Milli Savunma Bakanı Akar'dan flaş açıklama: Fransa özür dilemelidir
Milli Savunma Bakanı Akar, "Artık herkesin bilmesi lazım, Türkiye Cumhuriyeti Devleti uluslararası ortamda gerçekten bir özne haline gelmiştir. İddiaların doğru olmadığı ortaya çıktı. Ey Fransa ! Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden özür dilemeniz lazım." dedi.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, "Artık herkesin bilmesi lazım, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, uluslararası ortamda gerçekten bir özne haline gelmiştir." dedi.
Bakan Akar, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
İçinde bulundukları bölgede çeşitli siyasi krizlerle, çeşitli çalışmalarla iç içe faaliyetleri yoğun bir şekilde yürüttüklerini belirten Akar, "Esas olan, hakkı hukuka, ecdadımızdan aldığımız mirasa uygun şekilde, hak, adalet, istikrar, barış için ve insanların rahatı, huzuru ve güvenliği için gayretlerimizi gösteriyoruz. Bu esaslar çerçevesinde yaptığımız mücadelede hakkımızı, hukukumuzu korumakla kararlılığı herkesin bilmesini istiyoruz." diye konuştu.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile mücadele edildiğini vurgulayan Akar, "Çok şükür aldığımız sıkı ve katı tedbirlerle herhangi bir şekilde operasyon bölgelerimizde Kovid-19 ile ilgili bir hadise görülmedi." bilgisini verdi.
Bakan Akar, ciddi şekilde yurt dışı ziyaretlerin söz konusu olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Silahlı Kuvvetlerin savunma planının yeni yapısıyla geçmişte olmadığı kadar bu konuda da dış temaslarını bizler Bakanlık olarak, Genelkurmay Başkanımız, Kuvvet Komutanlarımız da kendi muhataplarıyla görüşmelerini sürdürüyoruz. Bu yıl içinde bizim 104, toplamda 163 temasımız oldu. Bu görüşmelerde, bütün bu çalışmalarda Cumhurbaşkanımızın talimatları, bizim sahip olduğumuz ilkeler, yasalarımız, hak ve menfaatlerimiz çerçevesinde hakkımızı hukukumuzu savunmaya gayret gösteriyoruz."
Yurt dışındaki temsilciliklerin ciddi şekilde arttığını belirten Akar, 83 ataşeliğe ulaştıklarını ifade etti.
Burada yoğun bir temaslar hiyerarşisi olduğunu dile getiren Akar, "Askeri eğitim iş birliği anlaşmaları, çerçeve anlaşmaları da sayısal olarak artmış durumda. Bugüne kadar yapılan askeri, diplomatik, tüm çalışmaları Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğindeki yapılan girişimler, yüz yüze görüşmeler, toplantılar. Bunların hepsinin sonunda geldiğimiz nokta artık erkesin bilmesi lazım, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, uluslararası ortamda gerçekten bir özne haline gelmiştir. Dolayısıyla bütün değerlendirmeleri bu esas dahilinde yapmamız lazım." dedi.
"15 Temmuz sonrası asil milletimiz, ordusuna sahip çıktı"
15 Temmuz sonrası asil Türk milletinin ordusuna sahip çıktığını vurgulayan Bakan Akar, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla o hain darbe girişiminin verdiği zararı, ziyanı çok şükür, çok kısa sürede atlatma imkanına kavuşabildik. Bu hainler gittikten sonra şu anda içinde bulunduğumuz ortamda Silahlı Kuvvetlerimizin her geçen gün daha da kuvvetlendiğini, şanlı üniformanın gerçek sahipleri tarafından giyilmesiyle gücümüzün, kuvvetimizin daha da arttığını görmek mümkün. 15 Temmuz'dan itibaren 93 bin 327 personel aldık. Bu personelin yüzde 70'i karada, denizde, havada, yurt içinde ve sınır ötesinde bütün operasyonlarda büyük bir kahramanlık ve fedakarlıkla çalışan uzman ve sözleşmeli personelimizden ibaret. Bunların yaptıkları çalışmalar gerçekten son derece saygıdeğer ve dolayısıyla bizim gücümüz ve kuvvetimiz de herhangi bir sıkıntı yok."
