MHP lideri Bahçeli: Fezleke gelirse oyumuz belli...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na dokunulmazlık çağrısı yapan MHP lideri Devlet Bahçeli "Neyin hodri meydanı, dokunulmazlığı getireceksen sen getireceksin, fezleke yoluyla gelirse de oyumuz belli" diye konuştu. Bahçeli, İstanbul'da "hemşehri harekatı" yapacaklarını belirtirken, yeni bir istismar doğmaması için Cumhur İttifakı'nın yüzde 52'nin üstüne çıkması gerektiğini kaydetti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) İstanbul seçiminin yenilenmesi kararına ilişkin, "YSK kararına, kimin hesabına nasıl gelirse değil anayasa, hukuk çerçevesinde yaklaşıp karar vermişse saygı duymaktan öte yapılacak bir şey yoktur. Aleyhimize de olsa saygı duymalıyız lehimize de olsa saygı duymalıyız." dedi. Bahçeli, gazetecilerle bir araya geldiği iftar programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
İstanbul seçiminin yenilenmesi kararının ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun YSK üyelerini "çete" olarak nitelendirdiğinin, kendisinin ise Kılıçdaroğlu'na "dokunulmazlık" çağrısı yaptığının hatırlatılması üzerine Bahçeli, Türkiye'nin siyasi yönden geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında çok derin tartışmalara vesile olan bir dönemi yaşadığını, tartışmaların hafifleyeceği yerde yoğunlaşarak devam ettiğini belirtti.
Türkiye'de seçimler üzerinde her zaman tartışmalar, itirazlar ve genel kabul görmelerin olduğunu, YSK'nin de önemli bir anayasal kurum olarak kendi statüsü içerisinde, değerli hakimlerden oluşmuş yapısıyla değerlendirmelerde bulunarak bir karara vardığını ifade eden Bahçeli, bu kararın herkes için geçerli olduğunu, saygı duymak gerektiğini vurguladı.
YSK'nin üzerinde, tartışmaları değerlendirip karara bağlayacak herhangi bir kurum bulunmadığına işaret eden Bahçeli, "Böyle olunca YSK kararına, kimin hesabına nasıl gelirse değil, anayasa, hukuk çerçevesinde yaklaşıp karar vermişse saygı duymaktan öte yapılacak bir şey yoktur. Aleyhimize de olsa saygı duymalıyız, lehimize de olsa saygı duymalıyız." diye konuştu.
Zaman zaman YSK kararları üzerine aydınlar, hukukçular, basın mensupları ve siyasilerin tartışma açtıklarını ancak en sonunda YSK'nin kararına uymak durumunda kaldıklarını belirten Bahçeli, böyle bir ortam içinde Kılıçdaroğlu'nun çok hırçın bir üslupla, gergin bir bakışla tartışma zemini açtığını ve YSK'nin 7 üyesi üzerinde isimlendirme yaparak, onları "çete" olarak suçladığını söyledi.
YSK'nin 11 üyesinin bulunduğunu anımsatan Bahçeli, "Kurum olarak suçlamak istiyorsanız 7-4 şeklinde bir değerlendirme yerine YSK'yi kurum olarak esas alıp içinden herhangi birisini ayırt etmeksizin güzel bir dille eleştiri yapmak varken, böyle bir tartışmaya girmesi çok doğru olmamıştır. Bu tartışmalar konusunda biz gerekli uyarıları kendisine yapmak istedik." değerlendirmesinde bulundu.
