Gazete Vatan Logo

'Gezi Parkı'na gidebilirim!'

Başbakan Erdoğan, iftar yemeğinde “Benim gençliğim Gezi Parkı’nda geçti" dedi ve...

'Gezi Parkı'na gidebilirim!'

Erdoğan AK Parti İstanbul İl Başkanlığı’nın iftarında “Benim gençliğim Gezi Parkı’nda geçti. Belediye Başkanı iken orada nikah kıydım. Bunlar güçlü Türkiye istemeyenlerin oyunu” dedi.

Başbakan Tayyip Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı’nın Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen iftarında konuştu. “Bir tarafta Mısır, diğer tarafta Suriye ramazan ayında bizleri üzüntüye soktu. Yanı başımızda Suriye’deki gelişmelere artık sınırlarımızı da aşmak suretiyle zaman zaman ülkemiz içinde de ölümlere neden olmaya başladı. Sabırlıyız sabrediyoruz ama nereye kadar?..”diyen Erdoğan yakında Gezi Parkı’nı da ziyaret edebileceğini söyledi. Başbakan Erdoğan’ın konuşmasının satır başları şöyle:

Deri rengi değil insan önemli

Bizim için insan önce candır, bizim için insan önce yaradanın bu dünyadaki en önemli, şerefli eseridir. Dikkatinizi çekiyorum, derisinin rengi, dili, kültürü, gelenekleri önemli değil. Etnik kökeni, inançları önemli değil. İnsan önce candır önce insandır. Biz bizim dışımızdakilere hep bu nazarla baktık, bakıyoruz. Anadolu’nun Trakya’nın hatta Türkiye’nin üzerinde inşa edilen medeniyetlere bakınca bu anlayışı görürsünüz. Her zaman farklı renkleri, barış, dostluk ve hoşgörü içinde tutabilmiştir.

Gezi Parkına gidebilirim


Farklılıklar zenginliğimiz...

Eğer bu topraklarda egemen olanın diğerine bir zulmü olsaydı, inanın bugün bu kadar renkli bir Türkiye olmazdı. Özellikle son asırda bazı hatalar yapılmıştır. Ancak bunların hata olduğu kabul edilmiştir. Türkiye’yi asıl güçlü yapan çok farklı kesimleri bir arada tutabilme becerisidir. Farklılıkları hiçbir zaman bir zaaf olarak görmedik, her zaman bir zenginlik olarak gördük. Farklılıkların bir arada yaşayabilmesinin şartı birbirine saygı ve tahammüldür. Şiddete dayalı olmak değil. Başkasının özgürlük alanına müdahale etmediği, yaşam tarzını tehdit etmediği sürece herkes özgür olmak durumundadır.

Güçlü Türkiye istemiyorlar

Çoğunluk olmak azınlığı yok saymak anlamına gelmez. Kimseye de bu hakkı vermez. Çoğunluk azınlığa tahakkümde bulunamaz ancak azınlık da elindeki medya gücüyle, sermaye gücüyle, uluslararası güçle çoğunluğa tahakküm etmeye teşebbüs edemez. Eğer buna müsaade ederseniz çoğunluğa saygısızlık etmiş olursunuz. Güçlü bir Türkiye’yi dünya pek istemiyor. Türkiye’nin güçlü olmaması için elinden geleni yapan egemen güçler, emperyal güçler var. 10 yıl içinde gücünü 1’e 3 katlayan bir Türkiye içeride ve dışarıda birilerini rahatsız ediyor. Bunlar malumumuzdur. Bütün bunlara karşı biz, güçlü Türkiye’yle daha mutlu olacağımızı bilmeliyiz. Bizi zayıflatma amacında olanlara karşı elbirliği halinde olmazsak ülkemizin geleceğine yazık olmaz mı? Mayıs ve Haziran ayını düşünün. Türkiye çok ciddi bir sıçramayı yaşarken bu olayların tanımını kimse yapabildi mi? Bu olaylar ne diye başladı? Dört tane ağaç diye başladı. Böyle bir şey var mı? Dört kesilir, 40 dikilir. Kaldı ki bu iktidar bu konuda kimsenin yarışamayacağı bir iktidar. Kimse bu konuda bizimle aşık atamaz.

