Kara kutu duvarı salladı
Eski MİT’çi Eymür, faili meçhul cinayetlerle ilgili savcılığa verdiği ifadesinde bilinmeyenleri anlattı
Eski MİT’çi Mehmet Eymür, faili meçhul cinayetlerle ilgili savcılığa verdiği ifadesinde bilinmeyenleri anlattı. Eymür’ün ifadesi Ağar’ın “Bir tuğlayı çekersem duvar çöker” dediği, siyasetçi, istihbaratçı, askerler ve mafyadan oluşan yapıyı sarstı.
1990’lı yılların kara kutusu olarak nitelenen dönemin MİT Kontr-Terör Daire Başkanı Mehmet Eymür’ün faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturmada geçen hafta Ankara’da özel yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı’na verdiği ifadesi açığa çıktı. Taraf gazetesinde yayımlanan 9 sayfalık ifadede, dönemin Başbakanı Tansu Çiller’den eşi Özer Uçuran Çiller’e, Mehmet Ağar’dan Alaattin Çakıcı’ya kadar bir çok isimle ilgili ilginç detaylar var. İşte Eymür’ün ifadelerinden dönemin tartışılan isimleri ve Eymür’ün onlar hakkında kurduğu cümleler...
Soruşturma Çarkın’ın ifadeleriyle derinleşti
Eski özel harekatçı Ayhan Çarkın’ın faili meçhul cinayetlerle ilgili verdiği bilgilerden sonra eski Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin gözaltına alındı. Ardından Çarkın’ın ifadelerinde yer alan eski özel harekatçı 5 polis de gözaltına alındı. Daha sonra savcılık Sedet Peker ile Atilla Yıldırım’ın ifadesine başvurdu. Hayatı karşılığı haraç verdiği iddia edilen işadamı Halis Toprak da bilgisine başvurulan isimler arasındaydı. Son olarak da eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür 28 Kasım’da Hakan Yüksel’in talimatıyla gözaltına alınırken evinde aramalar yapıldı. Mehmet Eymür 6 saatlik sorgusunun ardından mahkemeye çıkarıldı. Eymür savcılığın talebi doğrultusunda yurt dışına çıkış yasağı konularak serbest bırakıldı.
‘Çiller’in talimatıyla MOSSAD toplantısından çıkartıldık’
TANSU ÇİLLER
Devlet tecrübesinin az olması ve bunu bilen Mehmet Ağar ve ekibi, Tansu Çiller’in eşi Özer Çiller’e bazı yanlışlıklar yaptırmış olabilir. Mehmet Ağar, Özer Çiller’i ve Başbakan Tansu Çiller’i fazlasıyla etkiledi. Biz Başbakan’la birlikte İsrail’e gitmiştik, İsrail’de MOSSAD Başkanı ve heyetiyle görüştüğümüz sırada muhtemelen Mehmet Ağar’ın talebi ve Başbakan’ın direktifi ile söz konusu toplantıdan Sönmez Köksal ve ben çıkartıldık. İçeride sadece Başbakan Çiller, Ağar ve İsrailli istihbaratçılarla kaldı. Ne konuştuklarını bilmiyorum, ancak bu uygun bir davranış değildi. Başbakan Çiller’in terör konusunda en güvendiği isim Mehmet Ağar olarak gözükmekteydi. O dönemde Tansu Çiller için güvenlik işleriyle uğraşanların “Cesur kararlar alıyor, erkek gibi kadın” şeklinde sözleri Çiller üzerinde etkili oldu. Bu yüzden bazı şeylerin kendi inisiyatifi dışında yapılmasına ses çıkarmamıştı. Ben Başbakan Tansu Çiller’in iyi niyetli olarak terör politikasına destek verdiğini biliyorum, hiçbir zaman da “Şunu öldürün bunun parasını alın” diye de söylediğini zannetmiyorum.
