Cumhurbaşkanı Erdoğan: Enflasyondaki yükseliş geçici
Kabine toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Kritik toplantı sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamalarda bulundu. Enflasyona ilişkin ise "Enflasyonu vatandaşın günlük hayatından çıkaracağız, biraz sabır bekliyoruz." ifadelerini kullandı.
Kabine toplantısı Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde toplandı. Toplantı 3 saat 13 dakika sürdü. Toplantının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamada bulundu. Erdoğan, "Sözlerimin hemen başında dün gece Yozgat’ın Sorgun ilçesinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden vatandaşlarıma Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyor, tüm yakınlarına baş sağlığı temenni ediyorum. Buradan bir kez daha canımızın yanmaması, ocaklara ateş düşmemesi için tüm sürücülerimizi trafik kurallarına uymaya davet ediyorum. Son kabine toplantımızdan bu yana dış politikadan güvenliğe, eğitimden ticarete, her alanda Türkiye’yi hayalleriyle buluşturma mücadelemizi kesintisiz sürdürdük. Küresel ölçekte yaşanan ve ülkemizi de etkileyen pek çok zorluğa rağmen Türkiye Yüzyılı vizyonumuzdan asla taviz vermiyoruz. Cumhuriyetimizin 100’üncü, Hariciye Teşkilatımızın 500’üncü yaşını kutladığı bir dönemde 14’üncü Büyükelçiler Konferansını düzenledik. Bu toplantıda büyükelçilerimiz de güncel, bölgesel ve küresel meselelere dair kapsamlı bir ufuk turu yaptık. Türkiye Yüzyılı'nda nasıl bir dünya tasavvur ettiğimizi, Türk dış politikasının önceliklerinin önümüzdeki dönemde neler olacağını, bu süreçte kendilerinden neler beklediğimizi diplomatlarımıza tekrar ifade ettik. Sahada ve masada güçlü Türkiye iddiamızı tüm yönleri ile hayata geçirmekte kararlı olduğumuzu vurguladık" dedi.
'163 OLAN TEMSİLCİLİK SAYIMIZ BUGÜN İTİBARİ İLE 260’A ÇIKTI'
Erdoğan, konuşmasının devamında, "Bu hedefimizin altını dolduracak hamle ve hazırlıkları 2002 yılından beri zaten yoğun bir şekilde yapıyoruz. Göreve geldiğimizde 163 olan temsilcilik sayımız bugün itibari ile 260’a çıktı. Hükümeti devir aldığımızda yalnızca 93 ülkede büyükelçiliğimiz varken bugün 146 ülkede büyükelçilik seviyesinde temsil ediliyoruz. Bilhassa Afrika, Latin Amerika ve Asya gibi daha önce mevcudiyetimizin çok kısıtlı olduğu bölgelerde bayrağımızı gururla dalgalandırıyoruz. Toplamda 260 temsilcilikle dünyanın en geniş diplomasi ağına sahip ilk 5 ülkesinden biriyiz. Sadece kapasite bakımından değil zihniyet olarak da dış politikada büyük bir dönüşüm gerçekleştirdik. İçe kapanık edilgen bir anlayış yerine, girişimci insani ve Türkiye eksenli bakış açısını dış politikamızda hakim kıldık. 3 kıtanın tam merkezinde yer alan ülkemizin tarihi, kültürel ve coğrafi açıdan tüm potansiyelini kullanabilmesini sağladık. Türkiye’nin sadece kendi sınırlarından ibaret bir ülke olmadığını, çok daha büyük, çok daha kapsamlı bir gücü temsil ettiğini sadece söylemde bırakmıyor duruşumuz ve eylemlerimizde de ispat ediyoruz" diye konuştu.
