CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili iddialara ilişkin "Ben saray şu veya bu demedim. Ama açık ve net şunu dedim: Ankara'daki beylere çağrı yaptım. Bu ülkede altın kaplı klozetler yapıyorsa bunu birilerinin düşünmesi lazım. Beyefendi üstüne alınmış. Ben onu muhatap almıyorum kesinlikle" dedi.
Kılıçdaroğlu, Şanlıurfa'dan katıldığı CNN Türk canlı yayınında, tüm İslam aleminin Berat Kandili'ni kutladı.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili iddiaların hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, siyasete girerken halka her zaman doğruları anlatacağını söylediğini aktardı. Altın kaplı klozetlerin fotoğrafların gazetelerde yer aldığını savunan Kılıçdaroğlu, "Bu iktidar döneminde bir devlet dairesinde, kamu dairesinde bir kişinin kalkıp kendisine altın kalkıp klozet yapıyorsa bunun sorumlusu ben miyim? Ben bunun hesabını sormayacak mıyım?" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, modaratörün "Altın kaplı klozet sarayda mıydı?" sorusu üzerine şöyle konuştu:
"Ben saray şu veya bu demedim. Ama açık ve net şunu dedim: Ankara'daki beylere çağrı yaptım. Bu ülkede altın kaplı klozetler yapıyorsa bunu birilerinin düşünmesi lazım. Beyefendi üstüne alınmış. Ben onu muhatap almıyorum kesinlikle. Benimle özel bir tartışma alanı yaratmak istiyor ama niye ben onu muhatap alayım. Cezai ehliyeti olmayan birini benim muhatap almam doğru değil ki, önce cezai ehliyetinin olması lazım. Öyle bir şey yok ortada."
Bugün kullanılan dilin nefret dili olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Buradan Kandil gecesi, tuvalet temizleyip çocukların rızkını sağlayan tüm emekçilerin gözlerinden öpüyorum. Bu ona yeter" dedi.
Kılıçdaroğlu, katılımcıların bu yöndeki sorularını devam ettirmesi üzerine şöyle devam etti:
"Bu kadar yeter. Çünkü o benimle tartışmak istiyor. Niye tartışayım ben onunla. Bu ülkede dünya kadar sorun var. İsraf. Allah aşkına altın kaplamalı klozet israftır. Hiç aklına geliyor muydu? Kim yaptı bunu? Niye hesabını sormuyor, ben sorduğumda da neden bağırıyor? Gazetelerde bunun ayrıntıları var. Kim yaparsa yapsın, onu yapan kişi şu an ödüllendiriliyor mu? O kişi şu anda görevinin başında mı değil mi? Dönemin metaforu. Hani sayın Arınç diyor ya.... Bu kadar israf olmasaydı vergi toplamaya bile gerek kalmazdı. Bunların şatafatına bakın, lale devrini yaşıyorlar. 17 milyon yoksulu var ülkenin. Siz, altın kaplamalı klozet yaptırıyorsunuz. Ben buna isyan etmeyecek miyim? Beyefendi üstüne alınmış, neyine alınırsa alınsın. Üstüne gideceğim bunun. Saraya beni davet ediyor. Hukukun üstünlüğünü savunan bir cumhurbaşkanı, ettiği yemine sadık kalan bir cumhurbaşkanı, kaçak olan bir sarayda oturmaz."
"Yaptığımız muhalefet yeterli mi değil mi tartışılabilir"
Kılıçdaroğlu, "Siz muhalefette olmasanız, ne olurdu, muhalefette olarak neleri engellediniz, yani siz olmasaydınız bu ülke daha ne kadar kötü olabilirdi?" şeklindeki soruyu da şöyle yanıtladı:
"Çok şeyi engelledik. Başta savaşı engelledik. ABD askerleri Türkiye üzerinden Ortadoğu'ya gidecekti, onu engelledik. Hukuksuz yapılacak bir çok şeyi engelledik. Ekonomiden sosyal yaşama kadar bir çok sıkıntıyı engelledik. Vatandaşın yoksulluk sorunlarını hükümete taşıdık, halkın yanında olduk. Yaptığımız muhalefet yeterli mi değil mi tartışılabilir. Ben şunu çok iyi biliyorum; yaptıklarımızı anlatmanın yolu medyadır. Bu kadar baskının olduğu yerde istediğimiz kadar bağıralım, sesimiz ne kadar duyulabilir bilmiyorum ama inandığımız her şeyi anlatmaya çalıştık."