"Etki alanımız, gerçekten son derece genişledi"
Hulusi Akar, Cumhurbaşkanlığının 1 nolu kararnamesiyle Milli Savunma Bakanlığının statüsünün, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne bağlı olarak değiştirildiğini anımsattı.
Hiyerarşinin, Cumhurbaşkanı, Bakanlık, Genelkurmay Başkanlığı ve Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları şeklinde sıralandığını anlatan Akar, buna göre faaliyetleri yürüttüklerine işaret etti.
Bu hiyerarşide tam emir komutanın söz konusu olduğunun bilgisini veren Akar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bütün sorumluluk dahil, bütün yetki de bu faaliyetlerimizi sürdürmek zorundayız. Bununla alakalı gerekli mevzuat çalışmaları sürmekte. Bu duruma uymak için yıllardan beri olmuş birtakım alışkanlıklar ve yapılanmalar var. Bunların düzenlenmesi gerekiyor. Esas olan hukuktur. Esas olan hukukun üstünlüğü. Buradan hareketle faaliyetlerimizi planlıyoruz, sürdürüyoruz.
2019'un Haziran ayında yeni Asker Alma Kanunu çıktı. Bu önemli bir aşamaydı. 1927'den beri çeşitli şekillerde değişiklik yapıldığı için sistematiği bozulan bir yasaydı. Bu yeni yasayla birlikte bir bütün halinde Asker Alma Kanunu belirlendi. Daha sonra 2020'de yapılan düzenlemelerle personel, teşkilat ve disiplin konularında ilave bazı tedbirler alındı. 'Hukukun üstünlüğü esas' diyerek bu çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Askeri alanda, askerlik anlamında, askerlik teorisinde bir husus var. Etki alanı var, ilgi alanı var. Bizim şu anda etki alanımız gerçekten son derece genişledi. Fakat ilgi alanımıza geldiğimizde artık bütün dünya demek yanlış olmayacak. Bütün dünyadaki gelişmeleri, siyasi, askeri, teknolojik ne varsa bunların hepsini yakından takip etmek durumundayız. Takip ediyoruz. Dolayısıyla ülkemizin ve milletimizin hak ve menfaati için ne gerekliyse bunları yapmanın çalışması ve gayreti içindeyiz."
Savunma ve güvenlik alanında NATO ve BM gibi global bazda bazı görevlerin, sorumlulukların bulunduğuna işaret eden Akar, "Bunları da gerçekten son derece başarılı bir şekilde herkes tarafından dikkat edilecek şekilde üstün bir düzeyde arkadaşlarımız büyük bir kahramanlık ve fedakarlıkla yerine getirmeye devam ediyorlar." ifadesini kullandı.
Ayrıca ileri teknoloji için yürütülen faaliyetler hakkında da bilgi veren Akar, "Bu ileri teknolojiyi ithal ederek değil onu yerli ve milli şekilde üretmek suretiyle silahımızı, aracımızı, gerecimizi, mühimmatımızı da yapar hale gelmenin büyük bir azmi ve gayreti içindeyiz. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın gayretleri malum. İddia malum. Bunun gerçekleşmesi için çok ciddi bir çalışma içindeyiz. Bunun sonucunda varmak istediğimiz şey, ülkemizi ve milletimizin güvenliğini sağlayacak düzeyde etkin, caydırıcı, saygın bir ordunun oluşması, vatanına milletine bağlı personelden müteşekkil." değerlendirmesinde bulundu.