‘Size MİT’te görev vermeyi düşünüyoruz’
ÖZER ÇİLLER
Tansu Çiller’in gayri resmi danışmanı olan bir arkadaşım beni ona methetmiş. Çiller’in eşi Özer Çiller beni Ankara’ya çağırttı. Yüz yüze görüştük, bu görüşmede Özer Çiller bana ‘Size MİT’te görev vermeyi düşünüyoruz’ dedi. Hiçbir resmi sıfatı olmayan birinin bana bunları söylemesi garibime gitmişti. Özer Çiller ile görüşmelerimiz devam etti. Bazen lüzumsuzluklar yapıyordu. Zeynep Özal’a Jaguar hediye eden, ismini hatırlamadığım şahısla samimiydi. Mehmet Ağar’ın Özer Çiller ile çok samimi ilişkiler içerisine girmesini görmem üzerine kendisini bu konuda uyarmıştım. Özer Çiller’in hiçbir hukuki sıfatı bulunmadığı halde belirli bürokratlarla iş ilişkilerine girmesini biraz yadırgıyordum. Bunu Tansu Çiller, devlet yapısını iyi bilmediği için ve erkeklerle irtibat kurmakta biraz sıkıntı çektiğinden eşi Özer Çiller’i bir danışman gibi kullanıyordu.
‘Ağar’ın talimatıyla alındı infaz işlerinde kullanıldı’
TARIK ÜMİT
Tarık Ümit yapı itibarıyla kontrol edilmesi zor bir kişiydi. MİT Başkanlığı’na hem de daha sonradan Ağar’ın talimatıyla emniyet adına çalışmaya başladı. Emniyet adına çalıştığı sırada kendisine yeşil pasaportlar, sahte kimlik kartları ve sahte araba plakaları verilmiş ve birtakım infaz işlerinde kullanılmış. Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım cinayetinde bizzat görev aldığını kendisinden öğrendim. Savaş Buldan’ın üzerinde çıkan paraları almışlar, yanında bulunan özel harekâtçılarla birlikte Ağar’a getirmişler, getirdikten sonra da bu parayı paylaşmışlar.
Göreve döndüğüm ilk günlerde Tarık Ümit’in İstanbul’daki evinde görüştüm. ‘40 kişilik ölüm listesi’ var dedi ve bana verdi. Behçet Cantürk ismi de çizilenler arasındaydı. Durumu MİT Müsteşarlığı’na rapor ettim. MİT Müsteşarlığı olarak faili meçhul olaylarla ilgilenmeye başladık, ayrıca Tarık Ümit’i de tekrar kullanmaya başladık. Tarık Ümit ölüm listesini bana verdiğinin öğrenilmesi üzerine öldürülmüştür.
‘Kaçakçıların aradığı numara Ağar’ın çıktı’
MEHMET AĞAR
Ağar ile çok eskiden beri tanışıklığı olan bir insanım. Kendisiyle önceleri çok samimiyetim vardı. Bekar olduğum zaman Ağar, İstanbul’dan Ankara’ya geldiğinde evimde kalırdı. Ağar’ı ilk kez İstanbul Asayiş 2. Şube Müdür muavini iken tanıdım. İstanbul’da meşhur bir kadın vardı; Ağar’ın elbiselerini alıyordu. Bunu şüpheli gördüm. İlişkileri çok geniş biriydi. Dostları arasında çeşitli kaçakçılar, mafyavari adamlar bulunuyordu. Hatta o dönemde kaçakçılığa baktığım için İnterpol aracılığıyla gelen bazı yazılarda yurtdışından bazı kaçakçıların İstanbul Emniyeti’ni aradığı, bu numaranın da kime ait olduğunu araştırdığımda Ağar’ın makamının telefonu olduğunu gördüm.
