Gazete Vatan Logo

'Neden BM'den gelen bir karara seviniyoruz?'

'Neden BM'den gelen bir karara seviniyoruz?'

361 sanıklı Balyoz Planı Davası’nın temyiz duruşmasına Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde devam edildi. 5 sanığın Avukatı Murat Ergün, “Neden BM'den gelen bir karara seviniyoruz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak? Atatürk'ün büstü olan bir mahkemeden gelen bir karara neden sevinemiyoruz da kıtalar ötesi, bizden tamamen yabancı insanların verdiği kararlara seviniyoruz? Neden bu topraklarda güller hep kırmızı açıyor” dedi.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Balyoz Davası'nda Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına'ya 20 yıl hapis kararı çıkmıştı. 361 sanıklı Balyoz davasının temyiz duruşmasına Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde devam edildi. Kadir Sağdıç, Abdullah Can Erenoğlu, Mehmet Fahir İlğar, Mehmet Koray Eryaşa ve Turgay Yamaç’ın Avukatı Murat Ergün, Silivri’de neler yaşandığını doğrudan yaşayan insanlar olarak anlatmaya geldiğini ifade etti.

Neden BMden gelen bir karara seviniyoruz

Müdahilliklerin sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu gerekçesiyle kabul edildiğini anlatan Ergün, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki uygulamanın çifte standart olduğunu savunarak bu durumdan çok şikayetçi olduğunu belirtti. Deniz Feneri soruşturmasını yürüten savcıların Yargıtay’daki yargılamasına dikkat çeken Ergün, “Deniz Feneri davasında müdahillik başvuruları oldu ama kabul edilmedi çünkü CMK’ya göre suçtan zarar görenler müdahil olabilir. Askerlerin yargılandığı davada Türkiye’nin dışında bir usul izlendi, her gelen müdahil oldu. Suç isnatı varsayımlarla oluştu. Varsayımlar ispat edilmiş hakikatler gibi mahkumiyetler verildi. Savunmanın her talebine gözleri kulakları tıkanmış bir mahkeme vardı” dedi.
İddianamede ve mahkemenin gerekçeli kararında en çok “değerlendirilmiş”, “kanaate” “varılmıştır”, “düşünülmüştür” ifadelerinin bulunduğunu ancak bir tane bile “ispatlanmış” kelimesinin olmadığını savunan Ergün, ispatı kanıtı olmayan düşüncenin olamayacağını anlattı.

ÜLKEDE DEĞİŞİM YAPILACAKSA TSK TASFİYE EDİLMİŞTİR

Ergün, “Soyut iddialara dayanmayan takdir bu kadar hoyratça kullanılabilir mi bu çok ağır bir ihmaldir. Türkiye Cumhuriyeti’nin yeniden yapılandırılması söz konusu. Faaliyet gösteren güç odakları var. TSK’yı dönüştürmeden Türkiye dönüştüremez. Bu ise ancak silahla değil, hain komplolarla olabilir. Çok çıplak gerçekler var sanıklara göz göre savunma hakları kullandırılmadı” dedi. TSK’nın kendi dünyevi görüşleri doğrultusunda kadroların yeniden yapılandırılmasını arzulayan dış ve iç güçlerin olabileceğini anlatan Ergün, sözlerine şöyle devam etti:
“TSK’dan emekli olmuş veya hala içinde olan bir takım işbirlikçiler var. Onlar olmasa zaten bu davalar hiç olmazdı. Muhbir Mehmet Baransu yasal bir seminerin ses kayıtlarını nereden aldı? O kayıtlar en güvenli yerden tutuluyordu. 1. Ordu’nun kozmik odasından yasal ses kaydını kim çalabilir? Kozmik odaya kim yaklaşabilir? Gölcük’te Donanma binasındaki İstihbarata Karşı Koruma biriminin zeminindeki kablo kanallarında bulunan işleri bitmiş ama devlet malı olduğu için atılamayan kullanılmayan boş duran hardiski kim girip alır yükleme yapıp geri koyabilir? Eğer TSK’nın içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerini değiştirmeye yönelik niyetleri olan güçlere hizmet eden işbirlikçi hainler olmasa bunlar olmaz. TSK’nın içinde sanıkların oluşturduğu çete ile mücadele etmiyorlar masum insanları yakılıyor.

Eğer ülkede değişim yapılacaksa TSK tasfiye edilmiştir bugün yaşanan da odur.”

