maalesef başka yerlerdeki başka insanları da vuruyor. Dolasıyla burada herkes samimiyetle davransın, terörün karşısında bütün ülkeler dursun. Bu vesileyle bir kez daha çağrıda bulunuyoruz; herkes bir sınava tabi tutuluyor, insanlık cephesinde yer alanlar bizim karşılaştığımız bu hain terör saldırısının karşısında, bizim yanımızda olurlar. Laflarını eğmeden, bükmeden bu terör saldırısını kınarlar ya da karşı tarafta insanlık dışı cephenin içerisinde olurlar. Dolayısıyla bu terör örgütlerinin, bu destekleri almadan ayakta durmaları mümkün değil."
"Bir kere şunu çok net söyleyelim. Biz, bu saydığınız ve saymadığınız bütün ülkelerden gelen istihbaratı bizimle ilgili gelen istihbaratı değerlendiriyoruz. Hatta öyle ki onları ilgilendiren istihbaratı da kendilerine bildiriyoruz. Brüksel'deki saldırıyı hatırlayın. O saldırıdan evvel şöyle muhtemel bir saldırı olabileceği şeklinde bilgiler Türk tarafından oraya iletilmişti. Biz bu anlamda, bize gelen bilgi, falanca grup onları bulup yurt dışına gönderiyoruz, deport ediyoruz. İşte ya da ilgili ülkelere onları teslim ediyoruz. Ya da herhangi bir bilgi varsa o bilgiyi de paylaşmaya gayret ediyoruz."
Bu anlamda Türkiye'nin samimi olarak, gelen istihbaratı hangi ülkeye karşı olursa olsun, bu bilgileri paylaştığını aktaran Kurtulmuş, burada herkesin samimi olması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Türkiye, şu anda terörle mücadele etmiyor, terörle boğuşuyor, savaş ediyor. Bu savaşta Türkiye'yi herkesin elinde ne bilgi varsa desteklemesi lazım. Hiç kimsenin sahadaki bu örgütlere şu ya da bu şekilde tırnak içinde söylüyorum, 'Siyasi nedenlerle sempati duyarak destek olmaması lazım.' Bu kadar net söylüyorum. Dolayısıyla herkes kendi tutumunu gözden geçirmek durumunda."
"Terörle mücadelede iki yüzlülük var"
"AB Türkiye'nin tam üye olmak istediği bir yer. Amerika, Batı ittifakındaki önemli müttefikimiz. NATO içinde bu ülkelerin bu gruptaki ülkelerin birden fazlasının PKK ile bir şekilde, bir ilişkisinin olduğuna dair... Kimisinin silah sattığı açık veya örtülü kanallardan, kimisinin siyasi destek niteliği taşıyacak ifadeler kullandığı, sergiler açılması vesaire... Türkiye gerçekten bu ülkelerin müttefiki ise yıllarca NATO'nun gereklerini yerine getirdik. Neden yanında değiller. Türkiye'nin bölünmesi, parçalanması ve istikrarsızlığa sürüklenmesinin Batı ittifakı bakımından ne anlamı olabilir ki?" şeklindeki soru üzerine, Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Terörle mücadelede açık bir iki yüzlülük var. Yani 'Şu terör örgütü iyi, şu kötü. Şu örgüte destek olalım.' DEAŞ'a karşı mücadele ettiğini iddia ettikleri PYD örgütünün, ellerindeki silahların önemli kısmını bizim müttefik olduğumuz bazı ülkelerden gidiyor. Seri numaralarıyla vesaire bunları hepsi ortaya konuluyor. Söylendiği zaman mazeret, 'Bu Türkiye'ye karşı değil. Bu DEAŞ'a karşı verilen mücadelenin bir gereğidir.' deniliyor. Ama onlara verdiğiniz silahlar bir müddet sonra içeride PKK'nın elinde çıkıyor. PKK'nın eylemlerinde ortaya konuluyor. Dünkü patlayıcı gibi, bunlar herhalde Çarşamba pazarında satılan mallar değil. Bunları birileri getiriyor ve bu adamlara veriyor. Dolayısıyla bu tür bombaların ve silahların, son derece gelişmiş silahların herhalde çarşıda, pazarda terör örgütleri tarafından elde edildiğini söylemek insanlarla dalga geçmek olur."
Kurtulmuş, ortada açık bir şekilde bu örgütlere verilen desteklerin olduğunu belirterek, en kısa zamanda bu durumun gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Bazı ülkelerden kınama mesajları yayımlanacağı ön görüsünde bulunan Kurtulmuş, bunların en üst düzeyde olmasının Türk halkıyla dayanışmanın göstergesi olacağını kaydetti.
Kurtulmuş, yapılacak üst düzey kınamalarda lafları eğmeden-bükmeden söylenmesinin önemine işaret ederek, iş birliği beklediklerini ifade etti.
