Medreselerde reform olsun ama nasıl?
Pakistan'da bir "medrese sorunu" olduğunu kimse inkar etmiyor. Kapatılmaları gerektiğini savunanlar bile var. Müşerref Atatürk'ü örnek alıyor ama işi zor; hele "Tevhid-i Tedrisat" kanununu çıkarması, yani medreseleri kapatması imkansız
Pakistan Cumhurbaşkanı Perviz Müşerref, 21 Temmuz günü televizyondan ulusa seslendi ve 7 Temmuz Londra bombalarıyla ülkesinin bir ilgisinin bulunmadığını söyledi. Müşerref konuşmasının bir yerinde Urduca'dan İngilizceye atlayarak doğrudan İngiltere Başbakanı Tony Blair'e şu uyarıda bulundu: "Şüphesiz bizim burada, aşırı hareketlerle sorunumuz var ve bunları sert bir şekilde bastırmaya çalışıyoruz. Ama İngiltere'nin de ciddiye alması gereken bir sorunu olduğunu söyleyebilirim."
Pakistan'da görüştüğümüz hemen herkes, İslamcısı-laik kesimi; ılımlısı-radikali Müşerref gibi düşünüyor. "İngiltere'de doğup büyümüş, lise-üniversite okumuş çocuklar, burada birkaç gün medreselere takılmakla mı intihar bombacısı olmuşlar!" itirazı hep karşımıza çıktı.
Ama bütün bu savunma reflekslerine rağmen ortada bir "medrese sorunu" olduğunu inkar edenlerin sayısı çok az. Örneğin Müşerref, uluslararası baskılar üzerine terörist yetiştirmekle yeniden suçlanan medreselerde reform yapacağına dair söz verdi. İlk aşamadaysa sayıları 1400'ü bulan yabancı öğrencileri geri göndereceklerini açıkladı.
Sorunlar yumağı
"Medrese reformu"nu istemeyen pek yok. Ama neyin, nasıl, hangi imkanlarla ve neye göre reforme edilmesi gerektiği konusunda tam bir kavga yaşanıyor. Bir kere medreselerin ve buralardaki öğrencilerin sayısı net değil. 10 bini aşkın resmen kayıtlı medrese olduğu biliniyor, kayıt dışıların sayısıysa 20 binden fazla olarak tahmin ediliyor. Ama öğrencilerin sayısı konusunda tam bir curcuna yaşanıyor. Kimisi 450 bin derken kimileri 2 milyona yakın öğrenci bulunduğunu (Pakistan'ın nüfusu yaklaşık 140 milyon) ileri sürebiliyor.
Mezunlar işsiz
Pakistan'ın en seçkin sayılabilecek medreselerini ziyaret ettik ve bunların hiçbirinin parlak birer eğitim kurumu olmadığını gördük. Kırsal kesimde imkanların daha kısıtlı, şartların çok daha kötü olduğunu duymak bizi şaşırtmadı. Medrese yöneticileri Pakistan'ın din adamı ihtiyacını karşıladıklarını söyleseler de her yıl mezun olan binlerce öğrencinin büyük kısmı işsizler ordusuna katılıyor.
Batı, özellikle bu işsizlerin potansiyel birer El Kaide militanı olmasından kaygılanıyor. Ama Ziya ül Hak döneminde Pakistan Askeri İstihbaratı'nı (ISI) yöneten ve Afgan cihadının organizatörü olarak sivrilen emekli general Hamid Gül aynı görüşte değil: "El Kaide bizim bu zavallı medreselerimizi ne yapsın! Onlara modern eğitim görmüş kişiler lazım. Reform diye tutturanlar El Kaide'nin ekmeğine yağ sürer."
Gazeteci Ahmed Raşid ise "Doğrudur, El Kaide militanlarının profiline bakınca iyi eğitimli,
yetişmiş kişiler görüyoruz" diye konuşuyor ve "ama" diye devam ediyor: "Pakistanlı radikallerin profili böyle değil. Sıradan militanlar bu medreselerden çıkıyor. Bu nedenle reform şart."
Atatürk olabilir mi?
Peki reform mümkün mü? Müşerrefin Atatürk'ü örnek aldığı biliniyor ama medreseler konusunda işi çok zor; hele "Tevhid-i Tedrisat Kanunu" çıkarması, yani medreseleri kapatması imkansız. Pakistan, İslam dini temelinde kurulmuş bir devlet. Kuruluşunda medreseler de rol oynamış. Müşerref'in Atatürk olabilmesi için köklü bir laikleştirmeye gitmesi gerekir ki kimse böyle bir şeyi beklemiyor.
Ülkede en çok "ılımlı" bilinen Barelvi ekolüne bağlı medrese var. Ardından Deobandi medreseleri geliyor. İslamcı partilerin herbirinin, Vahhabi eğilimli Ehl-i Hadisciler gibi grupların da kendi medreseleri bulunuyor. Şiiler de sıkı bir medrese ağına sahipler. Medreselerin yaklaşık yüzde 15'inin radikal eğilimli olduğu tahmin ediliyor.
Atatürk devletin denetimindeki medreseleri kapatmıştı. Pakistan'da ise bunlar toplumun malı. Dolayısıyla medreselere yönelik her operasyon, Pakistan'daki zaten alabildiğine hassas olan din-devlet-toplum ilişkilerini riske atacaktır.
Pakistanlı öğrenciler: Global köyün köleleriyiz
Siyasete en uzak olduğu söylenen Barelvi ekolüne bağlı Lahor'daki Naimiye Medresesi'ndeyiz. Karşımızda devlet memuru, hatta siyasetçi olmak isteyen 20 yaşındaki Abdurrahman var. "Barelviler sufi değil midir?" diye soruyoruz, "Sufi olmayı kim istemez, ama bu devirde bu çok zor" diye cevaplıyor.
