Milli Eğitim Bakanı: 15 Ekim'de vizyon belgesini açıklayacağız
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, iki ay bir haftadır, birçok kişinin kendisinden icraat beklediğini belirterek, "Artık bir şey yapması lazım Ziya hocanın diyorlar. Sosyal medyada özellikle bunu fark ediyorum. Ben bir bilim insanıyım, veriyi görmeden bir planlama yapmam." dedi.
Selçuk, yeni eğitim ve öğretim yılının başlaması dolayısıyla TRTHaber'de katıldığı canlı yayında soruları yanıtladı.
Eğitimin, toplumsal mutabakat olmadan yapılacak bir iş olmadığını dile getiren Selçuk, "Çünkü bu bir millet ödevi. Millet ödevi olduğu için herkesin ortak paydasına dikkat etmek gerekiyor. Bu yönden de aslında bir avantaj diye bakıyorum bu desteğe." değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Selçuk, 15 Ekim'de bir vizyon belgesi açıklayacaklarını hatırlatarak, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu belge, bizim yol haritamızı da ortaya koyacak. İstiyorum ki arkadaşlarımla beraber, 3 yıl içinde her sene ne yapmayı planlıyoruz, bunu çok net, şeffaf, hesap verebilir bir şekilde ortaya koyalım. Hiç kimse huzursuz olmasın, bu ülkede ne olacağını görsünler. Bizim ne yapmak istediğimizi ifade edelim. Neyi yapıp, neyi yapamadığımızı da bu ifadelerimize bağlı olarak görelim.
İki ay bir haftadır, birçok kişi icraat bekliyor. 'Artık bir şey yapması lazım Ziya hocanın' diyorlar. Sosyal medyada özellikle bunu fark ediyorum. Ben bir bilim insanıyım, veriyi görmeden bir planlama yapmam. Sahayı görmem lazım ve bütün sistemi kabaca analiz etmemiz lazım. Bunu yapmadan 'akşam düşündüm, sabah şunu yapayım' meselesi değil bu. Onun için 15 Ekim'e kadar biraz sabretsin insanlar."
Bakan Selçuk, bilerek hemen acil icraatlara geçmemeyi tercih ettiğini belirterek, "Çünkü eğitim gerçekten çok uzun soluklu bir iş. 1970'lerden beri yaşadığımız sorunlar var. Bu sorunları bir ayın içinde bir icraatla yeniden tanzim etmek doğru değil. Bu, uzun soluklu bir iş. Biz, bir maraton koşuyoruz." dedi.
Öğretmen adaylarının eğitimine düzenleme
Gelecek ay açıklanması planlanan vizyon belgesine değinen Bakan Selçuk, şunları söyledi:
"Büyük projeden kastım şu; eğitim bir sistem, hatta uluslararası, aynı zamanda ulusal bir sistem. Bu sistemin bileşenleri var, alt sistemleri var. Alt sistemlerin tümünün, birlikte dönüştürülmesi söz konusu. Bu alt sistemlerden birinde, küçük bir değişiklik yaparsak, sistemin diğer bütün bileşenleri bundan etkileniyor. O yüzden bizim yapacağımız değişiklik, sistemin bütün bileşenlerini birlikte düzenlemeye çalışan bir değişiklik."
Selçuk, öğretmen eğitiminde YÖK ile beraber tarihi bir adım atma fırsatı bulacaklarını, orta öğretimden yüksek öğretime geçişle ilgili çok ciddi düzenlemeler planladıklarını, bu planlamaların tamamının araştırmalara dayalı olduğunu belirtti.
Öğretmen eğitiminin göreve geldiğinden beri vurguladığı bir konu olduğunu ifade eden Selçuk, yeni mezun olacak öğretmen adaylarının eğitiminin yeniden düzenlenmesinin, eski öğretmen okulu tarzı bir öğretmen eğitimine yönelmenin söz konusu olduğunu kaydetti.
