İstanbul’un fethi şiirleri! 29 Mayıs İstanbul'un fethi ile ilgili anlamlı, duygusal, kısa uzun seçenekli en güzel şiirler!
İstanbul Fethi ile ilgili şiirler için araştırmalar başladı. İstanbul'un fethinin 569. yılı 29 Mayıs’ta kutlanacak. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethettiği gün 29 Mayıs her yıl milli zafer olarak anılıyor. Türk milletinin zaferi olan İstanbul'un fethini anmak ve kutlamak için vatandaşlar “İstanbul’un fethi şiirleri” için araştırma yapıyor. İşte 29 Mayıs İstanbul'un fethi ile ilgili anlamlı, duygusal, kısa uzun seçenekli en güzel şiirler!
İstanbul'un fethinin 569'ncü yıl dönümü. 569 yıl önce 29 Mayıs’ta Osmanlı Devleti padişahı Fatih Sultan Mehmed tarafından feth edilmiştir. Bizans İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla İstanbul resmen Osmanlı Devleti’ne geçti.
İSTANBUL'UN FETHİ
Aştık geçilmez dağlar üstünden
Öyle vakur, öyle heybetli
Vardık ot bitmeyen vadilere
Ayağımız değdi yeşerdi!
Gönlümüzde büyüklüğü Asya'nın
Yıktı köhneliğini orta zamanın
Zamanın karanlığı ortasında
Şimşek örneği parlayan kılıcımız
Nur yağdırdı aydınlık yeni günlere
Eskilik, karanlık düşüverince yere,
Dağlar, denizler misali,
Yol verdi gemilere!
Sustu kulakları tırmalayan çan;
Burca bayrak dikince Ulubatlı Hasan!
İbrahim MİNNETOĞLU
CANIM İSTANBUL
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...
Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...
O manayı bul da bul!
İlle İstanbul'da bul!
İstanbul,
İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir " Katibim"i...
Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...
BİZ SENİ SEVDİK İSTANBUL
Rüyalarını süsledin nice ünlü komutanın,
Hülyasıydın sen, Asyalı, Avrupalı sultanların.
Kapına gelenleri hep boş çevirdin,
Bana yar olmayana, ben yar olmam dedin.
İstanbul, seni yeryüzünün incisi diye sevdik,
İstanbul, sen peygamber vasiyetiydin diye sevdik
İstanbul, sen uğruna ölünecek yardın da sevdik,
İstanbul, biz sevince, ya alırdık, ya ölürdük.
Mustafa HAYIRLI
BİZANS GÖRÜNDÜ KARŞIDAN
Geldik surların önüne,
İçimizde garip bir sevinç
Tamamlamışız vuslatın tadını
Böyle hiç.
Yeditepe kardeş kardeş gülümser,
Boğazın mavi rüzgârları,
Bir esinti sarhoşluğu içinde
İstanbul sizin der.
Elbet bizim olacak İstanbul,
İnanmışız,
Denizlerden, dağlardan, ovalardan gelen
Bu nurlu bahar içinde yıkanmışız.
Temiz ellerimizde açacak,
İstanbul çiçek çiçek.
Şimdi surlar önünde dalgalanan bayrak,
Yarın Bizans göklerine yükselecek.
Arif Hikmet PAR
Fetih Zamanı
Havanın mavisinde, denizin yeşilinde
Bir türkü, Ortaasya’dan beri duymuşuz.
Anamızın sütünden bayraklara kadar
Yüce fetihle büyümüşüz.
Yakmış gecemizi yıldızlar
Burçlardan yana uyanmışız.
Bir yazı gibi tepeler alnında
Yazılmışız, silinmişiz.
Nur ile kuvvet ile aşk ile
Kaderin büyüsünü bozmuşuz.
Görmüşüz suretini güzelliğin
Koca feleklere görünmüşüz.
Cihanın yarısı gök;
Önünde şehit şehit durmuşuz,
Cihanın yarısı İstanbul
Almışız.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
İSTANBUL
Asya’nın kıtalarla
Burda birleşir yolu.
Bin dört yüz elli üçte
Almışız İstanbul’u.
Dünya’da eş bulunmaz
Bu şehrin yazına
Siz de gezmeye çıkın
İstanbul Boğazı’na
İnci kıyılarını
Görün de Marmara’nın
Hepiniz birer Fatih
Olun Çocuklar, yarın
BAŞKA BİR TEPEDEN
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim, gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer,
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma, keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Nice revnaklı şehirler görülür dünyada
Lâkin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır, derin en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.