Son yayımlanan Navtex'in muhtevası
Bakan Akar, son yayımlanan Navtex'in muhtevasının sorulmasına şu karşılığı verdi:
"Navtex, bunu herhangi bir şekilde denizde bir faaliyet göstereceğiniz zaman bu denizcilik kuralı, denizcilerimiz bir ilanda bulunuyorlar, 'şu alanlarda bizim bir faaliyetimiz olacak, seyir ve güvenlik bakımından bunu bilin' diyoruz. Bizim orada (Doğu Akdeniz) deniz alaka ve menfaatlerimiz konusunda çalışmalarımız var, hakkımızı hukukumuzu korumakta kararlı, azimli ve muktedir olduğumuzu müteaddit defalar söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Bu çerçevede biz faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bizim orada yaptığımız sismik çalışmalar, araştırmalar, bununla alakalı ne varsa gerektiği kadar bunu sürdüreceğiz. Bunun herhangi bir tarihi, sınırı vesaire söz konusu değil. Bizim orada hakkımızı, hukukumuzu kullanıyoruz, bunun gereği olarak da yapılması gereken teknoloji çalışmaları var. Bu çalışmaları sürdürüyoruz. Bunlar ne kadar gerekiyorsa o kadar yapılacak ve bunu yapacağız. Enerji Bakanlığımız bu çalışmaları sürdürürken, biz de Silahlı Kuvvetler, Milli Savunma Bakanlığı olarak oradaki faaliyetlerin güvenliğini sağlamaktan sorumluyuz. Bugün yapılan açıklamaya geldiğimizde bu tamamen bundan farklı. İskenderun bölgesinde Deniz Kuvvetlerimizin atış eğitimi için yapılan planlı bir faaliyet ile alakalı güvenlik bakımından yayımlanmış bir Navtex'tir. Bu farklı eğitim ve atış için yapılan çalışma."
"Biz artık terörle yaşamak, buna alışmak zorunda değiliz"
Bakan Akar, "Teröristle mücadele operasyonları kapsamında, Pençe-1, Pençe-2, Pençe-3 operasyonları sürerken Pençe-Kartal, hemen ardından da Pençe-Kaplan operasyonlarını başlattınız. Yurt içi ve sınır ötesinde gerçekleştirilen teröristle mücadele operasyonlarında son durum nedir?" sorusunu yanıtlarken, öncelikle operasyonlarla alakalı ilkelerden söz etmek istediğini söyledi.
"Bir kere biz şuna inanıyoruz, biz artık terörle yaşamak, buna alışmak zorunda değiliz, bunu görüyoruz." diyen Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz terörü bitirmek için terörü kaynağında kurutmak için elimizden gelen neyse bugüne kadar yaptık ve bundan sonra da artan bir tempoyla bunu yapmak suretiyle inşallah terör belasından asil milletimizi kurtaracağız, hudutlarımızın, halkımızın güvenliğini sağlayacağız. Amacımız bu. Bunu yaparken tekrar tekrar söylüyoruz, biz tüm komşularımızın toprak bütünlüğüne, siyasi bütünlüğüne son derece saygılıyız. Kimsenin toprağında, kimsenin denizinde asla gözümüz yok. Fakat hiçbir şekilde de komşularımızın topraklarından, denizlerinden bize karşı bir saldırıya da müsaade etmeyeceğimizi, buna göz yummayacağımızı herkesin bilmesini istiyoruz.
Altını çizmek istediğim önemli konulardan biri, bizim tek amacımız terörle ve teröristle mücadele. Bizim bunun dışında herhangi bir etnik, herhangi bir mezhepsel toplulukla mücadelemiz söz konusu değil. Özellikle dış basında bizim terörle, teröristle, PKK ile YPG ile DEAŞ ile mücadelemizin tercümesi yapılırken oraya Kürt kardeşlerimizi ilave ediyorlar. Bu kesinlikle yanlış, kabul etmemiz mümkün değil, böyle bir şey asla söz konusu değil, Kürtler bizim kardeşimizdir, biz onlarla etle tırnak gibiyiz. Binlerce yıl beraber yaşadık, şehitliklerde yan yana yatıyoruz. Bundan sonra da birlikte yaşamaya devam edeceğiz ve bunu hiç kimse fitne ile fesat ile değiştiremez."
Hulusi Akar, operasyonları yaparken, emirlerde, talimatlarda, çalışmalarda her zaman altının çizilen en önemli konulardan birinin, sivillere, masumlara zarar ziyan vermemek için tarihi, dini yapılara, herhangi bir zarar getirmemek ve çevreyi korumak olduğunu belirterek, bu konularda hassas davrandıklarını herkesin bilmesi gerektiğini dile getirdi.
