MİT’in 1980 raporu: Sade vatandaş darbe istiyor
“Atatürkçü bir ordunun müdahalesi gereklidir” dediği ortaya çıktı
MİT’in 11 Ocak 1980 tarihli raporunda, TSK’nın Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk aracılığıyla siyasi partilere verdiği muhtıra niteliğindeki mektubu da değerlendirerek, “Atatürkçü bir ordunun müdahalesi gereklidir” dediği ortaya çıktı.
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın darbe suçlamasıyla yargılandığı Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyaya giren belgeler arasında, MİT’in, askerin hükümete ve siyasi parti liderlerine yönelik 1980’in ilk günlerinde verdiği muhtıra niteliğindeki mektuptan sonra “sade vatandaşın darbe istediğine” ilişkin raporu da yer aldı.
MİT’in, TSK’nın Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk aracılığıyla hükümete ve siyasi partilere verdiği muhtıra niteliğindeki mektuba ilişkin “bölücü mihrakların” değerlendirmelerine yer veren 11 Ocak 1980 tarihli raporunda, muhtırayı “sade vatandaşlar” ile “ideojik olmayan çeşitli vasatların (ortalama vatandaş anlamında)” şöyle değerlendiği belirtildi: “Mektup fazla etkili olmaz. Mektuba konu sebeplerin tamamını siyasi partilerin bizzat kendileri yaratmışlardır. Kusur Meclis’te aranmalıdır. Ok yaydan çıkmıştır. Ordu haklıdır. Ancak bu gayretlerin hepsi nafiledir. Halkımızla ahlaken bozulmuş ve siyasi nüfuz sahiplerinden destek görmemektedirler. Siyasi nüfuz sahipleri devleti sömürmektedir. Buna ordu ne yapabilir? Atatürkçü bir ordunun müdahalesi gereklidir.”
Raporun sonunda, “sade vatandaşların Cumhurbaşkanına sunulan mektuptan memnun göründüğü” notu da düşüldü. Aynı raporda “Apocuların” (PKK) da aralarında olduğu Kürtçü mihrakların, mektubu darbenin işareti olarak gördüklerine de yer verilerek, bu çevrelerin görüşleri şöyle aktarıldı: “Askeri idare gelirse başarısız olacak ve tutmayacaktır. Böyle bir yönetim gerçekleştirilirse, Kürtçü hareket daha da genişleyecek ve boyutlanacaktır.”
Sivas Valisi’nin raporu
Sivas’ta 1978 yılında 6’sı Sünni, 23’ü Alevi 29 vatandaşın hayatını kaybettiği olaylarla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı’na, 12 Eylül 1978’de bir rapor sunan dönemin Sivas Valisi Fikret Koçak, askeri birliklerden istediği yardımı yeterince alamadığından şikayet etti. Koçak, “Ülkücü Gençlik Derneği ve Afyon Sokak’ta grupların oluştuğu telsizle bildirilmesi üzerine müteaddit defa askeri birliklerin bu gruplara müdahale etmesi, yakalaması, zor kullanması, gerektiğinde de silah kullanması açıkça emredildiği halde, maalesef bu emir yerine getirilmemiştir” diye yazdı. Koçak yeterli miktarda askerin gönderilmemesi üzerine Garnizon Komutanlığı’na yazdığı yazıya raporunda yer verdi. Yazıda Koçak “Bugün müteaddit defa telefonla ve yazıyla Ali Baba Mahallesi’ndeki (Alevilerin yaşadığı) hadiseler için acele kuvvet talebinde bulunmuş idim. Hadiseyi önlemiş durumda değiliz. Hadise mahalline yeterli kuvvet sevk edilmediği öğrenilmiştir. Çok acele Ali Baba civarına bir tabur kuvveti gönderilmesinde zaruret vardır” ifadeleriyle askerin olaylara müdahalesini acil olarak istedi. Gerekli sonucu yine alamadığını belirten Koçak, durumu Kayseri Yurtiçi Bölge Komutanı Tümgeneral Kemal Yamak’a bildirdiğini ve ardından İçişleri Bakanı’nı aradığını anlattı. Koçak raporuna, “Alınan tüm önlemlere rağmen vuku bulmuş olaylar malesef ölümle sonuçlanmıştır” diye yazdı.
