Kılıçdaroğlu'ndan çarpıcı sözler: Eğer böyle devam ederse...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Sayın Cumhurbaşkanının, muhtarlarla yaptığı toplantıda, Lozan Anlaşması'nı bizim tarihimize uygun olmayan bir dille eleştirmesini ben içime sindiremiyorum." dedi.
Kılıçdaroğlu, CNN Türk'te katıldığı "Eğrisi Doğrusu" programında gazeteci Taha Akyol'un gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
TBMM'nin yarın açılacağını hatırlatan Kılıçdaroğlu, Parlamentonun 15 Temmuz sürecinde çok önemli bir sınav verdiğini, bombalanırken sabaha kadar çalıştığını, demokrasiye ve parlamenter sisteme bağlı kaldığını söyledi.
Tarihte ilk kez böyle bir olayın yaşandığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Bu parlamentoyu, parlamento kılan da Lozan Anlaşması. Türkiye Cumhuriyeti'nin varlık nedeni olarak saydığımız Lozan Anlaşması'nın bizim tarihimizde özel bir yeri vardır." diyerek şöyle devam etti:
"Sayın Cumhurbaşkanının, muhtarlarla yaptığı toplantıda, Lozan Anlaşması'nı bizim tarihimize uygun olmayan bir dille eleştirmesini ben içime sindiremiyorum. Ben CHP'nin genel başkanı olma sıfatını bir tarafa bırakıyorum, sade, ülkesini, insanını seven bir vatandaş olarak içime sindiremiyorum. Çünkü Lozan Anlaşması, büyük imkansızlıkların yaşandığı bir süreç içinde, Batının dize getirildiği anlaşmadır aslında. Türkiye'nin varlık nedenidir Lozan Anlaşması. Ben Sayın Cumhurbaşkanına, ortaokulda, lisede okuduğu tarih kitaplarının ötesinde, çünkü o tarih kitaplarını okumakla insan tarihi öğrenmiyor, onlar ön bilgi veriyor. Ama eğer ben Lozan'ı öğrenmek istiyorum diyorsa, Lozan ile ilgili bir kitap okumasını da istemiyorum. Sadece ve sadece Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'unu okusun. Öyle tamamını okumasına da gerek yok, baştaki ilk 30 sayfayı okusun yeter."
"Osmanlı sadece Fatih, sadece Kanuni değil"
Osmanlı'nın son dönemlerini görmeden, bir Osmanlı tarihi çizmenin mümkün olmadığını savunan Kılıçdaroğlu, Osmanlı'nın sadece Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman değil, Osmanlı'nın aynı zamanda Vahdettin ve diğer padişahlar olduğunu belirtti.
"Sayın Cumhurbaşkanı kendisine sorsun; 'Bu Osmanlı'nın parası var mıydı? Bu para nerede basılıyordu? Bizim ilk milli bankamız ne zaman oldu?" diyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Kendi paramızı 1930 yılında bastık. Bankası yoktu Osmanlı'nın. Düyun-u Umumiye içinde zaten batmıştı Osmanlı. Ama Lozan Anlaşması'nı imzalayan genç Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı'nın borcunu son kuruşuna kadar ödedi, inkar etmedi. Bunları bilmeden, tarihi bilmeden, birisinin sözüyle bir Cumhurbaşkanı konuşmamalı."
Gazeteci Akyol'un, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Lozan Barış Antlaşması’nın 93’üncü yıl dönümünde yayımladığı mesajında, "Lozan Anlaşması'nın yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir" ifadesini hatırlatması üzerine Kılıçdaroğlu, "Zaten o açıklama üzerine böyle bir açıklama... Yani taban tabana zıt bir açıklamayı toplumun gündemine getirmek bir Cumhurbaşkanına yakışmaz zaten. Ya onu söyleyeceksiniz ya bunu söyleyeceksiniz." ifadesini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Bu sizin yarınki davranışınızı etkiler mi?" sorusuna, "Hayır. Makam ayrı bir şey. Cumhurbaşkanlığı makamı ayrıdır, biz o makama saygı gösteririz. Ama biz isteriz ki makamın ötesinde kişiye de saygı gösterelim. Sonuçta halkın iradesiyle seçilmiş bir kişi. Biz halkın iradesine hep saygı gösterdik. Ama o koltuğa oturan kişi, o koltuğun hakkını teslim etmeli. Koltuğun ağırlığını, herkesin kucaklanması gerektiğini, kullanılan dilin sıradan bir politikacı dilinin ötesinde, sevecen bir dil olması gerektiğini, kendisini eleştirenlere bile büyük bir hoşgörüyle katlanması gereken bir kişi olduğunu asla unutmamalı. Buradan yola çıktığımız zaman bu ülkede biz huzuru ve barışı bulabiliriz." yanıtını verdi.
