İbrahim Kalın: Türkiye şantaja boyun eğmez
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İbrahim Kalın, canlı yayında gündeme ilişkin soruları cevaplıyor. İbrahim Kalın, "Son günlerde batı medyasında "Türkiye, buraya müdahale ettiği için sorun çözülemiyor" diye propaganda yapıyor. Azerbaycan'ın bir yerde canı yandığında Türkiye'nin de yanar. Bunu batının anlaması gerekiyor." ifadelerini kullandı. Ayrıca Kalın, "Erdoğan, dünya sistemine bir ayna tutuyor. Aynadan rahatsız olanlar kendilerine bakmak yerine aynayı tutanı taşlıyorlar." dedi.
İşte Kalın'ın açıklamalarından satır başları;
ERMENİSTAN'IN ATEŞKESİ İHLAL ETMESİ
- Soğuk savaşın sona ermesinden beri dünyanın bir düzen arayışı var. Bu da daha sona ermedi. Sorunların hiçbir tanesi oranın dinamikleriyle devam eden sorunlar değildir. Karabağ meselesine baktığımız zaman 30 yıldır süren bir mesele. Ermenistan yıllardır saldırılarına devam etmiş. Yıllardır batılı devletler tarafından şımartılan, kulağına bir şeyler fısıldayan küçük bir ülkeden bahsediyoruz.
- 2010 yılında Oslo protokolleriyle Türkiye, Ermenistan'la arayı düzeltmek için adımlar attı. Azerbaycan da hazırdı.
- Ermenistan, Türkiye ve Azerbaycan'la arasını düzeltse ekonomik alanda coğrafi anlamda bundan en çok yararlanabilecek bir ülkeydi.
- Şimdi 2 gün önce ilan ateşkese bakacak olursak. Rusya'nın araya girerek gerçekleşen bir ateşkes. Azerbaycan işgalin sona erdirilmesi gerektiğini dile getirildi. Türkiye neden Azerbaycan'a her konuda yardım ediyor. Bizim Azerbaycanla çok önemli birliğimiz var. Kara günde de Türkiye hep Azerbaycan'ın yanında olmuştur, olacaktır. Son günlerde batı medyasında "Türkiye, buraya müdahale ettiği için sorun çözülemiyor" diye propaganda yapıyor. Azerbaycan'ın bir yerde canı yandığında Türkiye'nin de yanar. Bunu batının anlaması gerekiyor.
- İşgalin sona erdirilmesi ciddiye alınmayacaksa bu sorunun çözülmesi mümkün değil. Ermenistan'ın saldırıları devam ediyor çünkü. 1 milyona yakın Azeri o topraklardan kaçtı. Karabağ, Azerbaycan toprağıdır. Filistin toprakları nasıl işgal edildiyse bunun da tartışılacak bir tarafı yoktur.
- Dünyada Minsk grubu 3 ülkeden oluşuyor. Dünyada en organize Ermeniler ABD ve Fransa'dadır. Medyanın dili buna göre şekilleniyor, siyasetin şekli buna göre şekilleniyor. Bundan sonraki süreçte insani ateşkes olsun. Tamam bunlarda sıkıntı yok. Biz işgali konuşmayacaksak. Bu çatışmayı sonlardırmak çözmek mümkün olmayacak.
TÜRKİYE-YUNANİSTAN GERİLİMİ
- Cumhurbaşkanımız, bugün AB komisyon başkanıyla görüşme yaptı. Açık bir şekilde söyledi. 500-600 bin nüfuslu bir ada ülkesi 450 milyonluk Avrupa'yı esir alıyor.
- Hala bu sistem hangi ülkeler üzerine kurulacak? Hangi aktörler neyi üstlenecek? Bu sorular hala ortada duruyor. Fiili durum yaratan hareketle oradan kendine pozisyon almaya çalışıyorum. Ama artık eski Türkiye yok. Akdeniz'de kimse hukuka bakmıyor.
- Türkiye 21. yy'da kendini konumlandırılırken dünyaya farklı bir perspektifle bakıyor.
- Erdoğan, dünya sistemine bir ayna tutuyor. Aynadan rahatsız olanlar kendilerine bakmak yerine aynayı tutanı taşlıyorlar.
