İtalya’nın en prestijli gazetelerinden La Repubblica’ya bir röportaj veren Nobel ödüllü Yazar Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi’nin, aynı adı taşıyan kitaptan çok sonra açılmış olması hakkında da, “O dönemin siyasi baskıları buna izin vermese de ben ikisinin de aynı gün hayata geçirilmesini istemiştim” dedi.
Söyleşi, Orhan Pamuk’un İstanbul’daki boğaz manzaralı evinde gerçekleştirildi. Pamuk ilk olarak mühendis ağırlıklı bir aileden geldiğini, babasının, kendisine mühendis olması konusunda ısrar ettiğini ancak matematik öğretmenlerinden korktuğu için buna yanaşmadığını anlattı.
AİLENİN İDİOTU GİBİ HİSSEDİYOR MUSUNUZ?
Ağabeyinin ve kendisinin tipik bir üçüncü dünya tarzıyla eğitildiğini belirten Pamuk, mühendislik okuyan kardeşinin karşısında kendisini ‘ailenin idiotu’ gibi hissedip hissetmediği sorusuyla karşı karşıya kaldı. Pamuk, “Evet elbette. Hatta daha da fazlası. İkinci doğanlara tipik bir örneğim. Yani bu, Türk aile yapısının ataerkil olduğu ve her zaman ilk doğanın eğitimi üzerinde durulduğu anlamına geliyor. O (ağabeyim), sorumluluğu sırtlanan, her zaman ne yapılması gerektiğini söyleyen ve kardeşlerine nasıl davranması gerekeni bilendi. Bir yere gittiğimizde O her zaman adres bulmak için cadde isimleriyle ilgilenirken, ben havalara ve vitrinlere bakarak hayal kurardım” diye yanıtladı bu soruyu.
BEN HALA KÜÇÜK BİR ÇOCUĞUM
“Arkadaşlarım halen bana küçük bir çocuk olduğumu söyler” diyen Pamuk, “Bu, hayal gücünü harekete geçirir ama, sosyal varlıklar olmayı sağlamaz. Bazı şeyler 6 yılda öğrenilir ama, ben artık 60 yaşındayım ve artık bunun benim karakterim olduğunu kabul etmek zorundayım. Ağabeyim sosyal biriyken, ben asosyal kaldım. Serbest, kendini kontrol edemeyen” diye sözlerini sürdürdü.
MASUMİYET MÜZESİ’NE SİYASİ ENGEL
Bir yazar olmanın inceliklerine de değinen Pamuk, Masumiyet Müzesi’nin aynı adı taşıyan kitabın baskısından çok sonra açılmış olduğunun hatırlatılması üzerine ise, “O dönemin siyasi baskıları buna izin vermese de ben, kitabın çıktığı gün müzenin de açılışının kutlanmasını istemiştim” dedi.
Nobelli yazar, sadık okurlarının, adeta bir hac görevini yerine getirir gibi Masumiyet Müzesi’ne akın etmesinin kendisini rahatsız etmediğini dile getirerek, “Anna Karenina’nın izinden St. Petersburg’a giden Tolstoy’unkiler gibi olabilir mi? Bu bana rahatsızlık vermiyor. Zaten müzeyi ziyaret edilsin diye kurdum” dedi.
MÜZEYİ ZİYARET EDENLERİN ÇOĞU KİTABI OKUMAMIŞ
Müzeyi ziyaret edenlerin yarısından çoğunun kitabı okumamış olduğu bilgisini de paylaşan Pamuk, “İstatistikler gösteriyor ki, ziyaretçilerin 3’te 2’si kitabı okumamış ve belki de hiç okumayacaklar. Okumuş olan birçoklarıyla da konuştum ama kitaptaki bütün obje detaylarını hatırlamıyorlar. Bir obje, ancak bir duyguyla bağlantılı olduğunda hatırlanıyor. Bu nedenle, birçok ziyaretçi, bu kadar bol objeyi bir arada görüp, yeniden romanı hatırlayınca çok etkileniyor” diye konuştu.
AZ ÖMRÜM KALDI AMA YAZACAK ÇOK ŞEY VAR
Şimdi ne yaptığı da sorulan Orhan Pamuk, “Müzeyi kurduktan sonra yazar hayatıma geri döndüm ve yeni romanımı yarıladım. 60 yaşındayım ve hayat kısalmaya devam ediyor. Nobel Ödülü bana emellerimi kaybettirmedi aksine sıkı çalışıyorum. Çünkü yaşamak için az zamanın kalırken, hala yazacak çok şey var” diye yanıt verdi.
Haberin Devamı