MACARİSTAN İLE 6 MİLYAR DOLAR HEDEFİNE ULAŞMAKTA KARARLIYIZ
Erdoğan, Türk ve İslam dünyası ile münasebetlerinin son bir asırdaki en parlak dönemini yaşadığını vurgulayarak şöyle konuştu:
"Avrupa ile ilişkilerimiz karşılıklı saygı ve ortak çıkarları temelinde gelişiyor. Dün sayın Victor Orban’ın davetine icabetle gerçekleştirdiğimiz günü birlik Macaristan ziyareti bunun en somut örneğidir. Stratejik ortağımız ve NATO müttefikimiz Macaristan‘la Türk devletleri Teşkilatı’nda da çok yakın iş birliği içindeyiz. Bu sene 3,5 milyar dolar seviyesinde olan 2’li ticaretimizi en kısa sürede 6 milyar dolar hedefine ulaştırmakta kararlıyız. Türkiye olarak bölgesel ve küresel krizler de kimi zaman arabulucu kimi zaman kolaylaştırıcı roller üstleniyoruz. Gerilim ve macera peşinde koşmadan çıkarlarımızı korumanın, dünya barışına katkı sunmanın derdindeyiz. Hep söylediğimiz gibi bizim kimsenin toprağında, egemenliğinde, petrolünde, yer altı ve yer üstü kaynağında gözümüz yok. Binlerce yıllık tarihinde sömürgecilik lekesi olmayan bir milletiz. Nasıl bir başkasının hakkına el uzatmıyorsak ülkemizin ve milletimizin ve kardeşlerimizin hakkının yenilmesine de seyirci kalmıyoruz."
'KKTC’YE MÜDAHALE ASLA KABUL EDİLEBİLİR BİR DURUM DEĞİLDİR'
Erdoğan, "Geçen Cuma günü Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) egemenlik alanındaki topraklara yönelik fiziki müdahalesi bizim açımızdan asla kabul edilebilir bir durum değildir. Pile köyünde yaşayan Kıbrıs Türkü’nün kendi vatan topraklarına ulaşımını engellemek ne hukukidir ne insanidir. Barış gücü gerek köylülere yönelik fiziki müdahalesi gerekse müdahale sonrası yaptığı talihsiz açıklamalarla tarafsızlığına gölge düşürmüş, zaten yaralı olan itibarını daha da zedelemiştir. Uluslararası hukukta bağdaşmayan bu tavırlar sebebiyle bölgede gerilim maalesef yeniden tırmanmıştır. Komşularımızla ilişkilerimizi karşılıklı olarak güçlendirmeye ve aramızdaki pürüzleri gidermeye çalıştığımız bir dönemde yapılan bu müdahaleyi kesinlikle iyi niyetli bulmuyoruz. Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nden beklenen istikrarı bozucu davranışlar yerine isminin hakkını vererek adadaki tüm tarafların insani ihtiyaçlarının çözümüne katkı sunmasıdır. Garantör bir devlet olarak ara bölge başta olmak üzere adadaki emrivakilere ve hukuksuzluklara rıza göstermeyeceğimiz bilinmelidir. Kıbrıs Türk kardeşlerimizi Rum kesiminin hak hukuk tanımaz, sürekli tek taraflı taleplerini dayatan uzlaşmaz tavrıyla baş başa bırakmayacağız. Hayata geçirdiğimiz ve geçirmekte olduğumuz devasa projelerle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin uluslararası alanda hak ettiği yeri almasını temin edeceğiz" ifadelerini kullandı.
'AVRUPA BİRLİĞİ'NİN BU GELİŞMELERLE İLGİLİ YAPTIĞI AÇIKLAMA ÇOK TALİHSİZ'
Erdoğan, açıklamasını devamında, "Bu doğrultuda attığımız önemli adımlar arasında 2015 yılında devreye aldığımız Su Temin Projesi ile 20 Temmuz’da hizmete açtığımız Ercan Havalimanı'nın yeni terminal binası ve pistini sayabiliriz. Aynı şekilde Türk devletleri Teşkilatı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne geçen sene Kasım ayında Semerkant’ta Anayasal ismi ile kucak açtı. Bunu Türk devletleri parlamenter asamblesi gözlemci üyeliği izledi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde temsilcilikler açmaya hazırlanan ülkeler var. Bu arada Avrupa Birliği’nin (AB) bu gelişmelerle ilgili yaptığı açıklama çok ama çok talihsiz. Zira açıklamayı yapan komiser öncelikle Bürgenstock ile halef selef oldukları zat ile irtibata geçerse, tavsiye ederim iyi olur. Mücadelemiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin eşit egemenliği ve eşit uluslararası statüsü tüm dünya tarafından teyit edilene kadar sürecektir. Aynı şekilde güney sınırlarımızda hayata geçirilemeye çalışılan oldu bittilere karşı da tavizsiz duruşumuzdan geri adım atmayacağız. Türkiye’nin tüm hakları itirazlarına rağmen terör örgütleri ile iş birliklerinden vazgeçmeyen sözde müttefiklerimize bu kararlılığımızı kabul ettirene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Ülkemizin meşru güvenlik kaygıları ile derin tarihi ve insani ilişkileri temelinde yürüttüğümüz harekatlarımıza her fırsatta yenilerini ekleyerek sınırlarımızın her karışını güvenli hale getireceğiz" dedi.
