'Köşk'le kriz çıkar'
Bakan Ergün, büyük uyarıyı yaptı
Anayasa değişmezse Köşk'le hükümet gerilimi yaşanır.
Nihat Ergün'e göre sistem kişilerden bağımsız olarak gerilim üretecek. Bunun önüne geçmenin tek yolu anayasayı değiştirmek, yetkileri yeniden paylaştırmak.
Ankara yeni anayasaya kilitlenmiş durumda. AK Parti özellikle cumhurbaşkanını halkın seçmesinden sonra sistemin doğuracağı sıkıntılara dikkat çekiyor. O isimlerden birisi Bilim ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün.
Ergün’e göre “Görünen köy kılavuz istemiyor, gerilim geliyorum diyor.”
“Cumhurbaşkanı’nı halk seçsin” fikri ortaya çıktığında, “Sistemi tümden ele almalıyız yoksa sorun çıkar” uyarıları vardı ama buna kulak asılmadı.
O gün “ Sorun çıkmaz” diyenler bugün değişikliği hararetle savunanlar. Tabloda bir çarpıklık yok mu? O dönemi hatırlayın. Bir ittifak gerekiyordu ve biz de o ittifakı yaparak anayasa değişikliğine gittik.
Nerede anlaşabiliyorsanız onu getirebileceğiniz bir durum vardı. Aslında amacımız o gün cumhurbaşkanını halka seçtirmekti ama yapamadık. Oylamada 367 aşıldığı halde görevdeki değişiklik referanduma götürüldü. Amaç o gün cumhurbaşkanını halka seçtirmekti.
Bugün dile getirilen muhtemel sıkıntılar o gün yaşanmış olmayacak mıydı?
Bugüne kadar en azından restore edilirdi sistem. O gün cumhurbaşkanı’nı halkın seçtiği sistemin komplikasyonlarının neler olacağını tartışacak zaman yoktu. Şimdi önümüzde zaman var. Seçim 2014’te yapılacak.
Bu sistem neden sorunlu olsun, cumhurbaşkanını halk seçer, eski sistem de devam eder, etmez mi?
Bir defa sistemin adını tam koymadık, yarı başkanlık sistemine yakın bir yerde ama adı yarı başkanlık değil.
Cumhurbaşkanını halk seçtiğinde sistem ister istemez fiilen yarı başkanlığa dönüşmüş olacak. Ya da çok yakın bir hal alacak. Muhtemelen cumhurbaşkanları artık hükümetlerden daha fazla oy alarak seçilecekler. O zaman da halkın o cumhurbaşkanından beklentileri farklı olacak.
Nasıl bir fark oluşacak?
Halk “Yetkilerinizi tam olarak kullanın” diyecek.
Cumhurbaşkanlarının halkın bu beklentilerini göz ardı etmeleri mümkün olmayacak. Çünkü iki defa seçilebilecekler. Bu bizim karşımıza, daha güçlü, daha müdahaleci, olaylara daha yakından vaziyet eden, halka bir seçim sonra hesap verecek olan, yeniden seçilmek isteyen bir cumhurbaşkanı çıkaracak.
Bu durum dengeleri değiştirecek mi diyorsunuz?
Anayasa değişmezse hükümet ile Köşk arasında, kişilerden bağımsız olarak söylüyorum, mutlaka bir gerilim doğar, başbakan kim olursa olsun cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu gerilim kaçınılmaz. Sistem kendisi bunu üretir.
Aynı partiden olsa bile mi?
Aynı partiden olsa bile durum değişmez. Türkiye geleneğinde halka hükümetler hesap verir. Hükümetler bu pozisyonlarını devam ettirmek isteyecekler. Ama yeni durum halk nezdinde cumhurbaşkanını güçlendirdiği için ortaya ister istemez bir gerginlik çıkacak.
Anayasayı değiştirmekten başka çare yok mu bu gerilimi önlemek için?
Yok. Sistemin adını doğru koymak zorundayız. Yarı başkanlık diyeceksek anayasada değişiklik yapıp cumhurbaşkanının yetkilerini biraz daha arttırmalıyız. Ya da başkanlık diyeceksek ona göre bir düzenleme yapmamız gerekli.
Parlamenter sistem devam etsin, geleneği de bozmayalım diyeceksek, o zaman bu yetkiler fazla. O durumda hükümeti ve Meclis’i biraz daha güçlendirmemiz lazım. Bunu yapmazsak sistemimiz fiilen yarı başkanlık gibi olacak ama resmen olmadığı için bir gerilim doğacak.
Hemcumhurbaşkanı hem başbakan AK Parti’den olsa bile mi? Kimden olursa olsun, kim olursa olsun. Hangi partiden olduğu, kişilerin kim olduğu önemli değil burada, sistem bunu doğurur.