Geride kalan 13 yılda yoksulluğun arttığını ileri süren Kılıçdaroğlu, geçmiş 13 yılın tablosunun herkes tarafından önüne konmasını ve bu doğrultuda sandığa gitmesini istedi.
Seçim güvenliği
Kılıçdaroğlu, seçim güvenliğine de değinerek halkın taşıdığı kaygıların sadece Türkiye'de değil, AB'nin de hakim olduğunu iddia etti.
Seçimlerden kaygı duyulmasının esas nedenin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, "YSK ettiği yemine sadık kalan bir kurul değildir. YSK yargıçlardan oluşan bir kurul olması gerekirken çok özür dileyerek söylüyorum, siyasal iktidardan ve onların beklentilerinden yola çıkarak karar alan bir kurul haline gelmiştir. 2 üye muhalefet şerhi verdi, onları bunun dışında tutuyorum. Sayın Erdoğan, TBMM'ye geldi, tarafsızlığı üzerine namusu ve şerefi üzerine yemin etti. Şimdi tarafsız mı? Değil" dedi.
Bir cumhurbaşkanına tarafsızlığını hatırlatması gereken mercinin yargı olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, bu erkin şu an için sınıfta kaldığını savundu.
Sandıklara sahip çıkacaklarını, bu konuda avukatlarla, STK'larla işbirliği içerisinde olacaklarını anlatan Kılıçdaroğlu, "Tüm ayak oyunlarına rağmen halka çağrım şu; ne olursa olsun sandığa gidin, oyunuzu kullanın. Biz sandıklara sahip çıkacağız. Ben sandıklara sahip çıkma konusunda tüm örgütü uyardım. Çünkü süreç, çok kritik. Dolayısıyla sandıklara sahip çıkmak hepimizin görevi."
Biz koalisyona sıcak bakmıyoruz
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Biz koalisyona sıcak bakmıyoruz gerçekten inanarak şunu söylüyorum Türkiye'nin bir CHP iktidarına ihtiyacı var" dedi.
Kılıçdaroğlu, Şanlıurfa'dan katıldığı CNN Türk canlı yayınında, Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) iktidar partisinin yan kuruluşu gibi çalıştığını öne sürdü.
YSK kararlarına hakim ve savcıların isyan etmesi gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, "Bu insanlar adaleti sağlamakla görevli insanlar, oturacaklar hukukun üstünlüğüne inanıp evrensel hukuka göre karar verecekler ama bir yargıç grubu bütün yargıç grubunu töhmet altında bırakıyor normalde bütün yargıçların isyan etmesi lazım. Hakimler, Savcılar Kurulunun, hukuk fakültelerinin isyan etmesi 'Ne yapıyorsunuz siz' demesi lazım, hangi hukuka göre yönetiliyorsunuz Orta Çağ hukuku mu bu sorunlar büyük sorunlardır" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, iktidar oldukları dönemde Türkiye'nin sorunlarının çözümüne ilişkin ise "CHP iktidarında herkes anayasal zemindeki konumuna geri dönecek. Başbakan Başkanlığını yapacak, Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanlığını yapacak" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidar olmaları durumunda partisine hükümeti kurma görevini vereceğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Erdoğan, isterse hükümeti kurma görevini vermez ama sorumluluğuna katlanır. Hangi gerekçeyle vermeyecek, ülkeyi kaosa sürükler. Başbakan olarak ben görevimi yapacağım. Bugün yaptığının benzerini bize yapamaz" ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, hükümette liyakat usulüne göre görev dağılımı yapacaklarını belirterek, kurumların kendi kültürlerini oluşturmalarına müsaade edeceklerini ifade etti.
Demokrasinin zenginleşmesi için siyaset yapacaklarını anlatan Kılıçdaroğlu, işi ehline vermek için gayret göstereceklerini söyledi.