"OHAL uygulamalarını doğru bulmuyoruz"
"OHAL'i uzatma konusunda tavrınız ne olur?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Biz OHAL uygulamalarını doğru bulmuyoruz. Darbeye Parlamentodaki 4 parti karşı çıktı mı? Karşı çıktı. Sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları, bütün medya karşı çıktı mı? Karşı çıktı. O zaman OHAL ilan etmeye gerek yok. Bir şeye ihtiyaç varsa gelir Meclise, oturur tartışılır, gereği yapılır. Biz her türlü desteği veririz. OHAL ile ilgili yetki aldılar. Meşru mudur? Meşrudur. Yetki nereden alınmıştır? Meclisten alınmıştır. Doğru mudur? Doğrudur. Anayasal bir kurum mudur OHAL? Evet Anayasal bir kurumdur. Alındı yetki ve kullanıldı. Yetki kullanıldıktan sonra yanlış kullanıldığını, Anayasaya aykırılık oluşturduğunu ifade ettik."
Anayasa'nın 120. maddesinde, "OHAL'in gerekli kıldığı konularda KHK'ler çıkarılabilir" hükmünün yer aldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Biz Anayasa Mahkemesinin geçmişte bu konularda verdiği kararlara da baktık. Çünkü geçmişte de OHAL nedeniyle KHK'ler çıkmış. 1990'lı yıllarda Anayasa Mahkemesine başvurulmuş. Anayasa Mahkemesi kararlarında şunu söylüyor; 'Yer unsuruyla sınırlıdır', 'Zaman unsuruyla sınırlıdır', 'Konu unsuruyla sınırlıdır', 'Kapsamla sınırlıdır'. Çıkarılan KHK'lere baktığımız zaman yer unsurunda, zaman unsurunda bir sorunumuz yok ama konu unsurunda sorunumuz var. Anayasa'da hangi konularda OHAL dolayısıyla KHK çıkarılacağı belirtilmiş. Savaş, olağanüstü terör olayları, kalkışma gibi. 674 sayılı KHK'de Maarif Vakfı'nın yönetim kurulu üyelerine, huzur hakkıyla ilgili düzenleme yapılmış. Konunun, OHAL ile ne ilgisi var? Bu anlayış, Parlamentonun devre dışı bırakılması anlamına gelir. Aynı şekilde kapsamla ilgili endişelerimiz var. Barış Bildirisi'ni imzalayan öğretim üyeleri. OHAL'dan çok önce imzalanmış, bazıları hakkında soruşturma açılmış. Bunu da alıyorsunuz sistemin içine ve görevlerine son veriyorsunuz. OHAL ile ne ilgisi var. Buna benzer bizim endişelerimiz var."
"OHAL sonrasını da düzenlemeye kalkarsanız, bu Anayasa'ya aykırıdır"
Anayasa Mahkemesinin "OHAL KHK'leri ile yasalarda değişiklik yapılamaz. OHAL KHK'leriyle getirilen kuralların, OHAL bölgeleri dışında veya OHAL'in sona ermesinden sonra da uygulanmalarının devamı isteniyorsa, bu konudaki düzenlemenin yasayla yapılması zorunludur." kararını okuyan Kılıçdaroğlu, "Yani siz diyorsunuz ki, 'Ben Milli Savunma Bakanlığının bünyesini değiştirdim'. Bu OHAL kalktıktan sonra da devam edecek. O zaman siz ne yapmış oluyorsunuz? Amacın dışına çıkmış oluyorsunuz." dedi.
