'İnsanlık için utanç verici'
Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Alman Süddeutsche Zeitung (SZ) gazetesine verdiği mülakatta Avrupa ülkelerinin mülteciler konusundaki tutumunu eleştirdi.
Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Alman Süddeutsche Zeitung (SZ) gazetesine verdiği mülakatta Avrupa ülkelerinin mülteciler konusundaki tutumunu eleştirdi. Avrupa'nın tavrını "İnsanlık için utanç verici" diye nitelendiren Gül, dış politika konularında da önemli değerlendirmelerde bulundu.
Abdullah Gül'ün, gazetenin muhabiri Stefan Braun'a verdiği söyleşi şöyle:
SZ: "Sayın Gül, Türkiye uzun süredir büyük bir istekle AB'ye üyelik için mücadele verdi. Ancak son zamanlarda Ankara,"Bizi istemiyorsanız, biz başımızın çaresine bakarız" mesajı veriyor. Neler oldu?"
Gül: "AB'ye üyelik konusunda büyük çaba vermiş birisi olarak bu durum beni üzüyor. Eksiklikler her iki tarafta da oldu. Ancak ben en çok Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi önemli, stratejik bir kazanç ve merkezi bir partner olarak görmemesine üzülüyorum. Ben bunu çok önemli bir hata olarak görüyorum. AB, şayet küresel bir aktör olmak istiyorsa tam da Türkiye gibi bir ülkeye ihtiyacı var."
SZ: Ülkeniz için AB üyeliği ölüm kalım meselesi mi?
Gül: "Tabi ki AB üyeliği bizim için çok önemli. Ülkemdeki bütün partilerin de aynı fikirde olduklarını düşünüyorum. Ancak Türkiye'nin AB'ye üyeliği Avrupa açısından da önemli. Müslüman bir üyeye sahip bir AB dünyada da büyük yankı bulacaktır. Bu nedenle uzun vadeli ve stratejik düşünmek gerekir. Bu hem Ankara hem de AB için geçerli."
SZ: "AB üyeliği Türkiye'nin Avrupa ile İslam dünyası arasındaki köprü olma özelliğini zayıflatır mı?"
Gül: "Hayır, kesinlikle. Tam aksine; Tam aksine, bir üyelik yeni düşünceler, yeni teşvikler, yeni hırslar doğurur. Özellikle de şimdiye kadar bunu düşünmeyen ülkeler bu oluşuma katılmak isteyebilir. Bu, içinde bulunduğumuz kritik zamanda büyük bir mesaj ve tarihi bir başarı olurdu. Üyelik müzakerelerine başladığımızda Arap-İslam dünyasında büyük bir coşku ve büyük bir destek vardı."
SZ: "Avrupa'da bazıları, Türkiye'nin Avrupalı cihatçıların Suriye ve Irak'a geçişlerinin önlenmesi konusunda yeterli önlem almadığı ve gerekenleri yapmadığını düşünüyor."
Gül: "Bu suçlama durumu bilmeyenler tarafından geliyor. Bu çok ağır bir yük taşıyan Türkiye'ye karşı yapılan büyük bir haksızlıktır. Bizim Suriye ile 900 kilometrelik sınırımız var. Bu sınırı tamamıyla kapattığımızı düşünün. Orada yüz binlerce mülteci katledilirdi. Türk güvenlik birimleri Avrupalı ortaklarına her yardımı sunuyor ancak onların da yabancı savaşçılarla mücadele etmek için her türlü bilgiye, kesinleşmiş verilere ihtiyacı var. Buna karşılık vermeyen ancak eleştiren kişiler dürüstçe davranmıyor."
SZ: "Suriye'nin kuzeyinde bulunan Kobani kenti birçok kez gündeme oturdu. Türkiye neden müdahale etmedi?"
Gül: "Türkiye'nin başka bir ülkeye askeri müdahalede bulunmaya hem hiçbir hakkı hem de hiçbir yükümlülüğü bulunmuyor. Bu ancak örneğin Birleşmiş Milletler kararıyla olabilir. Kobani'deki katliamı durdurmak için Türkiye tarafından birçok dolaylı yardım yapıldı. Ayrıca başka bir şekilde de ciddi anlamda destek verdik. Bunun haricinde DAEŞ'e karşı koalisyonun da içindeyiz. Kobani yüzünden bizi suçlamak haksızlık olur."
SZ: "İsrail'in Nobel Barış Ödülü sahibi eski Cumhurbaşkanı Şimon Peres 'Arap dünyası gözlerimizin önünde dağılıyor' diyor. Sizce haklı mı?"
Gül: "Birinci Irak Savaşı'ndan bu tarafa bir çok ülke dağılmaya başladı. Bazıları kendilerini yok ediyor. Suriye ve Irak arasındaki sınır bölgesi çözülmekte, bölgeye büyük bir kaos ortamı hakim. Milyonlarca insan kaçıyor ve gözlerimizin önünde sonsuz sayıda insanlık dramı yaşanıyor."
SZ: "Bu durum nerede son bulur?"
Gül: "Bunu bilmiyorum. Bildiğim tek şey, Avrupa'nın kaderinin bu felaketle çok bağlantılı olduğudur. Birçok kez Avrupa'nın küresel bir aktör olmak istediğini duyuyoruz. O zaman Avrupa'nın da küresel bir aktör gibi davranması gerekir. AB uzun bir süre daha bu konunun kendisini fazla ilgilendirmediğini söyleyemez veya ilgilendirmiyormuş gibi bir tutum sergileyemez. Avrupa, mültecileri kabul ederek bu konuda sorumluluk aldığını göstermeli. Avrupa'nın uzun vadeli düşünmesi ve 50 yıl sonra nerede olmak istediğini kendisine sorması gerekir. Şu an davranan sonrasında da güçlü olur. Aksi takdirde Avrupa bu sorunlardan uzak duramaz. Avrupa, mülteci akını örneğinde de görüldüğü gibi er ya da geç bu sorunlarla doğrudan karşı karşıya kalacaktır."
SZ: "Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesi dünyayı nasıl etkiledi?"
Gül: "Kırım'ın ilhak edilmesi büyük bir sorun. Uzun zamandır tek sorunun da bu değil aslında. Berlin Duvarı'nın yıkılmasının ardından gerginlik en üst safhaya ulaştı. Ukrayna'daki sorun çok ciddi seviyeye ulaştı ve Baltık ülkeleri büyük bir baskı altında. İkinci bir Soğuk Savaş'tan söz edebiliriz."
SZ: "Moskova ile nasıl geçinilmesi gerekir?"
Gül: "Açık söylemek gerekirse; kararlılık sergilemek lazım, ancak kışkırtıcı olunmamalı. Sürekli yeni suçlamalarda bulunmamak gerek ve her şeye hoşgörü gösterilemese de ekonomik yaptırımlar istenileni getiriyor mu diye sorulmalı. Uzun vadede belki, ancak kısa vadede bir şey kazandırdıkları nadirdir."