- Bu düzenin sorgulanmasını istemeyen aktörler, ne zaman bir itiraz yükseldiğinde bunu çeşitli isimlerle yaftalamaya çalışıp hareket etmesini engelliyorlar. Biz Türkiye olarak zorunlu bir süreçten geçtiğimizin farkındayız.
ORUÇ REİS'İN ANTALYA'YA ÇEKİLMESİ
- Navtex ilanı belli periyotlarla yapılıyor. Yakıt ihmali ihtiyaçları oluyor. Ben muhalefeti anlamıyorum. Burada diplomasiye tabi ki şans verildi. Bizi tatmin eden bir bildiri değil.
- Türkiye'ye önerilen vaatler muğlak.
DOĞU AKDENİZ
- AB, Türkiye'den nasıl talepler konusunda somut bulunuyorsanız gelin siz de somut adımlardan eylemlerden konuşalım. Biz hiçbir masadan kaçmadık. Doğu Akdeniz meselesine gelecek olursak. Yunanistan'ın taleplerinin haksız olduğunu AB ülkeleri de biliyor. Bunun sürdürülebilir olmadığını da biliyorlar. Türkiye'ye hak veriyorlar. Biz de bunun adını koyalım harekete geçelim diyoruz. Yaptırımlarla Türkiye'yi tehdit edebileceğinizi düşünebiliyorsanız boş bir çaba içerisindesiniz. Bu stratejik gerilimden kim kazanacak? Yunanistan'ın daha yapıcı bir durum içinde olması gerekiyor. Biz komşuyuz. Hiçbir yere gitmeyeceğiz. Biz komşu ülkeler olarak birlikle yaşamaya devam edeceğiz. Ortak bir tarihimiz var. Bunları yok sayarak stratejik gelişme gösteremeyiz ki.
- Türkiye hiçbir şantaja boyun eğmez.
Onlar gerilimi tırmandırmaya çalışacak. Oruç Reis'in aramaları bizim kara sınırımızda yapılacak çalışma.
LİBYA BAŞBAKANI SERRAC'IN İSTİFA ETMESİ
Şimdi Libya'ya bakarsanız son 3-4 ayda sıcak çatışma yaşanmıyor. Tam da müzakerenin birlik içinde verilmesi gereken bir dönemde Trablus'un içi karışırsa, birileri bunu karıştırmak için uğraşıyor doğru. Buradan Trablus zararlı çıkar. Dolayısıyla Libya buradan kaybeder. Bu tabloya baktığınız zaman Libya'da Türkiye kazanımlarını korumaya devam eder çünkü biz Libya'nın meşru hükümetiyle çalıştık. Dolayısıyla yeni hükümet, yeni aktörler devreye girdiğinde Türkiye buradaki kazanımlarını muhafaza eder.
ABD'DEKİ SEÇİMLER
Özellikle son 7-8 yıldır öne çıkan 2 tane temel meselemiz var. Birisi ABD'nin PYD ve YPG'ye dolaylı olarak Suriye'deki PKK'ya verdiği destek, ikincisi de FETÖ konusunda şu ana kadar Türkiye'yi tatmin edici hiçbir adım atmamamış olması. Bu iki konu Türkiye için ulusal güvenlik meselesidir. Bunlar Türkiye'nin birliğine, beraberliğine doğrudan kast etmiş hareketlerdir. Küçük bir problemden bahsetmiyoruz. Hangi iktidar gelirse gelsin. Obama döneminde de biz bunun kavgasını verdik, Trump döneminde de biz bunun kavgasını verdik. 3 Kasım'da kim iktidara gelirse onlarla da biz bu mücadeleyi vermeye devam edeceğiz. Bizim için kimin iktidarda olduğundan daha önemlisi bu iki konuda Amerikan yönetiminin nasıl tavır alacağı, nasıl adım atacağıdır.
Bizim hem mevcut yönetime hem de yeni gelecek yönetime çağrımız, beklentimiz bu iki temel konuda üzerinize düşeni yapın.