Gezi Parkına gidebilirim


Yaşam tarzına müdahale yok

Sabırla bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Farklılıklarımızı koruyacağız ama 76 milyon olarak ortak noktalarda kader birliği yaparak geleceğe birlikte yürüyeceğiz. Ben neye üzülüyorum biliyor musunuz? ‘Bizim yaşam tarzımıza karışılıyor’ diyorlar. Biz kimin yaşam tarzına karıştık? Bakın burada benim İstanbullu kardeşlerim iftar sofrasında bir araya geldi. 10 yıldır kimsenin yaşam tarzına müdahale edilmediği gibi bundan sonra da edilemez. İstanbul Belediye Başkanı olduğumda da bunlar dediler.

Otobüsler ikiye ayrıldı mı?

‘Bunlar gelecek, otobüsler ikiye ayrılacak’ dediler. O günlerde de bir kızımız Pendik’te trenden düştü. ‘Bak kızı trenden attılar’ dediler. Hala birileri farklı şeyleri kaşımanın gayreti içinde. ‘Battık bittik’ diyorlar. Geçen ay itibariyle havacılıkta artış ne biliyor musunuz? Yüzde 15,5 artış var. Turizm bitti! Hiç de öyle değil. Turizm denince sadece Gezi Parkı aklına gelenler kadar dar düşünüyorsanız o zaman olabilir ama burada da artış var. Ama bütün sıkıntı nereden geliyor? İçimizden geliyor. Nereyle paslaşarak? Dışarıyla. Batı asla Türkiye’nin yükselmesini istemiyor. Neden? Türkiye artık gündemi belirlenen bir ülke değil, gündem belirleyen bir ülke oldu. ‘Sizin Mısır’da Suriye’de ne işiniz var’ diyorlar. O zaman sorarlar, senin 10 binlerce kilometreden gelip Mısır’da Suriye’de ne işin var? Hiçbirimiz bu ülkenin tek başına sahibi değiliz. Hepimiz bir bütün olarak, 76 milyon olarak bu ülkenin sahibiyiz. Aksini söylemek baskıdır, hatta zulümdür.

Mamak’taki oyuna dikkat!

Ankara’da Mamak’ta bazı evlerin kapılarına tehditkar ifadeler yazılıyor. Bir mezhebe yönelik oyunlar oynanmaya çalışılıyor. Polisimiz konuyu hassasiyetle takip ediyor. O yazıları yazan bir terör örgütünün mensupları çıkıyor. Ülkemizin değişik yerlerinde bu oyun oynanmaya çalışılıyor. Şimdi buna aracı olmak, bunun zeminini hazırlamak yanlış değil mi? Kardeşçe yaşamak varken bu niye? Bunun fikir, düşünce özgürlüğüyle ne alakası var? Bunların hepsi illegal örgütlerin uzantısı. Eğer dürüst bir vatandaşsın o yüzündeki paçavra ne?

Gençliğim Gezi Parkı’nda geçti ama bilmezler

BAŞBAKAN Erdoğan, iftardaki konuşmasında Taksim Gezi Parkı’nda son günlerde yaşanan olaylara da değindi ve şunları söyledi:

Biliyorsunuz dün Gezi Parkı’nda bir düğün oldu, düğünün arkasından kara maskeliler meydanlarda sokaklarda cirit attı. Kardeşçe birlik beraberlik için yaşamak varken buna ne gerek var? Hepsi illegal örgüt üyeleri. Eğer söylediklerinde samimiysen yüzündeki maskeyi çıkar! Ben de dün akşam Üsküdar’da bir parktaydım. Vatandaşlarla 1,5 saat sohbet ettim, çay içtik, kuruyemiş ikram ettiler. Yakında da aynı ziyareti Gezi Parkı’nda yaparız. Bizim gençliğimiz orada geçti. Belediye başkanı oldum, 3-4 de nikah kıydım Gezi Parkı’nda. Ama bunları bilmezler. Bizim aramıza fitne sokup buradan çıkar elde etmek isteyenlere fırsat tanımayalım. İşte bakın Hatay’da hala kaşıyorlar. Ama biz bu yanlışları yapanlara gereken cevabı mutlaka vermek zorundayız.

