Gazete Vatan Logo

Kerbela olayı nedir, aşure günü Kerbela'da ne oldu? Kerbela olayı ve aşure günü arasındaki bağ!

İstarihinin gördüğü en acı felâketlerden biri olan, Peygamber Efendimiz'in torunu Hazret-i Hüseyin'in (r.a.) hunharca katledildiği olay, Muharrem ayının 10. Günü idrak edilen aşure günü nedeniyle merak ediliyor. Peki, Kerbela olayı nedir? Aşure günü Kerbela'da ne oldu?

Kerbela olayı nedir, aşure günü Kerbela'da ne oldu? Kerbela olayı ve aşure günü arasındaki bağ!

Muharrem ayının 10. Günü olan aşure günü nedeniyle aşure günü ile ilgili merak edilenler arama motorları aracılığıyla araştırılıyor. Aşure günü okunacak dualardan, kılınacak namazlara, çekilecek teşbihlere kadar her şey öğrenilmeye çalışırken aşure günü faziletlerinden biri olan Hz. Hüseyin’in şehit olduğu günü anlatan Kerbela olayı da merak ediliyor. Kerbela olayı nedir, aşure günü Kerbela'da ne oldu? Kerbela olayı ve aşure günü arasındaki bağ!

Kerbela olayı nedir?

Kerbelâ Olayı veya Kerbelâ Savaşı ya da Kerbelâ katliamı, 10 Ekim 680'de, bugünkü Irak sınırları içindeki Kerbelâ şehrinde, Muhammed'in torunu Hüseyin bin Ali'ye bağlı küçük bir birlik ile Emevi halifesi I. Yezid'in ordusu arasında cereyan etmiştir.

Muhammed'in kızı Fatıma'nın Muhammed’in kuzeni Ali'den olma oğlu İmam Hüseyin'in ölümü, Şiilerce her sene Aşûre Günü'nde yâd edilir. Sünnîler ise İslam'da matem yapılmaması kaidesine uyarak bu günleri ibadet yaparak ve Mevlid okutarak geçirirler.

Olayların gelişim

Muhammed'in 632 yılında vefat etmesinden sonra Müslüman toplumunun başına kimin geçeceği kaygısı baş gösterdi. Müslümanların bir kısmı ilk olarak Ebu Bekir'in halifeliğini kabul ettiler. Ebu Bekir'den sonra sırasıyla Ömer bin Hattab, Osman bin Affan ve Ali bin Ebu Talib halifeliğe geldiler.

Haberin Devamı

Osman'ın 656 yılında asiler tarafından öldürülmesinden sonra Ali halife olarak başa geçti. Bunun üzerine Osman'ın amcasının oğlu Muaviye ile Talha, Zübeyr, Aişe ve Osman'ın bazı diğer akrabaları Ali'den katillerin bulunmasını ve onlardan kısas alınmasını istedi. Ali ise bir süre ortalığın yatışmasının beklenmesini istedi. Bunun üzerine Muaviye, Talha, Zübeyr ve Aişe Ali'ye darıldı. Daha sonra Talha ve Zübeyr bir ordu topladı. Bunu bir isyan kabul eden Ali ordusuyla olay yerine hareket etti. İlk başta savaş olmamasına rağmen iki tarafın askerlerinin sözlü atışması üzerine durum gerginleşti ve bir anda savaşa dönüştü. Savaşta sahabelerden Talha ve Zübeyr öldü. Aişe ise Ali tarafından Medine'ye gönderildi. Muaviye hilafetini ilan etti ve İslam Devleti, Ali ile Muaviye arasında ikiye bölündü.

Haberin Devamı

Ali'nin ölümü

Ali yaklaşık 5 yıl halifelik yaptıktan sonra 661 yılında Hariciler'den Abd’ûr-Rahmân İbn-i Mûlcem tarafından gerçekleştirilen bir suikastte hayatını kaybetti ve iktidar 20 yıllığına Muaviye'yede kaldı.

Muaviye hayattayken oğlu Yezid'e biat etmeleri için taraftarları ve Hicaz ahalisinden biat istedi. Lakin taraftarları ve Hicaz ahalisi oğluna biat etmediler. Sebep olarak ise Hasan ile yaptığı anlaşmayı gösterdiler. Bunun üzerine Muaviye biat etme arzusundan vazgeçti. Muaviye 680 yılında ölünce Yezid başa geçti.

Yezid başa geçince ilk iş olarak Medine valisine bir mektup yazarak Hüseyin bin Ali'ye değil, kendisine itaat etmesini, aksi takdirde bunu canıyla ödeyeceğini bildirdi. Bu arada Hüseyin Kûfelilerden kendisine bağlılıklarını sunan mektuplar alıyordu. Kûfe'ye gelip halife olduğunu ilan ederse Hüseyin'i destekleyeceklerini söylüyorlardı. Hüseyin bu teklifleri ciddiye aldı ve Kûfe'deki taraftarlarının gerçekte olduğundan çok daha fazla olduğunu zannetti. Yaklaşık 70 taraftarı ve ailesi ile Kûfe'ye doğru yola çıktı.

