Gazete Vatan Logo

HDP'den flaş koalisyon açıklaması

HDP'den flaş koalisyon açıklaması

HDP Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, AK Parti-CHP arasındakikoalisyon görüşmelerine ilişkin, "Biz başından beri ilkesel yaklaşıyoruz. Bu ilkesel yaklaşımımız ülkeyi kimin yönettiğinden çok, ülkenin nasıl yönetileceği üzerinedir. Sonuçta seçmen bir irade ortaya koymuş ve bu irade doğrultusunda da bir siyasi iradenin bir an önce parlamentonun önüne gelmesi gerektiğini düşünüyoruz" dedi.

Bilgen, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, "hem Irak hem de Türkiye'de çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği manzarayla bir haftaya başlandığını" ifade etti.

Türkiye'nin barış ihtiyacını, bütün gündemlerin üzerinde ve önünde gördüklerini belirten Bilgen, "Bir taraftan koalisyon umutlarının bir nebzede de olsa yükselmiş olmasını memnuniyetle karşıladığımızı ifade etmemiz gerekiyor. Başından beri seçmenin iradesine saygı duyulması gerektiğini ve sandıktan en çok oy alarak çıkmış iki büyük partinin bir an önce yaşananların sorumlusu ve muhatabının ortaya çıkması açısından ve tabii ki hem barışı hem demokrasiyi esas alan programla parlamentoda gerekli süreci başlatması gerektiğini ifade ediyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Haberin Devamı

Bilgen, koalisyon görüşmeleri kapsamında, kamuoyuna yansıtılan bilgilerde reform ihtiyacının güçlü bir şekilde duyulmuş olmasının kendileri açısından memnuniyet verici olduğunu dile getirerek, "Türkiye'nin bu acil reformlarını hangi takvimle ve nasıl bir iş bölümü içinde yaparlarsa yapsınlar, Türkiye'nin toplumsal taleplerinin yansıması olduğunu düşünüyoruz. Bu reformlar acil yapılmadıkça hiçbir sorunun kalıcı çözümünün de mümkün olmadığını düşünüyoruz" ifadesini kullandı.

"(Dökülen kanda parmağının olduğu) iddiası çok ağır bir ithamdır"-

HDP'ye yönelik siyasilerin eleştirilerine de değinen Bilgen, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu'nun, HDP'yi, "KCK'nın bir kolu, kanadı" gibi tarif ettiğini, bunu da yorumsuz yurttaşların takdirine bıraktıklarını belirtti.

AK Parti İzmir Milletvekili Cemil Şeboy'un sözlerini de eleştiren Bilgen, şunları söyledi:

Haberin Devamı

"Bu sözler gösteriyor ki AKP'nin içine 90'lı yılların aktörleri, Doğan Güreş'in, Çiller'in ve Ağar'ın ruhu kaçmış. Bu sözler başka türlü izah edilemez. Bize oy veren seçmenlerin 'dökülen kanda parmağının olduğu' iddiası çok ağır bir ithamdır. Seçmen iradesine saygı duymayıp hoşunuza gitmeyen oylar, sizi saltanatınızdan, sizi tek parti iktidarınızdan ve 400 milletvekili ile padişahlık kurma hevesinizden alıkoyan seçmene saygı duymayı, siyasetin, demokrasi kültürünün gereği olarak görmeniz gerekiyor. Sayın Şeboy, şu anda yolsuzluk, rüşvet gibi iddialarla Buca Belediyesi'nde yaptığı işlerden dolayı yargılanan bir isim. Onun dokunulmazlığa ihtiyacı var. Onun siyaset yapma nedeni, hakkındaki iddiaları örtmek olabilir ama bizim siyasete yüklediğimiz anlam, siyasete yüklediğimiz değer, böyle değil. Dolayısıyla da başta geçen hafta dokunulmazlıklarla ilgili tehdit söylemleri, parti kapatmaya yönelik söylemlerin tam da Türkiye'de çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, kendi kişisel çıkarlarını siyasetin amacı haline getirme hevesinin bir güvenlik konsepti perdesiyle örtülmesiyle karşı karşıyayız. Bu konuları dile getirenlerin kendi siyasal hayatları, toplumsal rolleri ve konumlarıyla ilgili aslında topluma hesap vermeleri gerekirken, güvenlik konseptinin arkasına sığınıyor olmaları da tam da 90'lı yılların kirli karanlık isimlerin, bazı kirli isimlerle AKP içinde yeniden tezahür etmesidir."

