'Kürt yazarın öldürüleceğini MİT biliyordu ama...'
Yazar Musa Anter'in 1992'de öldürülmesi ve AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu'nun yaralanmasına ilişkin, "Yeşil" kod adlıMahmut Yıldırım'ın da arasında olduğu 4 sanığın yargılandığı dosya ile birleştirilen 16 sanıklı JİTEM davasının görülmesine devam edildi.
Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanık Hamit Yıldırım, tutuksuz sanıklar Savaş Gevrekçi, müşteki AK Parti Milletvekili Orhan Miroğlu, müdahil Musa Anter'in oğlu Dicle Anter ve taraf avukatları katıldı.
Mahkeme Başkanı Afak İlleez, bir önceki duruşmada tanık olarak dinlenmesi için davetiye gönderilen Veli Küçük'ün mazeret belgesi sunduğunu bildirerek, tutanağa yazdırdı.
Duruşmada tanık olarak dinlenen Hüseyin Özbilgin, 2009'da Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı olarak görev yaptığını, bir telefon dinlemesi talebinde imzası bulunduğu gerekçesiyle Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığını belirtti.
Mahkemede söylediği bazı sözleri nedeniyle tanık olarak çağrıldığını kaydeden Özbilgin, bunu kanun ve insanı değerlere ne kadar bağlı ve saygılı olduğunu anlatmak için söylediğini ifade etti.
Diyarbakır'da Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde 1991-1992 yılları arasında görev yaptığın bildiren Özbilgin, şunları anlattı:
"Haber merkezi anons etti, 'şu bölgeden yoğun silah sesleri geliyor, araştırın. Askeri yetkililer bildiriyorlar o trafonun olduğu yerde silah sesleri geliyor' diye. Neden bizi bilgilendirdi? O zaman terör var. Pusuya düşürme olayları var. Biz de terör ekibiyiz, tedbirli gidiyoruz. Silahımız daha güçlü diğer ekiplere göre. Aracı bir kenara park ettik, aramaya başladık. Yaşlı bir şahıs bulmuş, eks vaziyette yatıyordu. Bir genç de yaralıydı, can çekişiyordu. Ekip amiri olarak gittim, olayı kim yaptığını öğrenmeye çalıştık. 'Kimsin, ne oldu' diye sordum. Şahıs yaralıydı, ağızdan kan geliyordu. Ambulans istedik. Bu arada diğer ekipler geldi bizim yanımıza. Ambulansta ısrar ettiğimi gören arkadaşlar, 'bırak ölürse ölsün, en iyi Kürt ölü Kürt' dediler. Bunu anlattım mahkemede. 'Bunu anlattığım arkadaşlar şu an önemli görevlerde olabilir' dedim. Bu basına yansıdı. Yansıyınca Sayın Miroğlu, bu konuda yazı yazdı. Konu bundan ibaret. Vuranları tanımıyorum."
"O zaman Musa Anter, Orhan Miroğlu kim bilmiyorum"
Özbilgin, Cumhuriyet Savcısı Alper Türközmen'in "Olay yerine giden ekip siz miydiniz? sorusuna, "Evet. Haber merkezi bizi yönlendirdi. Vardığımızda yerde iki tane şahıs vardı. Olayın failleriyle ilgili bilgi almaya çalıştık. Şahıslar yaralı olduğu için konuşamıyordu. Her hangi bir şeye ulaşamadık. O zaman Musa Anter, Orhan Miroğlu kim bilmiyorum, yeni tayin olmuşum." yanıtını verdi.
Anter ailesinin avukatı Selim Okçuoğlu'nun, "Yeşil kod adlı kişiye ilişkin bilginiz var mı? JİTEM'i duydun mu?" sorusuna karşılık Özbilgin, "Basından öğrendim. Onlar farklı bir ilde çalışmış, biz farklı bir ilde. Kendini tanımam. JİTEM'i duymadım. Bizim görevimiz önleyici ve failleri yakalamaya yönelikti. Herkes gibi basından, kulaktan duyduğumuz şeyler." ifadesini kullandı.
Müşteki avukatlarından Oya Aydın'n, "Askeri kaynaklar size haber veriyor. Cinayet işlendiği zaman terör mü aranır?" sorusu üzerine de Özbilgin, "Beni oraya gönderen 155. O tarihlerde olay yerine adi bir olay dahi olsa ekipler pusuya düşürüldüğü için terör ekibi oraya gidiyor. Pusuya düşürülebilir diye önce terör ekibi gidiyor. 'Olay doğru' derse diğer ekipler gidiyor." diye konuştu.
Söz alan Orhan Miroğlu, Özbilgin'in rastlantısal bir şekilde yargılanırken söz konusu davayla ilgili konuştuğunu, Musa Anter cinayetiyle ilgili bilgi kirliliği olduğunu savundu.
