‘Her iktidarın kötüsü ve suçlusu oldum’
Cumhuriyet Davası’nın ilk duruşmasının üçüncü gününde Ahmet Şık, Turhan Günay ve Hakan Kara savunmalarını yaptı. Şık, “Her siyasal iktidarın ve her dönemin yargısının ‘kötüsü suçlusu’ olmayı başardım. Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” dedi
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanan 12’si tutuklu 19 sanıklı Cumhuriyet davasının tutuklu Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, yazar Kadri Gürsel, karikatürist Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Önder Çelik, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Bülent Utku, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi avukat Mustafa Kemal Güngör, yazar Hakan Kara, Cumhuriyet Kitap eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, yazar Güray Öz, avukat Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Ahmet Şık duruşmaya getirildi. Ahmet Şık, kitaplarına da konu aldığı FETÖ yapılanmasını ayrıntılarıyla anlatırken özetle şunları kaydetti:
‘Makyavelist iki güç’
“Bu dosya üzerinden söyleyeceğim hiçbir şey yok. Ama kasıtlı bir şekilde yapılmış ‘hata’ ile Cumhuriyet’te aranan örgütün kimler olduğunu ve nerede olduğuna dair yapacağım. Sözlerime 3 yıl önce, 2014’te yayımlanan ‘Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda’ isimli kitabımın önsözünden bir alıntıyla başlayacağım. AKP ve Gülen Cemaati arasındaki mafyatik iktidar ortaklığının nasıl dağıldığını anlatan bu inceleme-araştırma kitabımın önsözü şöyle başlıyor: Türkiye’yi siyasal ve toplumsal olarak beraber dönüştüren iki güç olan AKP ile Gülen Cemaati’nin birlikteliği ve yancı desteğiyle sürdürülen, adına iktidar denilen kanalizasyon patladı. ‘Yeni Türkiye’ denilen garabeti inşa eden, amaca ulaşmak için her türlü araca başvurmanın uygun olduğu Makyavelist bir anlayışın hakim olduğu iki güç; AKP ve Cemaat ayrıştı.”
‘Yargı teslim edildi’
“Gülen Cemaati’nin en büyük yenilgisi olan 15 Temmuz Kalkışması, aynı zamanda en büyük zaferidir. Yargıda Cemaat’in örgütlenmesi olduğuna yönelik iddialara ‘mümkün değil’ yanıtını vermiş olan Bekir Bozdağ’ın 2013’ten günümüze kadar uzanan bir Adalet Bakanlığı serüveni var. Bu 4 yılda 15 Temmuz darbesine gelene kadar Bozdağ, toplam 3 bin 614 hakim-savcı ataması yapmış. Yani AKP’nin 14 yıllık iktidarında gerçekleştirilen toplam 8 bin 794 atamanın yüzde 41’ini Bakan Bozdağ 4 yılda yapmış. Yargıda Cemaat örgütlenmesini mümkün görmeyen Bozdağ’ın atamasını yaptığı hakim-savcılardan 1228’i, yani yaklaşık yüzde 34’ü FETÖ’cü oldukları iddiasıyla ihraç edilmiş. Bu sayı ve oranların bize söylediği şudur: Bekir Bozdağ, yargının Cemaat’e teslim edilmesinin baş sorumlularından birisidir. Ancak bizler FETÖ’cü suçlamasıyla hapsedilmişken, Bekir Bozdağ görevinin değiştirilmesine karar verildiği geçen haftaya kadar Adalet Bakanı sıfatıyla Hakim-Savcılar Kurulu’nun başındaki kişi olarak, kendisi tarafından ataması yapılan yargı mensuplarının teşkilattan ihraçlarını yönetiyordu.”
‘Barışı ve yaşamı...’
“Kimsenin kuşkusu olmasın, tüm kişi ve kurumlarıyla organize kötülük örgütünün bu ablukası da dağıtılacak” diyen Şık, şöyle devam etti: Çünkü bu ülkede;
- Demokrasi düşmanlarına inat, kalıcı ve yaygın bir demokrasi için mücadele edenler var.
- Hukuku katledenlere inat, hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edenler var.
- Menfaat düzenlerini sürdürmek için savaşı ve ölümü kutsayanlara inat, barışı ve yaşamı esas kılmaya çalışanlar var.
- Çocukları katledenlere, pedofilleri koruyanlara inat çocukların düşlerini gerçek kılmak için çabalayanlar var.
- Ve hakikati boğmak isteyenlere inat gazetecilik yapmaya devam edenler var.
Gazetecilik faaliyetlerimin suç olarak gösterilmeye çalışıldığı bir operasyona karşı söyleyeceklerim bundan ibarettir. Ve hiçbir şekilde savunma değildir. Ki bunu gazeteciliğe hakaret sayarım. Çünkü gazetecilik suç değildir. Mesleki faaliyetlerim nedeniyle her siyasal iktidarın ve her dönemin yargısının ‘kötüsü/suçlusu’ olmayı başardım. Kızıma bırakacağım bu mirastan gurur duyuyorum.”
