Lise öğrencisini tutuklamayan savcıya jet tayin
Konya'da Tayyip Erdoğan'ın bulunduğu bir toplantıda 'hırsızlık' üzerine sohbet ettiği gerekçesiyle gözaltına alınan liselinin tutuklanmasına karşı çıkan savcı Zonguldak'a gönderildi
17 Aralık operasyonunun yıldönümünde Konya'da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın katıldığı bir toplantıda yanındaki kişiyle 'hırsızlık' konulu sohbet ettiği gerekçesiyle gözaltına alınan M.Ş. adlı lise öğrencisinin tutuklanmasına karşı çıkan savcının geçici görevle Zonduldak'a gönderildiği öne sürüldü.
Radikal’de yer alan habere göre, Konya'da 16 yaşındaki lise öğrencisi M.E.A'nın tutuklanmasıyla gündeme gelen iddialara yenileri eklendi. Öğrencinin tutuklanmasına karşı savcının geçici görevle başka ile gönderildiği, bir vatandaşın da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın mitinginde arkadaşıyla hırsızlık üzerine konuştuğu iddiasıyla karakola götürüldüğü iddia edildi.
Söz konusu iddiayı Konya Barosu Başkanı Fevzi Kayacan'dan sonra CHP Konya Milletvekili Atilla Kart da Ankara 'da düzenlediği basın toplantısıyla dile getirdi. Kart, durumu Adalet Bakanlığı ve HSYK'nın 'yargıya doğrudan müdahale ettiğine' bir kanıt olarak gösterdi.
Atilla Kart, Konya'da M. E. A.'nın tutuklamasından önce yaşanan M. Ş.'nin olayını şöyle anlattı: "17 Aralık'ta İstasyon Meydanı'nda Cumhurbaşkanı'nın katıldığı tören esnasında , yurttaşların kendi aralarında konusu 'hırsızlık' olan bir diyalogları sonucunda karakola götürülen M.Ş. isimli yurttaş hakkında, ilgili nöbetçi Savcı, ifadesinin alınmasından sonra serbest bırakılması talimatını vermiştir. Ancak, bu işlemden sonra doğrudan siyasi müdahaleler yapılmış, M.Ş. bir başka savcı vasıtasıyla Sulh Ceza Hakimliği'ne sevkettirilmiş, daha sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. Ancak, ilk ifadeyi alan Savcı Altun'un şüpheliyi tutuklamaya sevk etmemesi sebebiyle, adı geçen Savcı, talebi olmadığı halde Zonguldak'a geçici olarak görevlendirilmiştir."
‘Tutuklama kararı veren hakim, görev ve yetkisini kötüye kullanmıştır’
Konya'da 16 yaşındaki liseli M.E. A'yı tutuklayan mahkemenin de Sulh Ceza Hakimliği olmasına dikkat çeken Atilla Kart, bu konuda da şu açıklamayı yaptı: "Bilindiği gibi; 5395 sayılı 'Çocuk Koruma Kanununun' 4. maddesinde düzenlenen 'Temel İlkeler', konuyla ilgili Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuk suçluluğunun önlenmesine ilişkin Riyad İlkeleri ve diğer ilgili mevzuat; çocukların soruşturma ve yargılanmalarına ilişkin usul ve esasları düzenlemiştir. İlgili mevzuat , bütün olarak değerlendirildiğinde; çocukların ancak ağır cezalık ve suçüstü halinin bulunması durumunda tutuklanabileceği ve hapis cezasının en son çare olarak uygulanması anlayışının mevzuatımızda hakim olduğu görülmektedir. Karar veren Yargıç ise ; âmir nitelikte olan bu mevzuatı gözardı ederek tutuklama kararı vermiştir. Görev ve yetkisini kötüye kullanmıştır. Gösterdiği gerekçelerin hiçbirisinin, yukarıda sözü edilen mevzuat karşısında pratik bir öneminin olmadığı açıktır. Keza, diğer tutuklama gerekçelerinin yanında; 'Şüphelinin pişman olmayacağı' kanısının uyandığı yönündeki yorumu da ; hukuk ve adalet kavramından ne kadar uzak olduğunu ve "yoğun bir ön yargıö içinde hükmü tesis ettiğini göstermeye yeterlidir."