MHP lideri Devlet Bahçeli'den İsveç'teki Kur'anı Kerim provokasyonuna tepki: Her yönüyle kuşku vericidir
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İsveç'in NATO'ya üyelik süreciyle ilgili, "Türkiye'nin iadesini talep ettiği PKK'lı ve FETÖ'cü hainler henüz teslim edilmemiştir. Kur'an-ı Kerim'in yakılmasına izin verilmesi de bir başka skandal olarak karşımızdadır. Türk milleti İsveç'in şu hal ve görünümüyle NATO'ya girişine sıcak ve sempatik bakmamaktadır" dedi.
MHP Lideri Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, Kurban Bayramı'nın birinci günü İsveç'in başkenti Stockholm'de bir cami önünde Kur'an-ı Kerim yakılmasına tepki göstererek, "Bu vandallığın himaye edilmesi hem inancımıza hakaret hem de insanlık değerlerine hıyanettir. Kur'an okumak ilahi bir nasip ve nimet, yakmak ise namertlik ve soysuzluktur. Bu nefret suçu mahiyetindeki provokasyonu Irak asıllı malum meczubun tek başına planlayıp hayata geçirmesini düşünmek pek tabii hayatın ve hadiselerin olağan akışına bütünüyle aykırıdır. İsveç'in NATO'ya katılım müzakerelerinin yapıldığı, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Litvanya'nın başkenti Vilnius'da NATO Zirvesinin toplanmasıyla ilgili sıcak gelişmelerin olduğu bir dönemde vuku bulan alçak eylem her yönüyle kuşku vericidir" dedi.
'BARBARLIĞIN ÖZGÜRLÜĞÜ OLAMAZ'
Kur'an-ı Kerim yakmanın ifade ve düşünce özgürlüğü olarak değerlendirilemeyeceğini belirten Bahçeli, "Barbarlığın özgürlüğü olamaz. Özgürlük başkasına zarar vermeyen bir şeyi yapma hakkıdır. Şunu ikazla hatırlatırım ki, Kur'an-ı Kerim bir kağıt parçası değil, Allah'ın yeryüzüne indirilmiş nuru, akıl sahibi inananların düşünmeleri, anlamaları ve ders almaları için lütfedilmiş saadet, selamet, hidayet ve hikmet surudur. Tüm dünya ateşe verilse bile yüce kitabımızın kelam ve manasıyla tutuşması, ilahi hükümlerin yanıp kül olması asla ve kat'a mümkün değildir. Kur'an yakan kendini yakmıştır. Kur'an yakan ta cehennemin dibini boylamıştır. İsveç'te ikide bir hassasiyetlerimizi kanatan, inanç haysiyetimizi kaşıyan ilkellikleri, ifrat ve tefrit noktasını dahi geçmiş tahammülsüzlükleri lanetliyor, Kitabullaha uzanan mundar ellerin günü geldiğinde kırılacağına yürekten inanıyorum" diye konuştu.
'HER PARTİ TÜRKİYE PARTİSİ OLMAK MECBURİYETİNDE'
Bahçeli, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) 'HDP'nin Hazine yardımına bloke konulması' talebini reddetmesiyle ilgili de, "Anayasa'nın 69'ncu maddesi de siyasi partilerin uyması gereken esasları içermektedir. Anayasa'nın 68'nci maddesinin 4'üncü fıkrasındaki vurgu ise çok nettir. Buradan çıkardığımız sonuç şudur; Türk siyasetinde faal halde bulunan her partinin birincil kaynağı Türk milleti, aidiyeti de Türkiye'dir. Demem odur ki, her parti Türkiye partisi olmak mecburiyetindedir. Suç ve suçluyu övmek, ihanete ve melanete çanak tutmak siyasetin değil doğrudan doğruya hukukun konusudur. Genel merkezi Ankara'da olup, genel emri yabancı başkentlerden alan bir partinin demokrasiye, millete ve insana şerefli hizmetinden bahsedilemeyecektir. Milletin hak ve çıkarlarını gözetmeyen, devletin egemenlik ve hükümranlık iradesini savunmayan, düşmana ganimet olmaktan utanmayan, terör örgütlerinin ve küresel emperyalizmin kullanıma girmekten gocunmayan siyasi partilere demokraside yer olmamalıdır. Ülke sınırları çerçevesinde milli ve manevi ortak paydada buluşmak her partinin seçimlik bir hakkı değil, siyasi namus görevidir. Hem milli iradeye dayanıp hem milli iradeyi yıkmayı amaçlamak; hem hazineden para yardımı alıp hem de aldığı parayı düşmana havale etmek siyasi ve hukuki şeref kaybıdır. Bu kapsamda siyasi partiler Anayasa ve kanunlara uygun faaliyet göstermek zorundadır. Mehmetlerimize kurşun sıkan hainleri arkalamak suçtur. Ölen teröristlere taziyeler yayımlamak suçtur" ifadelerini kullandı.
Bahçeli, bir televizyon programında yaptığı açıklamalar nedeniyle 'Terör örgütü propagandası yapmak' suçundan tutuklan gazeteci Merdan Yanardağ ile ilgili de, "Bir televizyon kanalında bebek katilini övmek, çok kitap okuduğundan bahisle filozof mertebesine çıkarmak, bununla yetinmeyip hak gasbına uğradığını iddia etmek suçtur, bu suça montaj diyerek destek çıkmak katmerli suçtur" dedi.
