Nedir bu katsayı meselesi?
Prof. Yusuf Ziya Özcan’ın başkanlığının ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün boş bulunan üyeliklere yaptığı atamalarla dengesi hükümet lehine değişen YÖK’ün gündemine, uzun bir aradan sonra yeniden ‘katsayı’ girdi. YÖK Genel Kurulu, türbana üniversitelerin kapısını aralayacak YÖK Kanunu’nda ek 17. madde düzenlemesinin akıbeti belli olmadan, bir o kadar tartışma yaratacak katsayı meselesine el attı. NTVMSNBC, pek çok kişinin aşina olduğu katsayı konusunda neden kafalar karışık olduğunu araştırdı. İşte yıllardır tartışılan katsayı meselesi...
Türkiye’nin avantajı sayılan genç nüfus, eğitimde altından kalkılması güç birçok sorunun da kaynağı oldu. Kaynak, fiziki altyapı, ikili öğretim, birleştirilmiş sınıflar, dershane sektörünü körükleyen sınava dayalı sistem ilk ve ortaöğretimin bir çırpıda akla gelen değişmez sorunları.
Üniversite önünde ise her yıl artan bir yığılma yaşanıyor. Çünkü kontenjanlarla üniversite adaylarının sayısı arasında büyük uçurum var.
Örneğin 2007 ÖSS’ye giren 1 milyon 650 bin gencin, sadece 400 bini yüzyüze eğitim yapılan 4 ve 2 yıllık programlara katılabildi.
1974’TEN BUGÜNE ÖSS SORUNU
Yükseköğretimdeki arz-talep dengesizliğini gidermek için model arayışları 70’li yılların ortasında başladı. Sonunda olası güven sorunu da gözetilerek “çoktan seçmeli sorulara dayanan merkezi bir sınav” benimsendi. 1974’te de Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi ÖSYM kuruldu.
1974’ten 81’e kadar tek basamaklı olarak sürdürülen öğrenci seçme ve yerleştirme sınavı, 1981’de iki basamaklı hale getirildi. Ardından dershane bağımlılığını azaltmak amacıyla, öğrencilerin ortaöğretimdeki başarıları da ÖSS puanına katıldı. Ancak teste dayalı sistem, dershane sektörünün daha da büyümesine neden oldu. Çünkü sistemin doğurduğu dershanelerin gıdası, yine o sistemdi.
Ne tekrar tek sınava dönüştürülmesi, ne de ÖSS’de tüm lise müfredatından soru sorulması dershanelerin yerini yeniden liselerin almasını sağlayabildi.
1997 KRİTİK YIL OLDU
1997 yılı, eğitimin yönünü değiştiren kararların alındığı dönemin başlangıcı oldu. 28 şubat sürecine denk gelen 1997’yi takiben 15. Milli Eğitim Şurası’nda alınan karar doğrultusunda 1998’de zorunlu eğitim kesintisiz olarak 8 yıla çıkarıldı. Genel, meslek, imam hatip, anadolu lisesi ayrımı yapılmaksızın tüm liselerin ortaokul bölümleri kapatıldı. 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin birinci amacı, standardı ve eğitimde çıtayı yükseltmekti. Ancak önemli bir başka amacı daha vardı: ilköğretimde 5. sınıfın sonundaki kaçağı, bir başka deyişle çocukların küçük yaşta okullardan alınıp Kuran kurslarına gönderilmesini önlemekti.
İMAM HATİP LİSELERİNİN PARLAK GÜNLERİ
İmam ve hatip yetiştirmek üzere kurulduğu halde sayıları ve öğrenci kapasitesi hızla artan, ilahiyattan çok hukuk, kamu yönetimi, siyasal bilgiler ve öğretmenlik fakültelerine öğrenci gönderir hale gelen ve kimi siyasilerin “arka bahçemiz” diye nitelediği imam hatip liselerinin ‘patladığı’ dönemdi.