Miroğlu, "Hüseyin Bey, kendisi önemli bir tanıklık yapıyor. 'En iyi Kürt ölü Kürt diyor' gelen ekipler. İnsani bir yaklaşım içinde olduğunu söylüyor, teşekkür ederim. Ben ambulansla kaldırılmadım. O gün oralarda sanıyorum sivil halka ait bir kamyonetle Dicle Üniversitesi Hastanesine kaldırıldım, isimleri belli. Acaba oradan ayrılırken ne düşündü? Can çekişiyorum acaba ambulansı neden beklemedi? Kendisi mi götürdü beni hastaneye? Sonrasını neden takip etmemiş?" sorusu üzerine Özbilgin, şöyle konuştu:
"Bizim görevimiz olay yerini incelemek veya hastaneye götürmek değil. Bizim görevimiz önleyici görev. Olay olmuşsa failleri yakalamak. Olay yerine gittikten sonra bir düzenek falan yoksa diğer ekipler geliyor. Orada benim söylemek istediğim, olayı gören var mı diye sordum, kimse bir şey söylemedi. Orada insani olarak yaralı bir şahsı hastaneye kaldırmak için çalıştım. Bölge fakir, araç falan da yok. Olayın sonuna kadar da beklemedim. Hastaneye götürelim demedim, ambulans çağıralım dedim. Hastaneye götürmek, kayıtları tutmak karakolun işidir."
"Sadece spontane gelişen bir olay"
Özbilgin, Savcı Özmen'in, "Kendinizi savunurken başka bir şey aklınıza gelmedi de bu mu geldi? Neden?" sorusu üzerine, "Sadece spontane gelişen bir olay. Planlanmış bir konu değil. Otuz yıl devlette görev yapmış birisiniz. Casuslukla yargılanmanız zul bir şey, aklıma geldiği için." şeklinde konuştu.
Miroğlu'nun avukatı Nida Ocak'ın, "Kimliği tespit edemediniz değil mi?" sorusuna Özbilgin, "Orhan Bey'e yaralı olduğu için sorduk, 'kimsiniz, ne oldu, kim yaptı' ama cevap veremedi." dedi.
Ocak'ın, "Orhan Bey'in Kürt olduğunu nasıl anladınız?" sorusuna Özbilgin, "İsmi şuymuş, doğum tarihi şu diye konuşuyorsunuz. Kimliğini almışsınız" yanıtını verdi.
Müşteki avukatlarının, "JİTEM ile hiç karşılaşmadınız mı?" sorusu üzerine de Özbilgin, "Hiç kimsenin anlında JİTEM yazmaz. Bu şuymuş, bu şeymiş diye. Duyduğumuz şeyler vardı basında. Ama bu JİTEM diye bir şeyle karşılaşmadık. Diyarbakır'a tam vakıf değilim, dört ekip var. Tümünden sorumlu değilim. Böyle bir olaya şahit olmuşsan adli makamlara götürmüşümdür." ifadesini kullandı.
Söz alan avukat Selim Okçuoğlu, sanık Abdülkadir Aygan'ın İsveç'te ifadesinin alınması için mahkemenin görevlendireceği bir hakimin ifadesini alabileceğini söyledi. Okçuoğlu, "Yargılama uzuyor. Adil yargılama için sanıkların mağduriyetinin giderilmesi lazım. Soruşturmanın da genişletilmesini talep ediyoruz" dedi. Mahkeme Başkanı İlleez de "Şimdi değil de bir ara kararda karar verelim" diye konuştu.
"Bu 'kafa adam' yaşıyor mu"
Bu arada tekrar söz alan Orhan Miroğlu, cinayetin hem mağduru hem de tanığı olduğunu, duruşmaya hazırlıklı geldiğini, paylaşmak istedikleri olduğunu belirti.
Miroğlu, şunları aktardı:
"Mehmet Eymür'ün yaptığı açıklama çok önemli. Mehmet Eymür, Musa Anter'in, Diyarbakır'a getirilmesi için PKK'nın kafa adamlarından birinin kullanıldığından bahsediyor. Diyarbakır Savcılığında suç duyurusunu alacak savcı bulamadık. Suç duyurusunda bulunduğumuz Cumhurbaşkanı ve Başbakandı. Dava süreci devam ederken, Ömer Özüyılmaz, zannediyorum İstanbul Terörle Şube Müdürü, bilemiyorum önemli bir görevde bulunuyordu, ifademi yeniden almak istedi. Ankara Emniyet Müdürlüğünde buluştuk. Özetle şöyle oldu, 'Yeni bir gelişme yok. Olayı aydınlatmaya çalıyorum. Hamit'i araştırıyorum. Birçok Hamit var. JİTEM'in bu işi yaptığını söylüyorsunuz' dedi bana. 'Ama durum böyle değil. Musa Anter'i belli, Diyarbakır'a getiren PKK içinde biri var' dedi. Ona şunu sordum, 'Ben işin net olan kısmını bilmiyorum, kim bu kafa adam? Hala yaşıyor mu?' dedim. 'Evet hala yaşıyor' dedi. Neden ismini açıklamıyorsunuz mahkemede dedim. 'Zamanı gelince bu da olacak' dedi."