Kendisini ziyarete gelen Başbakan Binali Yıldırım'a da Anayasa Mahkemesinin bu kararından söz ettiğini ve aykırılığını anlattığını belirten Kılıçdaroğlu, "Hatta ikinci kararname çıktığında bunun doğru olmadığını söyledim. Benden bir not istedi. Kapsam, yer, zaman, konu ile ilgili açıklamaları, Anayasa Mahkemesi kararlarını da gönderdim. Kendisine şunu da söyledim; Bizim Anayasa Mahkemesine gitmemizi istemiyorsanız, yaptığınız düzenlemelerle ilgili şunu söyleyebilirsiniz, bir geçici maddede 'Yukarıdaki düzenlemeler, OHAL süresince geçerlidir'. O zaman biz zaten Anayasa Mahkemesine gidemeyiz. Dolasıyla herhangi bir sorun kalmaz. Ama siz OHAL sonrasını da düzenlemeye kalkarsanız, bu Anayasa'ya aykırıdır. Dolayısıyla biz bu gerekçeyle Anayasa Mahkemesine gidiyoruz. "
Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın, CHP'nin Anayasa Mahkemesine gitmesinin doğru olmadığını ve Anayasa'nın buna izin vermediğini söylediğini hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Şimdi Anayasa Mahkemesi buna neden bakıyor? Nedeni şu; Anayasa'nın ilk üç maddesi, değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen düzenlemeleri içeriyor. 'Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir' diyor. Siz KHK ile Anayasa'nın bir maddesini askıya alırsanız, Anayasa Mahkemesi buna bakmak zorundadır. KHK ile Parlamentoyu tümüyle devre dışı bırakırsanız, bu Anayasa'ya aykırıdır. Anayasa'nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen maddeye aykırı bir düzenleme yapmayacaksınız. Nedeni de şu; OHAL, bir hukuki, yasal, Anayasal düzenlemedir. Ama bunun hukuk içinde kullanılması lazım, hukukun dışına çıkıldığı zaman bunu birisi denetleyecek."
"Süreci bozmak istemedik"
"Sizin açtığınız iki davada, kamu görevine son vermeyle, görevden el çektirmeyle ilgili bir iptal talebi yok. O konuya niye girmediniz?" sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda yaptıkları ilk görüşmede bir komisyon kurduklarını, OHAL sürecini izleyeceklerini söylediklerini anlattı.
MHP ve AK Parti'nin de birer komisyon kurduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, bu çerçevede pek çok haksızlığın giderildiğini söyledi.
Her kararnamede işten atılanlar, görevine son verilenler olduğu için bununla ilgili her zaman Anayasa Mahkemesine başvurabileceklerini aktaran Kılıçdaroğlu, "Bu süreci bozmak istemedik. Süreç kendi içinde yürüyebildiği kadar yürüsün, umarız daha iyi koşullarda devam eder. O nedenle kişilerle ilgili gitmedik, sadece süreyi aşan düzenlemelerle ilgili gittik." dedi.
Kılıçdaroğlu, "2. OHAL kararnamesinde, Jandarma ve Sahil Güvenlik, İçişleri Bakanlığı'na bağlanıyor. Askeri yargı ile ilgili düzenlemeler var. Bunun neden iptalini istiyorsunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Bunlar OHAL sona erdikten sonra da devam edecek. Böyle bir düzenleme KHK ile olmaz. Hepimizin tek güvencesi hukuk. Herkes hukuka uymak zorundadır. Özellikle devleti yöneten hükümet, hukuka uymak zorundadır. Hukuku şu veya bu şekilde ihlal ettiğimizde, gelecek güvencemizi kaybetmiş, adalete olan güveni sarsmış oluruz. Dolayısıyla herkes hukuk içinde hareket etmek zorundadır. Eğer adalet bu kadar önemli ve soylu bir kavramsa, adaletin üzerine herkesin titremesi lazım. Adalet içinde herkes gereğini yapsın.
