İbrahim Kalın'dan önemli açıklamalar: Gereken adımları atacağız
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, CNN International televizyonunda Becky Anderson’ın konuğu oldu.
“Zeytin Dalı Harekâtı’nın amacı bölgeyi PKK’nın Suriye kolunu oluşturan PYD/YPG’li teröristlerden temizlemekti. Biliyorsunuz PKK, Türkiye, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’nin terör listesinde bulunuyor. Terörle mücadele konusunda samimi ve tutarlı bir yaklaşımı olan herkes Türkiye’nin sınırlarını terörden temizlemek amacıyla attığı adımları desteklemelidir. Harekât başladığında sivil kayıpların önlenmesi gibi konularda bazı endişeler dile getirilmişti. Biz bu konuda çok dikkatli davrandık. Bizim yaklaşımımız çok net. Bir buçuk yıl önce Fırat Kalkanı kapsamında yaklaşık 2,000 kilometre karelik bir alanı DEAŞ’lı teröristlerden temizlemiştik. Burada da aynısını yaparak sivil kayıpları engelledik. Özellikle Afrin’deki durumu Musul ve Rakka gibi yerlerde operasyonlardan önce ve sonra çekilen fotoğraflarla kıyaslarsanız bizim yaklaşımımızın çok net olduğunu görürsünüz. Zaten sürecin başından beri operasyonun hedefleriyle ilgili son derece şeffaf olduk.”
Suriyeli muhaliflerin Afrin’deki dükkanları yağmaladığı iddiası:
“Bu iddiaları ciddiye alıyoruz. Bu olayları araştırıyoruz. Böyle şeylerin yaşandığını, bazı grupların komutanları tarafından kendilerine verilen talimatlara uymadığı anlaşılıyor. Bunları ciddi şekilde araştırıyoruz. Zira bizim Afrin operasyonundaki hedefimiz bölgede yaşayan insanların güvenliğini sağlamak oldu. Kimseyi şehirden ayrılmaya zorlamadık. Esasen PYD/YPG’li teröristler, canlı kalkan olarak kullanmak istedikleri sivillerin şehirden ayrılmasına engel oldu. Teröristler kaçtığı için bu sorun ortadan kalktı. Ayrıca PYD/YPG’den temizlenen bölgelere Türk Kızılayı ve AFAD eliyle insani yardımlar ulaştırıldı. Halep ve Azez’e yakın kısımlarda da insani yardım faaliyetlerimiz oldu. Bu çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ancak bahsedilen olayları araştırıyoruz ve gereken adımları atacağız.”
Afrin’i “gerçek sahiplerine” iade etme konusu:
“Öncelikle PYD/YPG’li teröristlerle Kürtler arasında kesin bir ayrım yapmamız gerekiyor. Bizim Kürtlerle hiçbir sorunumuz yok. Hatta Suriye, Irak ve başka yerlerdeki Kürtlere destek olduk. Suriye krizinden çok önce, henüz hiç kimse Suriyeli Kürtlerden bahsetmiyorken Kürtlerin haklarını gündeme getiren Sayın Cumhurbaşkanımız olmuştur. Batı medyasında PYD/YPG ile Kürtlerin birbirine karıştırıldığını görüyorum. Bunun ‘tüm Müslümanlar DEAŞ’lıdır’ demekten hiçbir farkı yok. Nasıl Müslümanlarla DEAŞ arasında ayrım yapıyorsanız, PKK/PYD/YPG ile Kürtler arasında da ayrım gözetmek zorundasınız. Afrin bölgesinde yaşayan birçok Suriyeli Kürt, PYD/YPG baskısından kaçmak durumunda kalmıştı. Size bir örnek vereyim: Biz Fırat Kalkanı kapsamında Cerablus’u özgürleştirdiğimizde 140.000 kişi, güvende hissettikleri için evlerine döndü. Böyle bir şey Suriye’nin hiçbir bölgesinde yaşanmamıştır. O şehirler şimdi kendi meseleleriyle ilgileniyor. Orada ne DEAŞ ne PKK/PYD ne de rejim güçleri bulunuyor. Biz bunun aynısının Afrin’de olmasını istiyor. Zaten bu süreç Türkiye sınırının yakınlarında şimdiden başladı. Önümüzdeki günlerde birçok kişinin Afrin’e döndüğünü göreceksiniz. Buradan kaçmak zorunda kalanlar evlerine döndüklerinde onların güvenliğini sağlayacağız.”