"MACRON'UN ZİHNİNDEKİ BÖLGESEL DÜZENE İTİRAZ EDEN EN ÖNEMLİ ÜLKE TÜRKİYE"
Macron Fransa'da kaybettiği irtifayı bölgesel ve uluslararası alanlarda güç projeksiyonu yaparak telafi etmeye çalışan bir lider. Türkiye'yi buralarda bir muhalif güç, ses hatta hasım gibi görmesini de ben bir noktaya kadar anlıyorum. Çünkü zihnindeki bölgesel düzene itiraz eden en önemli ülke Türkiye olduğu için; Suriye'de, Libya'da, Filistin'de ve başka yerlerde... Hedef olarak hep Türkiye'yi görüyor kendince. Ama bana sorarsanız kendi sıkletinin üzerinde yumruk sallayan bir boksör pozisyonuna düşüyor Tayyip Erdoğan karşısına çıktığında. Bu biraz politik psikoloji oldu ama işin gerçeği bu.
KÜLLİYEDE PANDEMİ ÖNLEMLERİ NASIL ALINIYOR?
Koronavirüs salgının başlarında en yakın ekip olarak biz 3-4 kişiydik Huber Köşkü'nde. Tabi aileler de vardı. Hamdolsun orada Cumhurbaşkanımız çok iyi korundu. Kendisi de kurallara çok iyi riayet etti. Dışarı çıkmadık, dışarıdan konuk almadık. Beyfendi de kurallara çok iyi riayet etti. Çünkü bir, tabi kendi sağlığı, hepimizin korunması açısından, 2 kendisi de lider olarak toplumuna, milletine bir şey söylerken kendisinin önce yapması gerekir. O manada da çok iyi bir örneklik teşkil etti. Biz o süreci iyi atlattık. Tabi 70 gün bir yerde bir mekanda olmak kolay bir şey değil. Birçok insanımız tabi evinden çıkamadı o dönemde. İster istemez özlüyorsunuz. şehri özlüyorsunuz, şehirde gittiğiniz yerleri, arkadaşlarınızı vs. ama o hep beraber yaşamamız gereken bir süreçti.
"Bir devlet başkanı nasıl korunur?" noktasında bizim sağlık ekibinin iyi bir imtihan verdiğini düşünüyorum. Gördünüz yani birçok ülkenin devlet başkanı yakalandılar yani bunun şakası yok. Bugün de gene vaka sayılarının arttığı, bunu konuştuğumuz bir dönemden geçiyoruz. Virüs ortadan kalkmış değil. Sağlık Bakanı'nın açıkladığı kurallara riayet etmemiz lazım.
Biz hemen hemen her gün test oluyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın test süresi biraz daha uzun ama yakın ekibin testleri neredeyse her gün yapılıyor. Mutlaka mesaiye gittiğimiz gün gitmeden önce testlerimiz yapılıyor, takip ediliyor onlar. Sadece bizler değil bizim yakın ekipte de mutlaka onlara çok dikkat ediyoruz. Bu süreç içerisinde biz de kalabalık programları iptal ettik, kabulleri azalttık.
TARİKAT TARTIŞMALARI
Biz artık cemaat diye yola çıkan bir yapılanmanın nasıl bir terör örgütü haline geldiğini gördük. Yani şimdi bir hadis var, "Bir Müslüman 2 defa aynı yerden sokulmaz" diye. Yılan 2 defa sokuyorsa artık siz zaten kontrolü kaybetmişsiniz demektir. Geçmişe doğru baktığınızda devleti ele geçirmeye çalışan çok farklı gruplar elbette olmuştur. Bunları da sadece dini cemaat ya da tarikat diye kodlamak da çok yanlış. Farklı ideolojik gruplar da olmuştur. Sağ kemalistler, sol kemalistler gelmiştir, "Devlet bizim" demiştir. Başka başka tipler ya da ideolojik örgütlenmeler... Masonlar gelmiştir, onlar bunlar gelmiştir, kendilerince "Devlet bizim" iddiasıyla ortaya çıkmışlardır. Bunların hepsi yanlış. Dini cemaatler toplumun bir gerçeğidir. Kendi sınırları içerisinde toplumun ortak menfaatine hizmet ettikleri müddetçe, meşru sınırlar çerçevesinde faaliyet göstermelerinden daha meşru bir şey olamaz. Onları, ne olduğundan daha toz pembe ne de olduğundan daha kötü daha korkunç göstermek doğru bir şey olmaz. Böyle bir hüküm vermek de yanlış olur.
Herhangi bir cemaat ya da ideolojik grupla ilgili somut, verilere dayalı tehdit teşkil eden bir durumu varsa biz ona derhal müdahale ederiz