Halk iradesine baskı kuranlara direnmeli
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 81 ile teşekkür mitingleri düzenleme kararının, Ak Parti’nin seçim kampanyası gereği revize edildiği iddia edilmişti ama Erdoğan bu iddiayı şu sözlerle yalanladı: 'Benim çalışmalarım seçime endeksli değil. Çalışmalarımı devam ettireceğim. Toplu açılışlar yapıyoruz, gündemde olan konuları değerlendiriyoruz. Türkiye’nin değişik yerlerini dolaşacağım. 25-30 toplantı yaparım sanıyorum.' dedi.
6-7-8 Ekim olaylarının çözüm sürecini engellemeye yönelik ilk adım olduğunu belirten Erdoğan, “Yaralı askerlerini orada bıraktılar, onları da HDP’liler aldı” diyorlar. Hiç alakası yok. Oradaki çevre köylerin çoğu zaten köy korucularının olduğu köyler. Kamera kayıtlarını, bizzat izledim. Hakeza fotoğrafların hepsini silahlı kuvvetlerden alıp gördüm. Bu şekilde yapılan kampanyalarla adeta 7 Haziran’a bir yatırım yapmanın gayreti içerisindeler. Ben inanıyorum ki halkımız kendi iradesine baskı uygulamaya, dayatmada bulunmaya kalkışanlara gereken cevabı verecektir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kazakistan’a gerçekleştirdiği resmi ziyaretten dönüş yolunda soruları yanıtladı.
Ağrı Diyadin’deki saldırı çerçevesinde değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, bölgedeki vatandaşları sandık dayatmasına karşı dirençli olmaya çağırdı. Erdoğan’ın değerlendirmeleri şöyle:
- SAPMA OLMAYACAK: (1915 olaylarının 99’uncu yılı olan geçen yıl bir taziye mesajı yayımlamıştınız. O taziye Türkiye’nin pozisyonunu çok değiştirdi. Bu yıl da benzer bir şey olabilir mi?): Taziyemizde bir o kadar da Osmanlı’nın kaybına yönelik taziye talebimiz vardı. Şu anda bizim bu attığımız adım 24 Nisan’ın bir gün öncesinde “Dünya Barış Zirvesi” toplayacağız. Bu zirvede de zaten mesajımız aslında ağırlıklı olarak bu konulara yönelik olacak. Oradan herhangi bir sapmamız olmayacak. Zirveye 70’e yakın devlet, hükümet başkanı katılacak. 24 Nisan’da hep birlikte Çanakkale’de olacağız.
- VATANDAŞ İHANETİ TESPİT ETTİ: (Ağrı Diyadin’de yaşanan olay çözüm süreci için de bir kırılma noktası oldu. Hangi noktadayız?): Çözüm sürecini kronolojik olarak değerlendirmemizde fayda var. Demokratik açılım ile başlandı. İkinci adım, milli birlik ve kardeşlik projesiydi. Üç, taleplerle de oluşan bir çözüm süreci adımıydı. Şu anda birileri bu sürecin önünü kesmenin gayreti içerisine girdi. Peki bu süreci engellemek isteyenler kim? İşte bu 6-7-8 Ekim tarihlerindeki olaylar bu yöndeki en önemli ilk adımdı. Sebebi de belli. Yaklaşan bir seçim var. Seçimlerde vatandaşın rahatlıkla sandığa gitmesine mani olmak istiyorlar. Vatandaşlarımızın kendi iradesiyle sandığa gidecekleri bir ortam kimilerini rahatsız ediyor. Eylemlerinin sebebi bu. 6-7-8 Ekim’in millet tarafından arzu ettikleri gibi satın alınmadığı endişesine kapıldılar. Çünkü vatandaş bunu iyi tespit etti; dedi ki “Sizin bu ihanetinizi biz kabul etmeyeceğiz”. Çünkü orada 40’ı aşkın insanın ölümü affedilir bir şey değildi. Hele hele o genç çocukların 4’üncü, 5’inci kattan atılarak, başlarının taşla ezilmesi suretiyle bunların şehit edilmesi yenilir yutulur bir olay değildi.