‘Yeşil’i gözaltına alıp dövmüşler’
YEŞİL
Yeşil isimli şahıs ilk Elazığ’da MİT adına çalışıyormuş, daha sonra kontrolden çıkınca bizimkiler bunu bırakmışlar. Bunun üzerine JİTEM’e çalışmış. Kendisine resmi kimlikler verilmiş. Kendisinde hem Jandarma kartı hem de Başbakanlık kartı vardı. Ancak kontrol edilemeyince bölgedeki komutan tarafından Güneydoğu’dan çıkarılmış ve Ankara’ya taşınmış. Sonra bana tavsiye edildi. Ben de görevim öncelikle yurtdışı olduğu için ve birinci önceliğimizde Abdullah Öcalan’ın yakalanması olması sebebiyle bu şahsın yöreyi iyi bilmesi, Kürtçe konuşması, çevresinin geniş olması düşünülerek bizimle çalışıp çalışmayacağını sordum. Yeşil de kabul etti. Birçok faili meçhul işine karıştığını sonradan öğrendim. Elinde yirmi yeri aynı anda patlatacak bir sistem vardı, daha sonradan bu sistemin Cem Ersever’den alınan sistem olduğunu gazetelerden ve Hanefi Avcı’nın beyanlarından öğrendim. Bir ara bir olaya karıştığından gözaltına alındı. Gözaltına alınma sebebi Lazem Esmaeli, Asger Simitko isimli iki İranlının öldürülmesi olayıyla ilgiliydi. Emniyette Yeşil’i kendi ifadesine göre iyice bir dövmüşler.
‘Çakıcı yapı itibarıyla korkak bir insandır’
ALAATTİN ÇAKICI
Kendisini bizzat İstanbul Bölge tavsiye etmiştir. Yapı itibarıyla korkak bir insandır, ürkektir. Kendisini ve ekibini yurtdışında kullanmak amacıyla Korkut Eken kendilerini eğitti. Bu arada Eken, Çakıcı’nın etkisinde kaldı. Biraz mafyavari hareketlere ve babalığa özendi. Benim duymamdan Eken rahatsız oluyordu. Ancak Çakıcı’yı öyle iddia edildiği gibi çok mühim iş ve eylemlerde kullanmadık. Ben ikinci kez MİT’e döndüğümde ise kendisi ile hiçbir şekilde irtibat kurmadım. Yalnız benim ilk MİT’ten ayrıldıktan sonra Yavuz Ataç’la çok samimi olmuş, hatta ona araba hediye etmiş. Ancak ben MİT’e geri döndükten sonra yardımcım Yavuz Ataç’a, Alaattin Çakıcı’yla irtibatını kesmesini söyledim. Yavuz Ataç, Çakıcı’ya bildirmiş, bu yüzden o da bana düşman oldu.
‘Avcı Susurluk’ta asıl sorumluluları sakladı’
HANEFİ AVCI
Avcı’nın karanlık işler yaptığını biliyorum. PKK terör örgütünde bulunup da Pişmanlık Yasası’ndan yararlanan şahısları İstanbul’a getirdiğini ve kullandığını biliyorum. Her ne kadar Avcı Susurluk Komisyonu’ndaki ifadesinde söz konusu oluşumu deşifre eden açıklamalar yapmış olsa da, söz konusu ifadeleri ayrıntılı incelendiğinde Avcı, Ağar’dan bir kez bahsetti, sanki olayın bir tek sorumlusunun Yeşil gibi gösterdiği, ama bu olayı asıl yapan ve yaptıranları sakladığı görülecektir. Abdullah Çatlı’yı Abdullah Çatlı olarak biliyordu. Hatta Abdullah Çatlı’nın evinde bildiğim kadarıyla o tarihte aramada yapmıştı. Hiç bir şekilde Abdullah Çatlı’ya dokunmadı. Yine söz konusu faili meçhulleri yapanları bulmaya yönelik çalışmalar yapılmadı.
