Mahçupyan: Kandil'in tavrı HDP'nin alacağı oyu birebir etkileyecek
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Başdanışmanı Etyen Mahçupyan hükümet ve HDP'nin ortak basın açıklamasında duyurulan Abdullah Öcalan'ın PKK'ya yaptığı silah bırakma çağrısına ilişkin olarak, "Kandil'in tavrı, HDP'nin haziran ayındaki genel seçimlerde alacağı oyu birebir etkileyecek" dedi.
İtalyan parlamentosunun alt kanadı Temsilciler Meclisi’nde Yeni Doğu Derneği’nin düzenlediği “Yeni Türkiye” başlıklı konferansa katılmak için Roma'ya gelen Mahçupyan, Türkiye'nin gündeminde bulunan "başkanlık sistemi" ve "çözüm süreci"ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'de son günlerde başkanlık sisteminin "Yeni Türkiye" tartışmalarının odağında olduğu hatırlatılan ve bu konudaki görüşleri sorulan Mahçupyan, "Maalesef bu, çatışma atmosferinde tıkanıp kalmış ve sığlaşmış bir tartışma. Bildiğimiz bir tek şey var; şu andaki sistem devam edemez. Zaten 12 Eylül anayasası üzerine kurulu olan bu vesayet sisteminin değişmesi lazım. Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı var dolayısıyla bu da tamamen şu andaki gibi sorumsuz kalamaz. İnsanlar cumhurbaşkanının yetkileri üzerine bir tartışma yapıyorlar ama aslında çok yetkili ve sorumsuz bir cumhurbaşkanı var şu anki anayasayla. Bir kere en azından bu cumhurbaşkanının sorumlu hale gelmesi gerekiyor" dedi.
Mahçupyan, cumhurbaşkanı sorumlu hale getirilirken yetkileri üzerinde yeniden düşünülmesi gerektiğini belirterek “Belki yetkilerinin genişlemesi gerekiyor ama bu, Türkiye’nin önümüzdeki dönem tartışacağı bir mesele olacak. Cumhurbaşkanının yetkileri nereye kadar gidecek, nerede duracak diye sorduğumuz zaman da uç noktada başkanlık sisteminden, tamamen parlamenter sisteme benzeyen melez başkanlık sistemlerine kadar çok geniş bir yelpaze var. Dolayısıyla bunlardan hangisinin olacağını şu an bilmiyoruz” diye konuştu.
Başkanlık sisteminin nasıl olacağını AK Parti içinde de bilinmediğini ifade eden Başdanışman Mahçupyan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“AK Parti, başkanlık sistemiyle ilgili komisyona teklifini yaparken, onun ilkesel bakışı dışında her maddesinin değişebilirliğini de masaya getirmişti. O yüzden de kendi önerisinin değişimine açık bir parti AK Parti. Yeter ki muhalefet bu yönde davransın ve hakikaten şu anki sistemi daha mantıklı bir yöne götürecek olan çizgide katkıda bulunsun. Türkiye’deki sistem şöyle ya da böyle değişecek. Yeni bir anayasayla değişecek. Ve de başkanlık sistemi adını koysak da koymasak da cumhurbaşkanının yetkilerinin daha belirginleşmiş ve tutarlı hale gelmiş olduğu bir sisteme doğru gideceğiz.”
‘Anayasa o kadar toparlayıcı bir mesele ki... ‘
Başkanlık sistemi ya da cumhurbaşkanının yetkilerinin artırılmasının anayasa değişikliğiyle olacağını dile getiren Etyen Mahçupyan, bu anayasa değişikliğinin de bürokrasinin yeniden yapılanması, hak ve özgürlüklerin yeniden elden geçirilmesi, AB sözleşmelerine konulan şerhlere ne olacağı, Kürt meselesi gibi pek çok konuyu kapsayacağını, bu nedenle de birden kotarılacak bir mesele olmadığını ve sabır gerektirdiğini söyledi.
Çözüm süreci
Çözüm süreci kapsamında oluşturulan Akil Adamlar Heyeti’nde de yer alan Etyen Mahçupyan, sürece dair rasyonel beklentiler üretilebileceğini ancak son noktada karar alıcıların belirleyici olacağını belirterek burada Kandil'in kritik önemde olduğunu ifade etti.
