‘Masumiyet
Müzesi’nin 12 yıllık hikayesi belgesel oldu
Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’un romanı ‘Masumiyet Müzesi’nin önce ‘müzesi’ yapıldı. Şimdi ise müzenin belgeseli çekildi. 60 dakikalık belgesel 10 Mayıs tarihinde TRT Türk’te izleyici ile buluşacak. Belgeselde, romanın yazılışı ile başlayan ve 12 yıl süren ‘müzenin yapım’ hikayesi anlatılacak
Türkiye’nin tek Nobel Ödüllü yazarı Orhan Pamuk, 2008 yılında ‘Masumiyet Müzesi’ adlı romanını yayınladı. Roman, Türkçe dışında başka dillere de çevrildi ve dünya üzerinde yüzbinlerce kişiye ulaştı. Ancak Pamuk’un ‘Masumiyet Müzesi’ ile ilgili projeleri kitap ile bitmedi. Pamuk, kitapta geçen hikayenin ve zamanın 3 boyutlu halini, yaşayanını müze haline getirdi ve ‘Maumiyet Müzesi’ İstanbullularla buluştu. Geçtiğimiz günlerde müzenin açılışı yapılırken şimdi ise ‘Masumiyet Müzesi Belgeseli’ heyecanı yaşanmaya başladı. Çekimleri 12 yıl süren belgesel 10 Mayıs 2012 tarihinde TRT Türk’te yayınlanacak. Belgesel TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ve yazar Orhan Pamuk’un katıldığı canlı yayın ile saat 20.15’te ekrana gelecek. Bu özel belgesel ile aynı zamanda TRT Türk’ün 3. yaşı da kutlanmış olacak.
Bir telefon ile başladı
Belgeselin çıkış hikayesi oldukça ilginç... ‘Masumiyet Belgesi’nin altında yönetmen Demet Haselçin imzası bulunurken Pınar Yakışıklı ve Fatoş Yapıcı da onu yanlız bırakmıyor. Haselçin, projenin nasıl doğduğunu ise şöyle anlatıyor: “Orhan Pamuk’un yazdığı ‘Benim Adım Kırmızı’ romanı ile kendisiyle tanıştık. Romanı okuduktan sonra belgesel çekmek istediğimi söyledim. Belgesel iki-üç ayda tamamlandı ve adı da ‘Aklı Gözü Gözün Şenliği’ oldu. Belgesel yayımlandıktan sonra teşekkür etti. Bu tanışmamızdan sonra 1999’da bir telefon geldi: ‘Demet Hanım, Orhan Pamuk ben. Sizinle çok gizli, çok önemli bir şey görüşmek istiyorum’ dedi. Bu telefon görüşmesinden sonra kendisiyle buluştuk. Önce romanı anlattı. Sonra ise ‘Bir bina satın aldım, onu da romanla paralel, eşi benzeri olmayan bir şey yapmak istiyorum, müze bile değil belki...’ dedi. Benden de bunun belgeselini çekmemi istedi. Sonra da bu projesini kimseyle paylaşmamamı istedi.”
Binanın eski hali çekildi
Demet Haselçin, işe binanın eski halini çekmekle başladıklarını söylüyor: “En önemli kısmı binanın eski halini tespitiydi. Çünkü onun geri dönüşü yok. Bir kere çekilecek bir şey. İnşaatta çalışanlar ‘Abla inşaat işte, neyini çekiyorsun?’ diyorlardı. Bu çekimlerin birçoğunda Orhan Bey olmuyordu ama o da büyük bir hevesle inşaatla ilgileniyordu bu sırada. Gelip gidip kontrollerini yapıyordu. Önemli çekimler olduğu için başıma bir şey gelirse diye kasetler şurada diye hem asistanıma hem de Orhan Bey ile paylaştım.”
2002’de ara verildi
“Proje başladı ama Orhan Bey’in kafasındakilere tam uymadı. O dönem inşaat durdu. Orhan Bey siyasi davalarla uğraştı. Columbia Üniversitesi’nde de hocalık yapmaya başladı. Ve Nobel... Sonra kitap yayınlandı. Kitabı büyük bir heyecanla okudum. Kitabı okuduktan sonra bir mail yazdım ve elimizdeki çekimleri hatırlattım. Sonra bana dönüş yaptı. Önce eski çekimleri oturup izledik. Sonra çekimlere tekrar başladık. Kaldığımız yerden devam ettik. Bir yandan inşaatı, bir yandan da atölyede objelerin tasarlanmasını kaydettik.”
Yönetmen Haselçin, Orhan Pamuk’un titiz çalışmasına ise şu örneği veriyor: “Çok titiz biri. Bir gün tavana spotlar takıldı. ‘Bu olmamış, ben size beyaz demiştim’ dedi. Mimar Cem Yücel de ‘Siz beyaz dediniz, bu da beyaz işte’ dedi. ‘Hayır ama bu beyazı dememiştim’ diye itiraz etti. Beyazın farklı bir tonu olduğunu fark edip tavandaki bütün spotları ve bitmiş elektrik sistemini söktürüp yeniden yaptırdı. Kafasındaki şeyden de bir milim şaşılmasını istemiyordu. Birçok iş defalarca yeniden yapılmasına rağmen herkes çok sabırlıydı. O kızsa da, bağırsa da, çağırsa da kimse sesini çıkarmıyordu.”