Bunun dışında bir sürü tezvirat da yapıldığına dikkati çeken Akar, "Anadolu Ajansımız bunları o fake fotoğrafları videoları anında yüzlerine çarpmaktadır." değerlendirmesini yaptı.
"En son teröristi etkisiz hale getirip bu musibetten 40 yıldan fazla cefa çeken milletimizi kurtaracağız"
Terör ve teröristle mücadeleyi "taarruzi" bir anlayışla sürdürdüklerini vurgulayan Bakan Akar, "Bu çerçevede yaptığımız mücadelede, en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecek. Bundan dönüş yok. Bu Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı, bizim yaptığımız planlama bu yönde. En son teröristi etkisiz hale getirip bu musibetten 40 yıldan fazla cefa çeken halkımızı, milletimizi kurtaracağız. Dileğimiz temennimiz bu." diye konuştu.
Kuzey Irak'ta yürütülen operasyon serilerinin gerçekleştiğine işaret eden Akar, hudutların, halkın güvenliği için ellerinden gelen gayreti göstermeye devam edeceklerini ifade etti. "Buradaki tehdidi yok edeceğiz, bizim amacımız bu." diyen Akar, şunları söyledi:
"Bunun dışında bizim Iraklı kardeşlerimizle bir sorunumuz söz konusu değil, olamaz. Zaten biz bunları Irak yönetimi ile oradaki teröristlerin beraber etkisiz hale getirilmesi için gayret gösterimi konusunda görüşmekteyiz. Pençe harekatlarında şu ana kadar 320 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Burada en önemli konulardan biri de bugüne kadar 'girilemez, ulaşılamaz' denilen yerlere Mehmetçik girdi ve ulaştı, bütün o mağaraları, inleri başlarına yıktı ve yıkmaya devam ediyor. Dolayısıyla kaçacak yerleri kalmadı, bunu başındakiler anladılar ve temennimiz dileğimiz, alttakilerin de bunu anlaması. Zaten geriye dönüp baktığımızda, burada katılımlar azaldı, kaçışlar çoğaldı, takip ediyorsunuz. Biz bunun bitmesi için ne yapılması gerekiyorsa bunları yapmaya devam edeceğiz."
Terör örgütü yandaşlarının, hava harekatlarında sivil vatandaşların öldürüldüğüne yönelik iddialarını anımsatan Milli Savunma Bakanı Akar, "Bu da gerçekleri yansıtmamakta. Unutmayalım, zafer süngünün ucundadır, dolayısıyla bizim komandolarımızın son derece zor arazi ve iklim koşullarında yaptıkları faaliyetleri göz ardı etmememiz lazım. Gerçekten buradaki mücadelede bir bütün ve bir bütün halinde arkadaşlarımız sürdürüyorlar. Amacımız istiklale kavuşmuş bir bölgeden bahsediyoruz, ona çalışıyoruz." dedi.
Türkiye'nin amacının bağımsız, müreffeh ve güven içinde yaşanılabilir bir Suriye olduğunu vurgulayan Akar, bunun gerçekleşmesi için uluslararası hukuk çerçevesinde hareket edildiğini söyledi.
Türkiye'nin sınır bölgelerinde herhangi bir terör koridorunun oluşmasına müsaade etmeyeceğini kaydeden Bakan Akar, Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden terör faaliyetlerinin durdurulması için bugüne kadar yapılması gerekenleri yaptıklarının altını çizdi.
Türkiye dışında Suriye'de bulunan ülkelerin emrivaki girişimleri nedeniyle bu ülkenin hem siyasi hem toprak bütünlüğü konusunda ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldığını ifade eden Akar, şöyle devam etti:
"Hepimizin bildiği gibi orada, 40 binden fazla vatandaşımızı katleden silahlı terör örgütü PKK var. PKK ile paralel bir de YPG var. Bunlar çeşitli isim adı altında çıkmaktadır. Karşımızda bir terör örgütü var, isimleri ne olursa olsun. Dolaysıyla bu örgütle mücadelemiz devam ediyor. Bunun anlaşılması ve görülmesi lazım. Bu konuda müttefiklerimizle, dostlarımızla maalesef anlaşamadık, anlaşamıyoruz. Bunu da her seferinde masada tutuyoruz ve söylüyoruz: PKK eşittir YPG, YPG eşittir terör. PKK YPG'yi Kürt olarak, Kürtlerin temsilcisi olarak görmek kesinlikle yanlış, kesinlikle gerçeklere aykırıdır. Bunlar hiçbir zaman Kürt kardeşlerimizin temsilcisi olamaz. Nasıl ki DEAŞ Müslümanların temsilcisi olamazsa PKK da Kürt kardeşlerimize temsilci olamaz. Fakat burada ciddi istismarlar var. Onun giderilmesi için biz de hem sahada hem de masada her türlü gayreti gösterdik, göstereceğiz."