Türkiye'ye düşman örgütlerin belli olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Bunların seçeresi de bellidir. Kimler oldukları da bellidir. Bu örgütlere karşı verilecek mücadelede Türkiye'yi kimsenin yalnız bırakmaması lazım. Bu örgütlere lojistik destek sağlamamaları lazım." dedi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Avrupa'da PKK'nın çadır kurması gibi olayları anımsatarak, bunların dostane bir ilişkinin göstergesi olamayacağını vurguladı.
"Bizimle dayanışma içinde olsunlar"
Bütün bunlarda herkesin empati yapması gerektiğini belirten Kurtulmuş, şu değerlendirmerlerde bulundu:
"Bizim milletimizin dün akşamdan beri yaşadığı acıyı bir düşünsünler. Senelerdir terörden çektiklerimizi görsünler. Kına gecesinde patlatılan bombalarda hayatını kaybeden onlarca insanımızın acısını bir hissetsinler. Allah muhafaza, bir saat önce ve yarım saat önce olsaydı dünkü patlama belki sayı binlerle ifade edilecek bir sayı olacaktı. Kendi başlarına gelseydi ne hissederlerse aynı şekilde bizimle de dayanışma içinde olsunlar. Aynı şekilde bizim düşmanımız olan bu terör örgütlerine lojistik, siyasi, istihbari ve birtakım silah destekleri vermesinler. Bunu açık bir şekilde ifade etmek isterim."
Kurtulmuş, istihbarat paylaşımı konusunda Türkiye'nin beklentisinin samimiyet ve açıklık olduğunu aktararak, iş birliğinin önemine dikkati çekti.
Irak ve Suriye'deki istikrarsızlık
Irak ve Suriye'deki istikrarsızlığın Türkiye'nin güvenliğine yönelik olumsuz etkilerini de değerlendiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Bugün Türkiye'nin karşılaşmış olduğu terör meselesinin bu kadar artması... Türkiye'nin ötesinde dünyanın karşılaştığı bu küresel terör meselesi, bununla birlikte küresel illegal göçmenler meselesi... Aslında bölgede yaşanan tablonun bir sonucudur. Bu çerçeveden baktığınız zaman DEAŞ'ın da sebep değil sonuç olduğunu görmek lazım. Terörde ve illegal göçmenler meselesinde bunlar da bir sonuçtur. Bu sonuçları doğuran sebepler ortadan kaldırılmalıdır. Suriye ve Irak'taki bu siyasi türbülans, bunları ortaya çıkarıyor. Diğer nedenlerle birlikte ele alınarak çözülmesi lazım. Bunları birkaç ana başlıkta toplamak lazım. İşgaller ve askeri müdahaleler... Örnek olsun diye söylüyorum; Afganistan'ın önce Ruslar ardından Amerikalılar tarafından işgali olmasaydı El-Kaide diye bir örgüt ortaya çıkmazdı. O örgütü ortaya çıkaran, siyasi ve kültürel atmosfer doğmazdı. Her askeri müdahale yanlıştır. Siz kimsiniz de başkasının toprağını işgal ediyorsunuz."
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Donald Trump'ın askeri müdahaleleri eleştiren sözlerinin hatırlatılması üzerine de "Sayın Obama da ilk yıllarında bunu söylüyordu ama bunu yapamadı. İnşallah Trump bunu yapabilme imkanını bulur. Dünya barışına katkı sunacak bir davranış olur. Irak'ın işgali ve arkasından başlayan süreç ve siyasi türbülans bugün de DEAŞ diye bir örgütü karşımıza çıkardı." dedi.
'HDP'ye baskı yapıldığı için terör artıyor" görüşünün son derece yanlış'
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "HDP'ye baskı yapıldığı için terör artıyor" görüşünün son derece yanlış, hatta sakıncalı bir değerlendirme olduğunu belirterek, "Teröre karşı mücadelede keşke HDP başından beri çok ciddi bir şekilde, kendisine oy verenlerin hayrına olacak şekilde durmayı başarsaydı, belki o zaman PKK'nın bu kadar yoğun bir terör saldırısı içinde olması mümkün olmazdı." dedi.
Kurtulmuş, CNN Türk'te katıldığı "Hafta Sonu" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Suriye'de ilk üç yılı iç savaş, ikinci üç yılı içinde vekalet savaşı olmak üzere devam eden bu sürecin, DEAŞ diye bir örgütünün kuvvetlenmesine vesile olduğunu söyledi.
İşgaller ve askeri müdahalelerin, artık sona erdirilmesi gerektiğini belirten Kurtulmuş, "Bütün faktörleri bir tarafa bırakın, bir tek faktörü değiştirin, eğer Suriye'de halk demokratik yollarla rejimi değiştirebilme imkanını bulabilseydi yani Suriye'de işler bir demokrasi olsaydı, kuvvetle muhtemel ki Suriye'de iç savaş olmayacaktı." dedi.