Bu arada da bir dokunulmazlık konusunu gündeme getirdiklerini belirten Bahçeli, şöyle devam etti: "(Dokunulmazlığın kaldırılmasından yanayım) şeklinde bir teklif gelirse bu teklife ilk müspet oyu benim vereceğimi söyledim. Bu doğru bir yaklaşımdır. Bu kadar aşırı, kırıcı, karıştırıcı konuşmayı yapan kişi dokunulmazlık zırhına bürünmemelidir, önünü açmalıdır. Tartışmayı bu boyutuyla Türkiye'nin gündemine getirirken aynı zamanda da TBMM'ye taşımış olmalıdır. Böyle olmadığı taktirde bu konuşmalarla ilgili Türkiye'deki yargı organları, özellikle de savcılar belli suç unsurları taşıdığı kanaatiyle bir soruşturma başlatırsa o zaman bu Adalet Bakanlığına intikal edecektir. Oradan YSK'nin bu incitici davranışlar karşısındaki hakkını koruyabilmek açısından dokunulmazlığın kaldırılması noktasında bir fezleke talebinde bulunabilirler. O zaman yine bizim kanaatimizde bir değişiklik olmaz. Fezleke ile bir genel başkanı TBMM'ye taşımak yerine kendisinin iradesiyle TBMM'ye gelmesini demokratik açıdan daha ahlaki bulduğumu ifade etmek için o teklifte bulundum." CHP Sözcüsü Faik Öztrak'ın, dokunulmazlık çağrısına yönelik eleştirilerini de yanıtlayan Bahçeli, "CHP'nin bazı sözcüleri 'hodri meydan' diyor. Neyin hodri meydanını yapacağız. Getireceksen bu dokunulmazlığı sen getirecektin. Getirmeyeceksen fezleke yoluyla geldiği taktirde yine TBMM'de kanaatlerimizi açıkça ifade eder ve kullanacağımız oyu belirleriz. Şimdi bunları böyle düşünmek yerine bizi suçlayarak, hodri meydan demenin… 'Demirden korksa trene binmez' gibi geçmişte kullanılan bir söz vardır. Çok kişi de bunu cesaret unsuru olarak söyler. Şimdi hep beraber havaalanına gidelim. Buradaki mevcut yolcu sayısıyla TCDD'nin garlarındaki yolcu sayısını mukayese ederseniz, bunların hepsini 'demirden korkup trene binmiyor, hepsi korkak' olarak nitelendiremezsiniz. Kendisinin imkanı çok yüksektir. Üst bir bürokrattır, Türk siyasetinde yeri vardır. Kemal Derviş'in çok yakını ve çömezidir. Böyle bir şahsın artık uçak ve özel araba kullandığı inancındayım. Kendisine üste para versem altı saat Adana'ya demiryolu ile gidemez diye düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
MHP'nin seçim stratejisi
Bahçeli, partisinin yenilenecek İstanbul seçiminde "hemşehricilik" olgusu üzerinden bir strateji izleyeceği yönündeki haberlerin hatırlatılması üzerine, "16 milyon nüfusun yaşadığı, 8 milyonu aşkın oy veren insanımızın bulunduğu İstanbul'da çok inatçı ve ısrarlı bir seçim olacağı görülmektedir. Her ne kadar bazı partilerin adayları var ise ve bu adaylıklarını sürdürüp sürdürmeyecekleri konusunda çok açık bilgiye sahip değilsek de bilinen bir şey vardır. Bize göre zillet ittifakının adayı ile Cumhur İttifakı'nın adayı İstanbul'da çok kararlı bir yarışa girmiş olacaklardır." dedi.
Devlet Bahçeli, böyle bir durum karşısında MHP'nin, Cumhur İttifakı anlayışından hareket ederek AK Parti'nin öngördüğü, bir önceki seçime katılmış, Türkiye'de siyasi hayatın çok önemli kademelerinde sorumluluk üstlenmiş bir kişinin seçimdeki faaliyetlerine yardımcı olabilmek amacıyla bir katkı sağlama düşüncesinde olduğunu kaydetti.
İstanbul'da yaşayan 16 milyon insanın hemşehrilerinin genelde Anadolu'da olduğunu, bunun da "hemşehrilik" bağını ortaya çıkardığını belirten Bahçeli, bu düşünceden hareketle "şöyle yapacağız, böyle yapacağız" gibi bir strateji üslubu ortaya koymak yerine Binali Yıldırım'ın partisi veya Cumhur İttifakı anlayışı çerçevesinde ortaya konulacak stratejiye uygun tarzda hareket etmeyi prensip olarak benimsediklerini vurguladı.