Haberin Devamı

Silopi, Cizre ve Türkiye sınırları dışında, sivil ölümlerinin hiçbir mazeretinin olmayacağını anlatan Bilgen, "Ülke içinde, güvenlik güçlerinin sivillere verdiği zararlardan dolayı etkin soruşturma yürütmeyen bir hükümetin, ülke dışında benzer eylemlerle sivillere verdiği zararın etkin soruşturulmasını beklemediklerini" savundu.

Bilgen, madenlerle ilgili düzenlemeler konusuna da değinerek, madencilikle ilgili mevzuatın işletmelere yüklediği sorumluluğun 5 yıl ileriye atılmasının, bugünden itibaren madenlerde yeni Somaların yeni Ermeneklerin yaşanmasına dair kapı aralamak olduğunu ileri sürdü.

Haberin Devamı

Eski savcılarla ilgili yakalama kararı

Eski savcılarla ilgili yakalama kararı konusunda da değerlendirmede bulunan Bilgen, şu ifadelere yer verdi:

"Üç yargı mensubuna yönelik yakalama kararını iki açıdan değerlendiriyoruz. Uzun bir süredir yargı üzerinde siyasetin baskısı, HSYK'nın yargı üzerindeki inisiyatifinin bu dozda olması asla yargı bağımsızlığıyla izah edilemez. İçinde bakanın, müsteşarın bulunduğu bir kurul, yargının bağımsızlığına zaten fırsat vermez. Ama bu yetkilerin bu şekilde kullanılması ve yargıçların, savcıların verdikleri kararlar, başlattıkları soruşturmalar dolayısıyla böyle bir muameleye maruz kalması zaten asla kabul edilemez."

Bilgen, "bu savcı ve yargıçların bir kısmının aynı zamanda KCK davalarında önemli isimlerden olduğunu" öne sürerek, "Eğer bu savcılar, bu yargıçlar hukuka aykırı hareket etmişse iddia edilen düzeyde suçlara karışmışlarsa o zaman galiba KCK davası dahil olmak üzere son 3-4 yılımıza damgasını vuran bütün davaların yeniden masaya yatırılması, yeniden sorgulanması gerekiyor" dedi.

AK Parti-CHP koalisyon görüşmeleri

"Cumhurbaşkanlığı gibi önemli pozisyonun hala yargı denetimi dışında tutuluyor olmasını asla doğru bulmadıklarını, bunun 12 Eylül alışkanlığı olduğunu düşündüklerini" savunan Bilgen, şöyle devam etti:

"Siyasetin üzerinde, toplumsal denetlenebilir ilişkilerin üzerinde bir konum, cumhurbaşkanı dahil hiç kimseye tanınamaz. Cumhurbaşkanının eylem ve işlemlerinin yargıya açılmasına dair bir düzenleme yapılır, eğer böyle kirli ve karanlık ilişkiler yoksa hem Sayın Cumhurbaşkanı aklanmış olur hem de Türkiye toplumu daha şeffaf bir yönetime daha denetlenebilir bir cumhurbaşkanına, öngörülebilir ve yapacağı işler, kuracağı ilişkiler ve hesap verilebilir bir pozisyona hep birlikte kavuşmuş oluruz" değerlendirmesinde bulundu.

Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını da cevaplayan Bilgen, koalisyon görüşmeleri kapsamında AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir araya gelmesine ilişkin, "sürenin kullanımı" konusunda endişeli oldukları görüşünü dile getirdi.

Bütün toplumun, "45 günün" bu şekilde kullanılmasıyla ilgili kaygı taşıdığını düşündüklerini ileri süren Bilgen, şunları kaydetti:

"Bugüne kadar, geriye neredeyse 12 gün kalmışken, sadece kategorize edilmiş sorunların tasnif edildiği bir aşamada bulunmamızı riskli görüyoruz. Buna rağmen de bir biçimde kararlı ve sorumlu davranılması gerektiğini ifade ediyoruz. Perşembe, cuma günü için bir görüşme daha planlanıyor. Biz de zaten o tarihlerde kurullarımızla gelinen noktayı yeniden değerlendireceğiz. Biz başından beri ilkesel yaklaşıyoruz. Bu ilkesel yaklaşımımız ülkeyi kimin yönettiğinden çok, ülkenin nasıl yönetileceği üzerinedir. Sonuçta seçmen bir irade ortaya koymuş ve bu irade doğrultusunda da bir siyasi iradenin bir an önce parlamentonun önüne gelmesi gerektiğini düşünüyoruz."

Bilgen, İmralı Heyeti'nin açıklamasına ilişkin bir soru üzerine, Abdullah Öcalan üzerinden ilginç bir polemik sürdüğünü öne sürdü. Bugüne kadar avukatlarının yasal hakkı olan görüşme trafiğinin engellendiğini savunan Bilgen, savunma hakkı kapsamında ciddi bir ihlalin olduğunu iddia etti.

"Barış konusu, bizim siyasal tercihlerimizin üzerindedir"

Bilgen, ABD Büyükelçiliği ile HDP'nin görüşmesi konusundaki bir soruyu ise şu şekilde yanıtladı:

"Geçtiğimiz haftalarda, birtakım diplomatik temsilciliklerle, eş başkanımız da doğrudan temaslarını paylaşmıştır. Barış sürecini, hiçbir ayrım gözetmeksizin herkesin sorumluluğunda bir alan olarak görüyoruz. Bu alanda ortaya çıkacak her girişim, her çaba, ülke içinden ya da uluslararası aktörlerden kaynaklı her çabayı önemli buluyoruz. Bunu bir korkuyla, öfkeyle, tepkiyle elimizin tersiyle itme hakkımızın olmadığını düşünüyoruz. Barış konusu, bizim siyasal tercihlerimizin üzerindedir. Aktörlerin, devletlerin, inisiyatiflerin bire bir biz tarafından pozisyonu onaylansa da onaylanmasa da barışa yapacakları katkıları asla engelleyici bir pozisyon içine girmeyiz. Hem Türkiye'nin barış konusunda daha kararlı daha etkili bir irade geliştirmesini hem de bir biçimde barış süreçlerinin şeffaf, izlenebilir hale gelmesini aslında önümüzdeki dönemin de teminatı olarak görüyoruz."

"Bugüne kadar bu yönde adımlar atılsaydı, üçüncü tarafların müdahalesinden bu kadar korkulmasaydı, baştan ret ile yaklaşılmasaydı, belki de son bir yıl içinde bu kadar insanımızı kaybetmezdik" değerlendirmesini yapan Bilgen, şunları ifade etti:

"Bugünden itibaren de masaya oturmanın kaçınılmaz hale gelmesini kabullensin diye taraflar, ölümlere göz yummayı asla ahlaki bulmuyoruz. Barış konusu, her türlü diplomatik ayak oyunundan, her türlü taktik hamleden, siyasi hesaptan çok daha değerlidir. Biz artık bu kadar akan kanın yeterince öğretici olması gerektiğini ifade etmekle ve bu konuda her türlü girişimin de önünün açılması gerektiğini söylemekle yetinelim."