Özellikle 1945-1990 arasındaki soğuk savaş döneminde bölgedeki bütün diktatörleri destekleyen ülkelerin çoğunun da Batı ülkeleri olduğunun unutulmaması gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, Ortadoğu'da bir demokratik hayatın canlanması için uluslararası camianın destek olmak yerine, o demokratik hayatın ve milletin siyasal karar süreçlerine katılmasının önünü kesen siyasi diktatörlere destek olduğunu belirtti.
"Vekalet savaşlarında da bir sona gelindi"
Dünya terörle ve göç meselesiyle mücadelede samimiyse, boş ve süslü lafların bırakılıp temel sorunların ortadan kalkması için görüş beyan etmesi ve siyaset geliştirmesi gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Dünyada bir kaç yüz milyon insan zenginlik ve refah içinde olacak, Afrika, Asya, Ortadoğu ve Latin Amerika'da milyarlarca insan sefaletin pençesinde olacak, başlı başına bu bile terörün, göçmen krizlerinin ortaya çıkmasının kaynağıdır. Bu meseleler üzerine gidilemez, doğru çözümler bulunamazsa hem küresel terör hem de küresel göç meselesi başta Batılı ülkeler olmak üzere bütün dünyayı içine alacak büyük bir anafora doğru dönüşüyor.
Ayrıca vekalet savaşlarında da bir sona geldiğimizi bir kere daha söylemek isterim. Maşalarla savaş yapmak birilerinin işine geliyor ama her vekalet savaşının limitleri, sonu vardır. Ben Suriye, Irak'taki vekalet savaşının sona yaklaştığını görüyorum. Eğer burada bir çözüm bulunamazsa, büyük güçlerin, Amerika ve Rusya'nın karşılıklı bu sefer bir savaşın, üçüncü büyük savaşın eşiğine gelme riskiyle karşı karşıya kaldığını görüyorum.Bunun bir adım öncesindeyiz. Onun için Türkiye, özellikle Suriye'de bir çözüm sürecinin başlatılması için, masa başında Suriye halkına dayatılmış bir çözüm değil, bütün ilgili tarafların işin içinde olduğu, samimi ve açık bir görüşme sürecinden sonra halkın belirlediği bir demokrasi meselesinin, demokratik bir sistemin önünün açıldığı bir müzakerenin hem Suriye hem Ortadoğu hem de dünya barışını sağlayacak önemli bir adım olacağı kanaatindedir. Onun için hem Ruslarla hem ilgili diğer taraflarla Suriye meselesinin çözülmesi için çok yoğun müzakereler sürdürüyoruz."
"Laf olsun diye yapılmış bir şey değildir"
Kurtulmuş, Suriye'nin toprak bütünlüğünü bozacak olan yeni gelişmeler olmaması için de Türkiye'nin Fırat Kalkanı operasyonu gibi operasyon yaptığını ifade ederek, "Bu operasyonun yapılması, laf olsun diye yapılmış bir şey değildir. Türkiye'nin ulusal güvenliğinin bir parçasıdır. İkinci, Suriye'nin kuzeyinde bir terör devletinin ilan edilmesinin önüne geçmektir. Eğer orada herhangi bir örgütün yani PYD'nin kontrolünde bir terör devleti ilan edilirse, bunun çok açık bir anlamı vardır; Suriye de Irak gibi üçe bölünecek demektir. Buna mani olmak gerekiyor, uluslararası camianın da buna mani olacak adımları atması gerekiyor." diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, herkesin bir araya geldiği ama herkesin ortak ve gerçekten bağımsız, güçlü bir Suriye oluşması için ortaya koyacağı perspektifin önemli olduğunu belirterek, "Siz sahada insanları zorlar, barış masasında onursuz bir barışa rıza göstermelerini sağlayabilirsiniz. Bunun adı barış olmaz. Bizim söylediğimiz onurlu bir barış, Suriye halkının istediği bir barış. Belki bunun için bir geçiş süreci öngörülebilir ama samimi olarak uluslararası camianın buna çalışması lazım. Yoksa Türkiye'nin, Rusya'nın, İran'ın istediği bir sonuç, Suriye'nin geleceği için halkın istediği bir sonuç olmaz." dedi.
Kurtulmuş, öncelikle Halep özelinden başlayarak, Suriye'deki savaşın, insanlık dramının sona erdirilmesi, ateşkesin sağlanması, ateşkes ile birlikte oralara insani yardımlar götürülerek, bir barış sürecinin önünün açılması gerektiğini dile getirdi.
"HDP'ye baskı yapıldığı için terör artıyor görüşü..."
"Türkiye'nin atmakta olduğu adımlar, PKK ve PKK uzantılı terör eylemlerinin, saldırılarının artmasına mı neden oldu?" sorusu üzerine Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:
"Tırmandıran etki yaratmıyor. HDP, PYD, PKK...Zaten bunlar, muazzam bir saldırı sürecini başlattılar geçen sene temmuz ayından itibaren. Bir taraftan onlar, bir taraftan DEAŞ, bir taraftan irili ufaklı terör örgütleri. Yani herhangi bir şekilde Türkiye bu operasyonları yapmak zorunda niye kaldı? Kilis'i düşünün. Kilis'e sürekli roketler düşüyordu. Ayrıca sınır ötesinden sadece DEAŞ'ın değil, PYD vasıtasıyla PKK'nın da sınır ötesinden bir takım lojistik destekler sağlandığı çok aşikardı. Dolayısıyla Türkiye bunları önlemek için bu mücadeleyi başlattı.