"İstikrarın güvencesi olacağız"
Kılıçdaroğlu, seçim sonunda koalisyon ihtimaline ilişkin ise şunları kaydetti:
"Türkiye niçin hükümetsiz kalsın. Bir demokrasi kendi içerisinde çözüm üretemiyorsa zaten demokrasi yoktur demektir. Demokrasi kendi içerisinde çözümünü üretir. Dolayısıyla o çözüm oturulur, konuşulur ve üretilir. Biz koalisyona sıcak bakmıyoruz gerçekten inanarak şunu söylüyorum Türkiye'nin bir CHP iktidarına ihtiyacı var. Demokrasi, insan hakları, ekonominin büyümesi ve yoksulluğun sıfırlanması açısından ihtiyacı var. Yeniden Türkiye'nin inşa edilmesi açısından ihtiyaç var. Ekonomik istikrar yok. Koalisyon olursa AK Parti tek başına iktidar olmazsa 'istikrar bozulur' diyorlar, ülkede istikrar mı kaldı. Kendiniz söylüyorsunuz ekonomi geriliyor diye, büyüme olmuyor, işsizlik nerelere ulaştı diye. Tam tersine biz istikrarın güvencesi olacağız, tam tersine üreten Türkiye'den yana olacağız tam tersine birinci sınıf demokrasiyi bu ülkeye getireceğiz, kararlıyız."
"CHP iktidarının vazgeçilmezleri"
İktidar olmaları durumunda partisinin vazgeçilmez 5 unsurunu Kılıçdaroğlu, şöyle sıraladı:
"Tek başımıza iktidara geldiğimizde yapacağımız şeyleri söyleyim. Hemen ilk yapacağımız iş emeklilere iki maaş ikramiye, iki siyasi ahlak yasası kesinlikle çıkacak, üç asgari ücret bin 500 lira olacak, dört taşeron işçi kesinlikle olmayacak, kadro olacak herkes çalışacak. Beşincisi de TBMM'de iç tüzüğü değiştirip, kesin hesap komisyonu kuracağız başına da ana muhalefet partisinden birini oturtacağız. Biz iktidar olarak harcadığımız her kuruşun hesabını muhalefete vereceğiz bu kadar da özgüvenimiz yüksek."
Kılıçdaroğlu, sivil toplum kuruluşlarının siyasi partilere yönelik ilanlarını doğru bulmadığını söyledi.
Asgari ücreti yükselteceklerine ilişkin vaadine değinen Kılıçdaroğlu, iktidar partisinin bunu bir türlü kabullenememesini anlamakta zorlandığını ifade etti.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun zaman zaman CHP'ye karşı iş dünyasını kışkırttığını savundu.
Partisinin hata ve yanlışlarına ilişkin özeleştiri yaptıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Her siyasal parti yeri ve zamanı geldiğinde öz eleştiri yapmalı, biz de kendi aramızda yapıyoruz, dünyanın farklı bir köşesinde yaşamıyoruz bütün insanların bize aynı gözle bakmalarını istiyoruz. CHP nedir, bir siyasal partidir, hatamız ve yanlışımız elbette olmuştur. Bir insan arada bir yanlış ve hata yaparsa kurumların da elbette hatası, yanlışı, eksiği fazlası olmuştur. Bize şöyle baksınlar dünya değişiyor, bilim değişiyor, teknoloji değişiyor ve insanlar değişiyor biz de değişiyoruz. Dindarlarla kesinlikle mesafemiz olmasını istemiyorum. AK Parti geldi Risale-i Nur'un basılmasını yasakladı CHP Anayasa Mahkemesine gitti 'Siz yasak getiremezsiniz' diye mahkeme de iptal etti. Biz bütün çevrelere sıcak bakıyoruz tek arzumuz din siyasete konu edilmesin onun dışında hiçbir sorunumuz yok. İnsanların inançlarına saygı göstereceksiniz, onun manevi dünyasına girmeye siyasetçinin hakkı yoktur ama onun manevi dünyasına siyasetçinin girmeme görevi vardır."