‘Panzerlerden ses bombası atıldı’
Darbe davasına gönderilen belgeler arasında 1 Mayıs 1977 Taksim mitingini “Hükümet komiseri” olarak izleyen dönemin Zeytinburnu Kaymakamı Mustafa Tütüncü’nün raporu da yer aldı. Tütüncü, Intercontinantale (şimdiki The Marmara) Oteli’nin alanına bakan bir odasından gösterileri izlemeye ve telefonla ilgili yerlerle temas etmeye başladığını belirterek, “Aynı odada Emniyet Müdür Muavinleri Salih Bora ve Zeki Tamay ile diğer görevliler de vardı. Bulunduğum yer miting yöneticilerinden Kaya Canpolat’a da duyuruldu” diye yazdı. Tütüncü’nün raporunda DİSK Başkanı Kemal Türkler’in konuşması sırasında Taksim’i Tarlabaşı Caddesi’ne bağlayan yönden 1-2 el ateş edildiği ve ardından anıt etrafında yoğunlaşmak üzere alanın silah sesleriyle dolduğu belirtildi. Kalabalığın panik halinde kaçmaya çalıştığını belirten Tütüncü, panzerlerin kalabalığı dağıtmaya çalıştığını anlattı. 1 Mayıs katliamından sonra görgü tanıkları, panzerlerin ileri geri, alanı dolanarak su sıktıklarını, gürültü bombası attıkları ve panik yarattıklarını söylemişlerdi. Salih Bora, “Birkaç panzeri çatışmanın devam etmesi üzerine alana ve Continental Oteli’nin önüne hareket ettirdim. Panzerler, su sıkarak, ses bombaları atmak suretiyle çatışan grupların dağılmalarını teminen alanda harekete geçtiler” demişti. Günaydın gazetesinden Necati Doğru, otelin 5. katında bir odanın kapısından baktığında gördüklerini şöyle anlatmıştı: “Odanın camlarında alanı seyreden kişiler ve masa üzerinde teleobjektifli makineler gördüğüm için gazetecilerin bu odada olduğunu sanarak içeri girdim. Adımımı atar atmaz itilerek durduruldum. Garsona bu odadakilerin kim olduklarını sordum. ‘Polisler’ yanıtını aldım.” Doğru’nun gördüğü kişilerin MİT mensupları olduğu iddia edilmişti. Bazı tanıkların ileri sürdüğü otelden alana ateş açılıp açılmadığı henüz açıklığa kavuşmadı.
‘Kimse sorumlu tutulmayacak’
MİT’in 27 Ocak 1978’de kaleme aldığı, “Ülkücülerin faaliyetleri” başlıklı raporda Ülkü Ocakları Derneği Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun derneğin, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Başkanı Haluk Gökçe ile yaptığı görüşmede şunları söylediği belirtildi: “CHP hükümeti güvenoyu almıştır. Bundan sonra tüm şimşekler ülkücüler üzerine toplanacaktır. Duyumlara göre Eğitim Enstitüleri, Ülkü Ocakları ve hakimiyetimizin altında bulunan yurtların kapatılması söz konusudur. Ayrıca ülkücü memurların görevlerine son verilecektir. Hükümet bunları gerçekleştirirse,büyük terör hareketleri başlayacak ve bundan da kimse sorumlu tutulmayacaktır. Sizlere büyük görev düşecektir. Yılmadan her arkadaşımın bu görevlerini yerine getireceklerinden eminim.”
MİT’in 31 Ocak 1978 tarihli raporunda, ülkücülerin aralarında Yazıcıoğlu, dönemin Üniversite Akademi ve Yüksekokulları Asistanlığı Başkanı Devlet Bahçeli ile Esat Bütün, Mehmet Ekici, Mustafa Mit, Abdullah Çatlı’nın da katıldığı bir toplantıya ilişkin bilgiler anlatıldı. Toplantıda konuşan Yazıcıoğlu’nun, Eğitim Enstitüleri için yapılan sınavın Danıştayca iptal edilmesine rağmen kararın gereğinin yapılmadığını belirterek, “Ülkücü gençlik olarak hiçbir zaman hakkımız olan şeyi vermeyeceğiz. Gerekirse hükümetin düşürülmesi için elimizden geleni yapmaya hazırız. Direnmemiz sonuna kadar olacaktır. Bunun sonucu ihtilale kadar gidebilir” dedi.