Etnik temizlik iddiaları:
“Tam aksine, Afrin’e giren Özgür Suriye Ordusu saflarında savaşan birçok Kürt bulunuyor. Bakın burada bir sorun var. Maalesef Batı medyasındaki bazı yorumcular ‘PKK’lı olmayan Kürtler Kürt değildir’ gibi bir yaklaşım içerisinde bulunuyor. Yazılarında PYD/YPG’den Kürtlerin tek temsilcisi gibi bahsediyorlar. Böyle bir şey yok. PKK’nın Marksist-Leninist ideolojisini desteklemeyen yüz binlerce Kürt var. Amerika Birleşik Devletleri’nin kendine Suriye’de müttefik olarak bir Marksist-Leninist örgütü belirlemiş olması tarihin bir cilvesi olsa gerek. Biz hem Obama hem de Trump yönetimine çeşitli tekliflerde bulunduk. DEAŞ ile mücadelenin başka güçler vesilesiyle yapılabileceğini söyledik. PKK’lı olmayan Kürtlerin, Arapların, Türkmenlerin ve diğer Suriyelilerin bunu yapabileceğini söyledik.”
Türkiye, Menbiç’e girecek mi?
“Bu konuda ABD’li yetkililerle bir anlaşma vardık. Geçtiğimiz 3-4 haftada yoğun bir diplomatik trafik yaşandı. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ve Ulusal Güvenlik Danışmanı General McMaster ile temaslarımız oldu. Münbiç bölgesinin boşaltılmasına dair bir çerçeve üzerinde mutabık kaldık. Bu kapsamda PYD/YPG unsurları Fırat’ın doğusuna çekilecek. Zaten bu konuyu iki buçuk yıl önce Obama yönetimi ile konuşmuştuk. Bu konu muhataplarımızla olan görüşmelerde gündeme gelmeye devam etti. Münbiç bir Kürt şehri değil. Şehrin nüfusunun çoğunluğunu Araplar oluşturuyor. Rakka operasyonu için taktiksel önemi vardı. Bu operasyon tamamlandı ve DEAŞ büyük ölçüde ortadan kaldırıldı. Yani onların orada kalması için hiçbir sebep yok. Şu anda Türkiye sınırından yalnızca 30 kilometre uzakta bulunuyorlar ve ciddi bir tehdit oluşturuyorlar. Tıpkı Afrin’de olduğu gibi bu bölgelerde militanları eğitiyorlar. Fotoğraflara baktığınızda komuta merkezlerini ve askeri yığınakları göreceksiniz. Örgüt Afrin’i ikinci bir Kandil yapma çabası içerisindeydi. Biz sınırımızın hemen ötesinde böyle bir şeye izin veremezdik. ABD’li yetkililerden PYD/YPG unsurlarını buradan çekmelerini istedik. Bu bölgenin yerel halk tarafından güvence altına alınmasını istiyoruz. Bunu biz ABD ile işbirliği içerisinde de yapabiliriz veya yerel halk yapabilir.”
Rusya’nın Türkiye-ABD arasında gerilimi körüklemek için Afrin operasyonuna izin verdiği iddiası:
“Bu sorunun iki bölümü var. Öncelikle Afrin operasyonunu yaparken elbette Rusya ve İran’la olduğu gibi ABD ile de koordinasyon içinde olduk. Hava operasyonlarınız, sahada askerleriniz olduğu için kazaları veya çatışmaları engellemek için koordinasyona ihtiyaç duyuyorsunuz. İkincisi, Fırat Kalkanı harekâtında da ABD başta olmak üzere Uluslararası Koalisyon üyeleriyle koordine olmuştuk. Dolayısıyla Rusya ile koordineli hareket etmek, diğer müttefiklerimize sırtımızı döndüğümüz anlamına gelmez. Biz dış politikayı sıfır toplamlı bir oyun olarak görmüyoruz. Tam aksine, nasıl Fırat Kalkanı’nda Uluslararası Koalisyon ile çalıştıysak Afrin’de de Rusya ile birlikte çalıştık. Zira Suriye’nin o bölümünde Amerikalılar bulunmuyor. Türkiye-ABD ve Türkiye-Rusya ilişkileri birbirinin alternatifi değil. Ancak ABD ile iki ana konumuz var: Birincisi, ABD’nin, PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG’ye verdiği destek. Bu örgüt 40 yıldır Türkiye’ye saldırıyor. Elbette biz müttefikimiz ve stratejik ortağımız olan ABD’nin nasıl böyle bir terör örgütüyle işbirliği yaptığını anlamıyoruz. İkinci konu ise 15 Temmuz darbe girişiminin sorumlusu olan FETÖ’nün ABD topraklarındaki şebekesi. Biz bu iki konunun ilişkilerimizi olumsuz etkilediğini söylüyoruz. Elbette biz ABD ile ilişkilerimizin düzelmesini isteriz. Ancak bunun için güvenlik endişelerimizin giderilmesi gerekir. Rusya, İran, Suudi Arabistan, Katar veya Avrupa Birliği ile ilişkilerimize gelince, biz bunları sıfır toplamlı bir oyun olarak görmüyoruz. Biz 360 derece bir dış politika perspektifi oluşturmaya çalışıyoruz.”