'Gezi, darbe girişimi...'
Ombudsman'ın Gezi raporunda çarpıcı iddia
Kamu Denetçiliği (Ombudsman) Kurumu'nun Gezi eylemleriyle ilgili raporunda "aşırı grupların ve terör örgütlerinin, bir dizi kamu binasını işgal ederek hükümeti devirmeye çalıştıklarına" ilişkin ses ve görüntü kayıtları olduğu iddiası dile getirildi. Gösterilere katılan bazı grupların askerin yönetime müdahale edeceği beklentisine sahip oldukları venun propagandasını yaptıkları ileri sürülen raporda hükümetin süreç boyunca iyi yönetişim örneği gösterdiği, bu yüzden takdir edilmesi gerektiği görüşü yer aldı. Raporda"Kolluğun makulü aşan davranışlarının asayişi sağlama ve kaosu önleme gayretinin sonucu olduğu" savunuldu.
Kamu Başdenetçisi Nihat Ömeroğlu imzalı 176 sayfalık raporun hazırlanması sürecinde 106 DVD ses ve görüntü çözümü yapıldı. Başvurucular ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri, gösterilerde yer alan veya almayan kişilerle yapılan görüşmeler, İstanbul Valisi, Belediye Başkanı ve diğer yetkililerle yapılan görüşmeler de raporda yer aldı. Raporda Gezi eylemlerine ilişkin şu tespitler yapıldı:
"HÜKÜMETİ DEVİRMEYE TEŞEBBÜS"
Çevre duyarlılığı gerekçesiyle başlayan gösteriler, 31 Mayıs sonrasında hak arama sınırını defaatle aşmıştır. Barışçıl kitlelerin arasına yasa dışı grupların karışması ile birlikte sayıları on binleri bulan geniş çaplı, zaman zaman siyasi iktidarı devirmeyi hedefleyen yasa dışı bir kitlesel direniş, bir başkaldırış şekline bürünmüştür. Sosyal medyadaki bilgi kirliliği ve kışkırtmalarının etkisiyle gösterici grupların bir kısmının, eylemlerin artarak devam etmesi durumunda hükümetin istifa etmek zorunda kalacağına ve askerin yönetime müdahale edeceğine dair inanca sahip oldukları ve bu yönde propaganda yaptıkları tespit edilmiştir. Başlı başına bu olgu dahi olayların gerçek nedenini ortaya koymaktadır. Ülkede demokratik seçimle gelen iktidarı bu çapta kitlesel ve şiddet uygulayan, üreten kitlelerce devirmeye teşebbüs ilk kez yaşanmıştır. Bu asla kabul edilemez. Barışçıl gösteride bulunanları ayrık tuttuğumuzu hemen ifade etmeliyiz.
Eğitim ve gelir itibari ile toplumun öne çıkan kesimlerinden gelmiş olmalarına rağmen göstericilerin önemli bir kısmının hukuk kurallarını çiğnemiştir. Aşırı grupların ve terör örgütlerinin, meşru protestoları bahane ederek, siyasi anlamda öne çıkan bir dizi kamu binasını işgal ederek kamu düzenini felç edip, bir halk ayaklanması gerçekleştirmeye ve böylece hükümeti devirmeye çalıştıkları müteaddit ses ve görüntü kayıtları ile tespit edilmiştir.
HÜKÜMET TAKDİR EDİLMELİ
Başta Başbakan, bakanlar, İstanbul Valisi, Belediye Başkanı ve üst düzey yöneticilerin göstericilerle, STK'larla, Taksim Dayanışması'yla bire bir diyaloğa geçip ikna ve inandırma, inisiyatif üstlenme yöntemiyle iyi yönetişim kurallarını uygulamalarına rağmen sokak muhalefeti giderek yayılmıştır. Gerçekte bunun takdir edilmesi gereken bir davranış olduğunun da altı çizilmek gerekir.
SADECE 'İNSAN HAKLARI' DENİLEMEZ
Kitlesel sokak eylemleri ve kalkışma eylemlerine, demokratik yoldan gelen iktidarın meşru yollarla önlem alması, demokrasinin ve hukukun gereğidir. Bunlar göz ardı edilerek sadece insan hakları ihlallerinin olduğunu ifade edip eleştiri getirmek hakkaniyete uygun olmayacaktır.
EMNİYET DAHA FAZLA CAN KAYBINI ÖNLEDİ
Can kaybının ve yaralanmaların daha fazla olmamasında kolluk güçlerinin büyük kesiminin mesai gözetmeden asayişi sağlama gayretleri yatmaktadır. Yapılan bir kısım hatalar, ihlaller ve aşırı güç kullanılması kamu otoritesini sağlamakla görevli kolluğun tümünün suçlanmasına gerekçe olamaz.
ASAYİŞ SAĞLANMALIYDI
Gezi olaylarıyla ülkenin sosyal, kültürel, çevresel, tarihi açıdan zarar gördüğü yadsınamaz. Kamusal yarar kişisel yararlardan önce gelir. Ülke ekonomisinin zayıflaması, sokak muhalefeti ile yönetimin devrilmesi, gösteri yapmayan, üreten ve tüketen milyonların zararınadır. Bu nedenle toplumsal barışı ve kamu yararı için asayişi sağlamak ötelenemez. Kolluğun makulü aşan davranışlarının ülkede asayişi sağlama ve kaosu önleme gayretinin sonucu olduğu gözlemlenmiştir.
ÇEVİK KUVVET TAHRİĞE
Çevik kuvvetin sürekli zor şartlar altında, hafta sonu izninde sabahın erken saatlerinde görev alması ve bundan hiçbir ek gelirinin olmaması psikolojik ve fiziksel olarak yıpranmasına yol açmaktadır. Yaş ortalamasının genç olması, tahrik ve provokasyona yatkın hale getirmektedir.