Halkoyuyla geldi teklifle gidecek!
09.01.2014 - 04:36 | | KEMAL GÖKTAŞ / ANKARA - HABER ANALİZ
Ak Parti’nin HSYK’nın yapısını tamamen değiştirmek üzere hazırladığı yasa teklifi, 2010’daki referandumda yüzde 58 oyla kabul edilen Anayasa değişikliği ile getirilen düzenlemeleri büyük ölçüde ortadan kaldırıyor ve kurulun yapısını Anayasa değişikliği öncesini aratacak şekilde hükümete bağımlı hale getiriyor. HSYK, 2010 referandumundan önce yüksek mahkemelerden seçilen üyelerden oluşuyordu. Kurulun Başkanı, Adalet Bakanı’ydı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı kurulun tabiî üyesiydi. Kurulun üç üyesi Yargıtay, iki üyesi ise Danıştay’ın kendi üyeleri arasından gösterecekleri üçer aday içinden Cumhurbaşkanınca seçiliyordu.
‘Birbirlerini seçiyorlar’ eleştirisi
HSYK’da bakan ve müsteşarın varlığı eleştiriliyor, üye seçme yöntemine ise “HSYK Yargıtay ve Danıştay üyelerini, Yargıtay ve Danıştay üyeleri de HSYK üyelerini seçiyor” denilerek karşı çıkılıyordu. Kurul’un yüksek yargı temsiliyetiyle oluşturulması, hakim-savcılara ilişkin tasarruflarda bölgecilik, hemşerilik gibi etkilerin fazlaca hissedilmesi, temel konularda idelojik kararlar verdiği algısı HSYK’yı yıpratan konuların başında geliyordu.
Üstünlerin hukuku...
Anayasa değişikliğine gidilirken AKP’nin en önemli avantajı da HSYK’yla ilgili bu algıydı. AKP’nin gazetelere verdiği ilanlarla “üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü” için “Evet” oyu istemesi bu yüzden geniş bir karşılık buldu. Değişiklik, AKP’nin oy oranının üstünde bir oyla kabul edildi ve yepyeni bir HSYK kuruldu. “Geniş tabanlı temsil” iddiasıyla, üye sayısı 7’den 22’ye çıkarıldı. Adalet Bakanı ve müsteşarın üyeliği devam ederken 4 üyenin Cumhurbaşkanınca öğretim üyeleri ile avukatlar arasından, 3 üyenin Yargıtay, 2 üyenin Danıştay, 1 üyenin Türkiye Adalet Akademisi, 10 üyenin de hakim ve savcılar tarafından seçilmesi esası benimsendi.
Hükümeti rahatsız etmiyordu
Seçimde ağırlıklı olarak bakanlık bürokratlarından oluşan listenin fire vermeden Kurul’a seçilmesi “bağımsızlık” konusunda ciddi bir kuşku yaratsa da yeni HSYK’da yetkilerin Genel Kurul’da toplanması siyasi etkinin azaltılması olarak sunuldu. Bakanın dairelerin çalışmasına ve disiplin işlerinin görüşüldüğü Genel Kurul toplantılarına katılmaması da önemli değişikliklerdi. Teftiş Kurulu’nun ve yönetmelik çıkarma yetkisinin HSYK’ya bağlanması da “yargı bağımsızlığı” adına önemli adımlardı.
Yeni HSYK, kritik davalarda görev alan hakim ve savcılarla ilgili tasarrufları nedeniyle çok eleştirildi ama hükümet durumdan memnundu. Aslında “mükemmel uyum” nedeniyle, “bağımsız HSYK” hükümeti hiç rahatsız etmiyordu. Ancak hükümet - cemaat kavgası yargı alanına sıçrayıp, HSYK da tavrını hükümetten yana koymayınca, “yasal tasfiye” için düğmeye basıldı.
HSYK ARTIK BİNADAN İBARET
Anayasa’da düzenlendiği için mevcut üyelikleri düşüremeyen AKP, teklifle, HSYK’nın yetkilerinin tamamının Adalet Bakanı’na verilmesini öngördü. HSYK Genel Kurulu’ndan, alınarak, tek başına bakana verilen yetkilerin kısa bir listesi dahi yetki devrinin ne anlama geldiğini özetlemeye yetiyor: “HSYK üyeleriyle ilgili soruşturma yapma ve soruşturmayı karara bağlama yetkisi, hangi üyenin hangi dairede görev yapacağını belirleme, daire başkanlığına aday gösterme, tetkik hakim adaylarını seçme, idari personeli atama, Teftiş Kurulu başkanını ve müfettişleri seçme, , Genel Kurul gündemini oluşturma, yönetmelik çıkarma... “
Yargı bakana bağlanıyor
Yasanın yürürlüğe gireceği tarihte teftiş kurulu müfettişleri, tetkik hakim ve idari personelin görevlerinin sona ermesiyle yargının Adalet Bakanı’na bağlandığı, HSYK’nın sadece şekli olarak varlığını sürdürdüğü bir sisteme gidildiği söylenebilir. Ortaya çıkacak manzaranın, 2010 öncesi çok eleştirilen HSYK’yı mumla aratacağını tahmin etmekse güç değil.
Haberin Devamı