1997’de sayıları 615’e ulaşan imam hatip liseleri, 511 bin öğrencisi ve “hem mesleğe hem de üniversiteye öğrenci hazırlayan” niteliğiyle, klasik liselerin alternatifi durumuna geldi. YÖK üyesi Prof. Dr. İsa Eşme’ye göre sorun da burada ortaya çıktı:
“İmam hatip liseleri aslında Cumhuriyet kuruluşudur. Çok da Türkiye gerçeklerine uygundur. Geçmişi Tevhid-i Tedrisat’a kadar dayanmaktadır. Ama 1970’li yıllardan itibaren Türkiye’nin ihtiyacının çok üzerine çıkmıştır. O kadar çıkmıştır ki, 1997’de 511 bin küsurdu İHL’de okuyan öğrenci sayısı ve okul sayısı 615 idi. Çok büyük rakam bu. 90’lı yıllarda imam hatipler adeta klasik liselere alternatif dini eğitim yapan okullar durumuna geldi. Eğer katsayı uygulaması olmasaydı ve eğitim sisteminde yeni bir yapılanmaya gidilmeseydi, kesintisiz 8 yıllık eğitime geçilmeseydi, bugün geldiğimiz noktada İHL’ler klasik liselerin tam alternatifi haline gelecekti. Bana göre yanlış burdadır. Eğer imam hatip liseleri asıl kuruluş amaçlarına uygun olarak din adamı yetiştirmek üzere yapılansaydı, sayıları burada kalsaydı hem nitelik çok üstün olurdu, hem de bunlar ilahiyat fakültelerinin tabanı durumunda olabilirlerdi.”
ÖNCE 8 YILLIK E??T?M, SONRA KATSAYI
Diğer liseler gibi ortaokul bölümü kapandığı için “küçük yaşta öğrenci” kaynağı kuruyan imam hatip liseleri mezunlarını, bir yandan da kendi kulvarına çekmek gerekiyordu. Bu da 1999’da gerçekleşti. “Tüm ortaöğretim öğrencilerini, üniversitede kendi alanlarında ilerlemeye teşvik” amacıyla getirilen katsayı uygulaması, imam hatip mezunlarını da büyük ölçüde kendi kulvarına çekti. Alan daralınca bu okullara giden öğrenci sayısı azalmaya başladı.
YÖK üyesi Prof. Dr. İsa Eşme, katsayı uygulamasıyla ortaöğretim öğrencilerinin kendi alanlarına yöneldiğine dikkat çekerken, imam hatip mezunlarının lisans programlarına girme oranlarındaki değişimi şöyle anlatıyor: “İmam hatip mezunlarının katsayı uygulamasından önce lisans programlarına girme oranı yüzde 12 mertebesindeymiş. Mesela 1998’de 10 bin 190 öğrenci lisans programlarına geçebilmiş. Ama burada ayrıntılar çok önemli. 1998’de öğretmenlik programlarına geçen imam hatip çıkışlı öğrencilerin sayısı 3.285. 1999 yılında bu sayı 315’e inmiş. Hukuk fakültesine geçen İHL kökenli öğrenci sayısı 232 imiş, 54’e inmiş. Siyasal bilgilere geçenlerin sayısı 220 iken 97’ye düşmüş. Sonuç olarak imam hatip çıkışlı olup da lisansa geçen öğrenci sayısı 10.190’lardan 4.236’ya kadar inmiş durumda.”