“Eğer PKK diye örgüt olmasaydı, Türkiye’nin şu durumunda bir silahlı kalkışmanın hiçbir gerekçesi olmazdı. Ama madalyonun öteki yüzünde de öyle bir örgüt var ve 30 yıldır da orada” diyen Mahçupyan, herhangi bir çözüm ya da barış noktası geçildiği andan itibaren bu örgüte ne olacağının, nasıl bir statüye kavuşacağının ve bu durumun Kürt coğrafyasında ne kadar kabul göreceğinin Kandil’in önündeki cevaplanmamış sorular olduğunu kaydetti.
Kandil için kolay karar verilebilecek bir durumun olmadığına dikkati çeken Mahçupyan, şöyle devam etti:
"Benim izlenimim, bugüne kadarki Kürt meselesindeki çalışmalarımda, bunun üzerinde çok fazla bir çaba sarf edilmiş değil. Yani çok kafa yorulmuş bir mesele de değil bu. Şu anda birdenbire Kandil’in önüne çıktı ve aynı anda da Ortadoğu'da bir kaynama varken ortaya çıktı. Ortadoğu'da hem yeni imkanlar hem yeni riskler ortaya çıkarken, bu gündeme geldi. O yüzden şunu da anlayışla karşılıyorum; Kandil’in içinde de muhakkak eş değer fikir var. Buna bir de şunu da ekleyelim; Kandil’in önünde bizim şu anda bilemediğimiz belki bir sürü teklif de var. Civar ülkelerden veya örgütlerden şuradan buradan… O zaman da öyle kolay karar verilebilirlik yok. Mesele bu. Ama bir şekilde Kandil’in önümüzdeki kısa sürede bir biçimde sağ ya da sola bir viraj alması gerekecek."
Öcalan faktörü ve seçime gidiliyor oluşuna dikkati çeken Etyen Mahçupyan, “Kandil’in tavrı, HDP’nin bu seçimde alacağı oyu birebir etkileyecek. O yüzden de burada bir stratejik karar vermeleri gerekiyor. Bunu göreceğiz. Önceden şöyle olacak ya da böyle olacak demenin çok bir mantığı yok” değerlendirmesinde bulundu.
‘Doğu'ya açılımda Türkiye'den anlamla partner yok’
Yeni Doğu Derneği’nin “Yeni Türkiye” konferansına katılan Mahçupyan, İtalya’nın durumu ve Türkiye’ye bakışa da değindi.
Avrupa’daki hakim ekonomik krizin bir getirisi olarak Akdeniz havzasının kendine has bir kişiliği oluşmaya başladığını ifade eden Mahçupyan, “İtalyanların kendilerine has problemleri var. Avrupa’da zaten bir bölünmüşlük yaşanıyor. Bu ayrışma içerisinde onların Avrupa konusunda bakışları farklılaştı” dedi.
Başdanışman Mahçupyan, İtalya’da Avrupa yeniden düşünüldüğünde şu anda yerleşik olan görüşün; Türkiye ile beraber bir Avrupa veya Türkiye üzerinden İslam alemiyle bütünleşen, daha geniş bir şekilde dış politikada etkinliği, katkısı olan bir tür yeni Avrupa beklentisi olduğunu dile getirdi.
“Doğuya doğru açıldığınız zaman Türkiye’den daha anlamlı bir partner bulmanız şu anda pek mümkün değil. Ve çok uzun süre de mümkün olmayacak” diyen Etyen Mahçupyan, şunları kaydetti:
“O yüzden İtalya kendi tarihsel bakışının getirdiği bir tür yarı doğululuk hali, belki bir tür Akdenizlilik sonucu ve de aynı zamanda da şu andaki Batı dünyasının girdiği çıkmazların getirdiği yeni yol arayışları nedeniyle Türkiye’ye çok olumlu bakıyor. Hatta, bizden daha olumlu bakıyor. Yani biz Türkiye içinde iyisiyle kötüsüyle artısı eksisiyle daha nesnel değerlendirmeler yapabiliyoruz hem hükümet hem muhalefetle ilgili hem geleceğimizle ilgili. İtalyanlar çok daha pembe bir fotoğrafın peşindeler gördüğüm kadarıyla…”