POLİS TUTANAĞI BİLİRKİŞİ RAPORU OLARAK GÖNDERİLDİ

1. Ordu’nun kozmik odasından CD’leri çalanların iyi niyetli olmadığını, suç çetesinin ortağı olduğunu, bunun da hedefteki insanların tasfiyesi için kullanıldığını belirterek, “O insanların vatansever değil vatan haini oldukları ortaya çıktı” değerlendirmesinde bulundu. Silivri’de yaşadıklarının yargılama olmadığını, yargıla(ma) olduğunu savunan Ergün, “Eğer savunma, sanık ve müdafileri başarısız olsaydı bunca karalamaya rağmen toplumdaki Balyoz Davası’nın sahteliğine olan inanç bu kadar yüksek olmazdı. Hukukun kabul ettiği delil var mı? Konu bu. Delil yoksa ben seminere katılsam ne olur? Eğer bu dijitaller sahteyse başka bir şeyi konuşmaya gerek var mı? 1. Ordu’dan çıkartılan 3 adet CD sahteyse başka bir şeyi konuşmaya gerek var mı? Bu insanların suçlandığı sözde kanıtlar hukuken muteber mi? Kim karar verecek neye göre karar verecek” dedi. Hakimlerin kendi hukuki bilgilerinin dışında kalan konularda ancak teorik olarak karar verebileceğini, ancak bu durumun gerekçesinin kararda açıklamak zorunda olunduğunu anlatan Ergün, dijital konularda uzmanlardan görüş almadan karar verilemeyeceğini belirtti. Ergenekon Davasının yapıldığı mahkemenin Balyoz Davası’nın yargılamasının yapıldığı mahkemeden dijital delillere ilişkin bilirkişi raporunu istendiğini, mahkemenin de bilirkişi raporu olarak “polis tutanağı”nı gönderdiğini anlatan Ergün, “Polisin dediği kabul edilecek o zaman bu yargılamayı yapmasaydınız? Kimse yargılanmayım demiyor beni yargıla ama adil yargıla diyor. Bilirkişi raporu almazsın, sanık lehine delil toplamazsın, tesadüfen gelenleri dikkate almazsın, ben sana nasıl güveneyim?” dedi.

NEDEN BU TOPRAKLARDA GÜLLER HEP KIRMIZI AÇIYOR

Yargılama sırasında İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde iddia makamının 359 talebinden 358’inin kabul edildiğini, savunmanın ise 943 talebinin yalnızca 7'si kabul edildiğini ifade eden Ergün, Ergün, “Bu avukatlar ne istedi ki binde 7'si kabul edildi? Biz sadece delillerin sahteliği, doğruluğu incelensin, bilirkişi, tanıklarımız dinlensin dedik. Ret, ret, ret istatistikler ortada. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak neden Birleşmiş Milletler’den gelen bir karara seviniyoruz? Atatürk'ün büstü olan bir mahkemeden gelen bir karara neden sevinemiyoruz da kıtalar ötesi, bizden tamamen yabancı insanların verdiği kararlara seviniyoruz? Neden bu topraklarda güller hep kırmızı açıyor” dedi.

FİLM ŞERİDİ GİBİ GÖZLERİMİZİN ÖNÜNE SERDİNİZ

Ergün’e savunma için seçtiği yöntemin çok güzel ve etkileyici olduğunu söyleyen Daire Başkanı Ekrem Ertuğrul, “Sırada savunma için bekleyenler var. İki haftadır bir aradayız, birbirimizi az çok tanıdık, gözlerimizden, mimiklerimizden. Gözgöze geliyoruz, anlıyoruz. Duygulu bir savunma yapıyorsunuz ancak o tekrar mahiyetinde olan benzer konuları çok güzel açtınız, yansıttınız, film şeridi gibi gözümüzün önüne serdiniz. Savunmayı bölmek istemiyorum ancak tekrar mahiyetinde olacabilecek konularda hızlı hareket edebilir misiniz?” dedi. Bunun üzerine Ergün, “Sayın Başkan size müvekkillerimin sözüyle yanıt vereyim; alındı, anlaşıldı” karşılığını verdi.

ENTEGRE TESİS GİBİ TAVUĞU VERİYORSUN SOSİS ÇIKIYOR

Mehmet Baransu’nun CD’lerin Savcılığa tesliminde tutulan tutanağı heyete gösteren Ergün, “Savcılık tesliminde 9 No’lu CD’nin üzerinde ‘vatandaş’ ifadesi var. Ancak aynı CD’nin Başsavcılık kayıtlarında adı ‘irtica unsurları’ oluyor. Entefre tesis gibi. Tesiste tavuğu makinenin bir tarafından sokarsınız sosis çıkarya aynen öyle. Muhbirin getirdiği CD’ler değiştirilmiş. Ergenekon Davası’nda tanık Osman Yıldırım’ın ifadeleri ‘9. gizli tanık” ile uyuşuyor diye mahkeme tarafından kabul edildi. Bir süre sonra 9. gizli tanığın da zaten ‘Osman Yıldırım’ olduğu ortaya çıktı. Burada da üzerinde ‘vatandaş’ yazan CD, 3 gün sonra ‘irtica unsurları’ olarak çıktı. Asker irtica ile mücadele ediyor. Evet edecek, memleketin gündeminde irtica bir tehdit değimliydi? Uğraşacak ancak hukuk çerçevesinde” diye konuştu.