Haberin Devamı

Sayıca fazla olmayan Kûfeli taraftarları Yezid'in yandaşları tarafından bastırıldı. Hüseyin ve beraberindekiler Kerbelâ'da Yezid'in 4500'e yakın adamıyla karşılaştılar. Burada meydana gelen savaşta Hüseyin ve taraftarlarının hepsi öldürüldü ve ailesi esir alındı.

Şiî ve Alevî Müslümanlığında bu olayın çok önemli yeri vardır. Onlara göre Ali'nin oğulları yenilmez savaşçılar, çok yüce şahsiyetler ve halifelik makamının haklı sahipleridir. Sünni Müslümanlığında da İslam peygamberi Muhammed'in torunları ve dört büyük halifeden birinin oğulları oldukları için en yüce sahabeler arasında ve dini liderler olarak kabul edilirler. Sünnilere göre de seçilmemiş ve zorla başa gelmiş bir halife tarafından katledilmişlerdir.

Klasik İslamî kaynaklar dışında

Birkaç bin piyade ve 500 okçudan oluşan bir güvenlik gücü Hüseyin bin Ali'nin taraftarlarının ve ailesinin etrafını sardı. Savaş Hüseyin ve tüm adamlarının ölümüyle sonuçlandı. Savaşın detayları konusunda tam bir fikir birliği yoktur. Gerçekler zamanla romantik ve ruhani detaylarla süslenmiştir.

Haberin Devamı

Şiî kaynaklarına göre

Muhammed sağlığında Ali bin Ebu Talib ve sonrasında da oğullarını kendinden sonraki halifeler olarak atadı ancak iktidar baskıyla başkalarının eline geçti. Muaviye öldüğünde adil düzenin tekrar sağlanması için bir fırsat doğdu.

Muaviye'nin oğlu Yezid, Hüseyin'in iktidarda hak iddia etmesinden korkuyordu. Bu nedenle bir elçi göndererek kendisine itaat etmesini istedi. Hüseyin bu teklifi reddetmesinin bir görev olduğuna inanıyordu. Medine'den Mekke'ye doğru hac için yola çıktı.

Bu arada Kûfe'den kendisini destekleyeceklerine dair mektuplar aldı. Sancağını açıp hakkı olanı almak amacıyla yönünü Kûfe'ye çevirdi. Yolun bir kısmını aşmıştı ki Yezid'in Kûfe'ye Ubeydullah bin Ziyad'ı vali olarak atadığını ve Ubeydullah'ın Hüseyin'in amcasının oğlu olan elçisi Muslim bin Akil'i yakalayıp öldürttüğünü, beraberinde bir ordu gönderdiğini, Kufelilerin savaşmaktansa itaat etmeyi yeğlediklerini öğrendi.

Buna rağmen yoluna devam etti. Öldürüleceğini biliyordu ancak ölümünün Yezid'in kötülüğünü dünyaya ispat edeceğini düşünüyordu. Kûfe yakınlarındaki Kerbelâ'da kamp kurdu.

Kuşatma

Yezid'in valisi İbn-i Ziyad'ın 30 bin kişilik orduyu Hüseyin'in üzerine gönderdi. Askerler kampın etrafını sardılar ve Hüseyin ile görüşmelere başladılar.

Hüseyin, kuşatmanın kaldırılmasını, kendisi ile birlikte ailesi ve taraftarlarının da Irak'ı terk etmesine izin verilmesini istedi. Ordunun komutanı Ömer bin Sa'd bu teklifi makul buldu ve üstlerine iletti. Bu teklif İbn-i Ziyad'ın da hoşuna gitti ancak yönetimde söz sahibi olan Emevilerden Şimr bin Zi'l-Cevşen, Bahteri bin Rebia ve Şeys bin Rebia karşı çıktılar. Ömer bin Sa'd'a Hüseyin ve beraberindekileri öldürmesini, yoksa kendi canından olacağını söylediler.

Muharrem ayının 7'sinde Ömer bin Sa'd çemberi daralttı ve kampın su yollarını kesti.

Muharrem ayının 9'unda, kampın su kaynakları tükendi ve önlerinde sadece savaşmak ya da teslim olmak seçeneği kaldı. Hüseyin, Ömer bin Sa'd'a sabaha kadar ibadet etmek istediklerini söyledi ve bu nedenle mühleti uzatmasını istedi. Ömer bin Sa'd Hüseyin'in bu isteğini bir kez daha kabul etti.

Bu mühlet de sona erince Hüseyin adamlarına, teslim olmaya niyeti olmadığını, savaşacağını söyledi. Sayıca çok yetersiz oldukları için, kaybedecekleri aşikardı. Yine de hepsi ölmeyi tercih etti. Hüseyin herkesin kampı terk edip, gece karanlığından yararlanarak kaçmakta serbest olduğunu söyledi ancak hiçbiri yerinden kıpırdamadı.