‘Bucak 6 milyon dolar için öldürttü, belgesi MİT’te’
LÜTFÜ TOPAL
Lütfü Topal cinayetini, Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz isimli özel harekât polislerinin gerçekleştirdiğini hem olay öncesindeki duyumlardan hem olay sonrasında Duran Fırat isimli yanımda çalışan astsubay kökenli memurun yaptığı araştırmalardan tespit ettim. Duran Fırat MİT’te göreve başlamadan önce Özel Harp Dairesi’nde görevli astsubaydı. Yukarıda isimleri geçen özel harekâtçılara hocalık yapmıştı. Sedat Bucak’ın akrabası olan Fatih Mehmet Bucak da MİT’te görevli bir arkadaşımız tarafından alınan bir beyanında bu cinayetin özel harekâtçı polisler ve Sedat Bucak tarafından 6 milyon dolar için yapıldığını söyledi. Bu beyan Fatih Mehmet Bucak tarafından inkâr edilse de buna ilişkin rapor ve tutanak eğer imha edilmediyse halen MİT Başkanlığı’ndadır.
İki İranlı'yı Çatlı öldürdü, PKK üstlendi
ÇATLI
Faili meçhul cinayetlerle ilgili ifade veren eski MİT’çi Mehmet Eymür’ün “Abdullah Çatlı ve ekibi infaz etti” dediği iki İranlı’nın öldürülmesi olayını, PKK’nın üstlendiği ortaya çıktı.
İstanbul’da 16 yıl önce kaçırılan İranlı uyuşturucu kaçakçısı Lazem Esmaeli ve Asger Simitko’nun öldürülmesi olayına açıklık getiren eski MİT Kontr-Terör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür’ün anlatımları, yıllardır yanlış bilinen bir gerçeği de ortaya çıkardı. Kaçırıldıktan sonra 28 Ocak 1995 tarihinde cesetleri Silivri’de bulunan İranlıların öldürülmesi olayını, PKK’ya bağlı “Metropol İntikam Timleri” üstlenmişti.
Taraf'ın haberine göre; Kürt işadamlarına yönelik infazların yaşandığı bir dönemde öldürülen Lazem Esmaeli ve Asger Simitko olayı, yıllarca PKK tarafından “muhbirlik ve kontra faaliyetleri yaptıkları” gerekçesiyle misilleme amaçlı cezalandırıldığı şeklinde biliniyordu. Öyle ki Jandarma kayıtlarına bile İranlılar, “örgüte yardımda bulunan Kürt işadamlarının listesini hazırladıkları için PKK tarafından infaz edildi” şeklinde geçmişti. Olay, o dönem Özgür Ülke gazetesinde de yer aldı. Ancak faili meçhul cinayetler soruşturması kapsamında gözaltına alınan eski MİT’çi Mehmet Eymür, olayın seyrini değiştiren bilgiler verdi. Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel tarafından altı saat sorgulanan ve dokuz sayfalık ifade tutanağının tam metni dün Taraf ’ta yayımlanan Eymür, şunları söyledi:
Tepe lambalı polis arabasıyla...
“Yeşil diye bilinen Mahmut Yıldırım, Lazem Esmaeli, Asger Simitko isimli iki İranlı’nın öldürülmesi olayıyla ilgili olarak Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar’ın talimatıyla gözaltına alındı. Emniyette Yeşil’i kendi ifadesine göre iyice bir dövmüşler. Biz hiçbir şekilde müdahil olmadık, hatta bu iddialar üzerine Yeşil’i sorguladım. Sorgu kayıtları MİT Başkanlığı’ndadır. Sorgu sonucunda Yeşil’in bu olayla ilgisinin olmadığını, ancak Yeşil’in kaçırdığını düşünerek kaçırılanlardan birinin kardeşinin gönderdiği Ankara Ziraat Bankası hesabına gönderilen parayı aldığını öğrendik. Söz konusu bu paranın bir kısmını da İbrahim Şahin’e verdiğini tesbit ettik. Yaptığımız araştırmadan da bu iki İranlının Abdullah Çatlı ve özel harekatçıların içinde bulunduğu ekip tarafından öldürüldüğünü tesbit ettik. Çünkü bu şahısların tepe lambalı polis arabalarıyla gelen şahıslar tarafından alındığını ve öldürme olayını daha sonradan gerçekleştirdiğini saptadık.”