Hükümetten flaş açıklama
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "HDP barajı aşar aşmaz onu bilmem, şahsen HDP'nin barajı aşmasını, Türkiye demokrasisi bakımından bir zenginlik olarak görürüm. Ama sonuçta HDP barajı aşmasa da bu dünyanın sonu değildir, çözüm sürecine zarar verecek bir unsur değildir" dedi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, AA Editör Masası'na konuk olarak, gündeme ilişkin soruları cevaplandırdı.
"Çözümün yerinin TBMM olduğunu söylüyorsunuz. HDP ilk defa parti olarak seçime girme iradesini gösteriyor. HDP'nin barajı geçip geçmemesi güncel bir konu. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? HDP'nin, barajı geçememesi, Çözüm Sürecini sekteye uğratır mı? Başkanlık sistemi, Kürt sorununun çözümünü kolaylaştırır mı?" sorusu üzerine Kurtulmuş, HDP'nin barajı aşamayacağı üzerine bir hesap yapamayacaklarını söyledi.
Çözüm Süreci) Bundan geri dönüşün maliyeti, karşıya geçmenin maliyetinden daha fazladır. Ne elinde silah bulunanlar, ne onların siyasi zeminini hazırlayanlar ne de hükümet ne de başka güç, Türkiye'de bir daha geri dönüşü asla kabul etmez. Özellikle milletimiz bunu kabul etmez.
Parti olarak, kendi güçleri ve halkın verdiği destek üzerine, bir siyasi gelecek planı yaptıklarını vurgulayan Kurtulmuş, önümüzdeki dönemde parlemantoda milletin kendilerine Anayasayı değiştirecek bir çoğuluğu vermesini ümit ettiklerini anlattı.
Bu istikamette AK Parti'nin tarihi sorumluluğunun bilinciyle hareket edeceğini söyleyen Kurtulmuş, siyasi hayatı boyunca seçim barajına karşı olduğunu, HDP ya da başka partilerin, baraja takılmalarını demokrasiye uygun bulmadığının altını çizdi.
Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde, "Demokratikleşme Paketi"nde iki yeni seçim sistemi teklifinde bulunduklarını, bunlardan birinin dar bölge seçim sistemi, diğerinin de daraltılmış bölge sistemi olduğunu hatırlattı.
"Hadi buyrun, hodri meydan" diyen Kurtulmuş, muhalefet partilerine üç-beş milletvekillik dar bölge sistemleri yapılmasını teklif etti.
Kurtulmuş, iki-üç ilçenin bir araya gelerek milletvekillerini seçmesini önererek, "O zaman da parlamentoda çok güçlü şekilde milletin temsili sağlanır. Bunu biz sadece HDP'nin ya da bir başka partinin Meclise girmesi açısından değil, Türkiye demokrasinin daha sağlam temellere oturması bakımından, Allah muhafaza, yarın bir gün parlamentoya siyaset dışı unsurların müdahale etmesinin önlenmesi bakımından seçim sisteminde değişikliği zaruri gördük" diye konuştu.
Buna örnek olarak, 28 Şubat dönemini gösteren Kurtulmuş, o süreçte yaşananları anlattı. Kurtulmuş, 28 Şubat'ın, parlamento içindeki sivil generaller eliyle yapıldığını, iktidardaki partiden 50 kişinin istifa ettiğine dikkati çekerek, "Hadi bakalım, siz o insanları dar bölge ya da daraltılmış bölgeden seçin; milletin çarşısından, pazarından, milletin cenazesinden, taziyesinden, sevincinden ortaklaşarak gelmiş insanları seçin, o insanlar kolaysa postalı gördüğü zaman yol değiştirsin, mümkün değil" dedi.