HDP ile ilgili mesele ise; o son derece yanıltıcı olur. 'HDP'liler ile ilgili tutuklama oldu da ondan sonra terör yükseldi'. Bu son derece yanlış bir değerlendirme olur. Zaten terör ciddi bir şekilde yükseltilmişti. Biz HDP'nin, halkın oyunu alarak meclise gelmiş bir parti olarak Türkiye siyaseti için önemli bir parti olduğunu ve bu anlamda da şans olarak görülmesi gerektiğini ifade ettik. Arkasından da hep şunu söyledik; Bunun için de HDP terörle arasına bir mesafe koysun. Bir kere daha dönüp desinler ki; 'Artık sizin şu terör eylemlerini yapmanızı istemiyoruz. Çekilin biz sizden değiliz, bu halk sizden değildir. Bana oy veren halk, siz terör eylemi yapın, çoluğunun, çocuğunun evinin önünde çukur kazın, bomba koyun diye bize bu desteği vermedi.'. Ne olur bir kere şunu söyleyin. Maalesef HDP, bırakın terörle, bombayla arasına mesafe koymayı, söylenenler ortada. Şu anda bir kısmı gözaltına alınmış, tutuklanmış olan HDP milletvekillerinin söyledikleri ortada. Maalesef böylesine demokratik bir şans kullanılamadı, heba edildi. Bu anlamda HDP'liler, teröre yapmış oldukları destekler çerçevesinde, bunlar dolayısıyla gözaltına alındılar ve bir kısmı tutuklandı, birkaçı da serbest bırakıldı. Dolayısıyla bu yanlış bir yorumlama olur. Yani HDP'ye baskı yapıldığı için terör artıyor görüşü son derece yanlış ve hatta sakıncalı bir değerlendirmedir. Teröre karşı mücadelede keşke HDP başından beri çok ciddi bir şekilde, kendisine oy verenlerin hayrına olacak şekilde durmayı başarsaydı, belki o zaman PKK'nın bu kadar yoğun bir terör saldırısı içinde olması mümkün olmazdı."
"Sözleri öyle olmakla birlikte parti terör eylemlerinden rahatsız değil"
En son terör saldırısını HDP'nin kınamasına ilişkin ise Kurtulmuş, "İsimlerini vermeyeyim ama bir taraftan bu kınamayı yapıyorsunuz, şu anda içeride olan milletvekillerinden bazısının 'Biz arkamızı dağa yasladık, dağdakiler size haddinizi bildirir' sözleri, bir başkasının, 'PKK sizi tükürüğüyle boğar' sözleri, ayrıca başkalarının teröristlerin cenazelerine gidip, taziyelerine katılmaları.. Bütün bunların hepsi, siz ne söylerseniz söyleyin ama partinin milletvekilleri, yöneticileri böylesine yanlışların içine düşerse bunun çok açık bir karşılığı var. Demek ki sözleri öyle olmakla birlikte parti terör eylemlerinden rahatsız değil, hatta bu eylemlerde öldürülen teröristlerin cenazesine sahip çıkacak kadar da bu işi benimsiyor anlamı çıkar." dedi.
Terörle mücadelenin, Türkiye'deki herkesin hassas olduğu bir konu olduğunu ifade eden Kurtulmuş, terörle mücadelede en fazla hassasiyeti de Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki halkın gösterdiğini, onun için terör örgütüyle, HDP ile arasına mesafe koyduğunu söyledi.
HDP'den beklentilerinin de bu şekilde olduğunu anlatan Kurtulmuş, "Koyun aranıza mesafeyi, yok sayın. PKK ile mücadelenin bir unsuru, meşru demokratik bir unsuru olarak parlamentonun içindesiniz, bu mücadeleye destek verin. Ama maalesef bunları yapamadılar." dedi.
'Dün akşamki saldırı FETÖ'nün 15 Temmuz darbe teşebbüsü puzzle'ın bir parçası'
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, terör saldırılarına ilişkin, "Büyük resim şudur; binlerce parçası olan bir puzzle gibi düşünün. Dün akşamki saldırı bu parçalardan birisiydi. FETÖ'nün 15 Temmuz darbe teşebbüsü puzzle'ın bir parçası. Tek başına bir parçaya bakarsanız resmi göremeyebilirsiniz." dedi.