Bahçeli, Anadolu'da siyaseten netice aldıkları iller olduğunu ve bunların İstanbul ile sosyal, ekonomik, kültürel bağlarını devam ettirdiğini, bu çerçevede de MHP'nin "hemşehrilik" ruhunu hareket geçirerek katkı sağlayabileceği düşüncesini ortaya koyduğunu söyledi.
İstanbul'da 250 binden fazla hemşerisi bulunan 15 ili esas alarak bir çalışma başlattıklarını anlatan Bahçeli, bu illerin teşkilat başkanlarıyla durumu istişare ettiğini anımsattı.
Şimdi de bu çalışmayla ilgili gerekli görevlendirmeleri yaptıklarını bildiren Bahçeli, İstanbul'un birinci, ikinci ve üçüncü bölgelerinde başkanlık divanından ayrı ayrı kişilerin sorumluluk üstleneceğini, bütün bu sorumlulukların üzerinde de Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın'ı, İstanbul Milletvekili ve başkanlık divanı üyesi olması sebebiyle genel koordinatör olarak görevlendireceklerini bildirdi.
Bahçeli, şöyle devam etti: "Anadolu'da bu illerimizden kimi kim ne kadar tanıyorsa, eşi, dostu, akrabası, kimi varsa, hangi köy, mahalle, ilçeden ise İstanbul'a gitmek suretiyle Türkiye'nin içinde bulunduğu şartları, seçimin önemini ve bu seçimde sayın Binali Yıldırım'ın kazanması noktasındaki düşüncesini paylaşacak. Takdir hemşehrilerinin olacak. Biz bunu 'hemşehri harekatı' olarak nitelendiriyoruz. Sıradaki toplantıyı Doğu ve Güneydoğu illerimizin başkanları ile yapacağız. Bitlisli Bitlislinin yanına gidecek, en az hemşehrisi olan il Burdur ama onları bile göndereceğim. Çünkü bir kişi bir kişidir. Millet iradesiyle çözüm öngörülüyorsa, millet bunu çözsün."
"Millet iradesiyle çözümü öngörülmüştür"
Bundan sonra da en az 130 bin civarında bir oy potansiyeline sahip olan ama büyük çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu'yu temsil eden il teşkilatı ile görüşeceğini belirten Bahçeli, şunları söyledi: "Bu 15 il çok daha anlamlı olacak. İl başkanlarımızı davet edeceğiz, onlarla bu konuyu tekrar müzakere edeceğiz. Bitlisli Bitlisli'nin, Bingöllü Bingöllünün yanına gidecek. Doğu ve Güneydoğu'daki diğer illerimizi ziyaret edecekler. Yüz yüze Türkiye'deki mahalli idareler seçimi, neden iptal edildiği, bu iptalin öncesi ve sonrasında nelerin yaşandığını anlatarak onları aydınlatma görevini üstlenmiş olacak. Bu böyle devam edecek. Nereye kadar? İstanbul'da en az hemşehrisi olan il Burdur'dur. Alayını toplasanız 9 bin kişi ediyor. Onu dahi göndereceğim oraya. 9 bin üyesi vardır diye. Bu ne demektir? Bir kişi bir kişidir. Madem ki bu şekliyle millet iradesiyle çözüm öngörülmüştür, o zaman millet bunu çözsün. Yoksa YSK'ye, sağa sola, hepimize hakaretle bu iş olmasın diyoruz." Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ortak programları olup olmayacağı sorusu üzerine Bahçeli, programın içinde mitingin bir unsur olduğunu belirtti. Bahçeli, "Programın nasıl olacağına arkadaşlarımız görüşerek karar verecekler. O konuda Sayın Sadir Durmaz, sanıyorum AKP'de de bir isim değişikliği yok, onlar bir araya gelirler, nasıl bir program olur düşünürler, miting mi, kapalı toplantı mı olur karar verirler. Kapı çalmakla gönül çalmayı birbiriyle kaynaştırarak bir yol bulmalıyız. Mitingde göz göze geliyorsunuz da gönül gönüle gelemiyorsunuz. Bizim gönül gönüle gelmemiz lazım." değerlendirmesinde bulundu.