HDP barajı aşmasa da bu dünyanın sonu değildir
HDP'nin 7 Haziran genel seçimlerinde barajı geçip geçmeyeceği konusunda Kurtulmuş, "Ben, HDP barajı aşar aşmaz onu bilmem. Şahsen HDP'nin barajı aşmasını Türkiye demokrasisi bakımından bir zenginlik olarak görürüm. Ama sonuçta HDP barajı aşmasa da bu dünyanın sonu değildir, çözüm sürecine zarar verecek bir unsur değildir. Çünkü çözüm sürecinin ısrarla söylediğimiz gibi sahibi, ne AK Parti'dir tek başına ne hükümettir tek başına ne de HDP ya da başkalarıdır. Çözüm sürecinin sahibi de yürütücüsü de denetleyicisi de milletin bizatihi kendisidir. 77 milyon bütünüyle bu sürece sahip çıkmıştır. Doğu'da, Batı'da insanlar 'yeter bu işi artık bitirin' diyor" ifadelerini kullandı.
HDP'nin barajı aşmaması durumunun, Türkiye demokrasisi için bir eksiklik olacağına inandığını kaydeden Kurtulmuş, "Aynen geçmiş dönemlerde, yüzde 9,8 civarında baraja takılıp parlamentoya giremeyen partilerin o durumu nasıl demokrasiye aykırı bir durum arz ettiyse, böyle bir muhtemel durum da demokrasiye eksiklik getirir" dedi. HDP'nin barajı aşmaması durumunun Türkiye'deki sistem bakımından ve çözüm sürecinin işleyişi bakımından hiçbir eksiklik getirmeyeceğini yineleyen Kurtulmuş, "Çünkü millet buna sahiptir. Milletin temsilcisi olarak AK Parti bu siyasi iradenin sahibidir. Ben bir sıkıntı olmayacağını, sürecin devam edeceğine inanıyorum. Bunun da bir antidemokratik durum oluşturacağını biliyorum" diye konuştu.
"Eski Türkiye'nin sistemi bu haliyle buraya kadar"
"Eski Türkiye'nin sistemi bu haliyle buraya kadar" diyen Kurtulmuş, bu sistemin mutlaka değişmesi gerektiğinin altını çizdi. 1982 Anayasası'nın, Türkiye'de sanıldığının aksine yasama, yürütme, yargının birbirinden ayrı bağımsız olması meselesini getirmediğine dikkati çeken Kurtulmuş, "Güçler ayrımı değil, güçler parçalanması prensibini getirmiştir. Türkiye'de 82 Anayasası, bütün sivil güçlerin parçalanması, o sivil güçler yasaması, yürütmesi, yargısı, bunlar yürütemezler nasılsa, arkasında askeri vesayetin kontrol odaklarıyla biz sistemi kontrol ederiz demişlerdir. Aslında Cumhurbaşkanlığı sistemi bunun için dizayn edilmiştir" dedi.
AK Parti'nin 2002 yılından 2007 yılına kadar olan dönemini hatırlatan Kurtulmuş, "Ahmet Necdet Sezer neredeyse partiler üstü bir siyasi güç merkezi olarak hareket etmiş. AK Parti'nin gönderdiği neredeyse bütün üçlü kararnameler Köşk'ten geri dönmüş. Parlamento içerisinde yasalaşmış olan bir takım yasalar da Köşk'ten geri dönmüştür. Bu sistem yürütülemez sistem. Dolayısıyla yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı olması ama sonuç itibariyle de bunların tamamıyla bağımsız ve milletin iradesine teslim olması lazım" diye konuştu.
Sistemin ilerlemesi için dört alan güçlendirilmeli
Numan Kurtulmuş, Türkiye'de sistemin ileriye gidebilmesi için dört alanın güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Şu anda güçlü olan sistemdir, millet değildir" dedi.
Otokrasi tartışmalarına ilişkin de Kurtulmuş, "Herhangi bir şekilde diktatörlük isteyen birinin bu sistemi koruması lazım. Aklı çalışan diktatörlük hevesli, mevcut sistemi değiştirmez. Hele hele halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı, o kadar çok Cumhurbaşkanı yetkilerini rahat kullanabilir ki" dedi.
Kurtulmuş, geçmiş dönemde tek başına milletvekili olan Yalım Erez'in, hükümeti kurmakla görevlendirildiğini hatırlatarak, "Hangi demokraside bu görülür?" diye sordu.