KATSAYIYLA BİRLİKTE TARTIŞMASI DA BAŞLADI
Katsayı hayata geçti ama bu kez de “katsayı” temalı tartışmalar başladı. Dahası, katsayı seçim meydanlarının en cazip oy toplama malzemelerinden biri haline geldi. İmam hatip mensupları katsayıyı ilk günden itibaren reddetti. Çünkü onlara göre hukuk, siyasal, kamu yönetimi gibi bölümlere gitmek, kazanılmış haktı. İşte ÖNDER İmam Hatip Mezun ve Mensupları Derneği Başkanı Yusuf Ziyaettin Sula’nın sözleri:
“YÖK’ün önümüzdeki günlerde eşitsizliği düzeltme babında birtakım çalışmalar yapacağına dair bir takım şeyler duyuyoruz. Bu eğer yapılırsa, meslek liselerine veya İHL’lilere bir iltimas değildir. 1999 yılında onların elinden alınan en tabii haklarının iade edilmesi olacaktır. İmam Hatip’e girip ilahiyat dışında bir fakülteye gitmek bir tercih hakkı, insan hakkı, bir hürriyettir. Çocuk ne bilsin, 12-13 yaşında hangi mesleği seçeceğini. Ailesinin yönlendirmesiyle veya kendi isteğiyle de olabilir bir okula girmiş olsun. 17-18 yaşında, ben bu mesleği sevmedim,başka bir mesleği seçebilmeliyim, dediğinde bu hakkı buna vermelisiniz. Bir labirent gibi; buraya girdin, artık ömrünün sonuna kadar burda gideceksin, demek o çocuğa büyük haksızlık. Kaldı ki, imam hatip liseleri hem mesleğe hem de üniversiteye hazırlayan okullar. Dolayısıyla bu okulları bitiren öğrenci, ebeveyninin ya da kendinin isteğiyle biraz takviyeli dini bilgi alarak daha sonra dilediği mesleği yapma konusunda bunlara hürriyete sahip olmalı.”
SİSTEME “AÇIK LİSE” İLE BY-PASS
İmam hatip öğrencileri, hükümetin katsayı vaadinin gerçeğe dönüşeceği günü beklerken boş durmadı. Bir yandan da açık liselere geçerek kaymakam, hakim ya da öğretmen olmanın ara yolunu bulmaya çalıştı. Aynı vaat, imam hatiplere de yeniden öğrenci akışını hızlandırdı.
İşte o yıllardaki bu gelişmeye, Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer şöyle işaret ediyor: “AKP hükümeti işbaşına geldiğinden bu yana özellikle bu okullara katsayı tartışmasıyla özendiren teşvik eden, tıpkı türban tartışmasında olduğu gibi bu okullardaki öğrenci sayısının artışını olanaklı hale getirecek birtakım düzenlemeler içerisine gidildi. 17. Milli Eğitim Şurası da bunun üzerine oturtulmuştu. İHL’lerin 2002’deki öğrenci sayısı 70 bin iken şu anda 140 binlere dayandı. Bunun büyük bölümü de anadolu İHL’lere kaydolanlardan oluşuyor. Neden? Çünkü Anadolu imam hatip lisesi öğrencileri sözel alanlara diğer okullara göre avantajlı gidebiliyor. O bakımdan oraya doğru bir yönlendirme var.”
KATSAYIDAN KİM, NASIL ETKİLENİYOR?
1999’dan bu yana, kendi alanının devamı niteliğindeki fakülte ve yüksek okulları tercih edenlerin ÖSS puanı 0,8 katsayısıyla, alanı dışında tercih yapanların puanı ise 0,3 katsayısıyla çarpılıyor.
Meslek lisesi öğrencilerine, bazı bölümlerde 0,8 katsayısına ek olarak 0,24 katsıyısıyla ek puan da veriliyor. Örneğin imam hatip mezunları ilahiyat fakültesine, Anadolu öğretmen lisesi mezunları eğitim fakültelerine giderken hem 0,8 katsayısından hem de 0,24’lük ek puandan yararlanıyor.
Ancak katsayı konusunda önemli bir ayrıntı hep gözardı ediliyor; imam hatip lisesi mezunu kendi alanındaki en üst lisans programı olan İlahiyat’a giderken, 0,8 katsayısı kullanıldığı için puan kaybına uğramıyor. Buna karşılık örneğin bir Anadolu teknik lisesinin bilgisayar bölümünü bitiren öğrenci, hedefleyebileceği en yüksek lisans programı olan bilgisayar mühendisliğini tercih etmek istediğinde 0,3 katsayısı kullanıldığı için puan kaybına uğruyor. Çünkü sistem o öğrenciyi “ara eleman” olarak görüyor.