"Devlet Bahçeli bunun arkasını arar"
Aynı zarfta dört pusula bulunmasına rağmen sadece büyükşehir belediye başkanlığının iptal edilmesine yönelik tartışmalara ilişkin soru üzerine Bahçeli, "Gerçekten de bize dört pusula bir zarf verdiler. Gidip onun içine attık. Bu dört pusulayı zarfa yerleştirirken güçlük çektik. Ama oylar iptal edilmesin diye hassasiyet gösterdik. Fakat zarfları kullanırken dört pusulasına ben itiraz etmedim. Kemal Kılıçdaroğlu Bey'in de itiraz ettiğini sanmıyorum. O benden belki daha heyecanlı oy kullanmıştır." dedi.
Tartışmanın tamamen büyükşehir belediye başkanlığı üzerinde yapıldığına işaret eden Bahçeli, şunları kaydetti: "Şimdi bu gerçeklerin ışığında İstanbul'da 39 ilçe belediyesinin 25'ini Cumhur İttifakı kazanmışken buraya bir itiraz yapmıyorsunuz, mazbatayı alıp almama noktasında değerlendirmelerde bulunuyorsunuz, mazbatanın verilmesi için YSK'ye çok büyük övgüler yağdırıyorsunuz. Sonunda 28 bin oydan 13 bine düşünce bu sefer de şaibeler olduğu ortaya çıkıyor. Şaibeler 25 ilçede veya 39 ilçede sadece 2 yerde kendini gösteriyor. Maltepe ve Büyükçekmece'de. Oralara da itirazlar yapılıyor. Şimdi kalkıp halkı aldatmanın bir manası yok. CHP'ye oy vermiş kardeşlerimizi de aldatmanın gereği yok. O dört tanesinin içerisinde sadece Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım arasındaki oy farkının neden böyle olduğu hesap ediliyor. Gerçekten de düşündürücü. Oyların bu kadar aşağı düşmesinin sebebi üzerine konuşacağı yerde kalkıp, 'Orada dört pusula var. onu iptal ediyorsanız bunları da iptal edin' diyorlar. Hele bazıları var, Türkiye'de neredeyse siyaseti ve demokrasiyi kapatacak, seçimleri tamamen lağvedecek. 'Efendim filan tarihten itibaren seçimler iptal edilmelidir' diyor. Bütün bunların hepsinin altı başka anlam taşır. Bir yerlere Türkiye'yi sürüklemenin gereği yok. Seçimler iptal edildikten sonra ne olacak? 24 Haziran'ı iptal ettiniz, 2015'i iptal ettiniz… Geriye doğru giderseniz 1946'ya kadar var. Sonra bunun altından Türkiye nasıl kalkacak, bu siyasiler nasıl kalkacak? Onun için milleti aldatmasınlar. 28 bin oydan 13 bin oya düşerken bu kadar oyun nereden çalındığının üzerinde mutabakat kuracakları yerde hırsızın üstünü örtmenin bir manası yok. Dört pusulayı da dahil etmiş olsa hırsızı kovalamaktan bu millet vazgeçmeyecek. MHP de vazgeçmeyecek. Çünkü böyle kritik bir eşikte bu karmaşayı yaratan insanların niyetlerinin açığa çıkması lazım. O çıkıncaya kadar da biz bu işin arkasındayız. Onun için artık bırakın kim ne kadar haklıysa..." "YSK'ye saygı duymalıyız, 23 Haziran'da sandığa gitmeliyiz, ne kadar sandığa insan götüreceksek onun çabası içinde olalım." diyen Bahçeli, şu görüşlerini paylaştı: "Bizim gibi siz de hemşehri harekatları başlatın ve oy verme oranını yükseltin. Sonra da YSK'nin kararından öte millet iradesi ne diyor ona bakın. Bu sefer de ona, millet iradesine saygı duyalım. Ona da saygı duymazsanız, çok daha farklı anlamlar ortaya çıkar. 