Savaş

Ertesi sabah Hüseyin'in adamları düşman ordusunun ön saflarına yanaşıp teker teker düşman ordusundaki akrabaları ve arkadaşları ile konuştular. Savaşmamalarını istediler. Hüseyin düşman askerlerine uzun bir konuşma yaptı. Bu konuşma öylesine etkili oldu ki, Yezid'in generallerinden Hûr, devasa düşman ordusunu terk edip, Hüseyin'in bir avuç ordusuna katıldı.

İbn Sa'd diğer adamlarının da saf değiştirmesinden korkup, Hüseyin'e ilk oku atarak savaşı başlattı. Savaş önce düello şeklinde cereyan etti. Hüseyin önce Temim bin Kahta ile savaştı. Onu bir kılıç darbesiyle öldürdü. Sonra Arap âleminin korkulan savaşçısı Zeyd bin Ebtahi'yi de öldürdü.

Hüseyin'in taraftarlarından ilk olarak Hur, Habib bin Mezahir gibi Hüseyin'in ve babası Ali bin Ebu Talib'in yakın arkadaşları döğüştüler ve birer birer hayatlarını kaybettiler. Bunlardan sonra Hüseyin'in akrabaları dövüştüler. Ölenler arasında Hüseyin'in oğlu Ali el-Ekber, kardeşi Hasan'ın oğlu Kasım, tek taraftan kardeşi ve sancaktarı Abbas (Alemdar) da vardı. Bu arada Yezid'in ordusu da çok fazla kayıp vermişti.

Kadınlar ve çocuklar çadırlarda birbirlerine sarılmış, savaşın bitmesini bekliyorlardı. Hüseyin'in oğlu İmam Zeynelabidin de, savaşamayacak kadar hasta olduğu için çadırdaydı. Hüseyin diğer oğlu Ali Asgar henüz altı aylıktı ve susuzluktan ölmek üzereydi. Hüseyin oğlunu kucağına aldı ve Yezid'in ordusunun karşısına dikildi. Çocuğa bir yudum su vermelerini istedi. Ama Hurmala bin Kâhil, Ömer bin Sa'd'ın emri ile çocuğu okla vurdu. Boynundan vurulan bebek oracıkta can verdi.

Hüseyin'in ölümü

Hüseyin oğlunu gömdükten sonra tekrar düşmanın karşısına çıktı ve onları teslim olmaya davet etti. Birebir savaşta çok fazla kayıp veren Ömer bin Sa'd'ın ordusu Şimr bin Zi'l Cevşen'in emriyle toplu hücuma geçti ve her taraftan ok ve mızraklar Hüseyin'in üzerine yağmaya başladı. Sinan bin Enes en-Nehai veya Şimr bin Zi'l Cevşen kafasını kılıçla keserek Hüseyin'i öldürdü. Kafası mızrağa takıldı ve herkese gösterildi. Üzerindeki değerli eşyalar alındı ve yarı çıplak bırakıldı.

Sonrası

Ubeydullah bin Ziyad'ın emri üzerine Hüseyin'in cesedi atlara çiğnetildi. Daha sonra Yezid'in askerleri çadırlara girdiler ve kampı yağmalamaya başladılar. Ölen 72 kişinin cesedi El-Gadiriye köylüleri tarafından ertesi gün defnedildi.

Ertesi gün kadınlar ve çocuklar develerle yargılanmak üzere Kûfe üzerinden Şam'a götürüldüler. Çok kötü muamelelere tabi tutuldular. Açlık ve susuzluğun üzerine Hüseyin ve askerlerinin kaybının acısı da eklenmişti. Yezid'in bu kötülükleri yapmaktaki amacının Hüseyin'in destekçilerinin ne hallere düştüğünü gösterip, halkın desteğini kaybetmesini sağlamak olduğu söylenir.

Bununla birlikte Kerbelâ'dan Kûfe'ye ve Kûfe'den Şam'a yapılan yolculuklarda Hüseyin'in kız kardeşi Zeynep bin Ali ve oğlu Zeynelabidin her fırsatta Yezid'in neler yaptığını ve Kerbela'da işlenen suçları Müslümanlara anlattılar. Yezid'in mahkemesine çıkarıldığında Zeynep büyük bir cesaret örneği sergileyerek Yezid'in halifeliğinin geçersiz olduğunu ilen etti ve Hüseyin'in Yezid'e başkaldırısını övdü.

Tutuklular bir sene Şam'da tutuldular. Hüseyin'in 4 yaşındaki kızı Sakine bin Hüseyin acıya dayanamayarak vefat etti. Yerel halk tutukluları hapiste yalnız bırakmadı ve Zeynep bin Ali ile Ali bin Hüseyin her gelen ziyaretçiye Hüseyin'in haklı davasını anlattılar. Günümüz Suriye ve Irak'ına denk gelen topraklarda Yezid aleyhtarı oluşumlar baş göstermeye başladı. Durumdan endişelenen Yezid tutukluları serbest bırakarak Medine'ye gönderdi. Yaşananlar kulaktan kulağa yayıldı ve Kerbela Olayı günümüze kadar Aşurâ Günü'nde yâd edile geldi.