Olayla ilgili Mahmut Yıldırım'ın beyanlarına güvenilmemesi gerektiğini, cinayetle ilgili bilgi kirliği olduğunu iddia eden Miroğlu, "Musa Anter alınacak ve sorgulanacak, ben de alacağım bu işi PKK yaptı diyeceğim. Yerde can çekişirken. Yeşil'in ifadesinde geçen 'beni sağ bıraktığı', bu yanlış. Olaya uyan bir şey varsa PKK içinde birisinin Musa Anter'in Diyarbakır'a getirilmesi. Musa Anter sadece kitap imzalamak için gitmiyordu. Kendisiyle bir ilişki kuran PKK'nın isteği üzerine Diyarbakır'a gidiyordu." ifadesini kullandı.
"MİT aslında Musa Anter’in öldürüleceğini biliyordu"
Musa Anter'i anlatan kendi yazdığı kitaptan bir bölümü okuyan Miroğlu'nun ağladığı görüldü. Bir süre oturarak dinlenen ve su içen Miroğlu, daha sonra şöyle devam etti:
"MİT aslında Musa Anter'in öldürüleceğini biliyordu. Ama öldürülmesinde rol oynamadı. Olaydan MİT'in haberi vardı. Herkes öldürüleceğini biliyordu. Ama kimse bir şey yapmadı, tıpkı Hrant Dink gibi. MİT'in izlediği politika, 'Biz biliyoruz ama bir rolümüz yok'. MİT'ten Hale Anter'e gidip 'Eşini öldüreni biliyoruz ama biz değiliz' diyen kim? Bunun araştırılmasını istiyoruz.
Telekonferans yöntemiyle Abdulkadir Aygan'ı mahkemeniz dinleme imkanı bulsun. Musa ağabeyin öldürülmesinde kurumsal olarak JİTEM, MİT, PKK içindeki bir kuvvet veya bir gurubun rolü var. Soruşturma sürdürülürse belki hikayenin bilinmeyenine tanık oluruz. MİT, JİTEM, PKK içinde yer alan bir yapının rolü var. MİT'in bu işte kusuru, kabahati var. Musa Anter cinayeti aydınlanırsa bölgede bu cinayetlerin nasıl işlendiği konusunda bir sonuç elde edebiliriz. Ergenekon çöktü diye bir şey var. Ergenekon davası kamuoyunun vicdanında çökmemiş ise bu dava da çökmez."
Mahkeme Başkanı Afak İlleez'in bunun davayla ilgisinin olmadığını söylemesi üzerine Miroğlu, "Ergenekon davasında yargılanan birçok kişinin Musa Anter cinayetiyle ilgisi var" dedi.
İlleez'in, "Sanık Hamit Yıldırım'ı olay esnasında gördünüz mü? Olay sırasındaki bu şahıs mıydı?" sorusu üzerine Miroğlu, "Olay tarihinde bu şahıs 18-19 yaşlarında, çok zaman geçti. Musa ağabeyle yürüyorduk, karanlık loş bir sokak. Bir silahın bize yöneltildiğini gördüm. Hamit Yıldırım'dır, net olarak şu diyemem. Birkaç saniye gördüğünüz insanı 15-20 yıl sonra nasıl tanıyabilirim?" diye konuştu.
Avukatların talebi üzerine duruşmaya, bir süre ara verildi.
"Hayatımı bu davanın aydınlatılmasına vakfettim"
Verilen aradan sonra avukat Selim Okçuoğlu'nun, "Yeşil'in sizi, "Tayfun" olarak tanıması mümkün mü?" sorusuna Miroğlu, "Yeşil, bölgede istihbarat elemanı olarak kullanılıyor. Kendi cinayet dosyalarını dezenformasyon etmek için kullanabilir veya beni başkasıyla karıştırabilir. Hayatımı bu davanın aydınlatılmasına vakfettim." cevabını verdi.
Mehmet Eymür'ü ziyaret ettiklerini, olayla ilgili MİT'in arşivinde neler olduğunu sorduklarını kaydeden Miroğlu, kendisinin bilgi vermekten kaçındığını, mahkeme kararıyla bilgi istenmesi durumunda bunu MİT'in verebileceğini söylediğini belirtti.