"Oy oranı düşenin görevi bırakması lazım"
Kılıçdaroğlu, seçim sonuçlarına göre parti liderlerinin hareket etmesi gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Normalde bir siyasi partinin oy oranı düştüğünde genel başkanının genel başkanlığını bırakması lazım benim şahsi inancım bu. Oylarınız düşüyorsa başka bir arkadaş gelir o sürükler götürür. İkincisi şu Sayın Davutoğlu'nun görevde kalıp kalmaması, görevi sürdürüp sürdürmemesi kendisine bağlı değil. O kararı bir başkası bir üst akıl yani Erdoğan veriyor. Çünkü ben onu da samimi olarak ifade ediyorum. Davutoğlu AKP'nin genel başkanı olmadan önce genel başkanlığını Erdoğan ilan etti. 'Sen genel başkan olacaksın' dedi. Genel başkanlığı açıklandıktan sonra kongre yapıldı ve seçildi. Dolayısıyla vesayet altında olan birisi kendi özgür iradesini dillendiremeyen birisinin oturup da kendisiyle ilgili veya parti ile ilgili karar alma şansı yok. Kararı yine bir kişi alacaktır Erdoğan alacaktır ve kararın gereğini yerine getirecektir."
"3 partinin bir araya gelme ihtimali"
Türkiye'de 3 partinin tabanı ve oy oranının toplamda yüksek olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bir eksiklik olduğunu düşünmüyorum sorunun çözüm yeri yargı. Yani Yüksek Seçim Kurulu görevini yapmadığı zaman ne yapacaksınız. Üç siyasi partinin lideri yan yana gelmese de aynı şeyleri söylüyor zaten. Anayasa ve hukuk çalışmıyor, gerçekten de herbirimiz bir taraftayız neredeyse günün 24 saati çalışıyoruz. Üçümüz bir araya geleceğiz, oturup konuşacağız, medyaya fotoğraf vereceğiz, nereden baksanız 12 saat demek her siyasi parti her dakikayı değerlendirmek istiyor ama burada asıl sorun yargının görevini yapmamış olmasıdır. Yargı görevini yapsa zaten böyle bir sorun olmaz. Yüksek Seçim Kurulu şu kararı alsa Cumhurbaşkanı ettiği yeminin gereği olarak 'tarafsızlığını korumalı' dese Sayın Cumhurbaşkanına bunu hatırlatmak YSK'nın görevidir. YSK 'seçimlerin tarafsız şekilde yönetilmesi gerekiyor' diye karar alsa Erdoğan bunu da dinlemeyecektir diyecektir ki, 'Bu Yüksek Seçim Kurulu da kim oluyor, nasıl olur da bana müdahale ederler, hangi yargının gücü varki bunu istesin, ben yarın YSK'yı dağıtırım.' Ben hiç endişe etmiyorum. Sorumsuzluğunu artırıyor oysa anayasa ona büyük bir sorumluluk veriyor. Gitsin daha önceki Cumhurbaşkanlarına baksın nasıl sorumlu davrandıklarını görsün. Her şeyden sorumsuz Sayın Abdullah Gül'e ve diğer cumhurbaşkanlarına baksın nasıl sorumlu davrandığını gitsin baksın ama burada her şey de sorumsuz davranıyor. Abdullah Gül ve Sayın Sezer olayları mutlaka izliyor ve değerlendiriyordur. Erdoğan farklı bir profil çiziyor, Gül ve diğer cumhurbaşkanları sorumlu davranıyor ama Erdoğan farklı profil çiziyor."
"70 milyon insanımıza yalan söylediler"
Kılıçdaroğlu, son günlerde medyaya baskı olduğuna ilişkin iddialara yönelik görüşünü ise şöyle açıkladı:
"Suriye konusunda yanlış bir politika izlendiğini sokaktaki vatandaşlar biliyor artık. Şanlıurfalılar, Tekirdağlılar ve Rizeliller biliyor, kan akıyor oluk oluk. Eline silah veren bu insanlar, ben MİT tırlarının yani Suriye'ye silah götürenlerin, devletin bir politikasının gereği olarak götürülmüyor. Bu birilerinin siyasal fantazilerini gerçekleştirmek için boyunu aşan emelleridir. Dışarıdan silah geliyor, valinin haberi yok, niye valinin haberi yok, niye savcının haberi yok, askerin haberi yok, niye yok? Valinin açıklaması var 'haberimiz yok' diyor. Devletin işi olsaydı, devletin valisinin haberi olurdu. MİT tırları oradan geçerken kimse müdahale etmezdi. Derdi ki savcı 'Bizim haberimiz var, bu devletin yaptığı bir operasyon' ama bu olmadı, hiçbirisi olmadı. MİT'in içerisindeki bir kanat Erdoğan, Davutoğlu ve Arap Yarımadasındaki Katar silahları Türkiye'ye getirdiler ve silahları Türkiye üzerinden geçirdiler. Ben merak ediyorum bu tırlar giderken ne diyorlardı 'insani yardım malzemesi' çıktılar 70 milyon insanımıza doğruyu söylemediler arkasından ne oldu tırlarda silah olduğu ortaya çıktı. Daha önce biz mahkeme kararlarıyla oraya silah gönderildiğini söyledik bizi yalanladılar ama bizi yalanlayıp 'Hayır insani yardım malzemesi gönderdik' dediler."