Abdurrahman Kaydabadlı orta sınıf bir aileden geliyor. Evde herkes İngilizce bilirmiş, onunki de son derece akıcı. Babası erken yaşta ölünce Abdrurrahman'ı annesi medreseye yollamış. Medrese reformu konusunda "Her şey yenilenmeli. Zamana direnebilmemiz için bu şart" diyor.
Terör eylemlerini kesinlikle onaylamadığını söyleyen Abdurrahman, Pakistan'ın dünyadaki imajından çok rahatsız: "Dünya tam bir global köy oldu. Bizi birleştiren tek şey medya. Maalesef o da Müslümanlar'ı terörist, medreseleri de terörün merkezi olarak gösteriyor."
Medreseden çıkıp Güzel Sanatlar Akademisi'ne gidiyoruz. Kızlı-erkekli bir grup yüksek lisans öğrencisi sınav sonuçlarını bekliyor. 23 yaşındaki Roma, bir kimya mühendisinin kızı. O da çok kızgın. "İslam eşittir terör denklemi çok yanlış. Batı bizlere at gözlüğüyle bakıyor. Sadece Pakistan'da değil tüm dünyada Müslümanlar birleşip tek ses olmalıyız."
Köle muamelesi
Daha sonra, boynunda fotoğraf makinesi olan 31 yaşındaki Kamuran Ahmed ile sohbet ediyoruz ve medresedeki kavram burda da karşımıza çıkıyor: "Hem 'dünya global bir köy oldu' diyor, hem de bizi sınıflara ayırıyorlar. Bize köle muamelesi yapıyorlar." Kamuran Pakistan'ın terör ürettiği iddialarını "Amerikan yalanı" olarak görüyor ve "ABD şimdi de Pakistan'a gelmek istiyor. Aslında arkalarında Yahudiler var" diyor.
Türkiye tartışıyor
Teröre karşı esnek savaş
Dünyanın her ülkesinde güvenlik güçleri terörist karşısında "Vurun! Tutun! Yakalayın!" heyecanına kapılarak siyasal haydutu etkisizleştirmeye çalışırken uygun bulduğu anda saldırıya geçerek masum insanların hayatına mal olan kanlı operasyonlara girişiyor ve onun ekmeğine yağ sürüyor, tuzağına düşüyor. Öyleyse ne yapılmalı? Terörizme karşı silahlı değil silahsız; sabırlı, kararlı ve yılgınlığı önleyici, teröristin propagandasını yok edici esnek savaş başlatılmalı. Güvenlik güçleri saldırmamalı, kuşatmalı. Halkla ilişkiler kampanyası başlatılmalı: Kamuoyu antipropaganda ile değil; tarafsız ve abartısız doğru bilgilerin verildiği halkla ilişkiler kampanyası ile bilgilendirilerek bilinçlendirilmelidir. Böylece siyasal haydutun propaganda silâhı bumerang gibi geri tepecek ve sonunda sıfırlanacaktır.
* Erol Erdoğmuş-İstanbul (72)
Şiiler Müslüman değil mi?
Abdül Raişd Gazi diyor ki: "Biz Müslümanların öldürülmesine karşıyız ve medreselerde aşırılık dersi vermiyoruz." Yalan! Pakistan'da camiide öldürülen Şialar Müslüman değil mi? Onlar başka Allah'a mı inanıyorlar ki onları öldürdünüz? Hem de camiide ve namaz esnasında. Bu aşırılık değil mi? Yeter artık masum insanların kanına girdiğiniz, anaların gözlerini yaşlı bıraktığınız ve en önemlisi yüce islam dinini ve Müslümanlar'ı karaladığınız. Sizler yüzünden Müslümanlığın adı kötüye çıktı. Sebep olduğunuz kin ve nefret yüzünden Kur'an-ı Kerim'e hakaretler ediliyor. Eğer gerçekten Allah yolunda savaşıyor iseniz masun insanların kanını dökmeyin. Şüphesiz ki Allah (c.c) zulüm edenleri sevmez ve onlar için yakıcı bir azap hazırlamıştır.
* Muhammed Sevilmiş-lğdır (22)
Dinle siyaset ayrılmaz
Abdül Raşid Gazi "Bunların dinle değil siyasetle alakası vardır" demiş. Din ve siyaset alemi bir bütündür. Dini siyasetten ayırmak "Allah dünya işlerimize karışmaz, o yalnız ahirette olacaklara yön verir" demeye gelir ki bu da insanları doğrudan küfre götürür ve affı mümkün olmayan şirke düşer. "Din siyasete karışmaz" oyunu, hilesi, entrikası, politikası, siyonizmin bir parçasıdır. Eğer din ve siyaset ayrışırsa ortada islam dini diye bir şey kalmaz demektir. Nefisleri onların dinleri olur ve bu kafirliği doğurur.
* Rahmi Çelik-İstanbul (68)
Balık baştan kokar
Dört Sünni mezhebin dört imamı
"Müslümanların kafir bir memlekete savaş açması için asgari koşul o memleketin kafir olmasıdır" derse, Şii imamları da bundan geri kalmazsa müminler de böyle yapar. Balık baştan kokar. Neden siyasal İslam var da siyasal Hıristiyanlık, siyasal Budizm, siyasal Taoizm, siyasal Mazdekizm yok? Olsa bile neden adam öldürmekle uğraşmıyorlar?
* Salih Terzioğlu-İzmir