‘Sanmayın ki korkutuyor’
Bu karanlık günlerde ihtiyacımız olan daha fazla hakikat kaybı değil. Her şeyden çok ve daha fazla gerçeklere ihtiyacımız var. Bu yüzden hakikate kendimden daha fazla saygı duymaya da, inkarcı biat kadrolarına dahil olmayı reddetmeye de devam edeceğim. Bunun için bir bedel ödemek gerektiği ortada. Ama sanmayın ki bu bizi korkutuyor. Ne ben, ne de dostları olmaktan onur duyduğum “Dışarıdaki Gazeteciler”, her kim olursanız olun hiç birinizden korkmuyoruz. Çünkü zorbaları en çok korkutanın cesaret olduğunu biliyoruz. Ve zorbalar da şunu bilsin ki, hiçbir zalimlik, tarihin akışını engelleyemez. Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet.”
‘Kitap fuarı için yaptığım 4 iletişim kaydı yüzünden 9 aydır tutukluyum’
Savunmasına “Benden önceki arkadaşlarımın söylediklerinin hepsine katılıyorum. Ben de aynı şeyleri söylemeyi planlamış ve savunma hazırlamıştım. Sıkıyönetim Komutanlığı’nca yargılandım. Sıkıyönetim Komutanı odasına çağırdı. Çizdiğim çiçeği göstererek ‘Ne bu’ dedi. Dedim ki “çiçek”. ‘Siz komünizm propagandası yapıyorsunuz’ dedi. Meğersem o gün 1 Mayıs diyeymiş. Neredeyse hepsi beraatle sonuçlanmış 186 davam oldu. Bu 187. davam. İddianamede Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi olduğum yazıyor. Hiçbir zaman Cumhuriyet Vakfı Yöneticisi olmadım. Hakkında FETÖ’den soruşturma bulunan dört kişiyle iletişimim olduğunu belirtilmiş. Görevim gereği tüm kitap fuarlarını izlerim. Bunlardan biri kitap fuarı için arandığım telefonlar. İkincisi Mustafa Koç diye biri Kayseri’den aramış. Hayatımda hiç Kayseri’ye gitmedim. Arkadaş beni davet etti, gitmeyi istedim ama gidemedim. O konuşma da bundan ibaret. Bir de Ali Çolak ile görüşmem var. Ali Çolak Zaman’da çalışan biri. Bir kitap yazmış bizi aramış. Dördüncüsü bir akademisyen. Kitapları var büyük ihtimalle bir kitap için aramıştır. Sadece bu dört iletişim kaydı ve Vakıf yöneticisi gösterildiğim için 267 gündür tutukluyum.”
‘Hocaefendi’ diyenlerden değiliz...
Cumhuriyet yazarı Hakan Kara da savunmasında “Sayın Yargıç, 34 yıldır Cumhuriyet’te çalışıyorum. Gazetede bugün kadar iki bini aşkın haber, röportaj, söyleşi ve köşe yazım yayınlandı. Bunların arasında FETÖ’yü öven tek bir yazı yok. Gazetecilik yaşamım boyunca ne FETÖ’yü ne de başka bir terör örgütünü öven tek satır yazı yazmadım. Ne FETÖ ile ne de başka bir dinci cemaat veya tarikat ile hiçbir ilişkim olmadı, olamaz da” dedi ve ekledi: “FETÖ’yü tanımam. FETÖ ile çekilmiş bir fotoğrafım yok. Onunla aynı sofrada yemek yemedim. Pensilvanya’ya hiç gitmedim. Yıllarca FETÖ’yü öve öve bitiremeyen, onu yere göğe sığdıramayanlar, ona ‘Hocaefendi Hazretleri’ derlerdi. Ben böyle bir ifadeyi hiç kullanmadım. FETÖ’ye 25 yıl boyunca hizmet eden, ondan maaş alan Hüseyin Gülerce gibi insanların FETÖ’ye güvenmesini, örgütün güçlenmesini, yaygınlaşmasını sağlamadım. Ne benim ne ailemin boğazından FETÖ’nün tek bir kuruşu geçmedi. Tescilli FETÖ’cü Hüseyin Gülerce tanık, bense burada sanık koltuğunda oturuyorum. Telefonumda ByLock yok. Hiçbir Cumhuriyet yazarı veya yöneticisinin de yok. Bank Asya’da hesabım yok. TUSKON üyesi değilim. FETÖ’cü olarak bilinen hiçbir kurumla ilişkim yok. İddianamede FETÖ ya da herhangi bir terör örgütüyle ilişkim olduğuna dair tek bir kanıt yok. Buna rağmen 9 aydır hapisteyim. Pensilvanya’ya hiç selam söylemedim. ‘Ne istediniz de vermedik’ demedim...”