İMAM HATİP’LİLER FEVERAN EDİYOR
Kendilerine “mühendislik yerine öğretmenlik” programları gösterilen teknik lise öğrencilerinden çok, başka alanlara gidişi frenlenen imam hatip öğrencilerinin sesi çıkıyor.İmam hatip lisesi öğrencilerine kulak verdiğimizde ağızlarından şu sözler dökülüyor:
Zeynep Özsevgensoy: Başım açık, önüm kapalı
Biz bunun bir yarış olduğunu düşünüyoruz ve diğer arkadaşlarımızla starta aynı yerde başlamayı istiyoruz. Çünkü biz diğer liseler gibi aynı dersleri görüyoruz ek olarak bazı derslerimiz var ama sonuçta aynıyız. Tek problemimiz Arapça ile Kur’an dersi görmemiz. Ben öğretmen olmak istiyorum. Başım da açık olduğu halde önüm kapalı.
Kadir Karakoç: Öğretmen olmak hayal
İmam hatip lisesine giden herkes ilahiyat düşünmüyor. Mesela ben bu okula gelmeden önce matematik öğretmenliğiydi ilk hedefim. En iyi derslerimden biri matematikti. Bu okula geldikten sonra katsayı problemini öğrendiğimde bu hayallerimin yavaş yavaş değiştiğinin farkına vardım. Çünkü matematik öğretmenliği burda artık biraz daha hayal gibi birşey oluyor. Diğer arkadaşların 40-50 puan gerisinde başlamak içler acısı.
Zehra Kaya: Mimar olmak istiyorum
Ben imam hatibe yüksek puanla, kendim isteyerek geldim. Normalde anadolu liselerine de gidebiliyordum. Gelirken kafamda farklı bir meslek yoktu. Ama zamanla kendime mimarlığın daha uygun olduğunu düşündüm yani sayısal öğrencisi olabileceğimi düşündüm. Sözele fazla yatkın olmadığımı düşünüyorum. Sınava 1 yıl var ama çalışıp arayı kapattım. Çalışıyorsam, emeğimin hakkını almalıyım diye düşünüyorum.
Hasan Karataş: 50 metre gerideyim
Katsayı problemi dolayısıyla kendime tam bir hedef koyamıyorum, motive olamıyorum. Katsayı problemi bizim çin starta 10, metre, 20 metre, 50 metre daha geriden başlamak oluyor.
MESLEK LİSELİLER NE KADAR FARKINDA?
İmam hatip öğrencileri katsayı konusunda tereddütsüz aynı talebi seslendirirken, siyasi polemiklerde adları sıkça kullanılan diğer meslek liseliler konuya pek de hakim değil.
Birçoğu katsayı konusunda hiç fikri olmadığını söylerken, bir fikri olanlar ifade etmekte zorlanıyor ya da yanlış bilgiye sahip:
Kader Bektaş: Şansımız az
Yapı ressamlığı bölümü öğrencisiyim. Hedefim aslında mühendislik ama mühendislik olduğu zaman puanımız kırılacak. Puanımız kırıldığı için mimarlık seçmek zorunda kalıyorum. O da şöyle olacak, ilk dönem üniversitede ilk 2 sene restorasyon okuyup daha sonra dikey geçiş sınavıyla mimarlık sınavına katılabileceğim. Sadece böyle geçme hakkım var yoksa puanım düşecek. En fazla bu şansımız var yani.
Mehmet Subaşı: Puanımız düşük
Meslek lisesinin tesisat bölümündeyim. İlerde üniversiteyi de düşünüyorum ama puanları düşük veriyorlar. Düz liseye gitsek de orda meslek sahibi olabileceğimiz kesin değil. Şimdi biz yani bu okulu bitirip üniversiteye gitsek puanımız düşük...Öğretmen olmak istiyoruz mesela bölümümüzle ilgili. Onun için de yani puanımızı düşük veriyorlar tam puan alamıyoruz. (Oysa meslek liseliler alanlarıyla ilgili öğretmenlik programlarını tercih ettiğinde yüksek katsayı kullanıldığı için puan kaybına uğramıyor.)
PROF. SAYLAN: KIZLAR İMAM MI, HATİP Mİ?