'BİZ DAHA ADİL BİR DÜNYANIN MÜMKÜN OLDUĞUNA YÜREKTEN İNANIYORUZ'
Erdoğan, Kuzey Afrika ve Afrika'daki Türkiye dostlarıyla insani ilişkileri ortak çıkarlar temelinde derinleştirmelerinden rahatsız olanların var olduğunu belirterek, "Bunları da iyi biliyoruz. Buna rağmen medeniyetimizin ve kültürümüzün bize gösterdiği istikamette tüm Afrika coğrafyasındaki çalışmalarımıza devam edeceğiz. Rusya-Ukrayna savaşının bitmesi, krizden her 2 ülkenin de en az zararla çıkması için samimi gayret gösteren neredeyse tek devlet Türkiye'dir. Karadeniz girişiminden esir takasına kadar pek çok konudaki somut başarılarımızla bu samimi yaklaşımımızı ispatladığımıza inanıyorum. Önümüzdeki dönemde hem tahıl koridorunun tüm tarafların beklentilerini karşılayacak adil şartlarda yeniden açılması, hem de barış umutlarının filizlenmesi için daha çok çaba harcayacağız. Çünkü biz daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna yürekten inanıyoruz" dedi.
'PARİS İKLİM ANLAŞMASINA EN ÖNEMLİ KATKI VEREN ÜLKELER ARASINDAYIZ'
Erdoğan, Türkiye'nin Ağustos ayını dünyanın pek çok bölgesini etkileyen ve iklim değişikliği ile ilişkili hale getiren yüksek hava sıcaklıklarıyla geçirdiğini ifade ederek şöyle konuştu:
"Bazı şehirlerimizde 50 dereceyi bulan sıcaklıkların ölçülmesi meselenin vahametini ortaya koyması bakımından önemlidir. İklim değişikliği suretiyle sadece uzmanların tartıştığı bir mesele olmaktan çıkmış artık günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiştir. Ülkemizin iklim değişikliğinin sebebi olarak gösterilen insan ürünü sorunlarda neredeyse hiçbir payı yoktur. Buna rağmen iklim değişikliği ile mücadele çerçevesinde atılan uluslararası adımların tamamında yer aldık, taraf olduk. Yükümlülüklerimizi harfiyen yerine getirdik, getiriyoruz. Paris İklim Anlaşması'na 2053 net sıfır emisyon ve yeşil kalkınma hedeflerimizle en önemli katkı veren ülkeler arasındayız. Sıfır atıktan yenilenebilir enerji projelerine, millet bahçelerinden orman varlığımızı artırmaya, atık su arıtmadan hava kalitesi ölçümüne kadar pek çok uygulamayla, daha temiz ve daha yeşil Türkiye için çalışıyoruz. Yenilenebilir kurulu güç bakımından Avrupa 5'incisi, dünya 12'ncisiyiz. Buna rağmen küresel gelişmelerin olumsuz etkilerinden kendimizi izole edemediğimiz bir gerçektir. İklim değişikliğinden savaşlara kadar pek çok faktör gıda arz güvenliğini tüm toplumlar için bir milli güvenlik meselesi haline dönüştürmüştür"
'YÜKSEK HAVA SICAKLIKLARININ ETKİLERİ ÜLKEMİZDE PEK ÇOK ALANDA HİSSEDİLİYOR'