- HALKIMIZ DİRENMELİ: Bu yeni dönemde de Ağrı Diyadin’de görüyorsunuz... Bunlarda yalan çok rahat. Orada bizim askerimizi adeta operasyona çıkmış gibi göstermeye kalkıyorlar. Söyledikleri A’dan Z’ye yalan. Dezenformasyon yapabilmek için, “Yaralı askerlerini orada bıraktılar, onları da HDP’liler aldı” diyorlar. Hiç alakası yok. Oradaki çevre köylerin çoğu zaten köy korucularının olduğu köyler. Kamera kayıtlarını, bizzat izledim. Hakeza fotoğrafların hepsini silahlı kuvvetlerden alıp gördüm. Bu şekilde yapılan kampanyalarla adeta 7 Haziran’a bir yatırım yapmanın gayreti içerisindeler. Ben inanıyorum ki halkımız kendi iradesine baskı uygulamaya, dayatmada bulunmaya kalkışanlara gereken cevabı verecektir. Dolayısıyla, bu tür eylemlere karşı çok daha dikkatli olunması lazım. Halkımız burada iyi bir direnç ortaya koymalı.
Ülkemiz çoluğuyla çocuğuyla rahat rahat dağlara, yaylalara çıkabileceği, o mesire günlerini yeniden yaşamak, hatırlamak istiyor. Ama bunlar yeri geldi genç kızları, evlatları terör kamplarına götürdüler. Şu anda bile ellerinde rehine olarak bulunanlar var.
- TÜRKİYE’Yİ DOLAŞACAĞIM: (Seçim sürecinde seyahat programınız var mı? Yoksa vardı da iptal edilmesi söz konusu mu?): Benim çalışmalarım seçime endeksli değil. Çalışmalarımı devam ettireceğim. Toplu açılışlar yapıyoruz, gündemde olan konuları değerlendiriyoruz. Türkiye’nin değişik yerlerini dolaşacağım. 25-30 toplantı yaparım sanıyorum. (Doğu’ya Güneydoğu’ya da gidecek misiniz?) Gideceğim tabi. (Sayın Başbakanla 5 haftada bir Bakanlar Kurulu toplama üzerine bir sistematiğe bağladığınız haberi doğru mu?): Ben şimdi sizden duyuyorum.
‘Türk tipi başkanlık sistemi mümkündür’
- ÖRFÜMÜZE GÖRE BAŞKANLIK MÜMKÜN: Millet tarafından başkanlık sistemin tartışılmasını istiyorum. Tartışılması, ideal bir konuma gelmesi, 7 Haziran seçimine bağlı. Seçimden sonra tartışmanın devam etmesi,nereye oturtulacağının tartışılarak belirlenmesi önemli. Başkanlık sistemi dünyada her ülkede aynı değil. Bizim de başka tecrübelerden istifade etmek ve tartışmak suretiyle, kendi kültürümüze, örfümüze göre yani bir Türk tipi veya Türkiye’ye ait bir başkanlık sistemi ortaya koymamız pekâlâ mümkün. “Ne demek Türk tipi başkanlık” diyenler de oldu. Halbuki niye olmasın? Akademisyenlerimizle, siyasetçilerimizle değerlendirmesini yaparız.Nitekim biz, Beştepe buluşmalarında akademisyenlerle toplantı yaptık. Sunumların hepsini kayda alıyoruz. Gönderilen farklı çalışmalar da var. “Müsademeyi efkârdan barikayı hakikat doğar” anlayışıyla bunlardan bir hakikat güneşi oluşuyor.
- 3 SENEDİR PATİNAJ İÇİNDEYİZ: Şu anda inanın biz patinaj yapıyoruz. Belki bazıları farkında değil ama rakamlar bunu gösteriyor. Son 3 senede ekonomik olarak bir patinajın içerisindeyiz. Kişi başına milli gelirimiz 10 bin doları aştı ve orada bir patinaj başladı. Çünkü birileri adeta gelip bileklerinize zincir kulpu takıyor, orada sizi olduğunuz yerde maalesef patinaja mahkum ediyor. E şimdi burada sistem rahat çalışır, karar alma süreci hızlanırsa ben inanıyorum ki süratle biz 2023 hedeflerini yakalama yolunda çok daha farklı gideceğiz. Gelen bilgi notları var. Bazı işadamlarımız dert yanıyor. Adam yatırım yapacak ama kuvvetler ayrılığındaki kargaşadan dolayı yargı tarafından önü kesilmiş. 200, 250, 500 milyon dolarlık yatırımlardan bahsediyoruz. Galataport meselesi neredeyse 1 milyar dolarlık bir yatırım. Bakın ihalesi ne zaman yapıldı, hâlâ iş başlayamadı. Niye; itirazdan 2 sene sonra Danıştay tuttu yürütmeyi durdurma verdi.