Jandarma Genel Komutanlığı, İçişleri Bakanlığına bağlanabilir. Zaten iktidar partisinin Parlamentoda yeterli sayısı var. Emin olun, bağlamak istiyorlarsa getirsinler biz de destek veririz. Jandarma, büyük ölçüde bağlı durumda. Bütün mesele düzenlemelerin hukuk içinde yapılmış olması. Hukuk içinde yaparsanız sorun yok. Anayasa Mahkemesi diyor ki; 'OHAL dönemi özel bir dönemdir. Çıkaracağınız bütün hukuk uygulamaları, Türkiye'yi ya da nerede uygulanıyorsa, OHAL'dan çıkarıp normal sürece sokmaktır. Sayın Başbakana şunu da söyledim; Yasalarda yaptığınız düzenlemeyi belki bizim bilmediğimiz bazı gerekçelerle yapmış olabilirsiniz, biz buna itiraz etmeyiz ama bunu OHAL süresince sınırlı tuttuğunuz zaman, bizim zaten Anayasa Mahkemesine gitme hakkımız da ortadan kalkmış olur."
'BU, TÜRKİYE İÇİN FELAKET BİR TABLODUR'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, OHAL'e ilişkin, "Sayın Cumhurbaşkanı çıktı, '12 ayı bile aşabilir' dedi. Bu, Türkiye için felaket bir tablodur. Eğer böyle devam ederse bir karşı darbe algısı toplumda çok daha güçlenir." dedi.
Harp Akademilerinin kapatılması ve askeri hastanelerin devrine ilişkin değerlendirmede bulunan Kılıçdaroğlu, bir devleti devlet yapanın kurumları ve gelenekleri olduğunu ifade ederek, içinde FETÖ unsurları var gerekçesiyle askeriyede Osmanlı'dan kalan yapının silindiğini ancak bunun doğru olmadığını savundu.
Kemal Kılıçdaroğlu, devlette kurumların devamlılığının esas alındığının altını çizerek, her kurumun kendi kültürünün olduğunu ve kurumların kendi kültürleriyle yaşatılmasının gerektiğini vurguladı.
Kurumlar içindeki kültürün liyakat çerçevesinde geliştiğini ve liyakatın kurumları daha güçlü hale getirdiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Sayın Binalı Bey'e direkt aktardım; Maliye Bakanlığında daire başkanı olarak atandığımda kimden sonra genel müdür yardımcısı olacağımı gayet iyi biliyordum. İktidar kim olursa olsun bu kural değişmiyordu. Bu Maliye Bakanlığının yarattığı kültürdü. Genel müdür siyasi bir otorite olmasına rağmen yine o konunun uzmanı olurdu. Usta çırak ilişkisi içinde gelişirdik. Devleti devlet yapan budur. Bir askeri kurumu tümüyle siliyorsunuz, niye siliyorsunuz,hangi gerekçi ile siliyorsunuz? Sadece bunu yapmadık, Etibank, Sümerbank gibi çok önemli markaları da sildik. Özelleştirebilirsiniz ama o marka ile devam edilebilirdi. Aksi takdirde devletin hafızasını ve kültürünü siliyorsunuz. Bugün geldiğimiz nokta o, devletin hafızası ve kültürü silindi." diye konuştu.
"Bürokrasi devletin hafızasıdır"
Askeri liselerin kapatılmasının gerekmediğini savunan Kılıçdaroğlu, bu okullara daha çok ekonomik durumu iyi olmayan alilerin çocuklarının gittiğini, bu insanların çocuklarını büyük umutlarla askeri liselere gönderdiğini dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, GATA'nın Sağlık Bakanlığına bağlanmasına ilişkin, şunları kaydetti:
"Sayın Başbakana şunu ifade ettim; 'Siz GATA'yı alıp, Milli Savunma Bakanlığına bağlayabilirsiniz, buna itiraz etmeyiz. Madem ki Milli Savunma Enstitüsü kuruyorsunuz, GATA da bu üniversitenin sağlık bölümü olsun.' Şimdi birilerini ikna etmek gerekiyor. Sayın Başbakanın birilerini ikna etmesi gerekiyor. Askerler de biliyorlar ki askeri hastanelere ihtiyaç var. Olmazsa olmaz. Dünyanın her tarafında askeri hastaneler var. Kaldı ki hiçbir yerde olmazsa bile bizim geleneklerimizde var askeri hastaneler. Osmanlı'dan beri geliyor, o zaman yaşatalım. Aksayan yönleri olabilir, düzeltelim. Aklımız var, nerede bir aksaklık var, oturulur uzmanı gelir, düzeltir mesele biter. Sanki Sağlık Bakanlığı kendi hastanelerindeki tüm sorunları çözdü de bir tek orası kalmış ve orayı da çözecek. Yeni yeni kurumlaşmaya başladık ama onu şimdi öldürmeye çalışıyoruz. Bunlar doğru değil.