"Mükemmel bir gazetecilik örneği yapıldı"
"Şimdi bir mükemmel gazetecilik örneği yapıldı. MİT tırlarının içinde silah olduğu fotoğraflarıyla ve belgeleriyle ortaya konuldu, dediklerinin yalan olduğu ortaya çıktı, şimdi gazetecileri suçluyorlar" diyen Kılıçdaroğlu, "Hangi gerekçeyle suçluyorlar niye 'yalanımız ortaya çıktı' diye. Böyle bir
haber olacakta hangi gazeteci 'ben bunu görmem' diyecek, yayınlamayacak dünyanın neresinde olsa yayınlanır. Gazeteciyi suçluyorlar" ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"ABD bir örneği oldu Amerika Yüksek Mahkemesi 'bu haberi yapar' dedi. Kendi ayıbınızı ve kusurunuzu örtmek için gazeteciyi suçluyorsunuz 'neden bu haberi yaptın' diye. Devlet sırrıymış bütün dünyanın bildiği devlet sırrı mı olur. Nereden çıktı devlet sırrı. İkincisi de mahkemeye 'yasak kararı' getirmişler, 'gazetecilerin konuşmaması ile ilgili' burada da komik şeyler var aynı dosyaya ilişkin iki mahkemenin iki de farklı kararı var. Bütün belgeler artık açık. Şu bir gerçek bu olay, Türkiye'yi uluslararası arenada çok zor durumda bırakacak. Türkiye bir hukuk devleti midir, korsan bir devlet midir. Hükümetin güvenlik karnesi zaten kırık bu olayla daha da kırılacak. Türkiye'ye duyulan güvenin sarsılması bile bizim açımızdan sorundur. Hükümet, Türkmenler katledildiği için 'Silah yardımı yapacağım' deseydi emin olun 70 milyon insanın desteğini alırdı hiç kimse de 'silah göndermeyin' demezdi. Kobani için ben çıktım Kürt kardeşlerimiz imha edilmesin diye meclise özel bir tezkere getirin, askerlerimiz gitsin, katliamı durdursun teklifini bile yaptım."
HDP bütün anketlerde barajı aşıyor
HDP'nin barajı aşıp aşamayacağı yönündeki soru üzerine Kılıçdaroğlu "Tüm anketler HDP'nin barajı aştığını gösteriyor" dedi.
İktidara gelmeleri halinde yüzde 10 olan seçim barajını görev sürelerinin ilk 1 yılında kaldırmayı vadeden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Göreve geldiğimizde siyasi parti temsilcilerine 'Ne istiyorsunuz kardeşim?' diye soracağım. Benim ve partimin görüşü, yüzde 1 oy alan partinin genel başkanı, parlamentoda yer alabilmelidir. Yüzde 10 seçim barajı darbe kanunudur. Madem darbeye karşıyız ve bu konuda samimiyiz, seçim barajını kaldıralım."
Kılıçdaroğlu, Samsun'da Opr. Dr. Kamil Furtun'un silahlı saldırıya uğramasının hatırlatılması üzerine şöyle konuştu:
"Siyasetin duyarlı olması lazım. Bir ülkenin başbakanı çıkıp doğrudan doktorları hedef alırsa, bu tür olaylara zemin hazırlamış olur. Gaziantep'te de bir doktor öldürülmüştü. Sağlık çalışanına yapılan saldırı 6 binin üzerinde. Oysa bir doktor hayat kurtarmak için mücadele ediyor, siz kalkıp doktoru öldürüyorsunuz. Kendi içinde çelişki var, düşüncenin de eylemin de. Oysa doktorlar hem çok zor yetişiyorlar hem de sayıları çok az. Bir kişi hayat kurtaracakken siz bu adamı yok ediyorsunuz. Siyasetin bu konuda daha kapsayıcı ve kucaklayıcı bir dil kullanması lazım. Ama iktidar kanadında herkesi suçlama anlayışı olduğu için zaman zaman böyle tablolar olabiliyor. İstemediğimiz olaylar ama maalesef oluyor."
