Maymunlara sigara içiriyorlar
Türkiye’ye Darıca Hayvanat Bahçesi’ni kazandıran Faruk Yalçın ile Leyla Umar konuştu
Türkiye’ye Darıca Hayvanat Bahçesi’ni kazandıran Faruk Yalçın, “En iyisini yapmak için dünyada 150-200 hayvanat bahçesi gezdim. İlk kez gelenler hayvanları tanımıyor bile, turnayı görenler leylek zannediyorlardı. Bilgilendirerek ikaz ediyoruz” diyor
* Tanımayanlar için, hiç kimsenin tahayyül edemeyeceği bir insansınız. Faruk Yalçın adını duyanların aklına niçin önce Aziz Yıldırım gelir?
Aziz Yıldırım ablamın oğlu ve bütün kalbimle bağlı olduğum Fenerbahçe’nin başkanı...
* Adınızı duyanlar “NATO müteahhidi” sıfatını niçin öne koyarlar?
Çünkü uzun yıllar o işi yaptım.
* Diyarbakır’da doğmuşsunuz ve 5-6 yaşlarında oradan ayrılmışsınız...
Babam devlet memuru olduğu için Türkiye’nin birçok yöresinde yaşadık. Liseyi Ankara’da bitirdikten sonra devlet Almanya’ya gönderdi; makine mühendisi oldum ve Türkiye’ye döndüm.
* İlk işiniz neydi?
O zamanlarda oyuncak Avrupa’dan ithal edilirdi. Ahşap tahtadan oyuncaklar yapmakla işe başladım.
* Peki NATO işine ne zaman girdiniz?
1952’de başladım, 1990’da bıraktım. Yani 38 yıl, sonra çocuklara teslim ederek geri çekildim. Gördüğünüz gibi, şimdi ağaçlar ve hayvanlar gibi fuzuli şeylerle uğraşıyorum.
* Özel hayatınıza dair; yakınlarınızdan duyduğuma göre mutlu evliliğiniz maalesef eşinizin 32 yaşındayken beyin kanamasından vefatıyla son bulmuş... Ondan olan iki kızınızı ve iki oğlunuzu nasıl büyüttünüz?
Eşim vefat ettiğinde çocuklarım çok küçüktü. Ben, işim nedeniyle sürekli seyahat ediyordum. İşlere fazla zaman ayırmak zorundaydım. O zaman vefakâr kız kardeşim Yaşar imdadıma yetişti. Eşinden boşanarak yaşamını çocuklarıma adadı. Onlar da Yaşar’ı gerçek anneleri gibi sevdi.
* Ancak çocuklarınız sizin aşırı disiplininizden epey çekmişler... Küçük oğlunuz İsmail ile ablası Ayşe İsviçre’de okurken tatillerini geçirmeye İstanbul’a gelmiş. Fakat iki hafta sonra Cenevre’ye gitmek istemeyince havaalanından eve dönmüşler. Siz de onları o gün tekrar havaalanına götürürken: “Bir gün bana eğitiminize verdiğim önem için teşekkür edeceksiniz” demişsiniz. Doğru mu?
(Gülüyor..) Evet aynen öyle olmuştu. Üstelik Ayşe orada sadece iyi eğitim görmekle kalmadı, üniversitede tanıştığı İsviçreli bir gençle de evlendi. Sizin de tanıdığınız ve ailede herkesin çok sevdiği bir genç...
* Kenan ve Şeina adlarını verdiğiniz torunlarınız da harika... Herkes torunlarını sever ama siz benim tanıdığım en yumuşak kalpli dedesiniz. Geçen gün dokuz torununuz tarafınızdan öpülmek için etrafınızda bekleşiyorlardı...
(Gülüyor..) Onlar cebimden çıkarıp vereceğim bayramlıkları bekliyordu.
* Peki, Faruk Bey gelelim gerçek uğraşınıza; bu kuş cennetini yapmak ne zaman ve nasıl aklınıza geldi?