Erdoğan, konuşmasının devamında, "Topraklarının önemli bir kısmı Akdeniz havzasında yer alan ülkemiz için 2100 yılına kadar yapılan projeksiyonların ortalama için sıcaklıkların yükseleceğine, sıcak hava dalgalarının yaygınlaşacağına, orman yangını risklerinin artacağına, yağışların düşeceğine, dengesiz yağışlar sebebiyle taşkınların çoğalacağına, velhasıl bugüne kadar alışık olmadığımız pek çok sorunla karşı karşıya kalacağımıza işaret etmektedir. Nitekim ilkbahardan yaza girerken yaşanan yoğun yağışların ardından gelen yüksek hava sıcaklıklarının etkileri ülkemizde tarımdan enerjiye pek çok alanda hissediliyor. Dünyamızın ve insanlığın ortak geleceğini ilgilendiren bu hayati konuda hem kendi yükümlülüklerimizi yerine getirerek hem küresel düzeyde insiyatif üstlenerek çalışmalarımıza devam edeceğiz. Önümüzdeki ay katılacağımız G-20 zirvesi ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda bu hususları muhataplarımız ile paylaşarak kendi vatandaşlarımıza ve tüm insanlığa karşı görevlerimizi yapacağız. Diğer yandan dünya ortalamalarına göre ciddi su stresi çeken bir ülke olarak elimizdeki kaynakları çok iyi kullanmak mecburiyetindeyiz. Son 21 yılda yaptığımız 479 milyar liralık yatırımla inşa ettiğimiz barajlar ve sulama tesisleri sayesinde ülkemizin kullanılabilir su kaynaklarının önemli bir kısmını en verimli şekilde değerlendirme imkanına kavuştuk.
'BİREYSEL TÜKETİM VE SANAYİDE KULLANILAN SU MİKTARINI AZALTMAMIZ ŞARTTIR'
Erdoğan, göreve geldiklerinden beri Anadolu'nun pek çok yerinde birçok baraj yaptıklarına dikkat çekerek şunları söyledi:
"Hükümetlerimiz döneminde inşa ettiğimiz 9 bin 585 tesis sayesinde baraj ve göletlerimizin depolama hacmini 50 milyar metreküpten 183 milyar metreküpe çıkardık. Sulanan alanları 21,7 milyon dekardan 70 milyon dekara yükselterek çiftçilerimizin gelirlerinde önemli artışı sağladık. Tüm bunları da çevreci maskesi ile ülkemizin kazanımlarına saldıran marjinallerin engelleme girişimlerine rağmen başardık. Bugün geriye dönüp baktığımızda yaptığımız barajların inşaatlarını durdurmak için yürütülen kampanyaların gerisindeki sinsi niyetleri daha iyi anlıyoruz. Ancak artık tarımsal üretimde verimi yükseltmek için daha fazlasını yapmamız gereken bir döneme girdiğimiz açıktır. Kuraklıkla mücadele stratejisi ve eylem planımızı bu yıl yenileyerek yol haritamızı oluşturduk. Çiftçilerimizin de doğal afetlere karşı tarım sigortasını ve gelir koruma sigortasını ihmal etmeyerek, yürüttüğümüz çalışmalara destek olmalarını bekliyoruz. Bir yandan tarımsal üretimi çeşitlendirme ve hasılayı artırmaya çalışırken diğer yandan su tüketiminde verimliliği en üst seviyeye çıkartacak tedbirler alıyoruz. Topraksız tarım, dikey tarım gibi uygulamalarla jeotermal ısıtmalı tarım ihtisas organize sanayileriyle, damla ve basınçlı sulama sistemleri ile bu doğrultuda yeni adımlar atıyoruz. Denize dökülen su kaynaklarımızı ekolojik dengeyi de gözeterek su potansiyeli yetersiz iç bölgelere aktarmaya yönelik projelerimiz sürüyor. Tarımsal sulama yanında bireysel tüketimi ve sanayide kullanılan su miktarını da azaltmamız şarttır. Bunun için kendi vatandaşlarımızla birlikte tüm insanlığı su tüketiminde tasarruflu davranmaya davet ediyorum."