Siz gerilimin önüne geçmek için gerekirse cumhurbaşkanının yetkilerini kısalım diyorsunuz, AK Parti başkanlık sisteminde ısrarlı değil mi?
Bizim parti olarak kanaatimiz Türkiye’de sistemin yarı başkanlık veya başkanlık sistemine dönüştürülmesi. Bunun tartışılması.
Tartışarak yapalım diyoruz. Başkanlık sistemini tartışalım, komplikasyonları çok olan bir sistemse yarı başkanlık sistemini konuşuruz. Ya da onu kendi coğrafyamıza, kendi ülkemizin koşullarına nasıl uydurabiliriz, onu konuşuruz.
AK Parti’nin bir önerisi var ama… Bizimki öneri, mutlak doğru değil ki.
O öneri denetim konusunda çok yoğun eleştiriliyor… Ama öneri bu, tartışmaya açık bir öneri. Denetim eksik olabilir, başka bir konu da fazla olabilir. Fazlası neyse çıkartalım, eksiği neyse tamamlayalım.
Kaygılar dile getiriliyor ama anayasa değiştirilemeyecekmiş gibi bir hava da var. Sizce bu nasıl bir tablo doğuracak? Hiç dokunmazsak şöyle olacak: Cumhurbaşkanını halk seçecek, kimi seçerse o cumhurbaşkanı ile kim hükümet olursa o hükümet arasında bazı gerilimler doğacak. Bakacağız, tecrübe edeceğiz. Sonra parlamento, o gün aritmetiği neyse, bunları görüp sistemi şöyle revize edelim diyecek.
Başbakan Köşk’e çıkarsa AK Parti de iktidar olursa neden böyle bir problem yaşansın ki?
Kişiler üretmeyebilir. Benim işaret ettiğim, bu sistem problem üretecek. Tek adamın her şeye hâkim olacağı bir sistemden neden endişe etmeyelim? Ne öyle bir talep olur ne de öyle bir talebi gerçekleştirecek zemin olur.
Hacker’lar görevde…
TÜBİTAK’ın oluşturduğu hacker grubu, sizin deyiminizle “Siber güvenlik uzmanları” son dönemde çok dikkat çekiyor.…
Şu an sayıları 70 civarında. Onların katılımı ile siber güvenlik enstitüsü kurduk. Bütün kurumlara hizmet veriyor. Zaman zaman tatbikatlar yapılıyor. Kurumlara gerçek saldırılar düzenliyorlar. Kurumlar da açıklarını görüp yeni programlar uyguluyorlar.
Kimlerden oluşuyor bu grup?
Belli bir eğitimden geçmiş ve bu konuya kendisini vermiş olan çocuklar çalışıyor orada. Hacker’ların ne yapacağını bilen ve alınması gereken önlemlere hâkim uzmanlar. Tatbikat sırasında bir hacker gibi kurumlara saldırı düzenleyebiliyor, açıkları ortaya çıkarabiliyorlar.
Siber güvenlik neden bu kadar önemli?
Önümüzdeki dönemde bütün sistemler siber dünyadan yönetilecek. Eğer buna karşı gerekli güvenlik önlemlerini alamazsanız ve siber saldırıya maruz kalırsanız büyük felaketler ortaya çıkabilir. Uçaklar inemeyebilir, trenler, metrolar, elektrik, su şebekeleri çalıştırılamayabilir. Bir gün birisi bir bankanın içini boşaltabilir. Bu nedenle siber güvenliği gündemimizin en üst noktasında tutuyoruz.
Göktürk-2 tümüyle yerli
Göktürk -2’yi Türkiye mi üretti yoksa parçaları ithal edilip Türkiye’de mi montajlandı?
Kimsenin yapılan işe gölge düşürmeye hakkı yok. Bir kısım parçaları başka ülkelerden alabilirsiniz ama çok kritik olan, başkasının size vermediği parçalar var. Biz bunları ürettik. Sistemin sizin kontrolünüzde olabilmesi için yazılım ve donanımın yerli olması gerekiyor. Önemli olan teknoloji ve Türkiye bu teknolojiye sahip olan 25 ülkeden biri artık.
Göktürk -2 ile ne yapmış oldu Türkiye?
Artık deyim yerindeyse olaylara yukarıdan bakabileceğiz. Bu da birçok alanda bize avantaj sağlayacak.
Şimdiki hedef ne?
Göktürk-2’nin çözünürlüğü 2.5 metre. Şimdi bunu 1 metrenin altına düşürmek için çalışacağız. Bir de uydumuzu uzaya kendimiz gönderelim istiyoruz. Bunun için de önümüze koyduğumuz süre 5 yıl.(radikal-yavuz oğhan)