'Mesele terfiyse eğer...'
Güler'den flaş açıklama!
İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ankara'da emniyet binalarına yönelik saldırının ardından teröristlerin kısa sürede yakalanmasının polisin başarısı olduğunu belirterek, "Bu olaydan dolayı polise 'geçmiş olsun' denilmesi gerekirken, hemen olaydan 2 saat 50 dakika sonra saldırganları bütün malzemeleriyle yakalayan, başka eylemleri de bu şekilde önleyen polisin takdir edilmesi gerekirken itham edilmesi son derece üzücüdür" dedi.
Güler, AA muhabirine, Ankara'da polis binalarına yönelik saldırının ardından yaptığı "Saldırganlar takibimizdeydi" açıklamasının eleştirilmesine üzüldüğünü ve şaşırdığını söyledi.
Hakkında arama kararı olan, eylem yapma ihtimalleri bulunan veya yurt dışında İnterpol tarafından aranan kişilerle ilgili polisin takibi bulunduğunu belirten Güler, "Takip demek illa fiziki ve teknik olarak biliyorum, bu adam burada demek değildir. Eğer aranmakta olan kişinin yerini biliyorsanız derhal operasyonunuzu yaparsınız. Bu terör örgütü olabilir, eylem yapacağı yerde pusu kurarsınız veya bulunduğu yerde tespit ediyorsanız gider operasyon yapar, yakalar ve adli mercilerin önüne çıkarırsınız. Bunun başka bir izahı yoktur. Ama eğer adamın yerini yurdunu bilmiyorsanız, bu kez eylem yapma ihtimali olan yerlerde, memleketinde, gidebileceği yerlerde, ilişkisinin bulunduğu yerlerde gerekli takipleri yaparsınız. Benim ifade ettiğim budur" diye konuştu.
Son eyleme karışan zanlılardan birinin 19 Mart'ta AK Parti Genel Merkezine lav silahla saldırdığını ve bu nedenle arandığını vurgulayan Güler, "Arama kararı Ankara mahkemesinden verilen bir karardır. Ayrıca kendisi yurt dışında da kırmızı bültenle aranan bir kişidir. Diğer kişi de daha önce 2012'de Yunanistan'a geçtiği ve orada silahlı eğitim ve bomba eğitimi aldığı istihbaratı elimizde olan ve eylem yapma şüphesi bulunan kişidir, istihbarat makamlarınca hakkında uyarı bulunan kişidir" bilgisini verdi.
Güler, DHKP/C terör örgütünün 2012 Haziran ayından sonra silahlı eylemlerine yeniden başladığına işaret ederek, örgütün 7'si İstanbul'da, 4'ü Ankara'da olmak üzere 11 eylem gerçekleştirdiğini söyledi.
Bu olaylara 12 teröristin karıştığını anlatan Güler, şunları kaydetti:
"Bu teröristlerden ikisi canlı bomba olarak hayatını kaybetti, üçü polisle girdikleri silahlı çatışmada hayatını kaybetti. 6 kişi de sağ olarak yakalandı ve haklarında adli işlem yürütülüyor. Yani bu eylemlere karışan teröristlerden tamamı yakalandı. Bunlardan dokuzunun daha önce Yunanistan'da eğitim alarak Türkiye'ye geldiği de tespit edildi. Aranan kişileri takip etmeyecek mi polis, elbette edecek ama eğer yerini biliyorsa gidip yakalayacak, bilmiyorsa muhtemel olan yerlerdeki takibini sürdürecek. Bunlarla ilgili fotoğraflar, eylem tarzları, varsa parmak izleri, varsa diğer bilgiler sürekli şekilde ilgili birimler, 81 il valiliği ve yurt dışında bulunacağı yerlerle de sürekli bilgilendirilerek bu takip yapılır. Takip budur."
Bunun başka türlü düşünülmesi "akla hayale gelecek" bir şey olmadığını dile getiren Güler, "Polis yani biliyordu, gelsin eylem yapsın, Emniyet Genel Müdürlüğüne, polisevine roket atsın, masum insanları öldürsün, ondan sonra yakalayacağız. Böyle bir mantık olabilir mi? Bunun düşünülmesi bile bana çok abes geliyor. Böyle bir şey düşünülmesi asla mümkün değildir" dedi.
Türk polisinin kanunlar çevçevesinde kendine verilen görevleri en iyi şekilde yerine getirmenin gayreti içinde olduğunu vurgulayan Bakan Güler, Dikmen'deki sadırılardan sonraki açıklamasında da bunu kastettiğini bildirdi.
Güler, "Yerini bilirseniz yakalarsanız ama bilmezseniz istihbarat anlamında önleyici tedbirlerle yakalamaya çalışırsınız. Bu iki kişi de onun gibi başka terör örgütlerinin de militanları var. Onlarca kişi var bu şekilde aranan. Onlarla ilgili takibin sürdürülmesi bu anlama gelir. Yoksa 'Biz yerini biliyorduk, eylem yapsın diye...' Böyle bir şey asla söz konusu olmaz" değerlendirmesinde bulundu.