Miroğlu, "Yeşil'i JİTEM de kullanıyor ama öyle ağır şeyler yapmış ki JİTEM de bunu taşıyamıyor. MİT'e geçiyor. Bu acıların en büyük muhatabı JİTEM dir. JİTEM de tek başına değildir. Bölgede bir ateş yanıyordu. Bu tamamen dezenformasyona yönelik. Burada bir kısım medya var, politik tercihlerimi beğenmediği için haberler yazıyor. Ben ne yaptığımı iyi biliyorum. O geceye ait Yeşil'in ifadesini yalanlayacak bir sürü insan var. O gece otele Musa ağabeyi almak için gittim. Musa ağabeyi ilk kez misafir etmedim. Herkesin takip ettiği, izlenen bir insana evinizi açmak kolay değil. Ben o gün hesapta yokum. Musa ağabeyi alacağım. 'Bir arazi meselesi var, gidip çözüp geleceğiz Orhan' diyor. Bana, 'Bunlar samimi bir itirafçı gruptur, PKK ile barışmak istiyor' deseydi ben gitmezdim." diye konuştu.
"Musa Anter, Abdullah Öcalan'a alternatif bir isim miydi?"
Sanık avukatlarından Hikmet İşler'in, "Musa Anter, Abdullah Öcalan'a alternatif bir isim miydi? Toplumu kaynaştırmak için?" soru üzerine de Miroğlu, "Böyle bir şey doğru değil. O dönem örgütün yükseliş durumu. Öyle bir zapturapta gelerek örgütün disiplinine girecek biri değil. Abdullah Öcalan'a alternatif falan aklından geçirebilecek bir şey değil. Musa ağabey hayatı boyunca şiddete karşı çıkmış biridir." dedi.
Söz alan tutuklu sanık Hamit Yıldırım, "Orhan Bey, benim JİTEM'e katıldığım yönünde bir belge var mı? Orhan Bey, iyice benim ailemi biliyor, aşiretimi biliyor. Orhan Bey benim üzerime çok şey yazdı. Ama ben, üzerine tetiği çekmedim, Musa Anter'i vurmadım. Mağdurum. Tahliyemi talep ediyorum." şeklinde konuştu.
Veli Küçük'e çağrı kağıdı
Mahkeme, ara kararında sanık Hamit Yıldırım'ın tutukluluğuna karar vererek, faili meçhul cinayetlerle ilgili bu dosya ile birleştirilen Diyarbakır dava dosyanın tefrik talebini reddetti.
Hanefi Avcı'nın Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 1998/27 esas sayılı dosyasının içerisinde Mahmut Yıldırım'a ait telefon dökümleriyle ilgili kayıtların gönderilmesini de kararlaştıran mahkeme, Musa Anter ile olay tarihinde Diyarbakır Belediyesince düzenlenen festival ve öncesine ilişkin TRT'de çekim yapılıp yapılmadığı, varsa görüntülerin istenmesine karar verdi.
Mehmet Eymür'ün tanık olarak beyanında Mahmut Yıldırım'a ilişkin belirtmiş olduğu belgeleri mahkemeye ibrazı için çağrı kağıdı çıkartılmasına da hükmeden mahkeme, Veli Küçük'in ifadesinin alınması için çağrı kağıdı çıkartılmasına karar verdi.
Ayrıca mahkeme Abdulkadir Aygan, Hacı Hasan, Muhsin Gül, Mehmet Zahir Karadeniz, Fethi Çetin hakkında çıkarılan yakalama infazının beklenmesine de hükmederek duruşmayı erteledi.
Davanın geçmişi
İddianamede Anter'in ölümü ve Miroğlu'nun yaralanmasıyla sonuçlanan eylemi Mahmut Yıldırım'ın planladığı ve yönettiği, Hamit Yıldırım'ın eylemi gerçekleştirdiği, dönemin Jandarma İstihbarat Grup Komutan Vekili Savaş Gevrekçi'nin ise emri altında bulunan Aziz Turan'ı faillere yardım için görevlendirdiği öne sürülüyor.
Sanıkların, 765 sayılı TCK'nın 450/4. maddesindeki "taammüden adam öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbetin yanı sıra "halkı isyana teşvik ve birbiri aleyhine silahlandırarak mukateleye (öldürme, vuruşma) teşvik etmek" ve "adam yaralamak" suçlarından da cezalandırılmaları talep ediliyor.
Yargıtay, Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki 16 sanıklı JİTEM davası ile yazar Musa Anter'in öldürülmesi ve AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu'nun yaralanmasına ilişkin Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesindeki 4 sanıklı davanın birleştirilmesini kararlaştırmıştı.