Mihri Müşfik Hanım, neden Doodle oldu?
Google, Türk ressam Mihri Müşfik Hanım’ın 131. doğum günü için sürpriz bir doodle hazırladı. Türkiye'de çağdaş resim çalışmalarını ilk başlatan kadın ressam olan Mihri Müşfik Hanım, yaptığı Mustafa Kemal Atatürk ve Papa XV. Benedict portleriyle tanınıyor. İşte Mihri Müşfik Hanım için hazırlanan Doodle...
Mihri Müşfik Hanım Google'ın özel köşesi Doodle'a taşındı. Mihri Müşfik Hanım, Yunan ordusunun denize dökülmesinin ardından Mustafa Kemal Atatürk'ü Mareşal üniforması ile ayakta canlandıran ve yaklaşık 3 metre yüksekliğinde bir portresini yapar ve Çankaya Köşkü'ne götürerek kendisine takdim eder. Peki Mihri Müşfik Hanım kimdir Google Mihri Müşfik Hanım'ı neden doodle yaptı?
MİHRİ MÜŞFİK HANIM KİMDİR?
Mihri Müşfik Hanım, Mihri Rasim, 1886’da İstanbul’da doğdu. Kadın ressamın ölüm tarihi ise 1954’tür.
Türkiye'de çağdaş resim çalışmalarını ilk başlatan kadın ressamdır. Özellikle portreleriyle tanındı. Tanınmış kişilerin portrelerini yaptı; portresini yaptığı kişiler arasında Mustafa Kemal Atatürk ve Papa XV. Benedict de vardır. Kız öğrencilerin devam ettiği bir Güzel Sanatlar Akademisi olan İnas (Kız) Sanayi Nefise Mektebi’nin ilk kadın yöneticisi oldu; pek çok kadın ressamın yetişmesine emeği geçti. Resme olan tutkusu nedeniyle aristokrat yaşamını terk etti, bohem ve yoksul bir yaşam sürdü. Ressam Hale Asaf’ın teyzesidir.
Yaşamı
1886 yılında İstanbul’da, Kadıköy’ün Bahariye semtindeki Dr. Rasimpaşa Konağı’nda dünyaya geldi. Babası, Askeri Tıbbiye’de ders veren ve “Tıbbiye Nazırı” veya “Tıbbiye Reisi” olarak da bilinen Dr. Çerkez Ahmet Rasim Paşa’dır. Avrupaî bir eğitim gördü. Edebiyat, musikî ve resim ile ilgilendi. Resme olan ilgisi diğerlerine göre ağır basıyordu. Yaptığı bir resmi Sultan II. Abdülhamit’e takdim edince saray ressamı Zonaro'nın öğrencisi oldu; kendisinden Beşiktaş'taki atölyesinde resim dersleri aldı. Böylece Türkiye'de çağdaş resim çalışmalarını başlatan ilk kadın ressam unvanını aldı.
Mihri Müşfik Hanım Google tarafından Doodle oldu (Mihri Müşfik Hanım kimdir)
Avrupa’ya gidişi
On yedi yaşındayken bir müzik dinletisinde tanıştığı İtalyan kökenli bir müzik şefinin peşinden Roma’ya kaçtı. Sahte pasaportla gittiği İtalya’da tanıdıklarının yanında bir süre kaldıktan sonra sanat dünyasının merkezi sayılan Paris'e geçti. 52 Montparnasse Bulvarı’ndaki adreste kiraladığı yeri, hem ev; hem de atölye olarak kullandı. Portre ve gravür ağırlıklı resimler yaparak ve evinin bir odasından aldığı kira ile geçimini sağladı. Kiracılarından birisi, Bursalı Selami Paşa'nın Sorbonne'da Siyasi Bilimler öğrenimi yapmakta olan Müşfik Selami Bey idi. Müşfik Selami Bey (İnegöllü) ile evlenen Mihri Hanım böylece sanat dünyasında bilinen “Mihri Müşfik Hanım” adını aldı.
İtalya ve Fransa'da çeşitli sanat okullarda ve atölyelerde öğrenim gören Mihri Müşfik Hanım, dışavurumcu bir anlayışla özgün portreler yaptı. Çağdaş resim akımlarını yakından takip etti. Portrelerinde kübizmin ve ekspresyonizmin etkisi görüldü. En önemli eseri sayılan Naile Hanım portresini bu dönemde, 1908 – 09 yıllarını içeren uzunca bir süreçte meydana getirdi. Eser, İttihat ve Terakki Cemiyeti kurucularından, eski Viyana Sefiri, İstanbul şehreminlerinden (belediye başkanı) Ali Rıza Bey'in annesi, Naile Hanım'ı betimlemektedir
İstanbul’a dönüş
Mihri Hanım, Fransa ile borç anlaşması yapmak üzere Paris’te bulunan dönemin Osmanlı Devleti Maliye Nazırı Cavit Bey ile bir davette tanıştı. Cavit Bey’in Maarif Nazırı’na bir telgraf göndererek Mihri Hanım'dan kızlar için açılacak güzel sanatlar okulunun kurulmasında yararlanılmasını önerince, Mihri Müşfik Hanım 1913 yılında İstanbul Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu) resim öğretmenliğine atandı. Bu okul, Müslüman halkın kızlarının devam ettiği en yüksek eğitim kuruluşu idi. Burada, öğrencilerini etkileyen ve sevilen bir öğretmen oldu
1914 yılında kız öğrencilerin yüksek öğrenim görmelerine ve güzel sanatlar alanında yaratıcılıklarını değerlendirmelerin imkan vermek üzere İnas Sanayi-i Nefise Mektebi açıldı. Dönemin Maarif Nazırı Ahmet Şükrü Bey ile görüşerek kız öğrenciler için Sanayi-Nefise Mektebi’nin kurulmasını isteyen Mihri Müşfik Hanım’ın okulun açılmasında Mihri Hanım’ın büyük rolü oldu.
