Forstaki güneşin sırrı ne?
Habertürk yazarı Murat Bardakçı, Cumhurbaşkanı forsundaki güneş simgesinin sırrını bugün köşesinden açıkladı.
İşte Bardakçı'nın o yazısı:
Cumhurbaşkanlığı forsundaki güneş ile padişahların saltanat kayıklarındaki kuş motifleri ve hattâ Amerikan ve Alman kartalları, binlerce yıl öncesinden gelen bir geleneğin devamıdır.
Semboller, eski uygarlıklarda mekân ve şekil değiştirirler. Bir uygarlıkta sembol olarak kullanılan yırtıcı bir hayvan başka bir uygarlıkta gökteki yıldız hâlini alabilir, bir diğerinde ise kutsal ağaca dönebilir. Cumhurbaşkanlığı forsunda yeralan güneş de bu geleneğin devamıdır ve geçmişi eski Mezopotamya’ya kadar uzanır.
TÜRKİYE’nin gündeminde haftalardan buyana Çankaya var, böyle olması da gayet normal, zira devletin en yüksek makamının sahibi değişti. Basınımızda Cumhurbaşkanlığı ve Çankaya konusunda protokol ile ilgili olarak ne zaman bir haber çıksa, mutlaka Cumhurbaşkanlığı forsundan da bahsedilir. Tam ortasında Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden bir güneşin ve etrafında tarih boyunca kurulmuş olan 16 adet Türk devletini sembolize eden 16 adet yıldızın bulunduğu forstan...
BİNLERCE YILLIK BAĞLANTI
Ve, bu fors konusunda seneler önce başlamış olan tartışmalar hâlâ devam etmektedir. Bazı tarihçiler şimdiye kadar kurulmuş olan Türk devletlerinin sayıları ile forstaki yıldızların adedi arasında uyumsuzluk olduğunu söylerler, bazıları da “Türk” oldukları iddia edilen devletlerden birkaçının aslında Türk olmadıklarını anlatır ve forsta sembolize edilmelerini büyük bir hatâ olarak gösterirler. Cumhurbaşkanlığı forsunda tartışma konusu edilmeyen tek sembol, Türkiye Cumhuriyeti’ni ifade eden ortadaki güneştir! Güneşin sadece bizde değil; bütün dünyada gücün, kuvvetin, şâşaânın, refahın ve daha başka birçok olumlu kavramın sembolü olarak kullanılmasının nereden geldiğini, yani bu kavramlar ile güneş arasındaki bağlantının kaynağını hiç merak ettiniz mi?
TEMEL AYNI, SEMBOL FARKLI
Güneş sembolünün geçmişi çok eski asırlara, hattâ binlerce sene öncesine, tâââ eski Mezopotamya’ya, Sümer medeniyetine kadar uzanır! Konunun ayrıntılarına girmeden önce gözönüne almamız gereken bir husus var: Semboller, eski uygarlıklarda devamlı olarak mekân ve şekil değiştirirler. Meselâ bir uygarlıkta sembol olarak kullanılan yırtıcı bir hayvan başka bir uygarlıkta gökteki yıldız hâlini alabilir, bir diğerinde ise kutsal ağaca dönebilir. Bu semboller aslında tek bir kavramı temsil etmekte ama kültürlerin arasında gidip geldikçe şekil değiştirmektedirler. Cumhurbaşkanlığı forsundaki “güneş” de böyle şekil değiştirmiş sembollerden biridir... Güneşin güç ve kudret ifadesi olarak kullanılması çok daha eski devirlere, Mezopotamya kültürüne kadar uzanır. Güneş, sahip olduğu sıcaklık ve aydınlık sayesinde eski medeniyetlerde kâinatın en güçlü varlığı olarak görülmüş ve daha sonra birçok yerde, meselâ eski Mısır’da “Ra”nın sembolize ettiği bir “tanrı” hâlini almıştır. Eski Mezopotamya ve Sümer inançlarında bulutlar birer kuş olarak düşünülmekte, “Anzu” yahut “İmdugud” ismini taşıyan fırtına ve yağmur tanrısı, iki başlı bir kuş şeklinde sembolize edilmektedir. Anzu aynı zamanda güç kaynağı olan güneşin de sembolüdür, güneşin doğuşu ile batışını da temsil eder ve gece karanlıklara gider, gündüzleri dünyaya döner.
YILAN, KUŞ VE GÜNEŞ
Doğu ve batı kaynaklarında vücudu veya ayakları yılan şeklinde gösterilen ve birçok kuşun özelliğini taşıdığı söylenen Anzu, Sümer inancının en güçlü tanrı sembollerinden biri olur. Meselâ, Sümer’de kutsal kabul edilen çengin baş kısmında, anahtar tutan bir kuş sembolü vardır. Kuş, çengin güneş tanrısı ile münasebetini anlatır; anahtar da 360 günlük yürüyüşü ile senenin devrini temsil eden güneşin 180’i doğuda, 180’i de batıda bulunan kapılarını açmaya yarar. Bu kuş, Hazreti Süleyman ile ilgili efsanelere de girmiştir ve Mezopotamya’da güneş tanrılarının kuvveti ile ilgili inançlar zamanla Hazreti Süleyman’ın özellikleri haline gelir.