'AYM, KANDİL'İN DÜZMECE MAHKEMESİ DEĞİLDİR'
Siyasi partilerin kuruluş, program, faaliyet ve hedeflerinin Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu felsefesiyle, Anayasa'nın ilk maddesiyle çelişemeyeceğini ve ters düşemeyeceğini kaydeden Bahçeli, "Tam tersi fiiller Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sahasına ve müteakiben de Anayasa Mahkemesi'nin görev alanına girecektir. Anayasa Mahkemesi Kandil'in düzmece mahkemesi, zilletin arka bahçesi değildir, asla da olamayacaktır. Eğer adalet suçluyu aklama gayesi güderse, eğer adalet ihaneti biberonla beslerse orada adalet batmış demektir. Adalet ve hukuk demek devlet demektir. Devlet giderse vatan gitmiş olacaktır. Bazı mihrakların sinsi, gizli ve potansiyel maksatları da işte budur. Anayasa'nın 6'ncı maddesine göre, hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacaktır. Anayasa Mahkemesi PKK terör örgütünü aklama, temize çıkarma, hunhar eylemlerini ibra makamı değildir. Aynı husus siyasi partiler için de geçerlidir. Siyasi kaygı ve gayelerle yanlışa yanlış diyemeyen, doğrunun hakkını telaffuz edemeyen, irtibat ve ilişki ağlarını millete rağmen tayin eden partilerin hukuk devletinin yegane tehdidi haline dönüşecekleri ortadadır. Siyasetlerini insana değil de ihanetin hizmetine koşanların evrensel hukuk kaidelerine sığınarak meşruiyet sağlamaları bile söz konusu değildir" diye konuştu.
'TÜRKİYE FRANSA'YA BENZEMEZ'
Ardından Fransa'da yaşanan olaylara değinen Bahçeli, "Dünyanın acıklı ve acilen çözülmesi gereken göç sorunu, buna eşlik eden ırkçılık ve yabancı düşmanlığı aslında Fransa'nın içine düştüğü krizin ana yatağı olmuştur. Birikmiş ve bilenmiş getto enerjisi sosyal patlamayla açığa çıkmıştır. Fransa, sömürge geçmişiyle ve varoşları dışlayan insafsız politikalarıyla yüzleşmelidir. Sınır aşan göç olgusu tüm ülkeler için çetin ve çetrefilli bir sınavdır. Sınır aşan göç sorunu çok nazik bir konudur. Önyargılardan uzak bir şekilde ele alınmalı, adalet ve hakkaniyet üzerine bina edilmeli; adil paylaşım, eşit sorumluluk, çözüm odaklı, insaf ve izan temelinde bu ağırlaşan meseleye kafa yorulmalıdır. Fransa'daki olayların Türkiye'ye sirayet etme ihtimalinden bahsedenlerin, Bursa'nın Mudanya ve Kocaeli'nin Dilovası ilçelerinde provokasyon çetelesi tutanların ateşle oynadıklarını, buna izin verilmemesi gerektiğini buradan bildirmek istiyorum. Türkiye'yi tahrik ve taciz kıskacına alıp iç huzursuzluğa hapsetmek için fırsat kollayanlara müsamaha gösterilmemelidir. Türkiye Fransa'ya benzemez, Türkiye onun bunun kirli emeliyle kaosa çekilemez. Herkes aklını başına alsın. Devlet, millet ve vatan üstünde kazı yaptırmayız. Yabancı istihbarat örgütlerine piyonluk yapanlara göz açtırmayız. Göç konusu insanlık sorunudur. Ancak ve ancak insanlığın müşterek ve müspet girişimiyle, tek yanlı değil külfetin eşit dağıtımıyla üstesinden gelinecektir" değerlendirmesinde bulundu.
'HÜKÜMETİN ALACAĞI POZİSYONUN YANINDAYIZ'
Bahçeli, İsveç'in NATO'ya üyelik süreciyle ilgili de, "Bu ülkenin üyelik durumu önce 6 Temmuz 2023 tarihinde Türkiye, İsveç ve Finlandiya Dışişleri Bakanlarının katılacağı ve Brüksel'de yapılacak bir toplantıda görüşülecektir. Ardından 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Litvanya'nın başkentinde toplanacak NATO Zirvesinde değerlendirilecektir. İsveç hükümetinin, terörle mücadele yasasında yaptığı değişiklik 1 Haziran 2023 tarihinde yürürlüğe girmesine rağmen, Türkiye'nin iadesini talep ettiği PKK'lı ve FETÖ'cü hainler henüz teslim edilmemiştir. Kur'an-ı Kerim'in yakılmasına izin verilmesi de bir başka skandal olarak karşımızdadır. Litvanya Zirvesi'nde, NATO'nun Soğuk Savaş'tan bu yana hazırladığı en kapsamlı bölgesel savunma planı da ele alınacaktır. Türkiye'nin bu planla ilgili hazırlanan haritalardaki bazı coğrafi tanım ve konumlar çerçevesinde itirazları vardır ve haklılığımız barizdir. Ülkemizin İsveç hakkında vereceği kararın milli çıkar ve haklarımızla örtüşeceğinden emin olmakla birlikte; samimi, ikna edici söz ve adımlara karşı hükümetin alacağı pozisyonun yanında olacağımızın şüphesiz güvencesini şimdiden paylaşıyorum. Şu hususu da ifadeye mecburum ki, Türk milleti İsveç'in şu hal ve görünümüyle NATO'ya girişine sıcak ve sempatik bakmamaktadır" dedi.