Kurtulmuş, Türkiye'de dört alanın güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Bunlardan ilkinin milletvekilleri olduğunu ifade eden Kurtulmuş, şu anda demokrasinin en zayıf halkasının milletvekilleri olduğunu söyledi.
Kurtulmuş, milletvekilinin, sistem içerisinde yazışma yetkisinin bulunmadığını, bir yazıyla memurdan bilgi alamadığını vurguladı.
Parlamento güçlendirilmeli
Türkiye'de sistemin ileri gidebilmesi için güçlendirilmesi gereken ikinci alanın parlamento olduğunu ifade eden Kurtulmuş, "Öyle bir Meclis İçtüzüğü'ne sahibiz ki iktidar ne istiyorsa parlamentoda geçiriyor. Muhalefetin, parlamentoda iktidarı denetleme şansı hemen hemen sıfır. Ama öyle bir İçtüzük konulmuş ki muhalefet isterse süreci uzatıyor" dedi.
Kurtulmuş, Meclisin etkin çalışır şekilde yeniden dizayn edilmesi gerektiğini bildirdi.
Türkiye'de güçlendirilmesi gereken üçüncü alanın da yönetimin etkinleştirilmesi olduğunu ifade eden Kurtulmuş, "Etkin bir yönetimle yönetildiğimizi söyleyemeyiz. Etkin bir yönetimin sağlanabilmesi için başkanlık sistemi zaruridir, şarttır. Güçlendirilmiş bir parlamento, güçlendirilmiş milletvekili, güçlendirilmiş denetim mekanizmaları, devletin bütün idari ve mali işlemlerini millet tarafından seçilen bir grup tarafından denetlenmesi ama başkanlık sistemiyle de yürütmenin çok hızlı, çok etkin ve sonra derece güçlü bir şekilde yoluna devam etmesi" diye konuştu.
Kurtulmuş, başkanlık sistemi içerisinde bütün mekanizmaları kurarak Türkiye'nin etkin bir yürütmeyi sağlaması gerektiğini bildirdi.
Sivil toplum güçlendirilmeli
Güçlendirilmesi gereken dördüncü alanın da sivil toplum olduğunu kaydeden Kurtulmuş, "Sivil toplumu güçlü olmayan bir demokrasinin, çok sağlıklı bir şekilde devam etmesi mümkün değil. Dolayısıyla sivil toplum önünü açacak, devlet olarak da sivil toplumu desteklenmesini sağlayacak bütün mekanizmaları kurmamız lazım. Başkanlık sistemi bütün bu değişikliklerin içinde unsurlardan bir unsurdur" şeklinde konuştu.
Bütün bunları bir tarafa bırakarak, sadece başkanlık sistemi konuşulduğu takdirde yeterince sonuç alınamayacağının altını çizen Kurtulmuş, "Bizim düşüncemiz, bir siyasi ve hukuki reform sürecinin ana direğidir, güçlendirilmiş bir yürütmenin sağlanabilmesi için başkanlık sistemi esas unsurudur" diye konuştu.
Tüm bunlarla birlikte iki değişikliğin daha yapılmasını belirten Kurtulmuş, "Eğer birisi bir bakanlığa geliyorsa yanındaki bütün üst düzey yöneticilerle birlikte gelir, millet yetki vermediği zaman da üst düzey yetkililer de vazifelerinden başka bir yere geçerler" dedi. Kurtulmuş, bunun önemini ise şu sözlerle ifade etti: "Herhangi bir bakan arkadaş üst düzey yetkiliyi görevden alacak, onunla çalışmak istemiyor. Siyasi sorumluluk bakanın üstünde, görevden alıyor üç gün sonra mahkemeden geri geliyor. Böyle bir şey olmaz. Göreve gelenlerin seçilmiş siyasetçilerin kendi atanmışlarıyla birlikte gelmesi, görevden ayrıldıkları zaman atanmışlarıyla birlikte görevden ayrılması."