Polisin başarısı
Eylemcilerin kısa sürede yakalanmasının polisin başarısı olduğunu dile getiren Bakan Güler, "Polisin bu konudaki başarısının takdir edilmesi yerine, bu olaydan polise 'geçmiş olsun' denilmesi gerekirken, polisin hemen olaydan 2 saat 50 dakika sonra saldırganları bütün malzemeleriyle yakalayan, başka eylemleri de bu şekilde önleyen polisin takdir edilmesi gerekirken bu şekilde itham edilmesi son derece üzücüdür. Polis teşkilatı bu ifadelerden son derece üzüntü duymaktadır. 'Geçmiş olsun' denilmeden, operasyonla ilgili başarısı dile getirilmeden bu şekildeki ithamlar son derece yakışıksızdır" diye konuştu.
"Polis, teröristlerin yerini bilse hiç böyle caniane bir eylem yapılmasına fırsat verir mi? Bunu akıl, mantık alır mı" diye soran Bakan Güler, yıllardan beri polise, askere, kamu görevlilerine ve masum insanlara acımasızca saldıran bu terör örgütünün militanlarını veya eylemleri gerçekleştirenleri yakalamanın polisin öncelikli görevi olduğunu belirtti.
Yasa dışı örgüt elemanlarıyla ilgili takiplerin yurt dışında da sürdürüldüğünü dile getiren Güler, 19 Mart 2013'te AK Parti Genel Merkez binasıyla aynı gün Adalet Bakanlığına da bombalı saldırı yapan Hasan Biber'in, Yunanistan'a kaçtığını, onun da 30 Temmuz'da Sakız Adası'nda Türkiye'ye eylem yapmak üzere gelirken yakalandığını anımsattı. Güler, o operasyonda 23 kişinin gözaltına alındığını, 5'i Türk, 3'ü de Yunanistan uyruklu 8 kişinin tutuklandığını söyledi.
Güler, Almanya ve Hollanda'nın da aralarında bulunduğu bazı ülkelerde yasa dışı örgüt üyeleriyle ilgili takipler yapıldığına dikkati çeken, "Takip bu anlama gelir. 'Takibimizdedir' demek de bunu ifade eder" dedi.
Zanlıların üzerinden çıkan sahte kimliklerden birinin Avusturya'dan diğerinin ise Fransa'dan çıkarıldığının tespit edildiğini bildiren Güler, "Başkaları adına düzenlenmiş kimliklerde kendi fotoğrafları var. Sahte kimliklerle Türkiye'ye girdikleri şeklinde. MOBESE'den yapılan tespitlerde ölen kişinin görüntüsü ele geçti. Yunanistan'dan Türkiye'ye girdiğini testip ettik" diye konuştu.
"İstihbarat makamları gerekli uyarıları, bilgilendirmeleri ve analizleri ilgili makamlara bildirdi"
AK Parti'nin merkez binasına 19 Mart'ta yapılan sadırının ardından istihbarat birimlerinin, mayıs, haziran, temmuz ve ağustos aylarında 6 ayrı haber notuyla ilgili birimleri uyardığı bilgisini veren Güler, yasa dışı örgütlerin, özellikle DHKP/C'nin eylem arayışında olunduğu, Yunanistan'dan bu amaçla elemanların gönderilebileceği ve Muharrem Karataş'ın da bu eylemlerde kullanılabileceğine yönelik istihbarat olduğunu söyledi.
İstihbarat birimlerinin gerekli uyarıları yaptığına dikkati çeken Bakan Güler, şöyle devam etti:
"Ama her aranan kişinin mutlaka hemen yakalanması diye bir imkan yok. Sahte kimliklerle, illegal yollardan, saklanmak suretiyle belli yerlere gelip bu eylemleri gerçekleştirdikleri de olabiliyor. Bunu değerlendireceğiz. Koruma tedbirlerinde bir eksiklik olup olmadığını elbette değerlendireceğiz. Ama öyle basit bir eylem ki reklam panolarının arkasına hemen anlık şekilde gelip roketi açıp kaçmalarıdır. Bu dönemde 2012 Haziran ayından sonra 11 eylemin aydınlatılması, faillerinin ele geçirilmesi bunlar istihbaratın faaliyetini, polisin çalışmasını ifade etmiyor mu? Olaydan 2 saat 50 dakika sonra yakalanmış olmaları bu konudaki takibin ne kadar seri, ne kadar sağlıklı olduğunu göstermiyor mu? Ama tabii aranmakta olan kişilerin hepsinin de bir anda yakalanması mümkün değil. Biz bunların hepsinin analizlerini kendi içimizde yapacağız. Ama bir istihbarat zaafiyeti olarak değerlendirmiyorum. Çünkü istihbarat makamları gerekli uyarıları, gerekli bilgilendirmeleri ve analizleri ilgili makamlara bildirmişlerdi. Bu operasyonların birçoğu da onların verdikleri bilgilere göre yapıldı. Bunu da bu şekilde değerlendirmek durumundayız."