Kurtulmuş, CNN Türk'te katıldığı "Hafta sonu" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Türkiye'nin şu anda terörle savaştığını dile getiren Kurtulmuş, "HDP halkta oy alan meşru bir parti olduğunu kanıtlamak için bu mücadelenin içinde yer almalıdır. Açıklamalarında, samimiyseler, 'Bizim bu örgütle hiçbir ilgimiz, sempatimiz, gönül bağımız yoktur.' diyebilmeleri lazım. Eğer bunu yaparlarsa hem kendilerini kurtarırlar hem de terörün kıskacından kurtulurlar hem de oy aldıkları halka bir faydaları olur." diye konuştu.
Kurtulmuş, PKK'nın sahiplerinin barışı istemediğini, Kürt halkının barış içinde yaşamasına müsaade etmediklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Şöyle bir hava var. Eli kanlı bir terör örgütü, muhtemelen dün akşam şehit olan kardeşlerimizin katili bir terör örgütü. Her gün Türkiye'de onlarca insana saldırıda ve katliamlarda buluna bir terör örgütü ve bunu sözcüsü gibi olan bir siyasi parti, bu demokrasinin içerisinde kabul edilecek müsamaha gösterilecek bir durum değildir. HDP'nin bu sözcülük görüntüsünden süratla kurtulması ve tam tersi, bir şeyin sözcüsü olacaksa demokrasinin, istikrarın ve kendi halkının sözcüsü olması lazım."
"Batı'daki olumsuz Türkiye propagandası"
Türkiye'deki Kürtlere yönelik olumsuzluklar olduğu yönünde Batı'daki algıları da değerlendiren Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Çok aşağılık bir propagandanın mekanizmasıdır bu. Söylemek gerekirse Türkiye dünyada en çok Kürt'ün yaşadığı ülkedir. Hatta en büyük Kürt devleti bu anlamda Türkiye Cumhuriyetidir. Kaldı ki son olaylar da gösterdi ki bölgede yaşayan Kürt halkımız da gerçekten namuslu, vicdanlı, ahlaklı, bu ülkeye, bu toprağa, bu medeniyete, bu inançlara bağlı olan Kürt halkı, terör örgütüne ve yandaşlarına destek vermediğini ortaya koydu. Eğer zaten böyle bir destek olsaydı mesele başka noktalara giderdi. Batılıların çarpıttığı taraf burasıdır. Bir propaganda mekanizmasının çarpıttığı taraf burasıdır. Bu aslında büyük resmi okursa niye bunları söylediklerini... Brüksel'de bunu söyleyenlerin bunu niye söylediklerini somut olarak anlamış oluruz. Büyük resim şudur; binlerce parçası olan bir puzzle gibi düşünün. Dün akşamki saldırı bu parçalardan birisiydi. FETÖ'nün 15 Temmuz darbe teşebbüsü puzzle'ın bir parçası. Tek başına bir parçaya bakarsanız resmi göremeyebilirsiniz. Büyük resim, ikinci Sykes-Picot'tur. 100 sene evvel sınırları bölünmüş olan bu halklarının, Osmanlı'nın asırlarda yönettiği bu coğrafyadaki halkların Türklerin, Arapların, Türkmenlerin, Kürtlerin, Farisilerin, bütün bu coğrafya halkının bölük pörçük edilmesidir. Şimdi gönüllerinin ve zihinlerinin parçalanmasıdır. İkinci sefer buraların lime lime edilmesidir."
"Etnik ve mezhepsel ayrışma"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, vatandaşlara da çağrı yaparak, kullanılan dile dikkat edilmesi uyarısında bulundu. "Kürt, Türkmen milisler, Şii milisler, Sünni milisler" gibi kavramlara vurgu yapan Kurtulmuş, "Ne konuşacaksak örgütün doğrudan adını söyleyelim. PKK, Haşd-ı Şabi, PYD, YPG diyelim. Şimdi PYD Kürt kardeşlerimizin tamamını mı temsil ediyor? Yok böyle bir şey. Ya da Haşd-ı Şabi Şii kardeşlerimizin tamamını mı temsil ediyor? Ya da Sünnileri DEAŞ mı temsil ediyor?" dedi.
Kullanılan etnik ve mezhepsel terminolojiye vurgu yapan Kurtulmuş, bu sebeple evinde oturan ve meselerle ilgisi olmaya Müslümanların kendi perspektifleri açısında meseleye bakma durumunda kaldığını söyledi.
Kurtulmuş, terminoloji ve onun üzerinden yürütülen algıya dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Terör saldırılarının neden Türkiye'de çok olduğu... Çok açık söyleyeyim. Ortadoğu'da İslam coğrafyasında oynanan bu ikinci Sykes-Picot'u bozacak tek ülke Türkiye'dir. Güçlü bir Türkiye'nin olmasını istemiyorlar. Terör örgütleriyle, ihanet çeteleriyle, FETÖ gibi... Türkiye'nin ayaklarına pranga vurmak istiyorlar. Çelme takmaya çalışıyorlar. Biz de bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Allah'a çok şükür milletimiz destek oluyor. Bu coğrafyada Türkiye'nin sınırları dışarısında milyonlarca insan Türkiye'ye destek veriyor. Türkiye inşallah terörü yenecek, hem kendi hem de coğrafyanın birliğini sağlayarak yoluna devam edecek."