Anayasa Mahkemesi'nin imam nikahı kararı
Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesinin imam nikahıyla ilgili kararınını hatırlatması üzerine, "Kadınlarımız,
çocuk evlilikler konusunda hassasiyetini koruyor. Anayasa Mahkemesinin kararını görmedim, okuma fırsatım da olmadı. Ama şu var; kadınlar kendi haklarını korumak istiyorlarsa normal resmi evliliklerini yaparlar. Bu konuda kadınlar daha bilinçli davranıp kendi haklarını arayabilirler" ifadelerini kullandı.
Hükumetin açıkladığı rakamlara göre 2 milyon Suriyeli'nin Türkiye'ye girdiğini, bazı açıklamalara göre de bu rakamın 5 milyona ulaştığını dile getiren Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin ekonomik olarak darboğaza sokulduğunu, ülkenin Suriye politikası nedeniyle zarar gördüğünü söyledi.
"Türkiye bu işi uzun süre taşıyamaz. Bedeller daha da ağır olur. Birinin keyfi veya isteği üzerine rejim değişmez. Türkiye'yi sokakta mı bulduk?" diyen Kılıçdaroğlu, "Ortadoğu'da barışı sağlamadan bu insanları gönderemezsiniz. Bu insanları ateşe atamazsınız. Bunlar sağlanırsa giderler, kalmak istemezler. Kendi ülkelerine gitmek isterler, kendi toprağı, evi, işi, kültürü var. Ne yapacak Türkiye'de? Durumu iyi olanlar, Türkiye'de işyerini açanlar kalırlar ama diğerlerinin tamamı giderler. Ya da siz gönderirsiniz, kusura bakmayın dersiniz" değerlendirmesinde bulundu.
Paralel Devlet Yapılanması
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Paralel Devlet Yapılanmasına inanıp inanmadığıyla ilgili soruyu da şöyle yanıtladı:
"Devlette paralel yapıyı asla kabul etmeyiz. Devletin bir yapısı vardır, bu da anayasa da tanımlanmıştır. Paralel yapı olarak suçladıkları yapı, belirli inanç grubuna mensup kişilerin devlette belirli görevlerde bulunmalarıdır. Bunu Paralel Yapı olarak nitelendiriyorlar. Bunlar bir merkezden emir alıyorlar diye özel eleştiri getiriliyor ama bunları o mevkilere kim getirdi? Biz getirmedik ama bizi de paralelci olarak suçluyorlar. Olabilir, birileri devlet içinde paralel bir örgütlenme içine gitmiş olabilir. Siz bununla mücadele ederken hukukun üstünlüğünü göz ardı edemezsiniz. Mücadeleyi hukuk içerisinde yaparsınız. Ama devlet kin ve intikamla yönetilmez. Bizim karşılaştığımız tablo bu."
HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın saz çalmasıyla ilgili tartışmalara da değinen Kılıçdaroğlu, "Memnun oldum, bunlar bizim insani yönümüz. Zaman zaman şarkı da türkü de söyleriz, şakalaşırız da.. Sonuçta siyasetçi televizyonda görüldüğü kadar katı, normal yaşamı olmayan kişiler değildir. Kimimiz saz çalar, kimimiz bateri veya başka bir şey. Sonuçta hepimiz insanız. İnsani yönümüzün biraz öne çıkması, o insanın sempati kazanmasına yol açar. Selahattin bey de böyle birisi. Genç birisi, en büyük çabası bana göre, yeni bir Türkiye partisi haline dönüştürmesidir. Parlamentoda ne kadar isim olursa demokrasimiz o kadar güçlenmiş olur" dedi.
Kılıçdaroğlu, herkesin parlamentoda bulunup düşüncelerini paylaşmasa bile fikirleri dinlemesi gerektiğine inandığını aktardı.
CHP'den HDP'ye oy kaydığı yönündeki iddialara ilişkin Kılıçdaroğlu, seçmenlerine güvendiklerini, bu seçimde en büyük kaybın iktidar partisinden olacağını sözlerine ekledi.