Yıllardır öğretmenlerden şikayet edildiğini ama öğretmenin mezuniyetinden önce ve sonra çağın gerektirdiği destekleri alamadığını vurgulayan Selçuk, "Öğretmenimizin her türlü maddi ve manevi kalkınması için elimden gelen bütün çabayı sarf ediyorum. Her yerden eğitim için bir şeyler koparmaya çalışıyorum. Elbette öğretmenlerimiz bu uzun soluklu eğitimlere katıldığında, kendilerine hem sertifika anlamında hem de maddi olarak bazı katkıların olması planlanıyor." dedi.
Okulların CBS'deki yerleri belirleniyor
Bakan Selçuk, liseye geçiş ile ilgili ilk yerleştirme sonucunda 90 bin civarında öğrencinin açıkta kaldığını, 1 milyon 15 bin öğrencinin istediği yerlere yerleştirildiğini, hala 3 bin küsur öğrencinin bir yere yerleşemediğini söyledi.
Bir liseye yerleşemeyen 3 bin küsur öğrenci için cumartesi günü yeni bir genelge yayımladıklarını anlatan Selçuk, bu genelgenin, okulların çocukları yerleştirirken daha esnek davranabilmeleri ve komisyonların bu çocukların istedikleri yerlere yerleşmesi konusunda daha rahat hareket etmelerini sağlayan bir genelge olduğunu kaydetti.
Bütün okulların coğrafi bilgi sistemindeki (CBS) yerlerini çıkardıklarını aktaran Selçuk, dolayısıyla kaç dersliğin olduğunun somut olarak görülebileceğini, sistemin çocuğun ve ailenin lehine dönüştürülmesinin mümkün olduğunu, bunu gerçekleştireceklerini anlattı.
"Mesleki eğitime dokunmamız lazım"
Sınav sistemlerine ilişkin görüşü sorulan Selçuk, bir sınav sisteminde, sınavı, soruyu ya da soru sayısını, adını değiştirmenin sınav sistemini iyileştirmek veya ortadan kaldırmakla ilgili etkisi olan değişkenler olmadığını söyledi.
Selçuk, kıta Avrupası'nda imkanı en iyi olan okulla imkanı kötü okul arasındaki farkın yüzde 10 civarında, bunun Türkiye'de ise yüzde 60'ın üzerinde olduğunu kaydetti.
Bakan Selçuk, Türkiye'de bu farkı yüzde 20'lere indirmeleri halinde sınav baskısının doğal olarak azalacağına işaret ederek, bunun dışında yerleştirme biçimiyle ilgili değişiklikler gerektiğini aktardı.
Mesleki eğitimin önemine vurgu yapan Bakan Selçuk, şöyle konuştu:
"Mesleki eğitimi güçlendirmeden asla yüksek öğretimdeki sınav talebini düşüremeyiz. Bizim ortaöğretimdeki bu LGS vesaire sınavını planlarken asıl mesleki eğitime dokunmamız lazım. Mesleki eğitim iyileştirilir ve çocuklar orada gerçekten tatmin olurlarsa o zaman sınava girmekle ilgili talep de düşer. Bunun gibi 8-9 ana faktör var. Bunların senkronize olarak dönüştürülmesi halinde sınava olan talebin doğal olarak düşmesini bekliyoruz. Biz sınavın tipini, sorusunu, adını değiştirerek çocukların bu konudaki problemini çözmeye çalışmayacağız. Sistemin bütün bileşenlerini birlikte kotarmaya çalışacağız."
Bakan Ziya Selçuk, 3 yıllık programlarının sonunda bu konunun toplum tarafından net olarak algılanacağını tahmin ettiklerini belirterek, "Benim sorunum Türkiye'nin eğitim sistemini belli bir noktaya getirmek değil, benim sorunum küresel rekabet sorunu. 'Bunun için ne yapabiliriz' sorunu 3'üncü yıldan sonra Türkiye'nin karşısına çok büyük bir mücadele alanı olarak çıkacak." dedi.
Mevcut müfredatta bir değişim yapılıp yapılmayacağı sorulan Selçuk, kısa vadede böyle bir düşüncelerinin olmadığını ifade etti.