Ortadoğu'daki sınırlar
"Türkiye'nin parçalanması belli büyük güçler için rant unsuru mudur?" sorusu üzerine Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Büyük resmi onun için görmek lazım. Suriye-Irak, Irak-Türkiye, Suriye-Türkiye sınırları... Bütün bölgede sınırları alın. Adamlar Sykes-Picot ile sınırları çizerken sanki yüz sene sonrasının gelişmelerini ön görecek, tahmin edecek şekilde çiziyorlar. Neden bizim Hakkari'nin Şırnak'ın o dağ başlarından geçen sınırları oradan çizilir? Daha aşağıdan veya daha yukarıdan çizilemez mi? 20-30 kilometre aşağıdan, ovadan, tabii sınırların olduğu yerden çizilebilirdi. Daha doğal coğrafyanın müsaade edilebileceği yerden çizilebilirdi."
Kurtulmuş, "Türkiye'nin çizilmiş olan sınırları zorlama ve Türkiye'ye dayatılmış olan sınırlar mıdır?" sorusunu ise şöyle yanıtladı:
"Sadece Türkiye değil, coğrafyamızdaki bütün sınırlar yapaydır, sunidir, masa başında cetvelle ve pergelle çizilmiş sınırlardır. Örnek, Akçakale-Tel Abyad, Nusaybin-Kamışlı, Suruç-Kobani... Aradan ya bir tren yolu ya da yol geçiyor. Aynı halk bölündü. Teyze, amca çocukları oralarda. Soğuk Savaş'ta da o kadar güzel bir tiyatro oynandı ki kilometrelerce mayın tarlaları döşendi. Aynı halkı, akrabayı, aşireti birbirinden bölen sınırlar yetmedi. O sınırların arasına bir de mayın tarlaları konuldu. Böyle baktığımız zaman bir kere daha bu coğrafyayı bölmek istiyorlar. Terörle kontrol altına almak istiyorlar. Bu son derece açık bir şeydir. Sonuç olarak Irak pratik olarak 3'e bölündü. En azından şu an 3 bölge olduğu görülüyor. Suriye, şu anda 33-53 parça belki. Kasaba kasaba, köy köy bölündü."
Terör örgütü ASALA ve PKK'ya verilen desteği anımsatan Kurtulmuş, bunların araç olarak kullanıldığını söyledi.
Kurtulmuş, kritik noktanın millet olarak tek vücut olarak durulması olduğunu dile getirerek, "Dünya görüşü farklılıklarımız olur. Milli meselelerde, terör gibi eğer biz dik durabilirsek, 15 Temmuz'daki darbe girişiminde durduğumuz gibi dik durmayı başarabilirsek, 15 Temmuz sonrası süreçteki gibi birlik içerisinde durabilir, ulusal menfaatlerimizi öncelersek Allah'ın izniyle hiçbir terör örgütü Türkiye'ye kalıcı bir zarar veremeyecektir. Biz diplomatik olarak mücadele ederiz. Siyasi baskı yaparız. Sonuçta hep beraber milletçe omuz omuza durup, gerçekten yürekten... Dün akşam hala kulaklarımdadır. Bir şehit kardeşimizin ağıtlarını unutmak mümkün değil." dedi.
Milletin duruşu devam ederse kısa süre sonra FETÖ ve PKK gibi örgütlerin yok olacağını dile getiren Kurtulmuş, millete sağlam ve dik durma çağrısı yaptı.
Kurtulmuş, terör saldırılarının arkasındaki önemli nedenlerden birinin de Türkiye'ye ekonomik olarak zarar vermek olduğunu kaydetti.
Gelecek günlerde spor karşılaşmalarıyla ilgili resmi müracaatların olabileceğini aktaran Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, dostlarının Türkiye'yle dayanışma içinde olması gerektiğini vurguladı.
'FETÖ terör örgütü için OHAL'a ihtiyaç vardır'
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Olağanüstü Halin (OHAL) süresine ilişkin, "Özellikle FETÖ terör örgütünün devletin içerisinden temizlenmesini, ayıklanmasını temin etmek için bir olağanüstü hal uygulamasına ihtiyaç vardır. Bu ümit ederiz ki en kısa süre içerisinde bitirilir." dedi.
Kurtulmuş, CNN Türk'te katıldığı "Hafta sonu" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Türkiye'de devam eden OHAL uygulamalarının uzun soluklu olup olmayacağı yönündeki soruyu Kurtulmuş, Türkiye'nin siyasi tarihine bakıldığında, ülkedeki terör örgütlerinin, hem anti demokratik ortamların yaklaşmasını sağlamak için kullanıldığını, hem de anti demokratik ortamlardan terör örgütlerini daha fazla istifade ettiğini söyledi.