Türkiye'nin Suriye'de yol ve alan kontrolleri yaparak bölgede sükuneti sağlamaya çalıştığını anlatan Akar, ancak bu süreçte bölgede bulunan ABD ve Rusların Türkiye'ye verdikleri sözleri yerine getirmediğini belirtti. Akar "ABD ve Rusya bugüne kadar verdikleri sözleri, daha önce yapılan çalışmalardaki taahhütleri yerine getirmedi. Hala orada maalesef teröristlerin varlığı sürüyor ve bu teröristler bir şekilde bizim kontrol ettiğimiz bölgelere sızma girişiminde bulunuyorlar. Tacizlere ve tecavüzlere yelteniyorlar fakat Mehmetçiğimiz onlara misliyle cevabını veriyor." ifadelerini kullandı.
Suriye'de el yapımı patlayıcıların temizlendiğini, bu sayede halkın güvenliğini sağlayarak onların sosyal hayata katılmalarına öncülük ettiklerini dile getiren Akar, aynı zamanda bölgedeki cami, kilise ve gündelik hayatta kullanılabilecek kurum binalarının da onarıldığını söyledi.
Halkın ihtiyaçlarını karşılamak için diğer bakanlıklarla iş birliği içinde çalışmalar yaptıklarını bildiren Akar, normalleşme süreci devam ederken Suriye halkının malı olan petrol başta olmak üzere yer altı değerlerine teröristler aracılığıyla el konulmaya çalışıldığını ancak bunun kabullenilmeyeceğini vurguladı.
Bu girişimin Suriye halkının haklarına tecavüz olduğuna dikkati çeken Akar, 17 Ekim'de Amerikalılarla, 29 Ekim'de Ruslarla yapılan mutabakat muhtıralarına uymaları için Türkiye'nin her seferinde çağrıda bulunduğunu aktardı.
"300 bin Suriyeli gönüllü olarak ülkesine döndü"
Şubat ayında İdlib'de Bahar Kalkanı Harekatı'nın başladığını, ardından 5 Mart'ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde Moskova'da Putin ile yapılan mutabakat muhtırasından sonra ateşkes ilan edildiğin hatırlatan Akar, küçük ihlaller olsa da ateşkesin devam ettiğini kaydetti.
İstikrarın bozulması için bir kısım radikal grupların ve milislerin çalışmalar yaptıklarının farkında olduklarını bildiren Akar, bunun önüne geçmek için MİT ve TSK'nin koordineli şekilde faaliyette bulunduğunu belirtti.
Zorluklara rağmen M4 Karayolu'nda 26. devriyenin tamamlandığını, bu konudaki iş birliğinin sürdüğünü anlatan Akar, ateşkesin ihlal edilmemesi için Ruslarla da temas halinde olduklarını bildirdi.
Şu ana kadar 300 binden fazla Suriyelinin gönüllü olarak kendi topraklarına yerleştikleri bilgisini veren Akar, bölgede yerleşim sürecinin hızlanmasın için yeni evlerin yapıldığını ifade etti.
Terör örgütünün çözüm sürecini sabote etmesinin ardından 24 Temmuz 2015'te büyük bir hava harekatı başlattıklarını hatırlatan Akar, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Daha sonra çukur operasyonları başladı. Dağda baş edemediler, şehirlere karıştılar, bir şey yapacaklarını zannettiler. Bu operasyonlar bugüne kadar devam etti ve 17 bin 200 terörist etkisiz hale getirildi. Artan bir tempoda faaliyetlerimiz sürüyor. Ne zamana kadar? En son terörist etkisiz hale getirilene kadar. Bütün bakanlıklarla kurumlarla ve Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda, Mehmetçiğimizle yaptığımız mücadele sonucunda bu terör belasından ülkemizi kurtaracağız. Tek hedefimiz teröristler."