Mihri Hanım, bu kurumun resim atölyesine öğretmen oldu ve matematikçi Salih Zeki Bey'den sonra Ömer Adil Bey ile birlikte okulun müdürlüğüne getirildi. İnas Sanayi-i Nefise'nin ilk kadın yöneticisi olan Mihri Hanım’ın, kızları açık havada resim yapmaya, modelden çalışmaya ve kadın ressamları ilk kez toplu bir sergi açmaya teşvik etti. Pek çok kadın ressamın yetişmesinde katkısı oldu. Bu resamlardan bazıları Nazlı Ecevit, Aliye Berger, Fahrelnisa Zeid'dir.
Edebiyat-ı Cedideciler
İstanbul'da bulunduğu dönemde, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Fikret Adil, Namık İsmail gibi ressamların yanı sıra Tevfik Fikret ile dost oldu. Edebiyat-ı Cedide şairlerinin yazdıklarını resimleyerek bir “Edebiyat-ı Cedide Resmi” yarattı.
Ruşen Eşref Ünaydın, Tevfik Fikret ile ilgili anılarında, şairin Mihri Hanım ile ilgili yorumlarını şöyle dile getirir:
Yukarıda bir hanım var. Resimler yapıyor. Bir de «Rübab»ı o kadar güzel yorumluyor ki, yazdıklarım bu kadar anlamlı mı imiş!diye şaşırıyorum.
Kurtuluş Savaşı yılları
1919 yılında aniden İtalya'ya gitti. Bu ani gidişinin nedeninin, İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarıyla olan yakın ilişkilerinin, onu işgal altındaki İstanbul'da zor duruma düşürmesi olduğu sanılmaktadır. Mihri Hanım'ın, bu dönemde tutuklanan Hüseyin Cahit ve Cavit Beylerii ıziyaret etmesi, basında aleyhine yazılar çıkmasına neden oldu. Bu kargaşa döneminde, bir yıl için gittiği İtalya'dan geri döndüğünde, iki yıl daha İnas Sanayi-i Nefise'de ders verdi. Bu arada kötü alışkanlıklar ve sosyal çalkantılar nedeniyle Mihri Müşfik Bey ile iyi yürümeyen evliliği boşanma ile sona erdi.
Mihri Hanım, 1922 yılında Yunan ordusunun denize dökülmesinin ardından Mustafa Kemal'i mareşal üniformasıyla ayakta canlandıran yaklaşık 3m yüksekliğinde bir portresini yaptı ve Çankaya Köşkü'ne götürerek kendisine sundu. Bu, Cumhuriyetin ilanından sonra bir Türk ressam tarafından yapılan ilk Atatürk portesi’dir. Daha sonra Yugoslav Kralı Alexander hatırasına Yugoslavya’ya hediye edilen bu tablo,II. Dünya Savaşı sırasında Belgrad Sarayı’nın tahrip olması sonucu kayboldu; 1990'larda bulundu.
Mihri Müşfik Hanım, şiirleri resimlemenin yanı sıra Edebiyat-ı Cedideci şairlerin portrelerini çizdi. 1915'te Tevfik Fikret'in ölümü üzerine yüzünün kalıbını alarak heykelini yaptı. Bu, Türkiye'de yapılan ilk mask çalışmasıdır. Mask, Aşiyan Müzesi’nde sergilenmektedir.