Şirketin işlerini kardeşim Cengiz’e ve çocuklara emanet ettikten sonra çok güzel ve nadide kuşların bulunduğu bir kuş cenneti kurmaya karar verdim. Eskiden beri doğaya ve içinde yaşayan canlılara müthiş bir merakım ve sevgim vardı. Darıca’da bu araziyi aldım. Evvela “Kuş Cenneti” ile işe başladım. Dünyanın her yanından, her tür kuş almaya başladım; dünyanın en büyük ve en güzel papağanlar topluluğunu oluşturdum. Çevremde 30-40 tane gecekondu vardı; hepsini satın aldım, araziyi genişletince hayvanat bahçesini yapmaya karar verdim. Dünyadaki hayvanat bahçelerini görüp istediğim bilgiyi topladıktan sonra Kuş Cenneti’ni de en nadide hayvanlarını almaya başladım. Çevremdeki 200 bin metrekarelik araziyi satın aldım; içine bir park, Pet-shop mağazaları, kafeteryalar, dinlenme alanları, çocuk oyun parkı, hayvan hastanesi ve karantina gibi değişik tesisler yaptık.
İlki Atatürk açtı
* Dünyadaki hayvanat bahçelerinin kuruluşu hakkında biraz bilgi verir misiniz?
1845’ten itibaren hemen hemen dünyadaki büyük şehirlerde hayvanat bahçeleri kurularak halkın hizmetine sunulmuştur. Türkiye’de ilk hayvanat bahçesinin kurulmasına 1933’te ATATÜRK karar vermiş ve bugünkü Ankara Hayvanat Bahçesi’nin temeli atılmıştır. 1990’da ise bugün burada gezdiğiniz ilk Türk özel hayvanat bahçesinin temelini attık. “Boğaziçi Hayvanat Bahçesi ve Botanik Parkı”nı da açtıktan sonra 1993 yılında Avrupa Hayvanat Bahçeleri Birliği’ne asil üye olarak kabul edildik.
* Hayvanat Bahçesi’ni kurarken nelere dikkat edilir?
Hayvan barınaklarının temizliği, yaşam şartları, beslenmeleri, üremeleri dikkatle takip edilir. İki veterinerimiz bu konuda müthiş titizdirler. Bütün amacımız insanlara hayvan ve bitki sevgisi aşılamak. Amacımız özellikle öğrencilere eğitim olanağı yaratırken, hayvanlarla iletişimlerini sağlamak...
* Şimdiye kadar yaptırdığınız 16 okulun beşini bu nedenle yaptırdığınız biliniyor. Peki parkın genel giderleri hakkında bilgi verir misiniz?
Parkta bulunan hayvanların senelik yem giderleri yaklaşık 942.000 YTL’dir. Örneğin; bir aslan veya bir kaplanın günde yediği et miktarı 10 kg’dır. Parkımızda 11 adet yırtıcı hayvan bulunduğu dikkate alınırsa günlük et sarfiyatı yaklaşık 100 kg’dır. Parkın “su, elektrik, personel ücretleri, akaryakıt giderleri, barınak inşaatları, hayvan ithalatları ve genel giderleri” 2.600.000 YTL’dir. Yaklaşık 40.000 metrekarelik ayrı bir arazide hayvanlar için organik meyve ve brokoli gibi pahalı sebzeler için harcadığımız para miktarı 1.5 milyon YTL kadar...
* Şu anda burada kaç cins ve toplam kaç tane hayvan var?
Aşağı yukarı 2500 ile 3000 arasında değişiyor. Yavruluyorlar veya ölüyorlar... Hayvanat bahçesini bu hale getirmek büyük emek, büyük para, büyük sabır istiyor. Bir taraftan da devletin koyduğu yasaklar ve yasalarla uğraşmak da cabası...
* Getirdiğiniz hayvanları bizzat görerek mi seçtiniz?
Aşağı yukarı dünyada 150-200 tane hayvanat bahçesi gezdim. Her birinin değişik bir tarzı olduğunu gördükçe hep daha iyisini, daha güzelini nasıl yapacağımı düşündüm. Ve burayı kurmaya başladıktan sonra “Avrupa Hayvanat Bahçeleri Birliğinin” başkanıyla buluştum. Ondan, kuracağım hayvanat bahçesinin en az Avrupa standartlarında olması için bu konuda işini çok iyi bilen elemanları getirttim ve bir-bir buçuk yıl onlarla çalıştım. Her şeyin birtakım kriterlere tabi olduğunu öğrettiler. Mesela siz, gelip aslanı küçük bir yere hapsedemezsiniz. Ölçülerine göre iç ve dış mekanlar, kış yeri, ısı sistemi, aydınlatma vs. gibi hususların planlanması gerekir. Bunların hepsini aynen tatbik ettik. Eleman yetiştirmemiz için kurslar açtık. Hastalanan hayvanların tedavisi ve bakımını öğrenmemize yardım ettiler.