Evlatlarına kavuşmak için çağrı yapan Diyarbakır anneleri ile ikna yoluyla teslim olan teröristlere ilişkin değerlendirmede bulunan Akar, Diyarbakır annelerinin çocuklarına kavuşmak için verdikleri mücadeleyi son derece saygın, önemli ve değerli gördüklerini dile getirdi.
Teröristlerin sözde ele başlarının bu işin artık çıkmaz bir yol olduğunu gördüklerini söyleyen Akar, "Bunun bütün terör örgütü tarafından anlaşılması için herhalde biraz daha zamana ihtiyaç var. Bunlar, bu yolun çıkmaz sokak olduğunu gördüler, görecekler. Bu işte bir başarı sağlayamayacaklarını anladılar." dedi.
Kürtleri kardeş olarak gördüklerini vurgulayan Akar, çocuklarının kandırılarak dağa çıkarılmasının büyük bir üzüntü kaynağı olduğunu ifade etti.
Bu üzüntülerinin sona ermesi için bazen açık, bazen ise örtülü olarak konuya bir bütün halinde yaklaşarak çalışmalar yaptıklarını aktaran Akar, şöyle konuştu:
"Amacımız terör musibetinden ülkemizi kurtarmak. Bunun için de her anlamda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Çok önemli sonuçlar aldık. Bu sonuçların giderek artacağına da inanıyorum. Teröristler artık çaresiz hale geldiler ki oradaki bölge halkının çocuklarını ikna ederek kaçıramadıkları için rehin alıyorlar, birtakım tehditlerle, şantajlarla rehin oluyor. Bunlar Birleşmiş Milletler raporlarına dahi intikal emiş bulunuyor. Dolayısıyla bunların çöküşü devam ediyor, inşallah devam edecek ve amacımıza ulaşacağız."
Ege'de bazı adaların silahlandırılması
"Ege'de bazı adaların Yunanistan tarafından uluslararası hukuka aykırı olarak silahlandırılması ve bu adalara yönelik Yunan üst düzey yetkililer tarafından yapılan ziyaretler söz konusu. Yunan medyasının gündeminin de hep Türkiye ile alakalı olduğunu görüyoruz. Son dönemde bölgede tırmanan bu gerilime yönelik değerlendirmeniz nedir?" sorusuna cevap veren Akar, Yunanistan ile Türkiye arasındaki problemlere farklı bakış açıları olduğunu belirtti.
NATO Genel Sekreterinin olaya gayet objektif yaklaştığını vurgulayan Akar, "Fransız meslektaşımız hanımefendinin açıklamaları var. Bunun hukukla, akılla, mantıkla, elle tutar tarafı yok. Anlamak mümkün değil." dedi.
Bakan Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tatbikatlarla, benzer girişimlerle Türkiye'nin, TSK'nin faaliyetlerini engellemek, değiştirmek gibi şeyleri düşünmek boş bir hayaldir. Bizim kurallarımız var, prensiplerimiz var. Hukuk var, hak var, hakkaniyet var. Bu çerçevede yapılması gereken neyse bunları yaptık, yapamaya devam edeceğiz. Bizim kimsenin toprağında, kimsenin denizinde, kimsenin hakkında, hukukunda gözümüz yok. Bunu binlerce defa tekrarladık, söylüyoruz. Kendi sınırlarımızda kalmak kaydıyla hakkımızı, hukukumuzu istiyoruz. Diğer taraftan da bir damla suyunu dahi vermeyiz, hakkımızı yedirmeyiz. Bunu anlayın. Muhataplarımızın bunu anlamakta sıkıntısı var. Hiçbir şekilde akla sığmayan taleplerle, yorumlarla, görüşmelerle, konuşmalarla olayı tırmandıran kendileri. Bizim yaptığımız şey son derece barışçıl bir şekilde sismik araştırma yapıyoruz. Olay bundan ibaret. Buna karşı askeri tatbikat yapılması, gemiler, uçakların getirilmesi nedir?"