- BEYANNAME GAYET OLUMLU: Ak Parti beyannamesinde incelediğim kadarıyla, benim Başbakanlık dönemimdeki 12 yıllık süreçte atılmış adımlarla ilgili olarak, adeta bir özet diyebileceğimiz şekilde bütün başlıklara yer verilmiş. Temel hak ve özgürlüklere varıncaya kadar hepsi orada yerini alıyor. Bundan sonraki sürece dönük olarak da atılacak adımlara da verilmiş. Gayet olumlu.
- 390 OLUR, 380 OLUR: (“HDP barajı geçmeli, Erdoğan’ın başkanlık hayali bitmeli” şeklinde bir kampanya var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?): Başkanlık, benimle ilgili değil, ülkeyle ilgili bir mesele. Şu anda Cumhurbaşkanı olarak bu görevde mevcut Anayasa çerçevesinde yapmam gereken neyse onu yapıyorum. Ama tecrübelerim doğrultusunda düşüncelerimi de söylüyorum. İster A partisi, ister B partisi, yeterli milletvekilini alıp anayasa değişikliğini yapsın. Dikkat ederseniz ben ne dedim, “400 milletvekili verin ve yeni anayasayı parlamento kendisi yapsın”. Bazı partiler bundan rahatsız oluyor. Ya niye rahatsız oluyorsun? Muhtemelen kendilerinin alamayacaklarını düşünenler, rahatsız oluyorlar. Halbuki hiç rahatsız olmadan, “Cumhurbaşkanı kendi kanaatini söylüyor” diyebilirler. Ben parti ismi vermiyorum. Burada 367’ye ihtiyaç var. 367’nin biraz üstü de olacak. 400 değil de 390 olur, 380 olur.
- KEŞKE İLK REFERANDUMDA YAPSAYDIK: O zaman referandumu parlamentodan çıkarabilecek bir sayı olsun. Çünkü iki referandumu yaşamış bir iktidarın başıydım. Cumhurbaşkanlığı meselesinde parlamento içinde cumhurbaşkanı seçimini engellemek için ellerinden geleni yaptılar. Biz de o zaman bu işi millete götürmenin yolunu aradık. Gittik millete, millet yüzde 69 verdi. Ardından ikincisi oldu. Yani, ilk referandumda demek ki bazı şeyleri eksik bırakmışız, yüzde 58’le de o referandumdan çıktık. Keşke şunları biz o zaman o paketin içerisine koymuş olsaydık, bugün hiç bunları tartışmıyor olurduk
- İDEAL OLAN TEK KAMARALI SİSTEM: (Kafanızdaki başkanlık modelinde nasıl bir Meclis düşünülüyor? Kontrol mekanizmalarıyla ilgili sizin kafanızdaki model nedir?): Hiçbir parlamentonun denetlememe veya kontrol etmeme gibi bir görevi olamaz. Parlamento elbette denetler. Şu anda Amerika’da iki kamaralı bir yapı var. Orada iki yılda bir değişen sistem olmamış olsa Sayın Obama çok daha rahat sürecini devam ettirebilirdi. İki yılda bir yarısı değişiyor. Şimdi bu değişiklik sebebiyle de Cumhuriyetçiler orada çoğunluğu elde etti mi? Çoğunluğu elde edince kontrol denetim mekanizması Amerika’da bir anda değişti. Peki, bu istikrar ve güveni ne yapar; zaafa uğratır. Şimdi bakın Obama istediği gibi karar çıkaramıyor. Görüldüğü gibi oradaki sistemin de sıkıntıları var. Parlamentoda çoğunluk sizin yanınızda değilse her zaman önünüze engeller gelebilir. Nitekim Türkiye’de parlamenter sistem olarak şu andaki yapısı itibarıyla... Bakın bizim 330’u aşan milletvekiline sahip olduğumuz dönemler oldu. 220 muhalefet. Peki rahat çalışabildik mi? Çalışamadık. Şu anda parlamentoda en düşük olunan dönem, 311-312. Bazı kanunların çıkarılması sırasında gördük, parlamentoyu çalışamaz hale getirebiliyorlar. Başkanlık sisteminde, yasama, yürütme yargı, bunlar tamamen birbirinden ayrılıyor. Bunun için de denetim noktasında en ufak bir zaaf yok. Ancak ben iki kamaralı sisteme de karşıyım. Çünkü, iki kamaralı sistem, adeta kilitleme üzerine inşa edilmiştir. Tek kamaralı sistemin çok daha ideal olduğuna inanıyorum.