24 Haziran seçimlerinde YSK'nin önüne sandalye atıp nöbet beklemenin anlamı neydi? Saat 23.00'e kadar bu iddia devam etti. Ama 23.00'ten sonra nöbet tutacak adamı arıyor CHP'liler, bulamıyor. 24 Haziran'da böyle bir beklenti içerisine girip beklentisinin karşılığını bulamayınca ortadan kaybolanlar; tamamen 'projenin unsurları ortadan kalkmasın, deşifre olmasın' diye sessiz kalıp, 31 Mart'ta tüm düşüncenizi düğümlüyorsanız Devlet Bahçeli bunun arkasını arar." Bahçeli, gazetecilerin "Her şey çok güzel olacak sloganını nasıl buluyorsunuz?" şeklindeki sorusu üzerine, "2014-2013 yıllarında Emre Uslu denen bir kişinin sloganı bu. Twitter'da da var, her şey çok güzel olacak. Şimdi bunu herkes kullanıyor, bazıları da kullandı. Bir de bütünleşenler var. Kimler var mesela? Güroymak'a giderken orada Norşin olarak isim değişikliğini ifade edip, 'Her şey çok güzel olacak' diyen bir eski Cumhurbaşkanı var. FETÖ'cüler var, PKK'cılar var, siyasette çok değişik beklentiler içinde olanlar var. Slogan çok yanlış." yanıtını verdi.
"Cumhur İttifakı'nın sloganı ne olmalı?" sorusu üzerine Bahçeli, bunun belirleyicisinin MHP olmadığını, bu sloganı belirleme görevinin Cumhur İttifakı'nın ana kütlesi ve adayları da kendilerinden olan AK Parti'de bulunduğunu söyledi. Bahçeli, "Bana ille de bir slogan diyorsanız, İstanbul'da bu kadar gürleyen havada, yağmur bereket varken, 'yıldırımlar çaksın' derim." diye konuştu.
"Kandil'den haberleşiyorlar zaten"
Bahçeli, Yüksek Seçim Kurulundan (YSK) İstanbul seçimlerine ilişkin karar çıkacağı gün, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın 2 Mayıs'ta İmralı'da avukatlarıyla görüştüğünün ortaya çıkmasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, şunları söyledi: "HDP seçmeniyle Kürt kökenli kardeşlerimizi birbiriyle karıştırmamak lazım. Yorumu o şekilde ele aldığımız zaman, HDP'nin oylarının hepsini Cumhur İttifakı'na kanalize edecek bir taviz politikası takip ediliyor gibi bir anlayış ortaya çıkar ki bu doğru değildir. Bu bir talep meselesidir. Avukatıyla uzun yıllar görüşememesinin ısrarlı bir şeklidir. Bir hanımefendi milletvekilinin cezaevinde 160 günden beri ölüm orucu tutmuş olmasındandır. Böyle bir durum karşısında Sayın Cumhurbaşkanı'nın ifade ettiği şekliyle, çözüm sürecini kapsamayan ama avukatının talebine verilen bir cevaptır. Bana sorarsanız avukatıyla görüşsün. Yani görüşmese dahi bunlar Kandil'den haberleşiyorlar zaten. Bunu büyüterek, farklı noktalara getirerek hele hele PKK, onun YPG'siyle, onun HDP'siyle iş birliği yapıp seçim kazanma sevdasına kapılanların ağızlarına böyle bir görüşmeyi almamaları lazım. Ağızlarına almaları gereken görüşme, yattaki görüşmeler olmalıdır." "Yattaki görüşmeye ilişkin duyumunuz var mı?" sorusu üzerine ise Bahçeli, "Vallahi benim yatla alakam yok, mitili soruyorsan onun için de yata gerek yok." dedi.
"İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına, Mecliste seçim yapılması yerine geçici olarak İstanbul Valisi'nin görevlendirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Bahçeli, "Yasal yönden ikisi de müsait ama tercih kısa süre, 46 gün içinde valilikle yürütülmesinde. Kayyum da değil, vali görevlendiriliyor. Buradan seçimleri tekrar tartışılır bir konuya getirmemek lazım. Orada birisinin oturması lazım, devletin rutin işleri var. Bunların devam etmesi için de böyle bir görevlendirme olabilir." karşılığını verdi.
"Liderliği bu kadar ucuza almamak lazım"
"Son günlerde özellikle sosyal medyada Ekrem İmamoğlu ile ilgili 'bir lider doğuyor' şeklinde yorumlar var. CHP'nin başına geçeceği ifade ediliyor. Siz nasıl yorumluyorsunuz?" sorusu üzerine Bahçeli, "Üç defa 'kınıyorum' tabirini kullanarak lider doğmaz. Liderliği bu kadar ucuza almamak lazım. Emek ister. Halkın kabulünü ister, sevgi, saygı ister. Onlar daha oluşmadan bir seçim döneminde birden parlatmalarla lider doğmaz. Onun için Kemal Kılıçdaroğlu Bey'le bu arkadaşı mukayese ettiğiniz vakit Kemal Kılıçdaroğlu'nun heyecanı, tecrübesi, 8 yıllık birikimi, ısrarlı davranışı üste gelir diye düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Bahçeli, "İktidar ve muhalefet partilerinin İstanbul'da ilk hedefleri küskün seçmene dönük olarak değerlendiriyor. Bu anlamda sandığa gitmeyen seçmene dönük MHP'nin yaklaşımı nedir?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Sandığa gitmeyenleri sandığa getirmek gerekir. Hele hele Türkiye'nin böyle hayati döneminde, seçimin çok fazla anlamlar taşıyacağı ortamda vatandaşlık görevini yerine getirmeyeni fazla dikkate almamak lazım. Böyle bir dönemde sandığa gidemeyecekse nereye gidecek bu insanlar? İşi gücü bırakıp sandığa gitmeli, vatandaşlık görevini yapmalı. Gönlünden hangi parti geçiyorsa ona oy versin ama sandığa gitsin.
Sandıktaki tartışmaları Avrupa'da, ABD'de tartışılır duruma getirmek doğru değil. ABD Türkiye'deki siyaseti not alıyor, ne demek bu? Türkiye demokrasiyle ilgili mücadelesini verirken ABD emperyalist güç olarak oyunun içinde mi yoksa Türkiye'de öğretmenliğe mi soyundu? Not alıp da ne yapacak, kaç verecek Türkiye'ye? 5'in altında verecekse zaten başka şey düşünüyor demektir. 5'in üstündeyse sınıf geçmeyle ilgili bir nottur o. Ona da kimsenin itirazı olmaz." Bahçeli, "Niyetleri 5'in altında mı vermek?" sorusu üzerine, "Öyle gözüküyor. Mesela ben Venezuela halkına çok… Birine diyor ki, 'sen devlet başkanı olmalısın.'' Gaido diye bir adam çıkıyor. Biri de demiyor ki 'Ey ABD, ben seçeceksem birini seçerim, değiştireceksem de değiştiririm sana ne oluyor.' Türkiye'de de diyen yok. Burada birkaç tane siyasi parti genel başkanı Venezuela'yı kınadı ama başkaları 'Türkiye'de de gelecekte de böyle olabilir mi?' düşüncesiyle sabırla bir uykuya dalmışsa o fena uyanır." diye konuştu.
"Galatasaray yönetimi o şahsı aforoz etsin"
Galatasaray'ın Divan Toplantısı'nda Hayri Kozak'ın, Ekrem İmamoğlu'na desteğini deklare etmesine Galatasaraylılar tarafından esprili bir şekilde "İnşallah bu son toplantı olmaz" yorumu yapıldığının belirtilerek, buna ilişkin yorumu sorulan Bahçeli, "Galatasaray yönetimi o şahsı aforoz etsin. Yani çok sayıda taraftarı bulunan spor kulübünü bir kişi bu şekilde istismar edemesin, bir eksik kalsın bana göre Galatasaray." dedi.