Türkiye'de 12 Eylül öncesindeki sağ - sol çatışmalarında o zamanki adıyla "Anarşi" denilen ortamların, hem ortamın anti demokratik hale gelmesine vesile olduğunu hem de örgütlerin bundan istifade ettiğini aktaran Kurtulmuş, hükümet olarak son 15 yılda Türkiye'nin tüm bu sıkıştığı dönemlerde çıkış yollarının, ülkenin demokratik standartlarının yükseltilmesinden geçtiğini vurguladı.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Demokratik standartlar ne kadar yükselirse ne kadar çok halkın siyasal katılım süreçleri içeresinde yer alması sağlanırsa, eksiklerimiz ortadan kaldırılırsa o kadar çok bu anlamda bir açık toplum oluşur ve toplum bilinçli bir şekilde terör örgütleriyle de mücadele eder." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin 15 Temmuz da karşılaştığı manzaranın, cumhuriyet tarihi ve son 66 yıllık çok partili siyasi hayat boyunca karşılaştıkları bütün tablolardan daha farklı ve daha ağır olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, Türkiye'nin eş zamanlı birçok terör örgütünün tehdidi altında bulunduğunu söyledi.
"Türkiye uçurumun kenarından döndü"
Bölgenin tamamen bir siyasi türbülans içerisinde bulunduğunu, hiçbir olayı çözme yeteneği kalmamış uluslararası bir sistemin söz konusu olduğunu anlatan Kurtulmuş, böyle bir ortamda da çok sayıda terör örgütünün ve onları maşa olarak kullananların Türkiye'ye karşı çok da dostane olmayan hedeflerinin ortada olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin bir darbe teşebbüsü geçirdiğini hatırlatan Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Teşebbüs denilince laf çok, hafif hale geliyor ama uçurumun kenarından Türkiye döndü. Dolayısıyla Türkiye burada hem PKK, DEAŞ gibi terör örgütleriyle, hem FETÖ gibi terör örgütleriyle sonuna kadar ve eş zamanlı, bir mücadele vermek durumundadır. Özellikle FETÖ terör örgütünün devletin içerisinden temizlenmesini, ayıklanmasını temin etmek için bir olağanüstü hal uygulamasına ihtiyaç vardır. Bu ümit ederiz ki en kısa süre içerisinde bitirilir. Hiçbir hükümet hele hele ana gündemi ana ekseni ana aksı Türkiye'deki demokrasinin önünü açmak olan bir hükümet tabi ki bu anlamda olağanüstü hali uzun süre devam ettirmek istemeyiz ama sonuçta olağanüstü hal ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının ve İnsan Hakları Sözleşmesinin ilgili maddesinin verdiği ruhsatlara dayalı olarak ilan edilmişti ve uygulama devam ediyor. Amacımız FETÖ terör örgütü başta olmak üzere bütün terör örgütleri tehdit olmaktan çıkarmaktır. Bununla ilgili de hızlı, etkin, sonuç alıcı adımların atılabilmesini temin etmektir. Büyük mesafe aldık. Ümit ediyoruz ki en kısa zamanda olağanüstü hale ihtiyaç kalmaz ve tekrar Türkiye olağanüstü halden önceki döneme gitmiş olur."
Kurtulmuş, OHAL'in vatandaşların günlük hayatını etkilemediğini, terör örgütleri ve FETÖ ile irtibatlı olanları etkilediğini belirterek, "Kusura bakmayın. Türkiye'ye karşı hesap içerisinde olanlardan hesap sormak da hükümetin millet adına bir borcudur. Bunu da yapacağız." ifadelerini kullandı.
İdam cezasının tekrar gündeme getirilmesine ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, "Siyasette, kamuoyunda, seçmen nezdinde böyle bir talep gündeme gelirse... Bunu sadece AK Parti açısından söylemiyorum. Hiçbir siyasi parti böyle bir talebi yok sayarak yoluna devam etmez. Halkın beklentileri ama bir de Türkiye'nin menfaatleri, bu işin yapılabilirlik ve siyasi şartlar... Bütün bunlar hepsi gündeme alınır, değerlendirilir ama siyaset olarak halkın beklentilerini yok sayarak hareket edilemeyeceğini ifade etmek isterim." diye konuştu.
"Korkmayacağız, yılmayacağız"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, böyle zor dönemlerde vatandaşın normal hayatını nasıl sürdürmesi ve hareket etmesine yönelik bir çağrısının olup olmadığı sorusu üzerine, gece sabaha kadar hiç uyumadığını söyledi.
Fiziki durumun dışında psikolojik olarak da ağır olan tablonun, herkesi derinden sarstığını dile getiren Kurtulmuş, programa gelip gelmeme konusunda da tereddüt ettiğini anlattı.
"Ama sonuçta hayat devam ediyor." diyen Kurtulmuş, bir taraftan teröre karşı mücadelelerine devam ederek, milletin birliğini, dirliğini, vatanı, istiklali, istikbali koruyacaklarını söyledi.