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan siyasetçilerin imam hatip öğrencilerini kandırdığı iddiasında: “İmam hatipler ve meslek liseleri aynı pakette yorumlanıyor. Burda bir yanlışlık var. İmam ve hatip yerine altyapısı imam hatip, din eğitimi olan, bir nevi medrese eğitimi olan bir sistemi bütün sisteme yaymak, ondan doktor olsun, mühendis olsun, herşey olsun, şeklinde konuşmak bu çocuklara da bir aldatma oldu. Arkasından kızlar sokuldu. Kız çocuklarının imam da hatip de olacağı yok. Onların bu okullara alınması da belli bir amaca yönelik. Biliyorsunuz hatta kendi ağızlarıyla ‘arka bahçemiz’ dediler. Bu çocuklar üzerinden oynanan bir oyunun parçası.”
Katsayı uygulamasının gerekliliğini vurgulayan Prof. Saylan, kaldırılmasına kesinlikle karşı. Ancak yumuşatılabileceğini düşünüyor: “İlahiyat fakültesine gitmek istemeyen imam hatipliler vardır elbette. Onlar için yüksek katsayıyla gidebilecekleri birkaç lisans programı daha açılabilir. Örneğin Arapça dili ve edebiyatı, Osmanlıca, kütüphanecilik gibi... Onların lisedeki altyapısına uygun bölümlere gidişi kolaylaştırılabilir. Aynı şekilde meslek lisesi öğrencileri için de mühendislik fakültelerine 0,8 katsayısıyla gidebilmenin yolu açılabilir. Belki çok az öğrenci kazanacaktır, ama neden olmasın?”
PROF. EŞME: KATSAYI KALKARSA ATÖLYELER BOŞALIR
YÖK Üyesi Prof. Dr. İsa Eşme, üzerinden siyaset yapılan endüstri meslek ve teknik lise öğrencilerinin boş yere umutlandırıldığı görüşünde. Bu görüşünü, mesleki ve teknik lise öğrencilerinin lisans programlarına gidişine ilişkin rakamlara dayandırıyor: “Katsayı uygulaması hiç olmasaydı bile bugün mesleki eğitimden mühendislik programlarına geçenlerin sayısı, 150-200 civarında olacaktı. Fazla olmayacaktı. Peki bizim için bir öğrenci bile önemli, niye bunları mağdur ediyoruz, diye düşünülebilir. Katsayıyı tamamen kaldırırsak ne olur? O zaman şu durumla karşılaşırız. Bu öğrenciler aynen klasik liselerde olduğu gibi sınava odaklı bir eğitim içinde bulur kendilerini. Çocuklarımız atölyelerini, tezgahlarını bırakıp dershaneye koşarlar. Sonuçta 300 bini aşkın öğrencimiz mesleki eğitim almamış olacağı gibi, üniversiteye de yerleşemez. Zaten meslek liselerinin lisans programlarına geçme oranı hiçbir zaman yüzde 6’ları geçmemiş. O vakit mesleki eğitime büyük darbe olur. Öyleyse sorunun çözümünü katsayıda değil, başka noktalarda aramalıyız diye düşünüyorum.”
Prof. Eşme’nin tüm meslek eğitimini geçerli ve cazip kılmak için işaret ettiği çözüm önerileri ise şöyle:
Meslek yüksek okulu mezunlarına askerlik indirimi sağlanmalı
Bu öğrencilere, meslek lisesinde olduğu gibi staj döneminde sigorta yapılıp ücret ödenmeli
Meslek yüksek okullarında eğitimin kalitesi artırılmalı
Meslek yüksek okulları sanayiden kopuk, sanayiinin aradığı nitelikli elemanları yetiştiremiyor. Bu açık kapatılmalı
Meslek yüksek okulunu bitiren teknikerlerin istihdam sorunu çözülmeli
Genel liselerin alternatifi durumuna gelen imam hatip liseleri, “meslek lisesi” statüsünde, ihtiyaç duyulan sayıda imam ve hatip yetiştirecek şekilde yeniden düzenlenmeli. Bu okullara kız öğrenci alınmamalı.
Katsayı, meslek ve teknik lise öğrencileri için yumuşatılmalı ve mühendislik fakültelerine gitmek isteyen öğrencilerde 0,3’ten 0,8’e yükseltilmeli
İmam Hatiplilere de kütüphanecilik, Osmanlıca, Arap Dili ve Edebiyatı gibi lise altyapısına uygun bölümlere, yüksek katsayı ile yerleşebilme yolu açılmalı.