"Cem Yılmaz'ı bundan sonra sevemem"
Sanatçılardan da benzer tepkiler geldiğinin ifade edilmesi üzerine Bahçeli, "Türkiye'de televizyonlar, olmayan sanatçıları olur hale getiriyorlar. O kadar yükseldikten sonra bir laf etmesi lazım. Onları dikkate almıyorum ben. Herkes Cem Yılmaz Bey'i sever ve çok güler. Ben ise onu görünce 'önce bir elbiseni değiştir' derim. Kravat tak hatta takma, başka bir şeyler yap. Belediye seçiminde oy vereceksen git ver ama sana yönelmiş sevgiyi siyaseten istismar edip hepimizin alerjisini toplamaya vesile olma. Yüzde 49'u sevebilirsin ama yüzde 51'e de saygı duy. Ben, Cem Yılmaz'ı bundan sonra sevemem." yorumunu yaptı.
Beşiktaş-Galatasaray derbisine ilişkin bir soru üzerine Bahçeli, "Beşiktaş'ın önüne tarihi bir fırsat çıkıyor. Galatasaray derbisinde sonuç aldığı takdirde şampiyonluk için yol aralıyor noktasında beklentimiz vardı. 2-0 mağlubiyet bizi çok incitti. Fakat sporcuların aldığı yıldızlara bakarken gazetelerde, bir gördüm ki Galatasaray'ın 11 futbolcusu Birleşmiş Milletler takımı gibi karşımıza çıkmış. Siyaseten bir laf söylemem gerekirse 5, BM'den büyüktür. Yani Başakşehir, Galatasaray, Fenerbahçe, Trabzonspor ve Beşiktaş, BM'den büyüktür." dedi.
"Milli beka"
"Seçimde Cumhur İttifakı'nın oy oranının yüzde 50'nin altına düşme ihtimali doğarsa bu sonuç sistem ya da başka tartışmaları getirir mi?" sorusunu Bahçeli, "Doğmadan getirenler var, dolayısıyla Allah muhafaza öyle bir sonuç alındığı takdirde çok kişi gece gündüz tekrar edecektir. Bizim de böyle bir doğuma müsaade etmemek için 52'nin yukarısını düşünmemiz gerekiyor. Yoksa istismarı çok olur. Fransa'sı karışıyor, Almanya'sı, İngiltere'si, ABD'si karışıyor." şeklinde yanıtladı.
"31 Mart seçiminde beka vurgusu yaptınız. İstanbul seçiminde de aynı beka tehdidini, sorununu görüyor musunuz? Seçimlerde vurgulayacak mısınız?" sorusu üzerine Bahçeli, "Beka konusunu gündeme taşıdığımız andan itibaren böyle bir sorunun olmadığını iddia edenler vardı. 31 Mart'tan 6 Mayıs'a kadar ki süre içinde görülen odur ki beka sorunu hala kuvvetle devam ediyor, Türkiye'nin de önemli bir sorunu olarak karşımızda duruyor. Bunun için beka konusu belki o kadar tarif edilmese de anlamı büyüktür. Ve devam ettiği kanaatindeyim." diye konuştu.