"Şu anda 2 bin 540 civarında dershane var"
Selçuk, dershaneler konusundaki bir soru üzerine, dershanelerin tabi ihtiyaçtan kaynaklandığını dile getirerek, "Eğer biz dershanenin ortaya çıkma şartlarını düzenlemeksizin sadece dershaneyi ortadan kaldırmaya çalışırsak onun varoluşunun tabi nedeni hala yaşıyordur, dolayısıyla dershane yaşıyordur. Şu anda 2 bin 540 civarında dershane var. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu dershanelerin kesin ve net olarak kaldırılmasıyla ilgili şüpheye yer götürmeyecek şekilde talimatı var." diye konuştu.
Bunun doğal şartlarının ortadan kaldırılması ve insanların ihtiyaçlarını başka araçlarla giderilmesini sağlamak konusunda çalışmalarının olduğunu vurgulayan Bakan Ziya Selçuk, bu çalışmanın da sona doğru geldiğini söyledi.
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, bununla ilgili 7 parametrede bir tedbir paketlerinin olduğunu ifade ederek, "Bu paket, ihtiyacı yok saymıyor ama 'biz bunu şu şekilde karşılıyoruz'un yanıtını veriyor. Bununla ilgili azami bir takvim var. Azami 3 ay içerisinde kamuoyuyla paylaşılacak. Somut adımlarını takvimini de ortaya koyarak ifade edeceğiz." dedi.
"Karma eğitim tartışması"
Karma eğitim tartışmasıyla ilgili görüşü sorulan Selçuk, mahkeme kararı gereği karma eğitim ibaresinin yönetmelikten çıkarıldığını anlatarak, şöyle devam etti:
"Bu buradan çıkınca Türkiye birden bire alevleniyor. Muhalefet ihtiyacı olan insanlar da burada müthiş bir araç bulup bunun üzerinden konuyu köpürtüyorlar. Yasada var olan bir şey ve bizim de şu an uymakla mükellef olduğumuz ve desteklediğimiz bir metin var ortada. Bu metin orada dururken bir alt metin olan yönetmelikte böyle bir ifade mahkeme tarafından istendiği için kaldırıldığında bu kaldırılmış olmuyor. Zaten önemli olan yasadır, yönetmelik değildir. Bizim ne böyle bir derdimiz var, ne bir programımız var, ne bir hedefimiz var. Lütfen insanlar dedikoduyla hareket etmesinler, çok net olarak bunu ifade etmiş olalım."
"İkili eğitim, sabahçı öğlenci eğitim tamamen kalkacak mı?" sorusu üzerine Selçuk, "3 yıllık vizyonun temel parametrelerinden bir tanesi bu. Biz bunu kaldırmak zorundayız. 2020 yılının sonu bizim bunun için hedefimiz. 3 yıllık vizyonun içerisinde, 'Türkiye artık ikili eğitimi konuşmasın' şeklinde net bir hedefimiz var. Bunu bir temenni olarak yapmayacağız, net bir hedef olarak koyacağız. Dolayısıyla ikili eğitimin kalkması zaten geçen sene de o dönemki Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım tarafından telaffuz edildi, 2020'nin sonunda bunun kalkacağı, biz de ikili eğitimin kalkmasının ötesine geçmeyi hedefleyen bir vizyon içeriğine sahip olacağız." diye konuştu.
Selçuk, tematik liselere yaklaşımının sorulması üzerine, şunları kaydetti:
"Lise türlerini arttırmanın çok doğru olduğunu düşünmüyorum, deneyimlerim bunu gösteriyor. Bizim program türlerini arttırmamız lazım ama bu da ekonominin ihtiyaçlarıyla paralel olması lazım. Eğitimin ana hedefi elbette insan yetiştirmektir ama ekonomiyi de dikkate almaktır, sanayiyi de dikkate almaktır, hizmet sektörünü de dikkate almaktır. Oradaki ulusal durum, milli perspektif ve uluslararası perspektif neyse bizim lise programlarımız bununla ilgili olabilmeli. Yani bizim çocuklarımız eğer bir meslek paketi alacaklarsa ki onu da şimdiden söyleyeyim, Anadolu lisesi öğrencilerinin bile bir meslek paketi almasını istiyoruz. Meslek lisesi zaten alacak ama her çocuğun bir beceriye sahip olmasıyla ilgili bir modüler sistem üzerinde çalışıyoruz. Daha doğrusu bununla ilgili çok ciddi bir birikim zaten eskiden beri vardı. Bizim iki sene önce simüle ettiğimiz bir yapı da vardı. Onun biraz daha gelişmişini şimdi düzenliyoruz."