Terör örgütlerinin topuna ve onların arkasını sıvazlayan ağa babalarına karşı mücadele edeceklerini vurgulayan Kurtulmuş, bedeli ne olursa olsun bunu ödeyeceklerini dile getirdi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Ama diğer taraftan da onların istediği bizim korku içinde, yılgınlık içerisinde yaşamamız. Korkmayacağız, yılmayacağız, günlük ve normal hayatımıza devam edeceğiz. Ben açıkçası kendi payıma bu sabah bunu göstermek için sizin programınızı iptal etmedim. Vatandaşlarımıza çağrımız odur. Bütün milletimiz, bugün maça gidecek olan vatandaşlarımız alsınlar ellerine kendi takımlarının bayraklarını, bir ellerine de Türk bayraklarını alsınlar. Orada hep beraber evet sportmence mücadele olsun ama hep beraber terörü lanetlesinler. Hep beraber ülkenin geleceğine sahip çıksınlar. Aynı şekilde vatandaşlarımız bu pazar günü kim ne yapmak istiyorsa ama bunu abartmadan, şehitlerimize duyduğumuz saygıyı ve yaşadığımız bu ulusal yası da unutmadan, herkes günlük hayatına, rutin faaliyetlerine devam etsin. Teröre karşı vereceğimiz en büyük cevap budur. Onlar istiyorlar ki biz sadece o teröre muhatap olan, oradaki onlarca insan değil, aynı zamanda 79 milyon kendimizi ruhen, psikolojik olarak bir kafesin içine hapsedelim ve terör ortalık yerde cirit oynasın. Böyle bir şey yok. Biz teröre hiçbir alanı, hiçbir sivil alanı teröristlere bırakmayacağız. Teröristlerin akıl hocalarına bırakmayacağız. Millet olarak bütün sivil alanlarda var olacağız, var olmaya devam edeceğiz."
Türk birliklerine yönelik saldırılarla ilgili yeni bir gelişmenin olup olmadığı yönündeki soru üzerine Kurtulmuş, bu konuyla ilgili bir takım çalışmaların devam ettiğini söyledi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çok karışık bir alan. Neredeyse dünyanın bütün ordularının işin içerinde olduğu bir bölgeden bahsediyoruz. Orada Türk ordusunun Özgür Suriye Ordusuna verdiği desteğin birçok tarafı rahatsız ettiğinin de farkındayız. Ama sonuçta Türkiye kendi ulusal menfaatleri ulusal güvenliği için. Fırat Kalkanı Operasyonu hakikaten Türkiye'nin milli güvenliğinin bir parçası olarak ortaya konuldu ve Suriye'nin toprak güvenliği için bu mücadeleye devam edecek. Bir takım bulgular var. Bunlar belli bir noktaya geliyor, değerlendiriliyor. Ruslar başta olmak üzere ilgili taraflarla müzakerelerle bu sorun aydınlatılmaya çalışılıyor. Bilgi netleştiği zaman da kamuoyunda paylaşılacak. Büyük adımlar atıldı. Önemli ve olumlu adımlar atıldı. Hatırlayın Rus uçağı... "
Rus uçağı düştükten sonra yaptığı "Ne Türkiye Rusya'dan vazgeçebilir ne Rusya Türkiye'den vazgeçebilir" yönündeki açıklaması hatırlatılan Kurtulmuş, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Dolayısıyla Türkiye ile Rusya ilişkileri de Türkiye ile diğer Amerika, Avrupa ilişkileri... Bütün bu ilişkilerin hepsi inişli, çıkışlı ilişkilerdir. Bazen gerilir, bazen çok iyi olur. Sonuçta biz kendi milli menfaatlerimizi gözetmek durumundayız. Şu anda Ruslarla yeni bir ivme... İlişkiler de ortaya konulmuştur. Her iki ülkenin menfaatine olacak şekilde. Bu ilişkilerin sürdürülmesi önemlidir diye düşünüyoruz. Özellikle Türkiye Rusya yakınlaşması Suriye sorununun çözümünde bir kaldıraç olarak kullanılabilir ve bunun için de başlangıcın Halep Anlaşması olduğunu ifade etmek isterim. Yani şu anda Halep ölüyor. Halep'te insanlık ölüyor. Diyanet İşleri Başkanlığımız öncülüğünde başlattığımız sivil toplum kuruluşlarının da katıldığı bir yardım kampanyası var. Bu sadece oraya bir takım insani malzeme göndermek değil. Oraya insanlık göndermektir. Oraya insanın ölmediğini göstermektir. Bu kampanya devam ediyor. Vatandaşlarımızı da bu kampanyaya desteğe çağırıyoruz. Halep'te inşallah bir insani çözüm bulunabilir. Bu Suriye barışının ilerlemesine katkıda bulunabilir diye ümit ediyorum. Bir an evvel Suriye meselesinin çözümü, Irak'ta bir sonucun alınması ortaya çıkarsa Allah'ın izniyle bölge çok daha güvenli bir hale gelecektir."