"TÜSİAD'ı halk da kabul etmiyor"
Bahçeli, "İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararının ardından ekonomik verilerde değişiklikler söz konusu oldu. TÜSİAD açıklama yaptı, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, şunları kaydetti: "Türkiye'nin önemli siyasi krizler yaşadığı ortamda bekleyip bekleyip siyasi krizi tahrik edici konuşmayı TÜSİAD alışkanlık haline getirmiştir. Başkanları kim olursa olsun bu gelenek devam ediyor. TÜSİAD'ın söylemini doğru bulmuyorum. Kendilerine bir tek soru soruyorum. TÜSİAD önemli iş adamlarının oluşturduğu bir kurumdur. Çok çalışmış, değerli bilim insanlarını yanına almıştır, araştırmalar yapmıştır. Temel sloganları vardır. 'Mutlaka bir yapısal reforma ihtiyaç var' demişler ve yapılan reformlarla ilgili çok da eserler ortaya koymuşlardır. Ben parti genel başkanı olarak hükümette olduğumuz süreçte TÜSİAD'ın bu eserlerini yakından takip ettim. Bir tek sorum var kendilerine, hangi iktidar gelirse gelsin bu yapısal reformlarının kitapçığını verdiler. Ziyaret ettiler, o yöneticileri kendileri çağırıp akılarınca imtihan da ettiler. Fakat bugüne kadar o yapısal reform tekliflerinden hangisi kabul gördü, hangisinden sonuç aldılar. Onun için bu tür ana kuruluşlar, katma değer ve üretim yaratan kuruluşlar siyaseti çok erken yorumlamaya kalkmasın. Şimdi bir başkan çıkmış bir cümle sarf ediyor. Ona o cümleyi tersinden okuturlar. Böyle şey olmaz. Yazık bu memlekete. TÜSİAD'ı halk da kabul etmiyor. Alternatifleri de doğmuştur, onlar ilerde ne yapar onu bilemiyorum. TÜSİAD'ın yerine birçok kavramlar üreten, alfabedeki 29 harfi kullanan iş adamları seviyesi de doğmuştur. Ama TÜSİAD bu özelliğini kaybetmiştir, ciddiye alınır tarafı da kalmamıştır.
TÜSİAD’ın kurucusu 64 çok değerli bilim, iş insanı vardır, onlar da artık TÜSİAD'ın içine girmeme eğilimindedir. Şimdi siyasi hayatta hiçbir özellikleri olmayan, iş hayatında da ne yaptıkları belli olmayan insanlardan yapılar oluşuyor. Onun için 64 değerli kurucudan şimdilik ses çıkmıyor. O bakımdan hele hele seçim kararının alındığı gün ekonomiyi öne çıkarıp, döviz kuru üzerinde birtakım oynamalar yapmak yakışık alan bir şey değildir. 6,2 iken 6 virgül bilmem neye düştü. Yarın daha farklı düşebilir. Soğan patates, bunlar da ucuzlama dönemine girdi. Adana'da 1,5 lira soğan. İsteyene ben iki kamyon gönderebilirim. Ne yapıyorsa yapsın."
"Rahmetli Erbakan'ın kemikleri sızlar"
"İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararıyla CHP'nin temasları oldu irili ufaklı partilerle. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine de Bahçeli, şunları söyledi: "Aday çıkardılar ama oy verme anında hangi partiye ne kadar oy verdiler onu ben de merak ediyorum. Saadet Partisi 'ittifakın içinde yokum' demesine rağmen kendi adayına ne kadar oy verildi. Yani rahmetli Necmettin Erbakan'ın kemikleri sızlar. 30-40 sene mücadele edeceksin, yüzde 1 oy alacaksın, hem de en kritik dönemde. Şimdi aday çıkartsan ne olur çıkartmasan ne olur? Onun için onlara düşen, cami tartışması yaratmak, oradan başka sonuç elde etmek yerine dün terk ettikleri kardeşlerine destek vermek suretiyle sonuç almaktır." Bahçeli, "Bazı partiler de adaylarını ilan ettiler. Siyaseten bu aday çekmeler iki turlu seçime dönüştürmüyor mu?" sorusu üzerine de şu değerlendirmede bulundu: "Adayını çeken yok ama varsayımlar üzerine aday çekilirse ne oluru araştıranlar var. Yani o iki şey farklı. '200 küsur bin oy var. Bu nereye yıkılırsa netice alırız'ı hesap edenler var. 200 binle bir şey olmaz. Onun için bunlar nereyi destekliyorlarsa ona oy versinler. Ya zillet ittifakında kalıp oraya destek verirler ya kendi adaylarını daha çoğaltmak isterler oy olarak veya geçmişteki vefaya saygılı kalarak onu semt olmaktan çıkarırlar."