Güney Kıbrıs'ta Fransızların üç uçağı olduğunu belirten Akar, "Bu niye geldi buraya? Hukuk diyorsunuz, anlaşmalar diyorsunuz. 1960 anlaşmalarında siz garantör müsünüz? Sizin böyle bir hakkınız, yetkiniz var mı? Kabadayılık dönemi geçti. Kabadayılıkla bazı hareketleri yaptırmaya zorlamak gibi şansınız yok." ifadelerini kullandı.
Bu yaklaşım Yunan halkına da zarar veriyor"
Yunanlı müttefiklerin "Her şey benim" yaklaşımında olduğunu söyleyen Akar, şunları kaydetti:
"Tek haklı kendileri. Peki bu 83 milyonluk Türkiye'nin hiç hakkı yok mu? Bu kadar yanlış, tek yanlı, bencil bir yaklaşım kendilerine de Yunan halkına da zarar veriyor. Komşumuz, Yunan halkının da huzura ihtiyacı var. Her seferinde olayları tırmandırarak... Onları da rahatsız, huzursuz etmenin bir anlamı yok. Kendileri de kaybediyor. Mısırla bir anlaşma yaptılar, Mısır da kaybetti. Mısır kaybetti, Yunanistan kazandı mı? Hayır. Yunanistan refah ve güvenliğini kaybetti. Dolayısıyla Yunanlılar tarafından bu anlaşmanın da çok iyi okunması, anlaşılması lazım. Bunu tavsiye ediyoruz. Yunanistan ve diğer ülkeler sadece bizim hakkımızı, hukukumuzu ihlal etmiyorlar. Bunlar bu yaptıklarıyla hak ve hukuk kavramının içini boşaltıyorlar. Yani 'benimse hak, seninse hak değil' yaklaşımındalar. Siz istediğiniz kadar arkanıza Avrupayı alın, dünyayı alın fakat siz hiçbir zaman iki kere ikiyi beş yapamazsınız. İki kere iki burada da, orada da, bugün de, yarın da dörttür. Dolayısıyla biz haklıyız, hakkımızı almakta da muktediriz."
"Biz konuşmaktan yanayız"
Doğu Akdeniz ve Ege'deki gelişmelerin ardından Yunanistan ile yaşanan gerginlik ile ilgili Türkiye'nin duruşuna yönelik soru üzerine Akar, Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanı olarak önceki dönem muhatap ve mevkidaşlarıyla bu konuda görüşmeler yaptıklarını aktardı.
Görüşmelerde belli bir noktada mutabık kaldıklarını ifada eden Akar, şu bilgileri verdi:
"Herhangi bir tahdit olmaksızın kendi aramızda, uzmanlar arasında bunları görüşelim diye 15-20 kişilik bir heyet seçtik, biz Atina'ya gönderdik. Teknik bir mesele, konuşalım her şeyi, aklımızın arkasında bir şey kalmasın, her şeyi masaya koyalım, açıkça görüşelim dedik. Fakat buradaki kural şu: Bütün meseleler çözülmeden hiçbir mesele çözülmeyecek. Buna göre konuşalım. Sağ olsun arkadaşlarımız kabul ettiler. Oraya arkadaşlarımızı gönderdik, Atina'da bir toplantı yaptılar. Daha sonra Yunan uzman heyeti Türkiye'ye geldi, Ankara'da bir toplantı yaptık. Daha sonra biz Atina'ya tekrar bir daha gönderdik. Şimdi dördüncü toplantı Ankara'da olacak. Bugün bir kez daha söylüyorum; biz konuşmaktan yanayız. Gelin konuşalım. Diyaloğa açığız. Barış, huzur istiyoruz ama hakkımızı, hukukumuzu da istiyoruz. Çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği için sorumluluğumuzu yerine getirmek istiyoruz. Önümüzdeki günlerde Yunan mevkidaşlarımız karar verirlerse, biz onları burada ağırlamaktan memnuniyet duyarız."