NAMAZI DUYURAN HOROZ
Hazreti Süleyman, efsanelerde Kudüs’ün güneş tanrısı Salman ile özdeşleştirilir ve tanrıların güçleri ona da atfedilir. Süleyman’ın 12 basamaklı tahtının her basamağında hayvanlar vardır ve bu hayvanlar burçların, tahtın en üst basamağında parmağında yüzüğü ile oturan Hazreti Süleyman da güneşin sembolüdür. Süleyman’ın ölümünden sonra çalınan ve bir mağaraya saklanan yüzüğü muhafaza eden ejderhayı andıran büyük yılan ise bu defa “basilisk” denen bir yaratık olarak görülür. Aynı yılan asırlardan buyana tıbbın ve eczacılığın da sembolüdür ve ölümsüzlüğe çare aranmasını temsil eder. İslâm mitolojisinin eski dönemlerinde başı arşın üzerinde, ayakları da yerin altında olan, kâinatı kaplayan, güneşi sembolize eden, “güneşin kuşu” olan ve horoz şeklinde tasavvur edilen bir kavram daha vardır. Bu horoz güneş doğarken kanatlarını çırparak güneşi selâmlamakta, sabah namazını haber vermekte ve kanatlarının sesini işiten yeryüzündeki horozlar da öterek mü’minlere namaz vaktinin geldiğini haber vermektedirler.
ŞAHMARAN’IN ASLI
Gücün sembolü olan güneş ve basilisk daha sonraları Ortadoğu’nun folklöründe de yer edinir. Meselâ, 15. asır edebiyatçısı Abdi Musa’nın Câmasbnâme’sinde geçen ve “Şahmaran Hikâyesi” olarak yaygınlık kazanan yaratık, efsanenin bir başka versiyonudur. Mezopotamya’nın bu eski inancı zamanla Osmanlı ve Cumhuriyet protokolüne de girdi; Osmanlı’da padişahın tahtının üzerindeki küre ve kayığının ucundaki kuş, Cumhuriyet’te de cumhurbaşkanlığı forsunun ortasındaki güneş hâlini aldı. Ayrıntıları, aşağıdaki kutuda okuyabilirsiniz...
Forsun güneşi ile saltanat kayığındaki kuş ve tahttaki küre, aynı sembollerdir
SÜMER tanrısı Anzu zamanla “kartal” hâlini aldı ama kartalın şekli değişti. Önceleri alt seviyede bir tanrı olan ve zamanla daha büyük güçlere sahip olduğuna inanılan Anzu’nun sembolleri Mezopotamya mitolojisinden batıya doğru uzandı, eski Yunan’da “küçük kral” demek olan “vasiliokos” ismini aldı ve batı dillerine “basilisk” şeklinde geçti. Kartal, bir horozun yılan yumurtasının üzerine kuluçkaya yatması neticesinde dünyaya geldiği söylenen, bazan tek ve bazan da çift başlı olarak sembolize edilen, bünyesinin yılandan, kartaldan ve bazı yırtıcı hayvanların vücutlarının farklı bölgelerinden meydana geldiğine, nefesinin de öldürücü olduğuna inanılan efsanevî bir yaratık şekline büründü. Basilisk, kudretine ve sahip olduğu öldürücü gücüne inanılmasından dolayı zamanla hem Roma’da, hem de Bizans’ta çift başlı kartal şeklinde kuvvet ve iktidar sembolü halini aldı. Sonraki asırlarda Selçuklu, Kutsal Roma-Germen, Rusya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Ermenistan, Sırbistan, Arnavutluk ve Karadağ gibi daha birçok devlet tarafından arma yahut güç sembolü olarak kullanıldı.
BİZDE HÂLÂ KULLANILIYOR
Birleşik Amerika ile Almanya’nın hâlen devlet armalarında bulunan; Türkiye’de polis teşkilâtının, bazı spor klüplerinin ve Türk Tarih Kurumu’nun logolarında yeralan tek veya çift başlı kartallar da, aynı basilisktir.
KÜLTÜREL BIR DEVAMLILIK
Geçmişi binlerce sene öncesine dayanan böyle bir sembolden bizim de etkilenmememiz mümkün değildi ve tâââ Sümer tanrısı Anzu’dan gelen kuş ve güneş motifi, Osmanlı İmparatorluğu’nda da kullanıldı. Eski gravürlere ve minyatürlere baktığınızda, Osmanlı hükümdarlarının Topkapı Sarayı’nın “Arz Odası”nda kurulu olan tahtlarının üzerinde bazı kürelerin asılı olduğunu ve saltanat kayıklarının ön tarafında da bir kuş sembolünün bulunduğunu görürsünüz... Tahtın üzerindeki küre, güneş motifinin şekil değiştirmiş hâlidir ve Osmanlı öncesi Türk devletlerinin hükümdarlarını gösteren çizimlerde de yeralır. Ön tarafında kuş motifinin bulunduğu saltanat kayıkları ise 1924’e, Halife Abdülmecid’in hilâfet makamında bulunduğu döneme kadar kullanılmıştır ve küre ile kuş, hükümdarın hâkimiyet sembolüdür. Cumhurbaşkanlığı forsundaki güneşin geçmişinde de işte eski devirlerden gelen bu gelenek vardır. Bir zamanlar küre, basilisk ve kuş şeklinde sembolize edilen güç kavramı forsta “güneş” olarak yeralmıştır ve meselenin aslı hem kültürel hem de siyasî devamlılıktan ibarettir.