KIZ KARDEŞİ YANINDA OLMADAN RAHAT ETMİYOR
Faruk Yalçın “Seni aile yemeğine bekliyoruz” diye telefon ederse otuz iki kişilik bir masada ağırlanacağınızı bilmelisiniz. Üç kız kardeşi, iki oğlu, iki kızı ve dokuz torunu Faruk Bey’in yakınında oturma yarışına girerler. Ancak Faruk Bey kız kardeşi Yaşar Yalçın’ı yanına oturtmadan rahat etmez. Yaşar’ı tanıyınca Faruk Bey’e hak vermeyen birine rastlamadım.
*Medeni ülkelerde, özellikle Amerika’daki hayvanat bahçelerinin sponsorları vardır. Sizin sponsorlarınız kimler?
(Kahkaha ile gülüyor..) Benim aile fertlerimden başka sponsorum yok. Oysa Avrupa’da veya Amerika’da örneğin; iki tane aslan getiren hayvanat bahçesi onu hemen ilân eder ve bir firma onun tüm bakımına talip olur. Çoğu zaman hayvanseverler seçtikleri bir hayvanın ölünceye kadar tüm bakımını üstlenir.
* Masrafları kendi bütçelerinden mi harcıyorlar?
Tamamen... Mesela Zürih belediyesi, Zürih Hayvanat Bahçesi’ne her gün 25 bin İsviçre Frankı veriyor.
* Bizde hayvanseverlerin yüzdesi ne kadardır?
Başlangıçta hayvanları tanımıyorlardı bile. Tanımadıkları için de turnayı görenler leylek zannediyorlardı. Bazen oyun olsun diye deve kuşunun ağzına demir çubuk sokuyorlar, bazen maymunlara sigara veriyorlar... Bir tane koskoca timsahı başına taş vurarak öldürdüler. Yavaş yavaş onları bilgilendirerek ikaz ediyoruz ve şimdi verilen eğitimler sayesinde, başta okul çocukları olmak üzere, halkımız hayvanları tanıyor, seviyor ve koruyor.
*Öğrenmeleri için yaptığınız katkılar nedir?
Hayvanların resmi dahil, nerede, hangi şartlarda yaşadıkları, üremeleri, beslenmeleri bütün bilgileri barınakların önüne çerçeve içinde asıyoruz. Çocuklar böyle eğitilince hayvan sevgisini öğreniyorlar. Bu gençlerin sayısı gittikçe artıyor.
*Halk için Darıca’ya gelmek güç değil mi?
İstanbul’dan arabalarıyla gelenlerin sayısı tabii az... İstanbul ve İzmit Belediye Başkanları’na içten teşekkürlerimi gönderiyorum. Çünkü öğrencilerin ve halkın buraya gelmesi için bu yıl özel otobüs seferleri koydular. Özellikle Sayın Topbaş okul otobüslerini hayvan resimleriyle süsletti. Biri Taksim’den, diğeri Kadıköy’den kalkan iki otobüs hafta sonları buraya tahminimizden çok insanı taşıyor. Bütün amacım insanlarda hayvan sevgi dozunun artması.
* Siz burada yalnız hayvanat bahçesi değil, tropik ormanlar da kurdunuz...
Doğadaki her şeyden, herkesin yararlanmasını istiyorum. Belki de başkalarına örnek olur diye düşünüyorum.
* Hâlâ buna inanıyor musunuz?
Maalesef hayır. Bakın, dünyanın en nadide bitkilerini getirdik. Ama ilgilenen teki kişi yok. İlgilenen de koparıyor, eve götürüyor. Üç defa buraya hırsız girdi. Bürolarımızdan bilgisayarlarımızı, fotokopi makinelerimizi ve Fransa’dan getirdiğim bronz heykellerden beş-altı tanesini çalıp götürdü.
* Nasıl giriyorlar?
Geceleri duvardan atlıyorlar...
* Hayvanları da çalan var mı?
Nadide kuşlarımızın ve balıklarımızın çoğunu götürürler, biz yenilerini getiririz.
*Bu işe giriştiğiniz için hâlâ hiç pişman olmadınız mı?
Hayır, pişman olmadım; ben bunu bilerek yaptım. Çünkü bu bir hizmet.
* Hayvan çalacak kadar vahşileşen insanlarla karşılaşacağınızı hiç tahmin eder miydiniz?
Doğrusu hayır. Bunu tabii ki düşünmedim.
* Ailenizin bütün fertlerine bu sevgiyi aşıladınız mı?
Artık onlar da doğaya aşıklar, benim kadar olmasa bile...