Yaptıkları hatalardan biri de şu; Maliye Teftiş Kurulunu ve Hesap Uzmanları Kurulunu kapattılar. Bunlar devletin akademisi gibiydi. Her görüşten insan vardı, hepimizin ortak noktası vardı. Bir; saygı, iki; devleti çok iyi bilirdik, üç; hangi siyasi gelirse gelsin aldığı kararın doğru ya da yanlış mı olduğunu ona anlatırdık. Takdir siyasetindi. Hükümet devlet değildir, devleti yönetmek için gelir. Onun için devlette liyakat diye bir kavram vardı. Bazen bürokrasiyi çok aşağıladık ama bürokrasi devletin hafızasıdır. Devlet kurumunu yaşatmak lazım. OHAL kararnameleriyle yetki alıyorsunuz, şöyle tehlikeli bir süreç var. Bu tehlikeli süreç uzarsa daha ciddi sıkıntılara yol açabilir. 'Ne güzel ben her istediğimi yapıyorum', şimdi bu cazibeye hükümet kapılırsa bu çok tehlikeli bir süreç doğurur ve demokrasiyi tamamen askıya almış oluruz."
"Darbe mağdurları oluştu"
OHAL'in uzatılması konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, konuyla ilgili Başbakan Binali Yıldırım ile ilk görüşmelerinde kendisine "Kısa bir süre için olağanüstü bir duruma baş vuracaklarını" söylediğini hatırlatarak, "Son görüşmemizde ise uzatacaklarını ifade ettiler. Sayın Cumhurbaşkanı çıktı, '12 ayı bile aşabilir' dedi. Bu Türkiye için felaket bir tablodur. Eğer böyle devam ederse bir karşı darbe algısı toplumda çok daha güçlenir. 'Ben KHK'leri çıkardım, istediğimi yaparım, istediğimi keserim, bütün muhalifleri ezerim.' Şimdi kalkıyorsunuz terörle hiç ilgisi olmayan televizyonları kapatıyorsunuz, yarın gazeteleri kapatırsa ne yapacaksınız? Muhalefet kanallarını tamamen kapatıyorsunuz,1 milyonun üzerinde mağdur yaratıyorsunuz." şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin dört bir yanında darbe mağdurlarının oluştuğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"15 Temmuz demokrasi şehitlerine çok şey borçluyuz o konuda hiç tereddüt yok. Minnet, şükran borçluyuz, darbeye karşı çıktılar. Ancak eğer darbe yapanları değil de geniş bir çerçeveden olayı alır tamamını darbeci diye cezalandırırsanız bu toplumda derin yaralar açar. Mustafa Kemal Atatürk'e suikast düzenleyen kişilerin çocuklarına bir bakın. O babaların çocukları devlette çok önemli makamlara gelmiş. Devlet kimseye kinle bakmamış. Başbakanla görüştüğümde, isimsiz ihbar mektuplardan hareket ederek insanların hayatlarını darmadağın etmeyin' dedim. 'Biz isimsiz ihbar mektuplarının işleme konulmaması için bir genelge çıkarırsak siz itiraz etmez misiniz? ' diye sordu, 'yok, itiraz etmeyiz' dedim."
Kemal Kılıçdaroğlu, FETÖ'nün okullarına çocuklarını gönderen ailelerin de mağdur olduğunu, bu okulların ve Bank Asya'nın kurulmasına hükümetin izin verdiğini ifade ederek, "Deniyor ki, 17/25'ten sonra para yatıranları...İyi de o banka yasal bir banka değil mi? Kaldı ki siz o tarihi esas aldığınız zaman kendi vatandaşınıza tuzak kurmuş olmuyor musunuz? Bir sendikaya üye olmak suç değil ki, böyle bir suç yok bizim yasalarımızda ama siz bunların işine son veriyorsunuz. Sayın Başbakana; 'İnsan hakkı ihlalleri çok büyük boyutlarda, onların tamamı yarın AİHM'e gidecek ve sizin düşündüğünüzden çok daha büyük tazminatlarla Türkiye karşı karşıya kalacak.' dedim." şeklinde konuştu.