Henüz on yedi yaşında olan Mihri Müşfik bu ilişkiyi sürdüremez, ayrılırlar ve Paris’e geçer. Burada kiraladığı yeri hem ev hem atölye olarak kullanmaya başlar. Portre ve figür ağırlıklı resim yapan Mihri Müşfik, yaptığı portreleri satarak geçimini sağlar, yetmeyince de evin bir odasını kiraya verir. Kiracılarında biri olan ve Sorbonne Üniversitesi’nde siyasal bilimler öğrenimi gören Bursalı Selami Paşa’nın oğlu Müşfik Bey ile flört etmeye başlar, kısa bir süre sonra da evlenirler. Böylece sanat dünyasında bilinen adı “Mihri Müşfik Hanım” olur.
mihri müşfik ressam resim çağdaş resim mihri müşfik ressam resim çağdaş resim
İtalya ve Fransa’da yaşadığı dönemlerde sanat okullarında ve özel atölyelerde öğrenim görür. Batıda çağdaş resim akımlarını yakından takip eder. Bugün yaptığı resimleri incelediğimizde klasik resme hakim olduğu kadar, çağdaş akımlar doğrultusunda da resimler yapmıştır. Özellik portrelerde, yaşadığı dönemin akımları olan kübizmin ve ekspresyonizmin etkileri görülür. İyi bir portre ressamı olan Mihri Müşfik, portre ve otoportrelerini ağırlıklı olarak dışavurumcu bir anlayışla yapmıştır. Fırça darbeleri ve ışığı, ifadeci bir anlayışla uygulamıştır. Bu anlayışı onun portrelerini özgünleşmiştir.
Sorbonne universitesi
Dönemin Maliye Nazır’ı Cavit Bey, Paris’te görevi gereği bir davette Mihri Müşfik ile tanışır. Onun resim konusunda donanımından etkilenir. 1913 yılında İnas (kız) Sanayi-i Nefise’nin kurulmasında yararlanılmasını önerir. Bunun üzerine İstanbul’a çağırılır. Bu okulda öğretmenlik yapar. Sanayi-i Nefise’de öğrenim gören pek çok kadın ressamımızın yetişmesine katkıda bulunur. Bunlardan bazıları Nazlı Ecevit, Aliye Berger, Fahrinüsa Zeyd gibi ünlü ressamlarımızdır. Mihri Müşfik kızları açık havada resim yapmaya modelden çalışmaya ve kadın ressamları ilk kez toplu bir sergi açmaya teşvik eder.
aliye berger fahrelnissa zeid fahrunisa_fehrelnessa_zeyd
Kalıpları kırmayı seven bir kadın olan Mihri Müşfik, ilkleri hayatına geçiren insanların yaşamak zorunda kaldığı ne varsa yaşamıştır. Son derece cesur ve tutku dolu bir kadındır. Resme olan tutkusu aristokrat bir yaşamı bırakıp, bohem ve çoğu zaman da yoksul bir yaşam sürmesine sebep olmuştur. Modern yaşam anlayışı yüzünden çevresinin tepkisini toplar. Son derece rahat davranan, dekolte giyen ve çok güzel bir kadın olan Mihri Müşfik, Avrupalı kadın imajı çiziyordu. Sosyal yaşamı da çok seviyordu ve aynı zamanda bir salon kadınıydı.
Mihri Müşfik Hanım
Mihri Müşfik Hanım
Batılı kadınlar gibi erkeklerle aynı ortamlarda, içkili toplantılara katılıyordu. Osmanlı’nın son dönemindeki entelektüel ortamlarda bulunur sanat söyleşilerinde yer alırdı. Mihri Müşfik arkadaşlık ve dostluk kurmada başarılıydı. İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Fikret Adil, Namık İsmail ve daha pek çokları yakın dosttu. İstanbul’da bulunduğu dönemde Tevfik Fikret ile dost oldu. Batılılaşma döneminde yoğun bir biçimde görülen Fransız etkilerinin edebiyat kısmını Edebiyat-ı Cedide Şairleri oluştururken Mihri Müşfik Hanım da onların yazdıklarını resimleyerek bir “Edebiyat-ı Cedide Resmi” yarattı. Edebiyat-ı Cedideciler’in portrelerini yaptığı da bilinen sanatçı, 1915 yılında, Tevfik Fikret’in ölümü üzerine, yüzünün kalıbını alarak heykelini yaptı. Bu Türkiye’de yapılan ilk mask çalışmasıdır.
1919 yılında İtalya’ya gider. Bu ani gidişinin nedeninin İttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarıyla olan yakın ilişkilerinin olduğu sanılmaktadır. Bir yıl sonra İtalya’dan geri döndüğünde, iki yıl daha İnas Sanayi-i Nefise’de ders verir. Bu arada Müşfik Bey ile olan evliliğini de bitirir. 1923 yılında tekrar İtalya’ya döner. Mihri Müşfik, Roma ve Paris’te pek çok ressam ve edebiyatçı ile dost olmuştur. Bunlardan biri de İtalyan şair Gabriel d’Annunzio’dur. Onun aracılığı ile Papa’nın portresini yapar ve bir klisenin fresklerinin onarımında çalışır. Vatikan’da ilk kez bir Papa, başka dinden bir kadın ressama poz vermiştir. Bu tablo Vatikan Müzesi’ndedir.
Bir ara Türkiye’ye döndüğünde Atatürk’ün ayakta bir portresini yapar ve Çankaya Köşkü’nde, bizzat Atatürk’ün kendisine verir. Uzun yıllar kayıp olan bu tablo doksanlı yıllarda ortaya çıkar.