‘Başkanlık kırmızı çizgi değil’

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, iftar konuşmasında yeni Anayasa çalışmaları hakkında da “Gelin dörtlü mutabakat olan 48 maddeyi 26 maddeye ilave edelim, bir haftada bu iş bitsin. Başkanlık Sistemi, kırmızı çizgimiz değil” dedi, sözlerine şöyle devam etti:

Halep orda arşın burada...

Her meselede şiddeti uzak tutacağız. Her meseleyi Anayasa, yasalar ve değerlerimiz dairesinde ele alacağız. Anayasanın, yasaların yetersiz kaldığı, çözümünün önünü kapattığı durumlarda demokrasiyi işleterek Anayasalar, yasalar inşa edeceğiz. Yeni Anayasa dedik, söz verdik. 177 maddenin 48 maddesinde dörtlü mutabakat var. Diğerlerinde henüz yok. Madem bu mutabakatı sağladık, bir adım atalım bir hafta oturalım, yoğun bir çalışmayla bu 48 maddeyi 26 maddeye ilave edelim. Bu iş bitsin. Ondan sonra yine devam edelim ama mesafe alalım. Bu 48 maddenin yapılmasıyla ilgili olarak şu ana kadar ‘Biz varız’ diyen bir parti çıkmadı. Samimiyseniz şunları halledelim. Parlamento yoğun bir çalışma sergiledi. Anayasa Uzlaşma Komisyonu, 465 gün bir çalışma ortaya koydu. Ben üç arkadaşıma dedim ki ‘Bu yaz size tatil yok. Parlamento açılana kadar bu işi bitirelim’ Ama olumlu bir cevap yok. Beyefendiler tatil yapacak herhalde. Böyle bir anlayış olabilir mi? Niyetleri yok, ipe un seriyorlar. Biz baştan samimiyetimizi ortaya koyduk. Her partinin 3’er tane üyesi var. Şimdi soruyorum, çoğunluk mu azınlığa tahakküm ediyor yoksa azınlık mı çoğunluğa tahakküm ediyor? Halep oradaysa arşın burada.

Başkanlık tartışılsın istedik...

Tutturmuşlar başkanlık sisteminden vazgeçin. Ne olacak vazgeçersek? Bu bizim kırmızı çizgimiz değil. Bizim teklif getirme hakkımız yok mu? Bu konu da burada tartışılsın diyoruz. Ama bunlar böyle konuları tartışmaya korkuyorlar. Bakıyorsunuz ‘eyalet sistemi’ diyen de var, ‘bölgesel parlamentolar’ da var. Ama biz başkanlık sistemi gibi bir şeyi teklif edince sıkıntı oluyor. Mesele kimin dediği. Tayyip Erdoğan söylerse yanlış, kendilerinden biri söylerse doğru. Kusura bakma, millet ne derse doğrudur. Akil insanlar diye bir proje koyduk. Beyefendiler rahatsız oldu. ’63 kişi mi akil insan?’ Bu ülkede hakikaten karşılığı olan bir seçme yaptık. Bunu yaparken de bunlardan ibarettir demedik. Toplumun nabzını alalım dedik. Nabız dinlediler, bize raporlarını sundular, sağ olsunlar. Bazı yerlerde çirkin ifadeler de kullananlar oldu onlara. Bize 2,5 ay sonra raporlarını sundular. Şimdi biz onların üzerinde çalışıyoruz. Buna göre yolumuzu çizmiş olacağız...

Haberin Devamı