"Aralık sonunda 20 bin öğretmen daha atanacak"
Selçuk, öğretmen atamalarıyla ilgili olarak şöyle konuştu:
"Bütçede bir tasarruf dönemindeyiz ve bu sene aslında 2018 için planlanan öğretmen sayısı 20 bin ile sınırlıydı, sonradan 5 bin atama daha gerçekleşti, ücretli öğretmenlerin kadroya alınmasıyla ilgili ve benim göreve geldikten sonra Sayın Cumhurbaşkanımızdan, 'Öğretmen arkadaşlarımın beklentilerinin farkındayım, onlar benim için hayattan bir şey bekleyen insanlar. Onlar bir istatistik değiller, onlar insan ve umutları, beklentileri var. Biliyorum ekonomik olarak da tasarruf dönemindeyiz ama bir 20 bin kadro daha.' şeklinde istirhamım oldu ve inanın ikinci cümleyi kurmadan bu 20 bin kadro daha alındı, aralık sonunda da bu yapılacak. Meclis'in açılmasını bekliyoruz. Şu an yapamamamızın nedeni bu kanuni bir düzenleme gerektirdiği için Meclis'in açılmasını bekliyoruz. Aralık sonunda 20 bin öğretmen daha atanacak."
Sözleşmeli öğretmenlerin bazılarının güvenlik soruşturması nedeniyle bugün göreve başlayamaması ile ilgili olarak da Selçuk, "En geç bu hafta içinde çözülür, Sayın İçişleri Bakanımızla cuma günü tekrar görüşme fırsatımız oldu ve orada kendisinin talimatı doğrultusunda hemen 2-3 gün içerisinde bunun halledileceğiyle ilgili bilgi aldım. Yani muhtemelen yarın itibarıyla bu sorun tümüyle çözülmüş olacak." diye konuştu.
Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Öğretmen arkadaşlarıma daha fazla bir şey söylemeyeyim çünkü onlar beni anlıyorlar, onlar benim gözümü gördüklerinde ne demek istediğimi biliyorlar, kendilerine şükran borçluyum. Çocuklarıma, kuzularıma söyleyeceğim şey, çaba göstermeleri, emek vermeleri. Küçük küçük çukurlar kazmak değil de kuyu kazması lazım çocukların, yani uğraşması, didinmesi lazım, çok yorulması lazım, böyle yaptığında hayatın kendisine gülümsediğini fark edecek. Velilerimizden beklentim şu, kendi öz geçmişlerine bakarak çocukları için bir öz gelecek yaratmasınlar, onların öz geçmişi çok farklı bir şey, bu çocukların gelecekleri çok farklı bir şey. Müsaade etsinler, öğretmenlerin sağduyusuna güvensinler, onlarla iş birliği yapsınlar ve çocuklarının peşinde aşırı derecede durmasınlar. Çünkü eskiden 5 çocuğu olan, 4 çocuğu olan bir ailenin ilgi, sevgi, zaman, para çocuğu zaman ayırdığı şeyleri 4'e, 5'e bölerdi, şimdi 5 çocuğun hakkını 1 çocuk üzerine boca ediyoruz ve çocuklar doz aşımından gidiyorlar. O sebeple bıraksınlar, bu çocuklar hayatla mücadele etsin, çocuklarının her sorununu önceden çözmesinler, özellikle çocuklarının problem yaşamasına müsaade etsinler, bunu yapmazlarsa çocukların psikolojik bağışıklığı çöker."