"Zaafiyeti olan teşkilat bunu başaramaz"
Saldırıyla ilgili çalışmalarından dolayı Ankara Emniyet Müdürlüğüne teşekkür eden Güler, "Sivil insanlar, masum insanlar hedef gözetilmeksizin, yüzlerce insanın bulunduğu Polisevi'ne roket atıldı. O başka bir camdan içeri girse çok sayıda insanın ölmesine sebep olabilecek insanlık dışı, alçakça bir saldırıdır. Olayın hemen akebinde Ankara Emniyet Müdürlüğün faailleri kısa sürede yakalaması elbette bir başarıdır. Bunu özellikle belirtiyorum. Zaafiyeti olan teşkilat bunu başaramaz" diye konuştu.
Hrant Dink cinayeti
Hrant Dink cinayetiyle ilgili ihmali bulunduğu öne sürülen bazı kamu görevlilerine ilişkin terfi iddialarını ve kendisine yönelik ifadeleri üzüntüyle okuduğunu belirten Güler, "Bir kişinin sabıkasının olması için kesin yargı kararı ile mahkum olması lazım. Sabıkanın ne anlama geldiğini herhalde bunu ifade eden kişilerin sorumluluk anlayışı içinde iyi değerlendirmeleri lazım" dedi.
Bakan Güler, ilgili makamların cinayete ilişkin gerekli soruşturmaları yürüttüğüne değinerek, davanın Yargıtay aşamasından döndüğünü ve yeniden ele alınmaya başlandığını hatırlattı.
Bu olayda ihmali olduğu ifade edilen kişilerle ilgili geçmişte araştırmalar yapıldığını, idari mahkemelerinin verdikleri kararlar bulunduğunu ve yargılaması yapılanlar olduğunu anımsatan Güler, "Şunu ifade edeyim, şahsımla ilgili tek bir soruşturma yoktur. Bu konuda herkesi dikkatli olmaya davet ediyorum. Eğer belge arıyorlarsa kendilerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14 Kasım 2007 tarihinde verdiği işleme konulmama kararını ve en son da 10 Nisan 2013'te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı gösterebilirim. Hakkımızda bu konuda yapılan tüm iddialar ve suç duyurularına karşılık ilgili mahkemeler hiçbir belgenin, bilginin, bu konuda bir ihmalin tespit edilemediğini, olayla ilgili illiyet rabıtasının bulunmadığını ifade ettiler" dedi.
Asılsız iddialarla ilgili yargının gereğini yapacağını, belge isteyenlere bu iki belgeyi gösterebileceğini belirten Güler, bu konuda elinde bilgi, belge ve başka iddiası olanlardan bunu ispatlamasını istedi.
Sorumluluk sahibi kişilerin bu konudaki söylemlerine dikkat etmeleri gerektiğini aktaran Güler, şöyle devam etti:
"Eğer mesele terfi meselesiyse benim İçişleri Bakanlığına terfi ettiğimi iddia ediyorlarsa ben de o zaman bu terfi sürecini ifade etmeye çalışayım. Ben 41 sene önce bu Bakanlığa memur olarak başladım. 10 sene kaymakamlık yaptım. 10 sene boyunca şube müdürlüğü, daire başkanlığı, daire başkan yardımcılığı, genel müdürlük yaptım. 18 yılı aşkın süre Türkiye'nin 4'ü büyükşehir olmak üzere 5 ilinde kesintisiz valilik yaptım. Bunlardan biri İstanbul'dur. 7 yılı aşan süre İstanbul valiliği yaptım. Daha sonra müsteşarlık yaptım. Sonra Mardinli hemşehrilerimin teveccühüyle milletvekili seçildim. İşiçleri Komisyonu Başkanlığı yaptım ve bugün İçişleri Bakanlığındayım. İşte terfi sürecim budur. Bu süreci de halkımızın takdirine bırakıyorum. Onun için herkes bu ifadelerde bulunurken dikkatli olsun. Kişilik haklarımıza bu konuda yapılan saldırıların hepsini de yargı mercilerine taşıyacağımı ifade etmek istiyorum."
İstanbul ve Trabzon'daki bazı görevlilerle ilgili şu anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla yeniden inceleme yaptırıldığına dikkati çeken İçişleri Bakanı Güler, şunları söyledi:
"Bu incelemeler sonucu kararı yine yetkili idari merciler verecek hem de bu kararlara karşı idari yargı mercilerinde görülen davalarla kesin kararları verilecek ve adli mahkemeler bunu sonuca bağlayacaktır. Ama bütün bunların benim şahsımla ilgili hiçbir alakası yok. O Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği karar İstanbul ve Trabzon emniyet müdürlüğü yetkilileriyle ilgilidir. Daha önceki soruşturmayı etkin soruşturma kapsamında değerlendirmediği için bunlarla ilgili idari soruşturmalar tekrar yapılacaktır. Tabii burada adli mercilerin vereceği kararı beklemek lazım. Bu konuda peşin hükümle davranmak mümkün değildir. Bekleyelim soruşturma adli mercilerin önündedir. Bu konuda verilecek karara da herkes saygı gösterecektir."