"Her şey yavaş yavaş oluyor gözünüz açık olsun"
İranlı kadın gazeteciden türban uyarısı
Pervin Ardalan, ülkesinde kadına karşı ayrımcılıkla mücadele etmek için başlattığı “1 Milyon İmza Kampanyası” ile 75 bin dolarlık Olof Palme Barış Ödülü’ne layık görüldü. Gazeteci, İsveç’teki ödül törenine gitmek için bindiği uçaktan indirildi ve “toplum düzenini bozma” suçundan 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 3 sene içerisinde bu “suçu” tekrar ederse, şimdilik ertelenen cezasını çekmek için hapse girecek olan Ardalan, “Mücadeleme devam edeceğim, utanılacak bir şey yapmıyorum” diyor.
NTVMSNBC’ye İslam Devriminin kadın haklarını yok ettiğini söyleyen Ardalan, Türkiye’de sıkça gündeme gelen “Türkiye, İran olur mu?” sorusuna da şu cevabı veriyor: “Demokratik bir ülkede türbanın devlet dayatması değil kişisel özgürlük olmasını destekliyorum. Yine de gözünüz açık olsun.”
İDEOLOJİ SİNSİDİR
“Bizim deneyimimiz kötü bir deneyimdi. Türkiye’de kadınlar ve başörtüsü konusundan bahsedeceksiniz, şunu dikkate almalısınız: İdeoloji, yavaş yavaş her şeyi kontrol altına alır. İran’daki devrim İslam devrimi olduğu kadar, kadın haklarına karşı bir devrimidir ve siyasidir.
İran’da vücudunuzun bir parçası açık görüldüğünde günah sayılıyor. Fakat yasak, durumun palazlanmasına yol açıyor ve daha fazla kadın “seksi” görünmek istiyor. Bir toplumun Müslüman olması, sağlıklı olduğu anlamına gelmiyor.
Bize önce ‘İster takın, ister takmayın, serbesti var’ dediler. Fakat önce devlet dairelerine, sonra diğer resmi dairelere ve kamusal alanın her noktasına bunu yaydılar.
Türkiye’de bununla ilgili gözü açık davranmalısınız. Hükümet laik olduğunu söylüyor ve insanlar takıp takmamak konusunda gerçekten serbest bırakılıyorsa, bunu desteklerim. Bu kişinin kendi özgürlüğü olmalı. İran’da da, Türkiye’de de bu demokratik olgunluğa erişilmesi dileğim.”
İRAN’DA NELERİ DEĞİŞTİRMEK İSTİYORUZ?
“İran’da hukuk kadınlara karşı ayrımcılığı körüklüyor. Örneğin erkeğin boşanma hakkı var, kadının yok. Bu yüzden birçok kadın, aile içi şiddete ya da çeşitli problemlere maruz kalıyor ve hukuk seçim hakkını elinden alıyor.
Hukuk, bir erkeğe dört kadınla evlenebilme hakkı tanıyor. Birçok İranlı kadın bu yüzden aşırı baskı altında olduğunu hissediyor.
Bir kadına miras kalırsa ve bunu paylaşacağı bir erkek varsa, kadın erkeğin aldığının yarısını alıyor. Mahkemeler kadının değil, erkeğin şahitliğini kabul ediyor.
Biz bunları değiştirmek istiyoruz, fakat İran hükümeti bizi ‘ulusal güvenliği tehdit etmekle’ bile suçluyor.”
ÇETİN MÜCADELE
“1 Milyon İmza Kampanyası, İran’da 15 şehirde devam ediyor. Kadınlar, üzerlerinde yaratılmak istenen korkuya rağmen çalışmalara katılıyor.
Ev toplantıları, internet siteleri, bloglar sayesinde haberleşmeleri sürdürüyoruz. Fakat tek sorun, bu konuları radyo televizyon gibi kitle iletişim araçlarından duyurma imkanımızın olmaması. Dolayısıyla kısıtlı imkanlarla çalışıyoruz.”
GÜVENLİĞİMİZ YOK
“Şu anda mahkemede beni bekleyen 3 ayrı dosya var. Hepsi ayrı bir suçtan, ayrı bir ceza talebinde. Fakat biz sivil bir hareketiz ve kanuna aykırı çalışmıyoruz. Görünür olmayı tercih ediyoruz.
Tehlike de burada başlıyor. Görünürlük yakalanıp hapse atılma riskini artırıyor. Biz de polise karşı sürekli gözümüz açık olmak zorundayız.”
İRANLI KADINLARDAN DÜNYAYA MESAJ
“Biz çalışmalarımızı gizli kapaklı değil, toplum önünde, insanların önünde yapıyoruz. Kadının hukuktaki yerinin iyileştirilmesi için çalışıyoruz, bilinci arttırmak için mücadele ediyoruz.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde sesimizin yankı bulması, başka kadın grupları ve hükümetlerin de İran hükümeti üzerinde uluslararası baskı oluşturarak bize destek vermesi bizim için çok önemli.”