Sanık Hakan Büyük’ün evinde çıktığı belirtilen “flash belleğin” mahkeme kararına dayanak edildiğini anlatan Ergün, söz konusu flash belleğin mahkeme tarafından incelenmediğini belirtti. Flash belleğin Hakan Büyük’ün evinde ele geçirilmeden bir hafta önce polis tutanağında adının geçtiğini kaydeden Ergün, “Flahs bellek el konulmadan bir hafta önce polisin elindeydi. Flash bellek daha Hakan Büyük’Ün evinde çıkmadan tutanağa yazılmış” dedi. Sanık Mehmet Koray Eryaşa’nın iddiaya göre darbe yapıldığı zaman karşı çıkan askerlerin konulacağı adanın keşfi için görevlendirildiğini anlatan Ergün, müvekkilinin keşif yaptığı tarihte iddiada yer aldığı gibi Marmara Deniz’inde değil Çanakkale’de tatbikatta olduğunu ifade etti. Deniz Kuvvetleri’nin arşivinde Eryaşa’nın gemisinin bulunduğu noktaya ilişkin radarlar, sinyallerin bulunduğu resmi evrakı mahkeme sunduklarını, konunun soru önergesi ile Meclis’in gündemine taşındığını ifade eden Ergün, “Darbe yapılacağı hükümetin Milli Savunma Bakanı Eryaşa’nın Çanakkale’de tatbikatta olduğu cevabını verdi” dedi. Müvekkili Mehmet Fatih İlğar’ın ise seminere katılmadığını ancak mahkemenin savunmasını kabul etmediğini anlatan Ergün, sanığın söz konusu tarihte ABD’nın Irak’a müdahalesi nedeniyle İskenderun’da lojistik planlamalar yaptığına ilişkin belgeleri sunduklarını kaydetti.

KENDİSİ ERMEDİ SOYADI ERENOĞLU

Müvekkili Can Erenoğlu’nun Balyoz Davası’nda adının geçmesiyle birlikte aile mahremiyetinin ihlal edildiğini iki kardeşinin çürük raporla askerlikten kaçtığına yönelik haberler yapıldığını anlatan Avukat Ergün, “Can Erenoğlu’nun iki kardeşi de fiziksel özürlüdür. Bir kardeşinin bir bacağı diğerinden kısa, diğer kardeşinin ise elin yarısı yok. Sahte çürük rapor dendiği için biz mahkemeye kardeşlerinin fotoğraflarını getirerek, göstermek durumunda kaldık. Özel hayatı itibarsızlaştırılarak linç edilmeye çalışıldı” diye konuştu.

Can Erenoğlu’na verilen teklif hazırlaması emrini heyete gösteren Ergün, söz konusu belgenin darbeye dayanak yapıldığını, söz konusu emrin tarihi 19. Ancak Erenoğlu’nun emre verdiği cevabın tarihi ise 18’i. Adamın sadece soyadı Erenoğlu kendi ermemiş ki. 19’undaki soruy, 18’inde cevap verecek biri zaten içeride tutulmalı” diye konuştu.

ÖZKÖK KUZEY IRAK’TA BAŞINA ÇUVAL GEÇİRİLEN ASKERLER İÇİN NE YAPTIYSA, SİLİVRİ’DE AYNISINI YAPTI

Sanık Kadir Sağdıç’ın iddianamede Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın personeli olarak görüldüğünü ancak müvekkilinin Genelkurmay Başkanlığı personeli olduğunu vurgulayan Ergün, “Müvekkilim dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün personelidir. O Hilmi Özkök, o yıl, birinci dereceden kendi teklifi ile müvekkilimi general yaptı. Ama Özkök gelip bunları mahkemede anlatmadı. Özkök, Kuzey Irak’ta başına çuval geçirilen askerler için ne yaptıysa, Silivri’de de başına çuval geçirilen askerler için aynısını yaptı. Komplo varsa bütün sanıklaradır. Bir an evvel memleketi bu rezil durumundan kurtulması için tahliye talebinde bulunuyorum” değerlendirmesinde bulundu. Sanık avukatları savunmalarına devama ediyor.

Haberin Devamı